Cesedi denize atıldı

Güncelleme Tarihi:

Cesedi denize atıldı
Oluşturulma Tarihi: Haziran 21, 2006 00:00

Yazar Soner Yalçın, ’Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı Efendi 2’ adlı kitabında, 13 Mart 1960’da Urfa’da ölen Said Nursi’nin, 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra mezarından çıkartılarak Kıbrıs açıklarında denize atıldığını öne sürdü.

SONER Yalçın, Doğan Kitap’tan yayınlanan ’Beyaz Müslümanların Sırrı Efendi 2’ kitabında bu iddiasına şu cümlelerle yer verdi:

"Yeri gelmişken Said-i Nursi’yle ilgili bilinmeyen bir gerçeği ilk kez bu kitapta açıklıyorum: Said-i Nursi 23 Mart 1960’da Urfa’da vefat etti. İsteği üzerine Halliürrahman Camii haziresine defnedildi. 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesinden sonra, ’Mezarı siyasi bir sembol haline getiriliyor’ iddiasıyla, 12 Temmuz’da mezarından çıkarıldı ve bilinmeyen bir yere götürüldü. Bugüne kadar bilinmeyen yerin Isparta olduğu söyleniyor ve yazılıyordu. Doğrusu şudur: Mezardan çıkarılan Said-i Nursi’nin tabutu Kıbrıs açıklarında denize atıldı. Evet, Said-i Nursi’nin cesedi Akdeniz’e atıldı. Bu nedenle Said-i Nursi’nin cesedi bulunamamaktadır. Ne yazık ki dönemin şartları gereği yapılan bu anlamsız ve çirkin hareketi bugün Türkiye’de savunacak bir kişi bulamazsınız."

Yalçın’ın bu iddiası, Said-i Nursi’nin kayıp mezarıyla ilgili tartışmaları alevlendirecek.

ISPARTA’DA BİR YERDE

Daha önce, Said-i Nursi’nin uçakla Afyon’a oradan da Isparta’ya götürüldüğü ve bilinmeyen bir yerde defnedildiği öne sürülmüştü. Said-i Nursi’nin kurucusu olduğu Nur Cemaati’ne yakınlığıyla bilinen Aksiyon Dergisi, cenazeyi mezarından çıkardıklarını öne sürdüğü askerlerle röportaj yapmış ve ’Mezarı taşıyan askerler konuştu’ başlığı ile yayınlamıştı. Bu konu dergide şu cümleler yer aldı:

"Ahmet Çam, Isparta’nın merkezindeki 58’inci Tümen Karargáh Bölüğü’nde nizamiye nöbetçisidir. Said-i Nursi’nin cenazesi havaalanına getirilir ve bir ambulansa yerleştirilir. Peşine de 3-4 tane askeri araç takılır. Araçlar dağların arasından süzülüp sessizce yol alır. 3-4 saatlik yolun sonunda gece yarısını geçerken Isparta’da meçhul bir yere gelinir. Yaklaşık 10 metre ötesinde defnedilen kişinin kimliğini dahi bilmeyen Ahmet Çam’ın görevi Bediüzzaman’ı defneden askerlerin tüfeklerini beklemektir. Sabaha karşı defin tamamlanır, ancak Çam, sadece uzaktan seyreder. Defnin ardından bir yüzbaşı erlere "Hiç kimseye söylemeyeceksiniz. Sizi asarlar" der. Bunun üzerine kimse ne geldikleri yeri, ne de defin işlemini o günlerde başkasına anlatmaz. Ahmet Çam, defnettikleri kişinin kimliğini günler sonra gazetelerden öğrenir."
/images/100/0x0/55eb1b9bf018fbb8f8ab9218

27 Mayıs 1960 İhtilali’nin mimarlarından Alparslan Türkeş de, 1995 yılında gazeteci Hulusi Turgut’a verdiği ropörtajında cenazenin taşınmasıyla ilgili şunları söylemişti:

TÜRKEŞ; "MBK İZİN VERDİ"

"İhsan Paşa elinde bir dosya ile geldi. Paşanın Komite’ye anlattıklarına göre, 27 Mayıs’tan önce, Urfa’da vefat edip, oraya defnedilen Said-i Nursi’nin kardeşi, kendilerine bir dilekçe vermiş. İsmi Mehmet olabilir, ama soyadı, kardeşinin soyadına benzemiyordu. Dilekçe sahibi, ’Ben Konya’da oturuyorum, oysa ağabeyimin mezarı Urfa’da. Sık sık ziyaret etmek istiyorum, iki şehrin arası uzak olduğu için her zaman ziyaret imkanı bulamıyorum’ demiş. Paşa bize bunları anlattıktan sonra, ’Said-i Nursi’nin kardeşi kabir nakli istiyor’ dedi. Dilekçe MBK’da Kızıloğlu tarafından okundu. Komitenin izin vermesi halinde, Cemal Gürsel Paşa’ya da arzedileceğini belirtti. Milli Birlik Komitesi kabrin nakline izin verdi. Olayın bize yansıyan şekli budur. Olayı böyle biliyoruz. Kızıloğlu’nun verdiği bilgi dışında ayrıntı alamadım. Zaten 13 Kasım oldu, biz yurt dışına çıkarıldık."
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!