Güncelleme Tarihi:
Taner Yıldız, programda şunları söyledi:
YEKVÜCUT OLMAK LAZIM
Partilerin bu seçim arenasında birbirinin lehine, aleyhine konuştukları bütün ortamlardan daha bağımsız, bütün konuşmalardan daha bağımsız, yalnızca bir partinin güveni, güvensizliği değil, devletin güvenliği ile alakalı, devletin ulusal güvenliği ile alakalı bir konu açılmıştır. Ve bununla alakalı bütün partilerin yekvücut olması lazım. Hangi yapı bunu dinlediyse ki bunlar ortaya çıkartılacak, onun karşısında bir devlet dili oluşturulması lazım.
KILIÇDAROĞLU BUNU BİLİYORDU. ONUN DA İFADESİNE MUTLAKA BAŞVURULACAKTIR
Bir sorumuz daha var tabi. Sayın Kılıçdaroğlu bunu biliyordu. Kimler getirdi onu, nasıl getirdi? Mutlaka kendilerini tanıyor. Onun da ifadesine mutlaka başvurulacaktır. O da zannediyorum bu akşama kadar (dün akşama) kimlerin getirdiğine dair bu bilgiyi mutlaka açıklama yapacaktır.
BAŞBAKANIMIZLA PAYLAŞMANIZ GEREKİRDİ
Madem ki bu kadar ulusal güvenliğimizi ilgilendiren bir husus var niçin bunları gerekli mercilere, makamlara bildirmiyorsunuz. Siz bunu böyle yapsaydınız bir parti kaygısıyla yapmayıp da sade bir, yalnızca ulusumuzun güvenliğini düşünen birisi olarak yapsaydınız bile bunu belki Başbakanımızla paylaşmanız gerekirdi diye düşünüyorum. O açıdan bunun 3-4 cepheden ele alınması lazım.
BAKAN'DAN DERVİŞLİ KUŞLU BENZETME
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, dün akşam Kayseri'de 5 yerel televizyonun ortak yayınına katıldı.Bakan Yıldız, yayında siyasi gündemle ilgili bir soru üzerine şu cevabı verdi:
ü"Bunu bir misalle, bir kıssayla beraber şekillendireyim. Hazreti Süleyman malum hayvanlarla, kuşlarla konuşuyor. Bir kuş gelir ve efendim falan derviş benim kolumu kırdı, kanadımı kırdı der. Dervişi çağırırlar, derler ki nedir mesele? Sultanım der, bu kuş duruyordu, ben de kendisine ilerledim, beni gördü kaçmadı. Biraz daha ilerledim yine kaçmadı yakalayacağım zaman tabii çırpındı, böylece biraz incindi kanadı diyor. Hazreti Süleyman diyor ki kuşa dönüp; ama bu kişi haklı, sen kaçmamışsın. Efendim diyor, benim üzerime sinsice gelmedi, doğru, ama derviş kılığıyla beraber geldi, yani derviş olarak geldi. Bir avcı kılığında gelseydi ben tabii ki kaçardım. O yüzden derviş kisvesiyle beraber gelince, elbisesiyle beraber gelince ben kaçma ihtiyacı hissetmemiştim. Bu sefer Hazreti Süleyman döner ve adama der ki; bak kuş haklı, o yüzden kısas uygulayacağız ve senin de kolunu kıracağız der. Kuş atılır, efendim der, bunu böyle yapmayalım. İyileştiğinde umulur ki tekrar aynı şeyi yapabilir. Bence kolunu kırmaktansa üzerindeki derviş elbisesini çıkartalım der."