Başbakan Erdoğan'ın konuşmasının tam metni

Güncelleme Tarihi:

Başbakan Erdoğanın konuşmasının tam metni
Oluşturulma Tarihi: Kasım 03, 2012 17:57

Partisinin Kızılcahamam'da düzenlenen 19. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda konuşan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarının tam metni...

Erdoğan, AK Parti 19. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın açılışında yaptığı konuşmada, bugünkü toplantının farklı bir anlamı olduğunu, AK Parti'nin 10 yıl önce bugün girdiği ilk seçimleri kazanarak iktidara geldiğini anımsattı.

Bugünkü konuşmasının detaylı olacağını, AK Parti'nin 10 yıllık iktidarında yapılanları anlatacağını ifade eden Başbakan Erdoğan, bugünkü toplantı sonucunda yeni neticeler çıkacağını, bugün geleceği nasıl planlayacakları üzerinde çalışma yapmak üzere temel taşların oluşacağını söyledi.

“Türkiye, büyük bir bunalım ve krizden istikrar sahiline ayak bastı”

AK Parti'nin 14 Ağustos 2011'de çıktığı millete hizmet yolculuğunda 11 yılı geride bıraktığını anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti: “Türk siyasi hayatında önemli bir kilometre taşı olan 3 Kasım 2002 seçimlerinin de 10. yıl dönümü idrak ediyoruz. 3 Kasım tarihi, sadece AK Parti için değil, Türkiye için, bütün milletimiz için bir milat oldu, yeni bir başlangıç oldu. Türkiye, adeta karanlık bir tünelden aydınlığa çıktı, büyük bir bunalım ve krizden istikrar sahiline ayak bastı. Hamdolsun geride bıraktığımız bu 10 yıllık sürede milletimize hiç mahçup olmadık, verdiğimiz sözleri aynen yerine getirdik, getirmeye devam ediyoruz. Hep alnımız dik yolumuza devam ettik. Bu dönemde milletimiz de bizi asla yalnız bırakmadı, hep bizimle beraber yürüdü, 'biz arkanızdayız' dedi. Milletimiz her seçimde artan desteğiyle gerçekleştirdiğimiz hizmetleri tasvip ettiğini gösterdi. İstişare ve değerlendirme toplantılarımızın nereden nereye geldiğimizi görmemiz, rotamızı belirlememiz açısından fevkalade önemli olduğuna inanıyorum. “Türk siyasi hayatında bizimki kadar istikrarlı, geniş katılımlı, zengin içerikli istişare geleneği olan bir başka parti bulunmuyor” diyen Erdoğan, şöyle konuştu: “AK Parti, bir ekip hareketi, bir gönül hareketi, bir ortak akıl hareketi olarak ortaya çıktı. Bugüne kadar ilk günkü aşk ve heyecanla faaliyet gösterdik, bundan sonra da aynı ruh, aynı heyecanla, aynı coşkuyla milletimizin çizdiği rotada yolumuza devam edeceğiz. Büyük AK Parti ailesinin en önemli özelliği gönül bağıyla birbirine bağlı olmalarıdır, birlik ve bütünlüğünü her şeyin üzerinde tutmasıdır. Bu büyük ailenin her ferdi dava bilinciyle hareket eder, inanç ve azimle mücadelesini sürdürür. Bu mücadelede kişisel hesaplara, senlik, benlik çekişmesine yer yoktur. Her bir arkadaşımız milletimizin, omuzlarımıza yüklediği kutsal emanetin aynı derecede sahibi, sorumlusu takipçisidir. Köy, mahalle temsilcilerimizden başlayarak, belde teşkilatlarımıza, ilçe, il teşkilatlarımıza, genel merkez organlarımıza, belediye ve il genel meclislerimize, TBMM grubumuza kadar AK Parti'nin hücrelerini oluşturan birimlerde görev alan her arkadaşım bu ekibin vazgeçilmez bir parçasıdır.”

