AB'de 'ayrıcalıklı ortaklık'a razı mıyız ki, CERN'de olalım?

Güncelleme Tarihi:

ABde ayrıcalıklı ortaklıka razı mıyız ki, CERNde olalım
Oluşturulma Tarihi: Kasım 26, 2012 14:13

Türkiye, garip şeylerin gün aşırı olabildiği ve bunların da garipsenmediği bir ülke.

Haberin Devamı

Son garipliğimiz şu: Dünyada 21. yüzyılın biliminin ve teknolojilerinin yaratıldığı yer olan Avrupa Nükleer Araştırmalar Konseyi CERN'e tam üye olmaktan kendi isteğimizle vazgeçiyoruz. Üstelik de bunu bu seviye işler için 'üç kuruş' diyebileceğimiz bir para yüzünden yapıyoruz.

Ama bu gelinen aşama, 'gariplikler' dizisinin son aşaması.

Bence en temel ve en birinci garabet, Birleşmiş Milletler hukuku çerçevesinde çalışmakta olan bir uluslararası kuruluş olan CERN'le üyelik müzakerelerinin Türkiye'de üniversiteler, TÜBİTAK veya yeni kurulan Bilim Bakanlığı tarafından değil Türkiye Atom Enerjisi Kurumu TAEK tarafından yapılması, yürütülmesi.

1961'den beri 'gözlemci'yiz

Türkiye, 1961 yılından beri merkezi İsviçre'nin Cenevre kenti yakınlarında olan ve bugün dünyanın en büyük hadron çarpıştırıcısına sahip olması nedeniyle yüksek enerji fiziğinin en önemli araştırma yeri olan CERN'e 'gözlemci üye.'

'Gözlemci üye' adı üstünde gözlem yapıyor, sınırlı sayıda bilim insanını bu merkeze gönderip orada araştırma yapmasını veya var olan araştırmalara katılmasını sağlıyor. Ama o kadar. Gözlemci üyenin ne araştırma bütçelerinin belirlenmesinde, ne başka bir bilimsel alanda ne de idari alanda herhangi bir yetkisi var.
CERN'in 'kurucu baba'sı kuantum mekaniğinin en önemli kurucu isimlerinden biri olan Danimarkalı bilimci Niels Bohr. Burası bir büyük araştırma üniversitesi olarak tasarlanmış ve kurulmuş, ihtiyaç duyduğu olağanüstü kaynaklar da buranın ulusötesi yapısı sayesinde sağlanabilmiş.

Atomun oluşumunu anlamak, evrenin ortaya çıktığı 'Büyük Patlama'nın hemen ertesinde enerji yüklü parçacıkların nasıl olup da kütle kazandığını ve sonra da birleşip atomları oluşturduğunu anlamak için yapılan fiziğe 'yüksek enerji fiziği' adı veriliyor.

Haberin Devamı

Büyük patlama ve sonrasını anlamak için

Atomun ve ilk parçacıkların oluşum ortamını anlamak için büyük patlama sırasında olduğu varsayılan enerjilere laboratuvar ortamında çıkılabilmesi içinde 'hızlandırıcı' adı verilen deney makinalarına ihtiyaç var. CERN'deki 'makina' yerin altında tam 27 kilometre uzunluğunda bir tünel. Yakın zamanda bunun daha büyüğünün yapılması için ilke kararı alındı.

Bu tünellerde 21. yüzyılın bilimi yapılıyor ve o bilime bağlı teknolojiler geliştiriliyor.

Kabaca söylemek gerekirse, dünyamıza sanayi devrimini yaşatan şey, 19. yüzyılda termodinamik kanunlarının ortaya atılmasıydı. Bu anlamda 19. yüzyıl termodinamiğin çağıydı.

20. yüzyıla ise kuantum mekaniği damgasını vurdu. Bugün kullandığımız yüksek teknolojilerin tamamı, cep telefonlarımızdan bilgisayarlarımıza her şeye 'yeni ekonomi' veya 'bilgi çağı' deniyor; işte o çağ kuantum mekaniği sayesinde var oldu.

21. yüzyılın bilimi ve teknolojileri ise yüksek enerji fiziğinden, yani büyük çarpıştırıcı/hızlandırıcılardan çıkıyor. Hatta şimdiden çıkmaya başladı bile. İşte bu yeni bilimin ve teknolojilerin 'Kabe'si diyebileceğimiz yer de CERN.

Haberin Devamı

2006'da tam üyelik istedik ama...

Türkiye, 2006 yılında bu gerçeği görmüş gibi davrandı ve CERN'e tam üyelik başvurusunda bulundu.

