Şehir eşkıyasını 15 gün içinde bitiririm

Güncelleme Tarihi:

Şehir eşkıyasını 15 gün içinde bitiririm
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 07, 2007 00:00

Yirmi yılı aşkın süredir hep konuşulan, ama hiç gerçekleşmeyen bir işi becerip "merkez sağ"ı tek çatı altında toplayan Demokrat Parti’nin Genel Başkanı Mehmet Ağar, ilk röportajını Hürriyet ile yaptı. Mehmet Ağar ile rahmetli Celal Bayar’ın evi olan Bayar Köşkü’nde, DYP ile Anavatan’ın birleşmesinden sadece bir iki saat sonra Cüneyt Ülsever konuştu.

"Olmaz, katiyen olamaz!" diye herkesin yıllardır iddiaya girdiği bir şeyi olur ettiniz. Sağı birleştiren lider oldunuz. Buna çok soyunan veya soyunmuş gibi yapan liderler oldu. Bunu Erkan Mumcu ile siz başardınız. Nasıl oldu bu iş?

- "Siyaset olmazı olur hale getirmeyi başarabilmektir" diye düşünüyorum. Siyasetin de toplumdaki taleplere göre şekillenmesinin doğru olduğu görüşündeyim. Türkiye uzunca bir zamandan beri bir arayış içerisinde. Bugünkü mevcut AKP yönetiminin ve onun karşısında duran CHP’nin Türkiye’yi zıtlaşmaya doğru götürdükleri, toplumun derin katmanlarında hissedilmeye başlandı. Bu durum yakın zamanda çok daha güçlü bir şekilde öne çıktı. Bu arayışın toplumda giderek daha fazla güçlendiğini ve buna mutlak bir cevap verilmesi gereğini düşündük.

Merkez-sağ deyince neyi anlamamız gerekiyor?

- Merkez sağ, demokrasinin vazgeçilmez temeli. Değerler çatışmasına asla müsaade etmeyen bir siyasi yapı. Özgürlükler ve liberal ekonomi çizgisi. Ayrıca, muhafazakár alanın mutlak şekilde rahatlatılması misyonunun bekçisi. Bunun yanında hukuk devleti ve elbette ki cumhuriyetin temel değerlerinin koruyucusu. Milli ve manevi değerler gelişen dünya içerisindeki modern değerler ile örtüşebilmeli. Bütün bu iç içe geçmiş misyonları uyum içinde yönetebilen süreci merkez sağ olarak tarif ediyorum.

Ama AKP "Zaten biz merkez-sağdayız" diyor.

-Öyle olsaydı, bugün ülkede yaşanan bu kargaşa ortaya çıkmazdı. AKP’nin merkez-sağı taşıyamadığı ortadadır. AKP’ye merkez-sağ gömleği giydirilmeye çok uğraşıldı ama eski "milli görüş" gömleği bir türlü çıkartılmadı. AKP olağanüstü dönemlerde hep kargaşa yaratıyor, kriz dönemlerini yönetemiyor, zira onlar "çatışma siyaseti"nden geliyorlar. Onların dayandığı siyaset kültürü "çatışma kültürü." Biz ise "uzlaşma kültürü"nden geliyoruz.

Uzlaşmadan kastınız ne?
/images/100/0x0/55eacd61f018fbb8f897a02b

-Rejimin gerçekleriyle milletin talepleri arasında uyumu sağlayan, milletin taleplerine sivil siyaset yoluyla alabildiğine yol açabilen, yön verebilen ve onun arkasında durabilen bir yapıyı temsil etmek.

O zaman merkez-sağ barış ve huzuru mu merkeze koyuyor?

-Hiç şüphe yok. Bu hükümetin kendini ispat etmiş en bariz eksikliği kendisine oy verenlerin dışındaki insanların güvenini hiç kazanamamış olması. Merkez-sağın temel vasfı, kendisine oy vermeyenlerin de güvenini, rızasını alan bir siyaset üretmesidir. Biz ilk iş olarak bize oy vermeyenlerin güvenini kazanmak için mücadele vereceğiz.

Bu sözünüzü tekrar etmek istiyorum. Diyorsunuz ki ben "Bana oy vermeyenlerin de güvenini kazanmak için mücadele vereceğim."

-Doğrudur.

ABD, Türkiye olmadan Irak’ı tanzim edemez

Kuzey Irak’ta ne yapmamız lazım? Siz "Benelüks modeli" diye bir yaklaşım başlattınız...

-Model; AB vizyonunu ve ilişkilerini muhafaza ederek Ermenistan’ı, Suriye’yi, Gürcistan’ı, Azerbeycan’ı, Irak’ı kapsayacak şekilde ticari, ekonomik ve kültürel işbirlikteliği modelidir. Bu modelin başında da Türkiye olacaktır. Türkiye bu bölgenin tanzim edici değişmez yegane gücüdür. Ortadoğu, Türkiye’siz tanzim edilemez. Birinci Körfez Harekatı’nda Bağdat’a girme yanlışlığını yapmayan Amerika bu harekatta yaptı. Ama tanzim edemedi. Türkiye olmadan da bu işin devamı mümkün değil. Çünkü bütün bu alandaki bölgenin fiziğinden öte, kimyasına da hakim olacak yegane ülke Türkiye’dir. Taraflar arasında diyalogları kurabilme kabiliyetinin sahibi Türkiye’dir.

