Özal suikastın araştırılmasını istemedi

Güncelleme Tarihi:

Özal suikastın araştırılmasını istemedi
Oluşturulma Tarihi: Nisan 17, 2013 00:00

Savcı Kemal Çetin tarafından Özal’ın ölümüyle ilgili hazırlanan iddianamede çok önemli bir ayrıntı dikkat çekti.

Haberin Devamı

Savcının tespitlerine göre Turgut Özal kendisine Kartal Demirağ tarafından düzenlenen suikastın araştırılmasını istemedi. O bölüm iddianameye şöyle yansıdı:
“18 Haziran 1988 Cumartesi günü Ankara Atatürk Spor Salonunda Anavatan Partisinin 2. olağan kongresinin düzenlendiği sırada Kartal Demirağ isimli saldırgan tarafından düzenlenen suikasttan yaralı olarak kurtuldu. Saldırgan Kartal Demirağ önce ölüm cezasına çarptırılıp ardından cezası 20 yıla indirilmiştir. Gerek ailesinin gerek birlikte siyaset yapan kişilerin beyanlarına göre Turgut Özal, Türkiye’nin yüksek menfaatleri için olayın üzerine çok fazla gidilmesini istememiştir.

İDDİANAME KABUL EDİLDİ

Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ölümüne ilişkin "Ergenekon" davası sanığı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz hakkında hazırlanan iddianame, Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi.

Haberin Devamı

Mahkemenin, Özal'ın ölümüne ilişkin soruşturma yürüten TMK'nin 10. maddesiyle görevli Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin'in hazırladığı iddianameyi kabul etti. Ancak mahkeme, henüz duruşma gününü belirlemedi.

İddianamede Ersöz, 765 sayılı TCK'nın "Cumhurbaşkanına suikasta" ilişkin 156. maddesi kapsamında suçlandı. İlgili maddede şöyle: "Reisicumhur hakkında suikastta bulunanlarla, buna teşebbüs edenler fiilleri teşebbüsü tam derecesinde ise ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasıyla, nakıs ise müebbet ağır hapis ile cezalandırılır."

"ŞÜPHELİ ŞEKİLDE VEFAT ETTİ"

İddianamede, "Turgut Özal, 17 Nisan 1993'te 5 ülkeyi kapsayan 12 günlük Türkistan gezisinden sonra şüpheli bir şekilde vefat etmiştir" denildi.

TMK'nın 10. maddesiyle yetkili Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin'in hazırladığı ve Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinin, Özal'ın 20. ölüm yıl dönümünden bir gün önce kabul ettiği iddianamede, Semra Özal ve Ahmet Özal ise "müşteki" olarak yer aldı.

İddianamenin ilk sayfalarında Turgut Özal'ın hayatı özetlenerek, "Türkiye'nin 8. Cumhurbaşkanı seçilerek, görev başında hayatını kaybetmiş siyasetçi ve devlet adamıdır" ifadesi kullanıldı.

Anavatan Partisini 20 Mayıs 1983'te kuran Özal'ın başbakan seçildiği ve iktidarda bulunduğu 1983-1991'de, Türkiye ekonomisini ortalama 5,2 büyüttüğü belirtilen iddianamede, Özal'ın Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu'nu değiştirerek Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığını kurduğu ifade edildi.

Haberin Devamı

"SUİKASTIN ARAŞTIRILMASINI İSTEMEDİ"

Özal'ın, partisinin, 18 Haziran 1988'de Ankara Atatürk Spor Salonu'nda düzenlenen 2. Olağan Kongresi'nde, Kartal Demirağ'ın düzenlediği saldırıdan yaralı olarak kurtulduğu anımsatılan iddianamede, "Saldırgan Kartal Demirağ önce ölüm cezasına çarptırılıp, ardından cezası 20 yıla indirilmiştir. Gerek ailesinin, gerek birlikte siyaset yapan kişilerin beyanlarına göre, Turgut Özal, Türkiye'nin yüksek menfaatleri için olayın üzerine çok fazla gidilmemesini istemiştir" ifadesi yer aldı.

Turgut Özal'ın, 9 Kasım 1989'da resmi olarak cumhurbaşkanlığı görevine başladığı hatırlatılan iddianamede, Özal'ın, Cumhurbaşkanlığı döneminde yaşanan 1. Körfez Savaşı'nda çok aktif rol aldığı kaydedildi.

