Kuran ne dedi? Ne demek istedi?

Güncelleme Tarihi:

Kuran ne dedi Ne demek istedi
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 25, 2014 01:22

Kuran’ı sadece sözlük anlamına göre anlayan fetva veremez, verirse yanlış yapar ve günaha girer.

Haberin Devamı

Hüseyin ATAY
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi

Kuran-I Kerim’in ister Arapçası, ister Türkçe çevirisi olsun, hem sözlük (kelime kelime) anlamı, hem de amacına, maksadına göre anlaşılması vardır. Sözlük anlamını herhangi biri duyunca hemen anlar. Biz bunu söyle ifade ediyoruz: “Kuran ne dedi?” Bu soruya sözlük anlamı ile cevap verilir. “Kuran ne demek istedi?” Bu soruya ise Kuran’ı amacına göre anlayan kimse cevap verir.

Kuran’I FELSEFESİNE GÖRE ANLAMAK

Bunun için Kuran’ı sadece sözlük anlamına göre anlayan fetva veremez, verirse yanlış yapar ve günaha girer. Kuran’ı okuması ona kuşkusuz bir Kuran kültürü verecektir. Ancak Kuran’ı amacına, felsefesine göre anlayan hem sözlük anlamına hem de amacına göre hüküm ve fetva verebilir. Böyle bir zat müçtehit demektir, yaptığı iş ise içtihattır.
Kuran-ı Kerim’i amacına göre anlamanın kuralları şunlardır: 1-Sözcüğü anlama (ister Arapça ister Türkçe olsun), 2-Sözcüğü cümle içindeki yerine ve kullanılış biçimine göre anlama, 3- Cümleyi Kuran’ın içinde benzer cümlelerle karşılaştırarak anlama, 4- Son olarak konuyu Kuran’ın bütüncül, evrensel ilkelerine göre karşılaştırarak anlama. Bu anlayışa göre hüküm vermek ve onu uygulamanın şartıysa olayı ve durumu; psikolojik, sosyolojik, siyasi, idari, dini, insani açıdan incelemektir.

İSLAM’DA TAM BİR DİN HÜRRİYETİ VARDIR

Haberin Devamı

İşte Kuran’ın bir sözcüğünün, cümlesinin, ilkesinin kişiye, topluma anlatılıp uygulanabilmesi, ancak bu bilgilerin elde edilmesinden sonra olur. İslamiyetin ilk üç asrında Müslümanlar böyle yapmaya çalıştılar ve bu alanda örnekler verdiler. Ancak birkaç asırdan beri Kuran hem inananların hem de inanmayanların ihanetine uğramaktadır. Kuran-ı Kerim’e anlama ve düşünme şartıyla başvurulduğu zaman İslam’da tam bir din hürriyetinin bulunduğu apaçık anlaşılır. Din hürriyeti bir insanın istediği dini seçme, sonra bırakma; seçtiği dinin emirlerini yerine getirme veya getirmeme hürriyetidir. Bu din hürriyeti Kuran’da hem Müslümana hem Müslüman olmayana tam olarak tanınmıştır.

HZ. PEYGAMBER’E BİLE VERMEMİŞTİR

Haberin Devamı

Yalnız, tarih boyunca Kuran’ın Müslümana da tanıdığı bu hürriyeti Müslümanlar birbirlerine tanımamışlardır. Günümüzde de İslam toplumlarında kendilerini İslamcılıkla görevli sayanlar, İslam’ın emirlerini yapamayan veya yapmayan ve kendileri gibi olmayan Müslümanları dinsizlikle suçluyorlar. Maddi ve manevi baskı yapıp zor kullanarak Müslümanları karşıt iki gruba ayırıyorlar. Müslümanlığın gereklerini yerine getiren ve getirmeyen her iki kesim, hem kendilerini hem başkalarını rahatsız ediyorlar. Bunda suç, İslam’ı baskı ve zorlama aracı yapan kesimindir… Kuran, başkasına dini baskı kullanma hakkını Hz. Peygamber’e bile vermemiştir. (Hüseyin Atay, Kuran’a Göre Araştırmalar, VII, 11-12)

Haberin Devamı

NEDEN “AMİN” DENİR

AMİN, “Kabul buyur” demektir. Dualardan sonra “Amin” deme uygulaması sünnetle sabit olmuştur. Peygamberimiz (s.a.s.): “İmam ‘Amin’ dediği vakit siz de ‘Amin’ deyiniz. Zira kimin ‘Amin’ demesi meleklerin ‘Amin’ demesine denk gelirse, o kişinin geçmiş günahları affolunur” buyurmuştur (Buhari, Ezan, 111-112; Müslim, Salat, 62, 87) Namazda Fatiha suresi okunduktan sonra “Amin” demek de sünnettir (İbn Mace, İkame, 14). (Din İşleri Yüksek Kurulu/ Dini Soruları Cevaplandırma Platformu)

ALLAH’TAN BAŞKASINA İLAHİ SIFATLAR YAKIŞTIRMA

LOKMAN SURESİ: Mekke döneminin ortalarında nazil olmuştur. Adını 12. ayette geçen “Lokman” isminden alır. Lokman’ın oğluna öğütlerinden söz eden surenin 12 ve 13. ayetleri şöyledir: “Biz Lokman’a şu hikmeti bağışladık: ‘Allah’a şükret; çünkü O’na şükreden kendi iyiliği için şükretmiş olur; nankörlük etmeyi tercih eden ise bilsin ki, Allah, kesinlikle hiçbir şeye muhtaç değildir ve her zaman hamde layıktır’. Lokman oğluna öğüt verirken şöyle konuştu: Ey benim sevgili oğlum! Allah’tan başkasına ilahi sıfatlar yakıştırma! Bil ki, böyle düzmece ortaklık yakıştırmalar, gerçekten büyük bir zulümdür.”

