Andımız yazarı sözüm ona bir biliminsanıydı

Güncelleme Tarihi:

Andımız yazarı sözüm ona bir biliminsanıydı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 09, 2013 01:24

Başbakan Tayyip Erdoğan, “Bu dava iğne ile kuyu kazılarak bugünlere ulaştı. Dava taşını gediğine koyana kadar mücadele edeceğiz” dedi.Başbakan Erdoğan, “Andımız olarak bilinen metnin yazarı Reşit Galip Türkçe ezan zulmünün mimarlarındandır. Ayrıca insanları kafataslarına göre sınıflandıran sözüm ona bir biliminsanıydı” dedi.

Haberin Devamı

Kamuda başörtüsünün serbest bırakılmasını ‘Normalleşme’, Andımız’ın okunmasına son verilmesini de ‘Geri kalmışlık manzarasının kaldırılması’ olarak niteleyen Erdoğan, partisinin dünkü Meclis grup toplantısında özetle şunları söyledi:

BAŞBAKAN ERDOĞAN GRUP TOPLANTISINDA KONUŞTU / FOTO GALERİ

ALLAH’IN TUZAĞI

- “Biz, öyle bir davanın mensuplarıyız ki bu dava adeta iğne ile kuyu kazılarak bugünlere ulaşmıştır. Başımızı asla öne eğmeyecek, dava taşını gediğine koyana kadar mücadele edeceğiz. Onların bir tuzağı varsa, Allah’ın da milletinde bir tuzağı vardır. Siz iyi olursanız o tuzaklar yer ile yeksan olup gidecektir.

Erdoğan:"Türkçe ezan zulmünün mimarı"

‘İlk ve orta okullarda ant uygulaması 1933’de başladı. Andımız’ın yazarı, Türkçe ezan zulmünün mimarlarından doktor Reşit Galip’ti. (Salondan yuh sesleri yükseldi) Aynı Reşit Galip, insanları kafataslarına göre sınıflandıran anlayışı destekleyen sözüm ona bir biliminsanıydı. And uygulamasının Cumhuriyetimizle uzaktan yakından ilgisi yoktu. Ant uygulaması şekil olarak bugünün Türkiye’sine, dünyasına denk düşmeyen bir uygulamaydı. 1930’larda, 40’lardaki Hitler ve Stalin gibi toplumu formatlamak için bu tür şeyler yapılıyordu. Bu geri kalmışlık manzarası bizde devam ediyordu, geç de olsa kaldırdık.

- Meclis önünde Gazi Mustafa Kemal’in yanında, ellerini semaya açmış dua edenlerin olduğu fotoğraf, bir Türkiye fotoğrafıdır. O Meclis’te Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Roman, Boşnak, Sünni, Alevi var. Farklı elbiseler içinde birbirinin yaşam tarzına saygı gösteren bir topluluk var. Farklılıkları zenginlik olarak gören bir felsefe üzerine inşa edilmiştir.

Haberin Devamı

NE ALAKASI VAR?

- Türkiye’de yer isimlerinin değiştirilmesi 1949 tarihli yasaya dayandırılmıştır. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra 4 ay içinde 10 bin civarında yerleşim yerinin ismi değişmiştir. 1960-65’e kadar 16 binden fazla yer adı değiştirilmiştir. 12 Eylül 1980’in ardından binlerce yer adı değiştirilmiştir. Allah aşkına bunun Cumhuriyetle nasıl bir alakası olabilir? Aynı şekilde her sabah okutulan and, 1933’de başlayan, bugüne kadar da defalarca değiştirilen, kaldırıldığı halde 12 Mart’ta, 12 Eylül’de yeniden diriltilen bir uygulamadır. Başörtüsü yasağını Cumhuriyet ile ilişkilendirmek nasıl bir cahilliktir? Bu Cumhuriyet 27 Mayıs’ta 12 Eylül’de kurulan bir Cumhuriyet değil, 23 Nisan 1920’de temeli atılan, 29 Ekim 1923’te kurulan bir Cumhuriyet’tir.

NORMALLEŞTİRİYORUZ

- Bizim yaptığımız Türkiye’yi normalleştirmektir. Bu Cumhuriyet’i birlikte kurduk. Başı açık olan bu Cumhuriyet’in ne kadar sahibiyse başı örtülü olan da o kadar sahibidir. Ana dili Kürtçe, Arapça, Lazca olanlar bu ülkeye sonradan gelmediler. Namaz kılanlar, başını örtenler, bir yere gelince ‘selamınaleyküm’ diyenler başka bir yerden gelmediler. Birileri çıkıyor, ‘Gitsinler Arabistan’da okusunlar’, ‘Çölde yaşasınlar’, ‘Ya seveceksin ya terk edeceksin’ diyor. Yahu siz kimi kimin toprağından kovuyorsunuz? Burası bizim toprağımız, vatanımız. Hiçbir yere gitmiyoruz, gitmeyeceğiz, biz burada yaşıyoruz, burada da öleceğiz. Ben tüm başörtülü kardeşlerime sesleniyorum. Süreci provoke etmeye çalışanlar olabilir, lütfen bunları sizler uyarın. Bu oyuna asla gelinmesin. Valilerimizle gerekli görüşmeler yapılıyor. Bir karanlık dönem sona eriyor.

Haberin Devamı

ATİNA OYALIYOR

- Bazıları çıkıyor, ‘Bu ruhban okulu meselesi de halledilmeliydi’ diyor. Kusura bakmasınlar. Biz bir şeyin iadesini yaparken, bir şeylerin iadesini bekliyoruz. Dedik ki Atina’daki camimizi iade edin, restorasyonunu yapalım. Kaç kez söz verdiler. Maalesef hâlâ oyalanıyoruz. Mesela onların bir yetimhanesi vardı. Büyükada’da, muhteşem bir yer. Hemen teslim ettik. Üçüncü bir sorun, Sen Sinod Meclisi üyeleri. Sen dışardan buraya papaz getir, biz bunları TC vatandaşı yapalım dedim. Sinod Meclisi de Lozan’a göre olsun. Bunu da yaptık. Gel gör ki Batı Trakya’da benim 150 bin soydaşımın baş müftüsünü Yunan Hükümeti kendi memuru gibi atıyor. Yahu Bartholomeos’u kendi memurum gibi atıyor muyum? Bu hak nasıl ki Rum Ortodokslarına aitse, sen de benim müftümü atayamazsın. Bunları eş zamanlı yapalım, biz ruhban okulunu açarız.”


Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!