Başvurunun kabulü için bir dizi kriter var. Bu kriterlerden biri ülkenin bilimsel yeterliği, diğeri de sanayisinin yeterliği. CERN uzmanları hem üniversiteleri hem de OSTİM gibi sanayi siteleriyle ülkemizdeki teknokentleri gezdiler ve sonunda Türkiye'nin tam üyeliğe yeterli olduğunu bildirdiler.

Bir yıldan fazla zamandır Türkiye'nin CERN'e bir cevap  vermesi, daha doğrusu kendi başlattığı süreci son bir başvuru ile tamamlaması bekleniyordu. Ama bu sürecin sonlarına doğru, gerek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ve gerekse Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün yakın ilgisine rağmen Ankara'dan tam üyeliğe karşı çatlak sesler çıkmaya bir takım ara formüller söylenmeye başladı.

Haberin Devamı

Bu para çok mu?

En çok söylenen şey, CERN'e verilecek giriş parası ve yıllık aidattı. Bu ikisinin toplamı ilk başta yaklaşık 90 milyon İsviçre frangı tutuyor, sonra da Türkiye'nin her yıl yaklaşık 40 milyon İsviçre frangı kadar parayı CERN bütçesine sağlaması gerekiyor.

Bir ara Dışişleri Bakanlığı'nın bir uluslararası kuruluşa bu kadar çok para vermeyi doğru bulmadığı yönünde söylentiler çıktı ama bu doğru değildi, bakanlık tam üye olmak gerektiğini tavsiye etmişti.

Rumlar üye oldu bile...

Bu dedikodular arasında sağlıklı bilgiye ulaşmak pek mümkün olmuyor, konunun ilgilileri konuşmaktan kaçınıyordu. Ve zaman da su gibi akıp gidiyordu. Zaman önemliydi, çünkü Kıbrıs Rum kesiminin tam üyelik başvurusu kabul edilmek üzereydi, bu kabulün ardından üye ülkelerin onay süreci de tamamlandığında CERN'e Türkiye'nin tam üyeliği Kıbrıs engeline takılabilirdi.

Nitekim Kıbrıs Rum kesiminin tam üyeliği kabul edildi, bugünlerde onay süreci devam ediyor. Türkiye ise hala başvurusunu yapmadı.

Tam olarak nereden geldiği anlaşılmadı ama son aylarda, 'Biz tam üye olmayalım ama asosiye üye olalım' başvurusunun yapıldığı ya da yapılacağı söylenmeye başlandı. Bu da resmen ne doğrulandı ne yalanlandı ama söylenti iyice yükselince bir grup fizikçi, Başbakan Erdoğan'a mektup yazarak 'Asosiye üyeliğin yerine tam üye olmamız gerektiğini' ilettiler.

Haberin Devamı

İkinci sınıf üyeliği istiyoruz

Asosiye üyelik bir nevi ikinci sınıf üyelik. Tam ifade etmeyebilir ama biraz Avrupa Birliği'ne tam üye olmak yerine 'ayrıcalıklı ortak' statüsüyle yetinmek gibi bir şey. Kararlarda oy hakkınız olmuyor, başkalarının tasarladığı araştırmalara katılabiliyorsunuz, evet CERN'e gönderebildiğiniz bilimci sayınız artıyor belki ama o kadar.
Oysa CERN'e tam üye olmanın çok sayıda avantajı var. Bana göre bu avantajların en büyüğü bilimden çok Türk sanayisini ilgilendiriyor. O da şu: CERN tarafından açılan ihalelere ancak ve ancak CERN'e tam üye ülkelerin şirketleri katılabiliyor. CERN bu ihaleler yoluyla yüksek teknoloji transferini gerçekleştiriyor.
Yani, Türkiye'nin ulaşmak istediği bilim de teknoloji de CERN'e tam üyelik yoluyla buraya gelebilir aslında. Ama biz hala tam üyelikte müteredditiz, hatta tam üyelikten vazgeçmek üzereyiz.

Bütün bu süreç içinde herhalde en fecisi bilgisiz kalmak, karanlıkta kalmak.

TAEK, evet ana konusu nükleer teknoloji, dolayısıyla bilim olan çok önemli bir kuruluşumuz ama CERN üyeliği bana göre onların dolaylı ilgi alanında olmalı. CERN'le doğrudan ilgisi olan üniversitelerimiz, TÜBİTAK, YÖK, Bilim Bakanlığı gibi kuruluşlar dururken bu işin TAEK'e teslim edilmesinin mantığını anlamak da kolay değil.

Umarız son olarak 31 tane fizikçimizin Başbakan Erdoğan'a yazdığı mektubun ardından kamuoyuna CERN konusunda neler olduğunun bilgisi verilir, bizler de söylentilerle yaşamaktan kurtuluruz.

Haberin Devamı

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!