Haberin Devamı

"BUSH CENAZEYE KATILMADI"

Özal'ın, dönemin Irak Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin'in uzaklaştırılması için mümkün olan her şeyin yapılması konusunda fikren ve siyasi olarak çok istekli olduğu, bu nedenle ABD'ye destek verdiği anlatılan iddianamede, şunlar belirtildi:

"Harekata Türk ordusunun da katılıp, Misak-ı Milli sınırları içinde olan Musul ve Kerkük'e girilmesini isteyince, zamanın Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay görev süresi sona ermeden 3 Aralık 1990'da kendi isteği ile genelkurmay başkanlığı görevinden emekliye ayrıldı. Görevden ayrılmasına sebep olarak da 1. Körfez Savaşı'nda hükümetin tutumuna tepki olduğu öne sürüldü.

"KETEN PANTOLON VE KETEN AYAKKABIYLA RESMİ PROGRAMLARA KATILDI"

Haberin Devamı

Özal her zaman sivil yönetim ve demokrasinin üstünlüğünü savunmuştur. Sivil yönetimi destekleme adına kamu kurum ve kuruluşlarını ziyaret ederken, resmi kıyafetiyle ziyaret eden diğer Cumhurbaşkanlarından farklı olarak çoğu defa kravatsız, keten pantolon, keten ayakkabı ve tişörtle resmi programlara katılmıştır. Özal, diğer cumhurbaşkanları gibi konuklarını Köşk'te ağırlamak yerine, Marmaris'te Okluk Koyu'nda ağırlamıştır. Ölümünde, 'sivil cumhurbaşkanı, demokrat cumhurbaşkanı, dindar cumhurbaşkanı' pankartlarıyla da bu tutumu desteklenmiştir."

İddianamede, "Turgut Özal, 17 Nisan 1993'te 5 ülkeyi kapsayan 12 günlük Türkistan gezisinden sonra şüpheli bir şekilde vefat etmiştir" ifadesi kullanılarak, "cenazesine Türkiye'nin dört bir yanından yüz binlerce kişinin akın ettiği, törenin televizyonlardan canlı yayınlandığı, ülkede bayrakların yarıya indirildiği" görüşüne yer verildi.

Haberin Devamı

"Özal ile yakın dostluğu olan dönemin ABD Başkanı George H. W. Bush'un, beklentilerin aksine cenaze törenine katılmadığı" kaydedilen iddianamede, Özal'ın, "Öldükten sonra beni İstanbul'a defnedin, kıyamete kadar Fatih Sultan Mehmed'in manevi ruhaniyeti altında bulunmak istiyorum" vasiyetine uyularak, kendisi tarafından yaptırılan eski Başbakan Adnan Menderes'in anıt mezarının da bulunduğu Topkapı Vatan Caddesi'nde hazırlanan anıt mezara defnedildiği anımsatıldı.

"1993'ÜN ÖNEMLİ OLAYLARI"

İddianamede, “1993 Yılında Meydana Gelen Önemli Olaylar” başlığı altında, “1993'te işlenen faili meçhul cinayetler, sansasyonel eylemler ve ülkeyi etkileyen önemli günler” şöyle sıralandı:

-11 Ocak: İstanbul polisi, LuckyS adlı Panama bandıralı gemide 15 ton uyuşturucu ele geçirdi.

-15 Ocak: Bingöl ile Diyarbakır'ın Kulp ilçesi arasında bulunan PKK kampları havadan bombalandı. 150 PKK'lının öldüğü açıklandı.

-24 Ocak: Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcu, evinin önünde otomobiline konan bomba ile öldürüldü.

-28 Ocak: İşadamı Jak Kamhi'ye suikast düzenlendi. Kamhi, yara almadan kurtuldu.

-5 Şubat: ANAP İstanbul Milletvekili, eski Maliye Bakanı Adnan Kahveci, ailesi ile Bolu-Gerede'de trafik kazası geçirerek hayatını kaybetti.

-17 Şubat: Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis, "buzlanma" nedeniyle uçağın düşmesi yüzünden öldü. Resmi açıklama bu yönde olsa da olay sonrası toplanan kanıtlar, ortaya çıkan gelişmeler, bunun bir suikast olabileceği şüphesini ortaya koymuş, bu konuda da soruşturma halen devam etmektedir.

-18 Mart: PKK lideri Abdullah Öcalan, aldığı ateşkes kararını duyurdu.

-17 Nisan: 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, şüpheli şekilde öldü.

-16 Mayıs: Süleyman Demirel, Türkiye Cumhuriyeti'nin 9. Cumhurbaşkanı seçildi.