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, “hücre yenilenmesi” olarak nitelendirdiği görev değişimlerinin elbette olacağını ve olmaya devam edeceğini vurgulayarak, “81 vilayette 75 milyon vatandaşımıza ulaşmamızı sağlayan teşkilatlarımız, onları ayakta tutan arkadaşlarımız, milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız AK Parti'nin asli unsurlarıdır, AK Parti'yi ayakta tutan asli omurgadır” diye konuştu.

"AK Parti asla nevzuhur bir parti değildir"

Erdoğan, “Nasıl seçimlerde (biz hepimiz Türkiye'yiz) diye haykırdıysak, burada da göğsümüzü gererek (biz, hepimiz AK Partiyiz) diyoruz. Nasıl seçimlerde, (aynı yoldan geçmişiz biz, aynı sudan içmişiz biz, yazımız bir kışımız bir aynı dağın yeliyiz biz) diye meydanları inlettiysek, burada da bugüne kadar AK Parti'ye emek vermiş, gönül vermiş bütün arkadaşlarımızla aynı yolda, durmadan, usanmadan yürüdüğümüzü, yürüyeceğimiz yine iftiarla, kıvançla, inançla ifade ediyoruz” dedi.

AK Parti olarak 11 yıldır faaliyet gösterdiklerini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti: “AK Parti asla nevzuhur bir parti değildir. Bu hareketin temelinde milletimizin binlerce yıllık şanlı tarihinden süzülüp gelen bir cihanşümul anlayış vardır. AK Parti, Selçuklu coğrafyasının, 4 kıtaya yayılmış 600 yıllık Osmanlı Devleti'nin, 89 yıllık Cumhuriyetimizin birikimi üzerine yükselmiş bir siyasi harekettir. Biz, 1920'de Büyük Millet Meclisi'ni yegane meşruiyet kaynağı olarak kabul ederek, Kurtuluş mücadelesini başlatan Gazi Mustafa Kemal'in, 1950'de (yeter söz milletindir) diyerek demokrasi bayrağını açan Menderes'in, 1983'de milletin desteğiyle kalkınma hamlesi başlatan Özal'ın, 1996 yılında vesayet yönetimine karşı milletin tercihiyle iktidara gelmeyi başaran Erbakan'ın takip ettikleri yolu izleyerek bugünlere gelmiş bir siyasi partiyiz. Bu hakaret içinde her siyasi partiden, her siyasi görüşten, her toplumsal gruptan gelen, ama AK Parti'nin millete hizmet davasına inanmış AK Parti'nin siyaset ilkelerini benimsemiş arkadaşlarımız var. AK Parti bizatihi bu milletin ta kendisidir, AK Parti bu coğrafyanın ta kendisidir. AK Parti bu ülkede her bir vatandaşımızın içinde kendi hayallerini, hedeflerini bulduğu, kendine yer bulabildiği, kendini evinde hissettiği dev bir çatıdır. Bu çatının altında asla istismarı bulamazsınız, yalanı, kandırmacayı bulamazsınız, ayrımcılığı ötekileştirmeyi, haksızlığı göremezsiniz. Bu çatının altında sadece hizmet, huzur, refah var, kardeşlik var. Çünkü biz, adam odur ki koya dünyada bir eser, eseri olmayanın yerinde gör ki yeller eser' sözünde ifade edildiği gibi sadece eserlerimizle bu dünyaya damgamızı vurmayı hedefliyoruz. Bu ülke için, bu millet için hizmet, eser üretenlerin kalplerde unutulmaz yerler edindiğini biliyoruz. Bu ülke için, bu millet için eser üretemeyenlerin yerlerinde yeller estiğini de biliyoruz. Biz, Yunus Emre gibi 'dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldik' diyoruz. Gönüller yaparak, hizmet üreterek, bunun için ülkemizi, dünyayı karış karşı dolaşarak partimizin 11. yılını, iktidarımızın 10 yılını geride bırakıyoruz. İnşallah gönüller yapmak hizmet üretmek için yolumuza deam edeceğiz.”