Kadınların güçlü olması modernleşmeye hız katar

Sizin bazı konulardaki bakış açılarınızı irdelemek istiyorum. Örneğin, Türkiye’de de, dünyada da artık "kadın faktörü" öne çıkıyor. Siz de devamlı kadını vurguluyorsunuz. Neden böyle yapıyorsunuz?

-Türkiye’nin çok önemli bir niteliği vardır. Türkiye muhafazakarlığı içinde modernleşmeyi başaran nadir bir ülkedir. Modernleşen toplumların en önemli unsuru kadınlardır. Kadınların toplum hayatında güçlü olmaları modernleşmeye hız katmaktır. Kadının sosyal hayatta, iş hayatında, eğitim hayatında, kültür hayatında ve de bunun üstünde siyasi hayatta güçlü olduğu ülkeler modernleşme, büyüme ve gelişmede daha büyük adımlar atıyorlar. Bu seçimde kadınları ön plana almak istiyorum.

Bunun ardından bazı hanımefendiler diyeceklerdir ki "ama biz giyim tercihlerimiz nedeniyle üniversitelere giremiyoruz." Sizin bu konudaki mesajınız ne?

-Siyasetin Türkiye’deki en temel meselesi Türkiye’yi çatışma alanlarının dışına çıkarmaktır. Türkiye’nin iki temel meselesi var: Cumhuriyetle beraber "modern hayat tarzı"nı benimsemiş olanlar kendilerini tehdit altında hissediyorlar, böyle bir algılamaları var. "Geleneksel hayat tarzı"nı benimsemiş olanlar ise kılık kıyafetleri dolayısıyla örselendiklerini, kırıldıklarını ifade ediyorlar. Bir tarafta tehdit algılaması, diğer tarafta örselenme algılaması var.

Peki ne yapılmalı?

-Basiretli bir yönetimin yapacağı iş, her iki algıyı da ortadan kaldıracak şekilde; herkesin ama herkesin eşit hak ve özgürlükler temelinde, özgür bir yaşamın sahibi olacakları güvencesini verebilmektir. Bunun adı adalettir. Bu topraklarda herkes rahat edecektir.

Buna bağlı bir soruya geçiyorum. Geçen dönemde imam hatip okulları da çok konuşuldu. Bu çerçevede meslek liseleri de çok örselendi. Bu okullardaki gençlere bir mesajınız var mı?

-Bu topraklarda hangi okulda okurlarsa okusunlar, hepsinin bizim çocuklarımız olduğu gerçeğini görmemiz lazım. Hiçbir çocuğumuzu dışlama hakkına kimse sahip değildir. Herkesin okuma hakkı vardır, herkesin kendini geliştirme hakkı vardır. Herkesin kendini yukarı doğru taşıma hakkı vardır. Bunu görmezden gelmeyiz.

Size oy vermeyene huzur sağlamak da sizin göreviniz

Güvenlik kavramından konuşurken sizin lafınızın geçtiği her yerde hemen gündeme iç güvenlik meselesi getiriliyor. Büyükşehirler, şehir eşkıyalarının kuşatması altında.

-22 Temmuz’dan sonra iktidar nasip olduğunda, 15 gün sonra hanımefendilerimiz, insanlarımız rahat edecektir. Meseleyi biliyoruz, kavrıyoruz ve burada ihtiyaç olan siyasi iradeyi koymakta hiçbir zorluğumuz olmayacaktır. Türkiye’de demokrasinin değerlerini, hukukun değerlerini, güvenliğin değerlerini biliyoruz. Bütün bu üç kavramı bir arada uyum içerisinde yönetebilecek tecrübeye sahibiz. Biz büyük bir çoğunluğun oyunu alarak bize oy vermeyenlerin de huzurunu sağlayacak adaletli bir düzeni mutlaka Türkiye’de tesis edeceğiz. Türkiye bu gerilimlerle yola devam edemez. Siyaset gerilim üretemez. Siyaset husumet üretemez. Siyasi rakiplerimizle medeni bir üslup içinde, medeni bir rekabet içerisinde olacağız.

Ovada siyaset ne anlama geliyor

Hemen buradan Güneydoğu’ya bağlanalım. Siz bir açılım getirdiniz ve "ovada siyaset" sözleriyle ifade edilen ve Türkiye’deki herkesin dikkatini çeken bir söylemde bulundunuz...

-Türkiye iç çatışma alanlarını ortadan kaldırdığı vakit, tanzim edici güce sahip olacaktır. Her gün bizi üzen, yürekten yaralayan şehit haberleri ile sarsılıyoruz. Siyasetin görevi şu: Güvenlik gücünün önüne onun mücadele edeceği terörist konmamalı. Mümkün ise, terörist sayısını sıfıra indirmek lazım. Benim yapmak istediğim ve söylemek istediğim budur. Siyaset kendi varlığıyla kendi ağırlığıyla dağlara çıkan terörist sayısını yok edecektir. Neyle? Eğitimle. Neyle? Sosyo-ekonomik tedbirlerle. Siyasetin esas meselesi güvenlik gücünün karşısına terörist gitmemesini sağlamaktır.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!