-23 Mayıs: PKK'lı teröristler Bingöl-Elazığ karayolunu keserek, teskere almış 33 silahsız askeri şehit etti. Bu konuda askerlerin güvenliği için gerekli tedbirlerinin alınmadığı ortaya çıkmıştır.

-8 Haziran: Abdullah Öcalan "ateşkesi" sona erdirdiklerini açıkladı.

-13 Haziran: DYP Olağanüstü Genel Kurulunda Genel Başkan seçilen Tansu Çiller 25 Haziran'da Başbakanlık koltuğuna oturdu.

-15 Haziran: Bitlis Kayabaşı ve Bingöl Üçpınar köylerinde 9 vatandaş roketatarlı saldırıyla öldürüldü.

-26 Haziran: Mardin'in Yeşilli ve Koyunlu köylerinde PKK katliam yaptı, 8 sivil öldürüldü.

-30 Haziran: Van'da Yenigün Otel kundaklandı, 11 kişi öldü, 27 kişi yaralandı.

-2 Temmuz: Sivas'ta Pir Sultan etkinliklerine katılan Aziz Nesin ile bir grup aydın ve sanatçının kaldığı Madımak Oteli ateşe verildi, 37 kişi öldü.

-2 Temmuz: Şırnak-Çelik Karakolu baskını neticesinde 16 asker şehit oldu.

-5 Temmuz: Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde PKK ve diğer örgütlerin ortak yaptığı eylem sonucunda 33 kişi öldürüldü.

-12 Temmuz: Mehmet Ağar Emniyet Genel Müdürlüğü'ne getirildi.

-12 Temmuz: Anayasa Mahkemesi, Halkın Emek Partisinin (HEP) kapatılmasına karar verdi.

-18 Temmuz: Van'ın Bahçesaray ilçesine bağlı Sündüz Yaylası'nda PKK tarafından 14 çocuk, 8 kadın ve 4 erkek öldürüldü.

-27 Temmuz: Bakanlar Kurulu, Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'in görev süresini 1 yıl uzattı.

-29 Temmuz: Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhittin Fisunoğlu, 30 Ağustos beklenmeden görevinden alındı. Kara Kuvvetleri Komutanlığına 1. Ordu Komutanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı atandı.

-4 Ağustos: Bitlis'in Mutki ilesine bağlı Kavakbaşı ve Yenidoğan köyleri arasında yol kesen PKK'lı teröristler minibüsü taradı, 15 kişi öldü, 13 kişi yaralandı.

-23 Ağustos: Iğdır-Sultantopu Karakolu baskını neticesinde 14 asker şehit düştü.

-24 Ağustos: Batman Gercüş Ayranlı mevkisi baskınında çok sayıda sivil vatandaş öldü.

-1 Eylül: Ağrı Eleştirt Aşağı Kopuz Köyü İlkokulu PKK'lı teröristlerce yakıldı. (1993'ün ikinci yarısında onlarca köyün PKK tarafından yakıldığı haberleri yansıdı)

-4 Eylül: Batman'da yapılan saldırı sonucunda DEP Milletvekili Mehmet Sincar ile Batman İl Yönetim Kurulu Üyesi Metin Özdemir öldürüldü.

-12 Eylül: SHP Genel Başkanlığı'ndan ayrılan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü, kabineden de istifa etti.

-25 Eylül: Van-Kanalga Karakolu baskını neticesinde 12 asker şehit düştü.

-29 Eylül: Batman Kozluk Beşkonak köyü Serikan mezrasında PKK katliamı sonucunda 2 çocuk, 4 kadın ve 1 erkek vatandaşımız öldürüldü.

-2 Ekim: Kahramanmaraş Elbistan Seydilli köyü Ofalar mezrasında PKK otobüs taradı, 10 kişi öldü.

-4 Ekim: Siirt Şirvan Daltepe köyünde PKK katliam yaptı. Aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 23 kişi öldürüldü.

-7 Ekim: Tunceli Pertek Pınarlar köyünde PKK katliamı sonucunda 4 öğretmen şehit edildi.

-10 Ekim: Tansu Çiller, Avrupa Konseyi toplantısı için bulunduğu Viyana'da "İspanya tecrübesinden (Bask modeli) biz de yararlanacağız" dedi.

-11 Ekim: Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, "Çözümü İspanya'da arama" dedi.

-16 Ekim: PKK tehdidi sebebiyle ulusal gazeteler Diyarbakır bürolarını kapattı.