“3 Kasım'da büyük bir zihniyet devrimi gerçekleşti”

Başbakan Erdoğan, yıl dönümlerinin geçmişe dönük muhasebe yapmaya, hedefleri gözden geçirmeye vesile olması bakımından önemli olduğunu ifade ederek, Türkiye'nin tam 10 yıl önce 3 Kasım 2002 Pazar günü çok kritik bir seçim yaparak, demokrasiden ekonomiye kadar her alanda tarihi önemde bir değişim sürecine girdiğini söyledi.

Türkiye'nin 2 Kasım 2002 gününü, siyasi çekişmelerin, ardı arkası kesilmeyen ekonomik çöküntülerin, sürekli yeni çatlaklara sebep olan sosyal gerilimlerin iç karartıcı havası içinde tamamladığını, 3 Kasım gecesi ise AK Parti iktidarının iş başına geldiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti: “3 Kasım 2002'de yepyeni bir ümitle, heyecanla dinamizimle artık onlar geride kalıyor ve aydınlık bir gelecek başlıyordu. 3 Kasım'da ortaya çıkan sonuç sadece AK Parti'nin bir başarısı zaferi değildir. 3 Kasım, bu aziz milletin siyasete, yönetime el koyması, kötü gidişe dur demesiydi. 3 Kasım'da sadece bazı partiler iktidardan düşüp, yeni bir parti iktidara gelmedi. Esasında büyük bir zihniyet devrimi gerçekleşti. Milli iradeyi değil, kendi grup çıkarlarını esas alarak Türkiye'yi krizler ülkesi haline getiren bir anlayış devrildi. Milletin iradesini yücelterek güven ve istikrarı tesis eden anlayış yönetime geldi. Onlarca yıldır Türk siyaseti üzerine karabasan gibi çöken darbeci, vesayetçi, elitist zihniyet gitti, ileri demokrasiye hak ve özgürlüklere inanan bir anlayış geldi. Millete efendilik taslayanlar gitti, millete hizmetkar olanlar geldi. Cumhuru hor gören, cumhuriyet istismarcıları gitti, cumhuru kucaklayan, onu bağrına basan gerçek cumhuriyetçiler geldi. 3 Kasım, AK Parti iktidarı için değil, Türk demokrasisi için bir milattır, tarihi bir başlangıçtır.”

“Tavsiye ediyorum gözlerini açsınlar”

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, AK Parti'nin laf üreten, hayal tüccarlığı yapan, konuşmayı siyaset sanan bir hareket olmadığını vurgulayarak, “AK Parti, hizmet siyaseti yapar, hizmeti, yatırımı projeyi konuşur, konuşmakla da kalmaz ne söylediyse yapar, hayata geçirir. 11 yıldır yapamayacaklarımızı söylemedik. Söylediklerimizi de Allah'a hamdolsun hayata geçirdik” diye konuştu.

Türkiye'nin nereden nereye geldiğini unutanlara hatırlatmak için hafıza tazelemesi yapmakta fayda gördüğünü dile getiren Erdoğan, “Bazı gözleri olup  görmeyenler, kulakları olup duymayanlar, dilleri olup söylemeyenler var. Onlara yapacak bir şey yok, onları kendi karanlıklarıyla baş başa bırakıyoruz. Çünkü gözlerini kapayanlar için dünya hep karanlıktır. Tavsiye ediyorum gözlerini açsınlar” dedi. Muhataplarının millet olduğunu, her zaman olduğu gibi bugün de aziz milleti ile hasbıhal edeceğini, dertleşeceğini ifade eden Başbakan Erdoğan, AK Parti iktidarı döneminde yapılanları anlatmak için saatlerin yetmeyeceğini, günler, haftalar boyunca yapılanların anlatılabileceğini, bu yüzden yapılanları özet halinde anlatacağını söyledi. Türkiye'nin her alanda nereden nereye geldiği görüp heyecanlanmamanın mümkün olmadığını ifade eden AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, yola çıkarken “Türkiye'yi 4 temel taş üzerinde yükselteceğiz” dediklerini, bu ana temel taşların eğitim, sağlık, adalet ve emniyet olduğunu anlattı.

