8 yıllık deprem dramları

Güncelleme Tarihi:

8 yıllık deprem dramları
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 16, 2007 13:27

“Asrın felaketi” olarak adlandırılan 17 Ağustos Marmara depreminde yaşanan acılar, aradan 8 yıl geçmesine rağmen unutulmadı.

Haberin Devamı

FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN

Enkaz altından 96 saat sonra çıkarılan, 4 çocuğunu ve iki bacağını  kaybeden Sultan Kiraz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, depremin şokunu  hala yaşadığını söyledi.

7.4 şiddetindeki depremi Gölcük'teki evlerinde yaşadıklarını hatırlatan  Kiraz, şöyle konuştu:
 
“O gün oğlumla saat 02.00'ye kadar ayaktaydım, daha sonra yattım. Bel  fıtığı ameliyatı olduğum için salonda oğlumla yatıyordum. 2 kızım, diğer  oğlum ve eşim odalarında yatıyordu. Sarsıntıyla uyandım. Ayağa kalktım,  oda tamamen aydınlıktı. Oğlum ne olduğunu sordu. 'Deprem oluyor' dememe  fırsat kalmadan bina üzerimize yıkıldı. Sarsıntı beni duvarlara çarptı.  Çok sallandık, o an çok acım vardı. Çünkü ayaklarım kolonların altında  kalmıştı. Acım çok olduğu için Allah'a beni öldürmesi için  yalvarıyordum. Acım büyük olmasına rağmen çocuklarıma, eşime  bağırıyordum. Ancak hiç kimseden ses gelmiyordu, sesimi duyan olmadı.

4 gün göçük altında kaldım. Saatler geçmiyordu. 'Neden gündüz olmuyor,  neden hep hava karanlık' diye kendi kendime söyleniyordum. Zaman zaman  uyandığımda ellerimle bir şeyler arıyor, bulduğum parçalarla sesimin  duyulması için yerlere vurmaya çalışıyor, bağırıyordum. Ancak sesimi  duyan yoktu.”
         
“ÇOCUKLARIMI ÖZLEDİM”

Sultan Kiraz, depremde hayatlarını kaybeden çocukları Leyla, İbrahim  Çağrı, Merve Asena ve Kazım Selim'i aradan 8 yıl geçmesine rağmen  unutamadığını ve çok özlediğini dile getirdi.

 Göçük altından çıkarıldıktan sonra Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi  Araştırma ve Uygulama Hastanesi'nde 5 ay tedavi gördüğünü ifade eden  Kiraz, tedavisinin 2.5 ayı dolduğunda doktor kontrolünde çocuklarının  öldüğü haberinin kendisine verildiğini belirtti.

O güne kadar kendisine çocuklarının yaşadığının söylendiğini bildiren  Kiraz, “Aradan 8 yıl geçti. Çocuklarımı bir saniye görebilmek, onlara  sarılabilmek, kucaklayabilmek için canımı seve seve verirdim” dedi.

Depremden sonra düğünlere gitmediğini kaydeden Kiraz, “Gittiğinizde  kadının kucağında çocuk görüyorsunuz, askere giden çocukları  görüyorsunuz. Yaşasaydı benim çocuklarım da evleneceklerdi, torunlarım  olacaktı. Ama onlar yoklar. Yaşamaksa yaşıyoruz işte. Çocuklarım ve ben  uzun boyluyduk. Ancak kısala kısala bir metre kaldım.”

Sultan Kiraz, bacakları baldırdan aşağı kesilmiş olmasına rağmen  ihtiyaçlarını karşılayabildiğini sözlerine ekledi.
         
“İNSANLIK UNUTULMUŞ”
         
Sultan Kiraz'ın eşi Ahmet Kiraz ise aradan 8 yıl geçmesine rağmen,  yaşanan acıların katlanarak devam ettiğini söyledi.

 4 çocuğunu kaybettiğini ancak inancını hiç bir zaman yitirmediğini ifade  eden Kiraz, depremde sakat kalan eşiyle yaşam mücadelelerine devam  ettiklerini belirtti.

Deprem öncesi çok mutlu yaşadıklarını, her gün bir arkadaşlarının  kendilerine geldiğini veya kendilerinin misafirliğe gittiğini belirten  Kiraz, depremin ardından kapılarını çalacak dost bulamadıklarını söyledi.