-22 Ekim: Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, Diyarbakır Lice Asayiş Bölük Komutanlığı binası önünde silahlı saldırı sonucu şehit oldu.

-22 Ekim: Siirt Baykan Derince mezrasında PKK tarafından çoğu çocuk 22 kişi öldürüldü.

-25 Ekim: PKK, Erzurum'un Çat ilçesine bağlı Yavi beldesinde kahvehane bastı, 35 kişi öldü, 50 kişi yaralandı.

-27 Ekim: Başbakan Tansu Çiller, "Terör ya bitecek ya bitecek!" açıklamasını yaptı. 4 gün sonra da "Terörün dıştaki ve içteki kaynaklarını kurutacağız" dedi.

-4 Kasım: JİTEM'in kilit isimlerinden olduğu belirtilen Cem Ersever öldürüldü. Ersever, "Güneydoğu'daki gerçekler Türk milletinden gizleniyor" demişti.

-29 Aralık: Mardin Kılavuzköy Jandarma Karakolu'nu basan teröristler 12 askeri şehit etti. Savur ilçesinde devriye gezen iki polis şehit edildi.

-31 Aralık: Abdullah Öcalan, ABD ve AB'nin önde gelen devlet ve hükümet başkanlarına açık bir mektup göndererek, yeni bir sözde ateşkes ilan etmek istediğini bildirdi.

SUİKAST GİRİŞİMİ VE "UÇAK KAZASI"

İddianamede, "Maktulün Ölümünden Önce şahsına Yönelik Gerçekleştirilen EYlemler" başlığı altında, "Kartal Demirağ tarafından gerçekleştirilen suikast olayı" ve "Uçak kazası"na yer verildi.

Özal'a, 18 Haziran 1988'de Anavatan Partisi'nin 2. Olağan Kongresi'nde Kartal Demirağ tarafından suikast düzenlendiği ve sağ elinden yaralı olarak kurtulduğu belirtilen iddianamede, Demirağ'ın önce ölüm cezasına çarptırıldığı, sonra cezasının 20 yıla indirildiği anımsatıldı.

Turgut Özal'ın oğlu Tevfik Ahmet Özal'ın, 1 Nisan 2013 tarihli beyanı özetlendi. Buna göre Ahmet Özal, "babasına yönelik suikasttan 2-3 ay önce Başbakan olarak kendisine tahsisli olan TC-GAP uçağının İstanbul'dan Ankara'ya hareket edeceği sırada bir sesle bütün ışıklarının söndüğünü, 2. pilotun sigorta diye düğmeye basmasıyla ışıkların geri geldiğini, havalandıktan sonra Büyükada üzerinde aynı sorunun bir daha yaşandığını" ifade ederek, "kendisinin hobi olarak sivil pilot olması nedeniyle, babasının da kabul etmesiyle uçağı Yeşilköy Havalimanı'na döndürdüğünü, havalimanına gelmeden çok önce uçağın sağ motorunun durduğunu, elektriklerin kesildiğini, göstergelerin kaybolduğunu, telsiz konuşmalarının yapılamadığını, kule ile konuşamadıklarını, kabin içerisinde duman yükselmeye başladığını, herkesin panikleyip bağırmaya başladığını" anlattı.

"Uçağın denizin üzerinden çok alçak geçerek piste iniş yaptığını, kulenin inişten habersiz olduğunu, uçağın tekerlerinin patladığını" kaydeden Ahmet Özal, "pilotun 'Uçak infilak edecek, kaçın' iye bağırdığını, normal kapıyı açmak istediğini ancak basınç farkından dolayı açılmadığını ve en arka bagajların olduğu kargo kapısını açtıklarını" ifade etti.

Ahmet Özal, "korumaların babasını sarkıtarak aşağıya indirdiklerini, aşağıya atlayanlardan Basın Danışmanı Can Pulat ve Özel Kalem Müdürü Tevfik Ertürk'ün sakatlandığını" bildirerek, "Olayın basında kısaca yer aldığını, uçağı satan firmanın rapor düzenlediğini ve uçağın havada patlama ihtimalinin yüzde 95 olduğunu, geri kalan yüzde 5 ihtimalle kendilerinin kurtulduğunu söylediklerini" aktardı.

"Bu olayın babasına yönelik suikast olabileceğini düşünmediklerini" söyleyen Ahmet Özal, "Ancak Kartal Demirağ tarafından silahlı suikast girişiminden sonra bu olayın da bir suikast girişimi olabileceğini değerlendirdiklerini" belirtti.