Haberin Devamı

Kuran’dan Dualar

Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Bana dua edin ki size karşılık vereyim. Büyüklük taslayarak Bana kulluk etmekten kaçınanlar zelil olarak cehenneme gireceklerdir” (MÜMİN/60)

Din ve bilim çatışmak zorunda mı?


Prof. Dr.Hasan ONAT

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

ÇOK kolay kutuplaşan bir toplum haline geldik. Bu durum, her şeyi siyaset üzerinden okumanın beraberinde gelen tepkiselliğin bir sonucu olmalı... Kutuplaşmanın derinleşmesi, belki geçici olarak siyasetin işine gelebilir; ancak toplumda birlikte yaşayabilmenin temelini oluşturan sağduyunun, vicdanın körleşmesine, insanların birbirlerine karşı sağırlaşmasına da yol açmaktadır.

Haberin Devamı

HEM DİN HEM BİLİM

Kutuplaşmanın açıkça görülebildiği alanlardan birisi de “Din- bilim” alanıdır. Bu sözlerimizin en açık kanıtı, din denildiği zaman, bazı insanların, anlamayla ilgili bütün süreçleri kapatma ihtiyacı hissetmesidir. Bunun tersi de maalesef doğrudur; din adına, akılla, bilimle ilgili her şeye sırt çevirenlerin varlığı da bir gerçektir. Dinle uğraşan bir kimsenin bilimden söz etmesi ya da bilim adamı olarak bilinen kimsenin dini hassasiyetleri rahatsızlık sebebi olabilmektedir. Bu sebepten, öncelikle bir tespitle işe başlamakta fayda vardır: İnsanların bireysel tercihleri ne olursa olsun, insanlığın geleceği açısından ne dinden, ne de bilimden vazgeçmek mümkündür. Her ikisinden birini tercih etmeye zorlanmak, hem akıl ve bilim dışı; hem din karşıtı bir tavır; hem de insan gerçeğine aykırıdır.

İSLAM BİLİMİ TEŞVİK EDER

Din de bilim de kimsenin tekelinde olmadığı gibi, bir kimsenin hem sağlıklı bir dindar, hem de sonuna kadar aklın ve bilimin yanında olması mümkündür. Hele söz konusu din İslam ise bilim karşıtı duruşun tek izahı cehalet ve hamakat olur. Çünkü İslam bilimi teşvik eden bir dindir. İslam’ı bilimsel açıdan araştıran kimselerin, onun güzelliklerini görmesi daha kolay olmaktadır. Sözlerimizin en açık kanıtı, Kur’an’ın, açıkça bilginin bir değer olduğunu belirtmesi ve insanları ısrarla düşünmeye, okumaya, anlama ve bilmediği şeyin peşinden gitmemeye davet etmesidir. Bilim talep etmenin farz olduğunu söyleyen Hz. Muhammed aleyhisselam da “Aklı olmayanın dini de yoktur” diyerek, sorumluluğun ön koşulunun akıl olduğunu açıkça ortaya koymuştur. İslam’da akla kapalı hiçbir alan yoktur. İnsanın varlık yapısı gereği aklı aşan bazı hususlar elbette olacaktır; ancak neyin akla aykırı, neyin aklın sınırlarının ötesinde olduğuna yine akıl karar vermek durumundadır.

DİN TACİRLERİ İŞSİZ KALACAK

Diğer taraftan, bilim dediğimiz şey de bütünüyle aklın ürünü değil midir? Bilimin kökünde insanın anlama ve açıklama ihtiyacı yatmıyor mu? Doğa bilimleri alanında yapılan iş, varlığı var kılan evrensel ilkelerin anlaşılması ve açıklanması değil mi? Öyle ise, dini ve bilimi karşı karşıya getirmek, ya din tüccarlarının, ya da bilimi dogmalaştıranların işi olmalıdır. Dini bilimsel yöntemlerde anladığımız zaman, din tacirleri işsiz kalacaktır. Din ve bilim birbirinin alternatifi değildir. Her ikisi de, insanın birtakım varoluşsal ihtiyaçlarına cevap vermektedir. Bu bakımdan din de, bilim de, doğrudan insanın varlık yapısı ile ilgilidir. Her ikisinin de kökleri insanlık kadar derinlerde; her ikisi de insan olabilmek, insanca yaşayabilmek için insanın yolunu aydınlatmaktadır. Din en temelde, insanı insan yapan yüksek insani değerleri insana hatırlatır ve insan hayatına anlam kazandırır. Bilim, belirsizliğe doğru akan hayatta, sağlam basılabilecek zeminlerin oluşmasını sağlayarak, insanın geleceğe biraz daha güvenle bakmasına yardımcı olur.

DİN VE BİLİM İNSAN İÇİN

Müslümanlar bilimden ve bilimsel zihniyetten uzaklaştıkça, İslam’ın yüksek evrensel değerlerinden de uzaklaşmakta, din geleneğin gölgesinde temel işlevlerini yerine getirememektedir. Bilim ve bilimsel yöntem olmadan, din alanındaki yozlaşmanın önüne geçmek mümkün değildir. Peki din olmadan, bilimin beraberinde gelen gücün kontrolü nasıl mümkün olacaktır? Dinin desteği olmadan, sağlıklı bir demokrasi kültürü yaratılabilir mi? Dinin desteği çevre bilincinin gelişmesine katkı sağlamaz mı? Din de bilim de insan içindir. Din ve bilim işbirliği yaptığı zaman, insanca yaşayabilmek daha kolay olacaktır.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!