Kiraz, şöyle devam etti:

“İnsanlar çok şeyleri unutmuş. Bizim yaşadıklarımız onlara bir macera,film, kurgu gibi geliyor. Ekonomik şartlar insanları değiştirebiliyor.  Deprem sonrası kapımızı açan olmadı. İnsanlara dargın değiliz. Biz de  insanız, insanları seviyoruz. Ancak insanlık unutulmuş. İnsanlar  yürekli, sağlam inançlı olmalı. Sağlam bir inanca sahip olursanız  sarılacağınız bir şeyler oluyor.”
       
8 YIL SONRA KIZI TANIMADI

Marmara depreminde, Gölcük'teki evlerinin enkazında eşinin cesedi ve 2 yaşındaki kızıyla 72 saat kalan Binnaz Tiryaki, çektiği bütün acılara rağmen geleceğe umutla bakıyor.

Yaşadıklarını anlatan Binnaz Tiryaki, 5 katlı binanın 4. katındaki evlerinde eşi ve 2 yaşındaki kızı ile depremi yaşadıklarını söyledi.

O gece kızlarını da yanlarına alarak yattıklarını söyleyen Tiryaki, büyük bir sallantı ve gürültüyle uyandıklarını, yıkılan binanın enkazı altında kaldıklarını belirtti.

Bir süre sonra eşinin sesini duyduğunu, enkazda sıkıştığını anladığını belirten Tiryaki, şöyle konuştu:

“Bir yandan eşimle konuşuyor, bir yandan da elimi gezdirerek kızımı arıyordum. Eşim bana sıkıştığını ve kalkamadığını söyledi. Benden daha kötüydü ve nefes almakta zorluk çekiyordu. Bir süre sonra kustuğunu duydum. Giderek kötüleşiyordu.

Ben de bir yandan 2 yaşındaki kızıma sesleniyordum. Bir ara kızımın sesini duydum, ağlıyor, 'anne, baba' diye bağırıyordu. Ona seslendim, sesimi duydu. Ellerimle nerede olduğunu anlamaya çalışıyordum. Bir ara kızımın saçlarını dokunduk. 'Kızım, bu benim elim' diyerek elimi tutmasını istedim ve onu bir anda yanıma çektim. Bu arada eşimi kaybetmek üzere olduğumu anladım. Nefesi daralıyor, konuşması kesilmeye başlıyordu. Son cümleleri 'Kızımı 2 yaşına kadar mı görecektim?' oldu. Sonrasında eşimin sesi kesildi ve öldüğünü anladım. O andan sonra kızımı yaşatmak için elimden gelen her şeyi yapıyordum.”

“ÖLÜMÜ HİSSETTİM”

Enkaz altında saatler geçerken susuzluğu hissetmeye başladığını ifade eden Tiryaki, tükürük salgılamak için taşları yaladığını, eline geçen parfümleri ağzına sıktığını söyledi.

Tiryaki, şöyle devam etti:

“Kızım da susamıştı, biberonunu aramaya başladım ve buldum. Saatler sonra kızım iyice susamıştı. Kızımı yaşatmaktan başka bir şey düşünmüyordum. Kızımı yaşatmak uğruma her şeyi yapmaya hazırdım. Acı, susuzluk, nefes darlığı ve eşimin cesedinin kokusu ile dakika dakika ölümü hissettim.

Erkek kardeşim askerden yeni dönmüştü. Rus eğitim timleriyle konuşmuş ve eğitimli köpeklerle enkazın yanına gelmişlerdi. Köpekler bizi fark etti. Kurtarma ekibi ufak bir delik açıp nefes almamızı sağladı. Deliği büyütüp kızımı çıkardılar. Beni de güçlükle birkaç saat sonra çıkardılar. 72 saat sonra enkaz altından çıkarılmıştı. Beni helikopterle Ankara'ya götürdüler. Sağ ayağım kesildi. Sol ayağımı kurtarabilmek için Almanya'da 1 yıl tedavi gördüm. Türkiye'ye döndüğümde kızım beni tanımadı. Ayağım olmadığı için 'Sen annem değilsin' dedi.”

Hayata sarılarak yaşamaya başladığını ve küçük bir gecekondu satın aldığını kaydeden Tiryaki, bir televizyon kanalındaki “Yoksa Rüya mı?” adlı programla hayatının değiştiğini bildirdi.

Program yetkililerini aradığını ve olumlu yanıt aldığını söyleyen Tiryaki, 15 gün sonra bir ekibin evlerini yıktığını, daha sonra da yenisini yaptıklarını belirtti.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!