GİZLİ TANIK SELÇUK

Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ölümüne ilişkin Ergenekon davası sanığı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz hakkında hazırlanan iddianamede, "Şüpheli Levent Ersöz'ün, açık kimliği tespit edilemeyen ancak gizli tanık 'Selçuk' tarafından 'Savaş Korkmaz' olarak belirtilen kişi ile 17 Nisan 1993'te, Türkiye'nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ı önceden planlayarak zehirlemek suretiyle öldürttüğü, bu yolla atılı suçu işlediği sonuç ve kanaatine varılmıştır" ifadesi kullanıldı.

Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edilen iddianamede, Turgut Özal'ın ölümüne ilişkin Devlet Denetleme Kurulu ve İstanbul Adli Tıp Kurumu'nca hazırlanan raporlar ve gizli tanıklar İlker Çınar'ın, Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı'na, "Selçuk"un ise İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği ifadeler özetlendi.

İddianameye göre, ifadesinde, 1993'ten itibaren, Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisinde yer alan TUSHAD'a bağlı Beyaz Kuvvetler Komutanlığı'nda görev yaptığını belirten Çınar, Beyaz Kuvvetler'in operasyonel bir birim olmadığını belirtti.

Operasyonel olan Siyah Kuvvetler'in ise halk arasında bulunduğunu ve görevinin farklı grupları karşı karşıya getirerek ortamı germek olduğunu iddia eden Çınar, Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde bulunan JİTEM'in de TUSHAD tarafından kontrol edildiğini ve infazlar yaptığını ileri sürdü.

Operasyonlar başladıktan sonra, Beyaz Kuvvetler, Siyah Kuvvetler ve JİTEM'in, Ergenekon Terör Örgütü'nün bir parçası olduğu sonucuna vardığını ifade eden Çınar, Ergenekon kapsamında yargılanan Hurşit Tolon'un, TUSHAD'ın başında ve emekli olduktan sonra bile etkin konumda bulunduğunu savundu.

Sanık Levent Ersöz'den eğitim aldığını iddia eden Çınar, Özal'ın suikast sonucu öldüğünü, TUSHAD'a girdikten sonra yapılan konuşmalarda duyduğunu ileri sürdü. Çınar, Turgut Özal'ın, kalp krizine yol açacak polonyum 210 ve amerikyum 241 radyoaktif ilaçları verilerek öldürüldüğünü öne sürdü.

"CUMHURBAŞKANINI DA ZEHİRLETİRİZ"

Gizli tanık "Selçuk" da ifadesinde, Levent Ersöz'ü tanıdığını belirterek, bir konuşmada Ersöz'ün, "Biz gerektiğinde cumhurbaşkanlığı yapmış bir kişiyi de zehirletiriz, öldürtürüz" dediğini duyduğunu iddia etti.

"Selçuk", Özal'ın ölümüne ilişkin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne yazdığı dilekçede de jandarma istihbarata çalıştığı dönemde, yarbay rütbesindeki 'Savaş' isimli bir kişinin, "Özal'ın ölümünün zehirlenme yoluyla düzenlenen planlı bir suikast" olduğunu söylediğini ileri sürdü.

Levent Ersöz'ün, 2004'te Ankara Çayyolu'ndaki bir toplantıda ise "Bizler başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yapmış kişiyi zehirletiriz" dedikten sonra, toplantıda bulunan Yarbay Savaş'a dönerek, "Bu olayın kahramanlarından biri Savaş'tır" ifadesini kullandığını iddia eden "Selçuk", Ersöz'ün, konuşmasının devamında, Özal'ın yanında yer alan Eşref Bitlis'in ihanet içinde olduğunu savunarak, "Bu yanlışın bedelini hem kendi hem onu adam bilip yanında olanlar ödedi" dediğini ifade etti.

ERSÖZ'ÜN SAVUNMASI

İddianamede, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki Ergenekon davasının iddianamelerinden, Turgut Özal'ın adının geçtiği bazı bölümler aktarıldıktan sonra, sanık Levent Ersöz'ün, soruşturma aşamasında alınan savunmasına yer verildi.

Buna göre, Ersöz, "Deniz Uygar" kod isimli İlker Çınar'ı tanımadığını ve hakkındaki iddialardan basın yoluyla haberdar olduğunu aktardı. İlker Çınar'ın ifadelerinde "çelişkiler" bulunduğunu ileri süren Ersöz, "Genelkurmay'da TUSHAD diye bir birimin olmadığını, ne Beyaz Kuvvetler ne de Siyah Kuvvetler birimlerini duymadığını" belirtti.

