Güncelleme Tarihi:
Bu tespitler, CHP Milletvekilleri Nurettin Demir, Veli Ağbaba ve Özgür Özel tarafından hazırlanan ‘Hasta Mahpuslar Raporunda’ yer alıyor. 26 Aralık 2011 - 9 Temmuz 2012 tarihleri arasında hem hasta mahpuslar hem de işkence, ölüm, yangın, tecavüz gibi iddiaları yerinde incelemek amacıyla 28 cezaevinde 96 mahpusla yapılan görüşmeler sonucu hazırlanan rapor, kamuoyunun bilgisine sunuldu.
Yüz yüze görüşmelerden elde edilen bilgilerle hazırlanan raporda, sıcak su, görüş, havalandırma, sohbet sürelerine ilişkin hapishaneler arasındaki farklılıklara dikkat çekildi. Cezaevine ilk girişte yapılan aramaların, insan bedeninin dokunulmazlığını ihlal ettiği vurgulandı.
-Özellikle F tipi cezaevlerindeki ağır tecrit şartları, günlük 4 TL’lik ücretle üç öğün yemeğin çıkartılmaya çalışılması nedeniyle yemeklerdeki kalitesizlik, her türlü rahatsızlık için verilen tek tip diyet yemeği sindirim sistemi hastalıklarına neden olmaktadır. Hasta mahpusların yüzde 30’u sindirim rahatsızlığı sorunuyla karşı karşıyadır.
-Haftada 10 saat olması gerekirken hemen hiçbir cezaevinde ya hiç uygulanmayan ya da çok az uygulanan sohbet hakkının yeterli bir şekilde uygulanmamasından doğan mağduriyet, doktora acil durumlarda saatler sonra ve normal taleplerde haftalar sonra ulaşım, eksik ya da tamamen yanlış ilaç kullanımı, havalandırma ve iklimlendirme eksiklikleri, nem kontrol eksiklikleri, su sorunu, düzenli sıcak ve soğuk suyun sağlanamaması, sadece günün belli saatlerinde temiz suya erişim vb. gibi tüm hijyenik, çevresel ve bedensel etkiler düşünüldüğünde mahpusların sağlıklarının bozulduğu, hatta cezaevlerinin hastalık üreten, mahpusları hastalıkla cezalandıran birer makine haline geldiği gerçeği ortaya çıkmaktadır.
YATALAKLAR VE ŞİZOFRENLER
-Hapishanede kalan bazı mahpuslar hastalıklarından dolayı öz bakım ihtiyaçlarını gidermemektedirler. Hatta bazıları ise yatalak durumdadır. Grafik 7’de yer alan %5,62’lik yatalak mahpus oranı aslında hapishanede kalmaması gereken insanlardan oluşmaktadır. Hapishanede kalmaması gereken şizofreni gibi hastalık gruplarına sahip insanları da eklediğimizde bu oran çok daha yükselmektedir. R Tipi hapishane modeli olarak sunulan ve hasta hapishaneleri işlevini gören hapishanelerde kalan insanların içinde bulunduğu durum aslında hapishanelerde kalmamaları gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Hastaneye yatırılması gereken insanları hapishanede tutmanın bir yolu olarak icat edilmiş R Tipi hapishane modelinin bizzat kendisi, kendi varlığının gereksizliğini ortaya koymaktadır.
ÖLÜM ORUÇLARI
-Hapishanelerde hastalık nedenlerinden biri de ölüm orucu eylemleridir. 19-22 Aralık 2000 tarihlerinde gerçekleştirilen ve “Hayata Dönüş Operasyonu” adı verilen 19-22 Aralık Katliamı öncesi ve sonrasında devam ettirilen ölüm orucu eylemler sonucu beslenme yetersizliğine bağlı olarak pek çok insan Wernicke-Korsokoff hastalığına yakalanmıştır. Grafik 9’da yer verildiği gibi Wernicke-Korsokoff hastalığına sahip olan mahpusların oranı % 8,9’dur. Korsokoff hastası olan bazı mahpuslar, cezai ehliyeti olmadığına dair rapora sahip olmalarına rağmen halen hapishanede tutulmaktadır.
-Kalp hastalıkları ve kanser gibi ölümcül hastalıklara sahip olanların oranı ise %15 civarıdır. Halen hapishanelerde onlarca ölümcül hasta bulunmaktadır. Bu hastaların pek çoğunun hastalığının tedavisi hapishane koşullarında mümkün değildir ve bu yüzden pek çok insan ölümün kıyısında bulunmaktadır. Adalet Bakanlığı ise hastalık sonucu hayatını kaybedenleri “eceliyle ölenler” başlığı altında değerlendirerek üzerinden sorumluluğu atmaya çalışmaktadır.