"JİTEM diye bir birimin söz konusu olmadığını" savunan Ersöz, "Arif Doğan gibi hastalıklı ruh hali içerisindeki bir kişinin beyanlarına dayanarak JİTEM'in var olduğunun iddia edildiğini, Teoman Koman'ın, mahkemede tanık olarak dinlendiğinde JİTEM'in var olmadığını açıkça ifade ettiğini, Genelkurmay Başkanlığı'nın TUSHAD diye bir birimin olmadığını mahkemeye bildirdiğini, dolayısıyla olmayan bir kuruluşun Özal'ı öldürmesinin söz konusu olamayacağını" kaydetti.

"HAYAL ÜRÜNÜ BİR SENARYO"

Özal'ın ölümüyle ilgili iddiaların "hayal ürünü bir senaryo olduğunu" ileri süren Ersöz, Özal'ın öldüğü tarihte Şırnak 23. Jandarma Sınır Tugayı'nda kurmay başkanı olduğunu belirtti.

"Selçuk isimli gizli tanığın kim olduğunu bilmediğini ve hiçbir ilişki içine girmediklerini" dile getiren Ersöz, "Selçuk'un, Jandarma İstihbarat'ta haber elemanı olarak çalıştığını ve kendisini oradan tanıdığını ifade ettiğine" dikkati çekti. Ancak 2003-2004'te sadece bir yıl istihbarat başkanı olarak çalıştığını bildiren Ersöz, gizli tanık Selçuk'un beyanlarının çelişkili olduğunu öne sürerek, hakkındaki iddiaları reddetti.

Ersöz, Selim Gül'ün Şırnak'ta emrinde çalışan bir astsubay olduğuna değinerek, gizli tanık ifadelerinde, Ankara Çayyolu'nda 2004'te gerçekleştirildiği savunulan toplantıda yer aldığı iddia edilen Gül'ün, hatırladığı kadarıyla o tarihte Mersin İl Jandarma Komutanlığı emrinde olduğunu dile getirdi.

"Böyle bir toplantı olmadığı için, 'Bizler Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmış kişiyi zehirletiriz' dediğinin iftira ve yalan olduğunu" savunan Ersöz, Turgut Özal ve Eşref Bitlis'in ölümlerinde en ufak bir bilgi ve etkisinin söz konusu olmadığını ileri sürdü.

"İlker Çınar'ın Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı'nın iddianamesinin 9. ve 10. sayfasında belirttiği hususların tamamen yalan ve uydurma olduğunu" ifade eden Ersöz, Çınar ile hiç çalışmadığını savundu.

"Hurşit Tolon'un TUSHAD olarak iddia edilen bir kuruluşla ilişkisi olup olmadığını bilmediğini, kaldı ki TUSHAD diye bir kuruluşun bulunmadığını" iddia eden Ersöz, Adli Tıp Kurumu raporunda, "Özal'ın ne şekilde öldüğü tespit edilememiştir" denilmesine rağmen İlker Çınar ve Selçuk adlı gizli tanığın beyanı üzerine, Özal'ın öldürüldüğü sonucuna varılmış gibi kendisine sorular sorulmasını kabul edemeyeceğini dile getirdi.

DEĞERLENDİRME

İddianamenin son bölümünü oluşturan "Değerlendirme" kısmında ise şunlar kaydedildi:

"Ayrıntılarıyla açıklanan tanık beyanları, bilgi ve belgeler, şüpheli Levent Ersöz'ün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde (CMK 250. madde ile görevli) yargılandığı suçların niteliği ve özelliği ile tüm soruşturma dosyası içeriği dikkate alındığında, şüpheli Levent Ersöz'ün, açık kimliği tespit edilemeyen ancak gizli tanık 'Selçuk' tarafından 'Savaş Korkmaz' olarak belirtilen kişi ile 17 Nisan 1993 tarihinde, Türkiye'nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ı önceden planlayarak zehirlemek suretiyle öldürttüğü, bu yolla atılı suçu işlediği sonuç ve kanaatine varılmıştır."

İddianamede, Ersöz'ün 765 sayılı TCK'nın "Cumhurbaşkanına suikasta" ilişkin 156. maddesiyle cezalandırılması istendi.

Maddede, "Reisicumhur hakkında suikastta bulunanlarla buna teşebbüs edenler fiilleri teşebbüsü tam derecesinde ise ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasıyla, nakıs ise müebbet ağır hapis ile cezalandırılır" deniliyor.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!