Eğitim alanındaki yatırımlar

AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, eğitim alanında yapılanları şöyle anlattı: “Eğitim alanında 16 yılda 6 bin 326 eğitim kurumu açarak, ülkemize 181 bin 316 yeni derslik kazandırarak yeni bir dönem başlattık. Derslik sayısını 346 bin 660'dan 492 bine çıkartarak güçlü bir altyapı kurduk. Bütçeden eğitime ayrılan pay biz geldiğimizde 7.5 milyar seviyesindeydi, 2012'de biz 39 milyar seviyesine çıkartık. Bütün öğrencilerimize kitapları ücretsiz olarak verdik, veriyoruz. İlköğretime ve ortaöğretimde ortak kullanılan laboratuvar sayısını 19 binden, 33 bine çıkardık. İlköğretim ve ortaöğretim için 893 adet pansiyon ve yurdu hizmete açtık. Okullarımıza 1 milyon bilgisayar gönderdik. 30 bin bilişim sınıfı kurduk. Eğitim sistemimizi '444 kod' adıyla ifade ettiğimiz 4 4 4 ile 4 yıl ilkokul, 4 yıl orta, 4 yıl lise olacak şekilde yeniden düzenledik. Bu düzenlemeyle zorunlu eğitimi 12 yıla çıkardık. 12 yıl zorunlu eğitim olayı aslında bizim dönemimizin bir adı değil. 12 yıl zorunlu eğitim olayı, 28 Şubat'ın ardından aslında gündeme oturmuş, yapılması gereken bir adımdı, bu ertelenmişti. Bu ertelemeyi biz yerine getirdik. Fakat o gün bunu savunanlar biz bunu yapınca çılgına döndüler, çünkü yapan kim AK Parti. Bunu onlar yapsaydı çok büyük bir başarı olacaktı. Biz yapınca çılgına döndüler.” Başbakan Erdoğan, isteyen öğrencilerin artık okullarda Kur'an-ı Kerim eğitimi, Siyer-i Nebi eğitimi alabileceğini anlatarak, Kur'an eğitimi için 470 bin, Siyer-i Nebi için de 250 binin üzerinde başvuru yapıldığını söyledi. Erdoğan, “Zorlama yok, kendi arzusuyla, isteğiyle talep edenler. Nelerin engellendiğini göstermesi bakımından bu da çok önemli. Ülkemizin her yerinde bütün evlatlarımızın eğitim imkanlarından faydalanabilmesi için gerekli her türlü tedbiri aldık” diye konuştu. İktidarda bulundukları 10 yılda 358 bin öğretmen atayarak, öğretmenlerin özlük haklarını iyileştirerek, bu anlamdaki sorunları da büyük ölçüde çözdüklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: “Zaman zaman bazı televizyon kanallarında veya oluşturulan bazı dernekler vasıtasıyla 'ben öğretmen oldum, atanmıyorum' şekliyle hareket edenler var. Herkes öğretmen olabilir, fakat bütün bunların atanabilmesi için de şüphesiz devletin gerek bütçe noktasına gerekse bunları atama noktasında diğer kamu kurumlarıyla ilgili planlamasına müsaade etmek lazım. Biz, devlet yönetiyoruz, o zaman bundan önceki iktidarlara böyle bir hesap sorulabildi mi? Bizim şu andaki yaptığımız atama oranlamalarına baktığımız zaman geçmiş dönemle mukayese edilemeyecek kadar fazla. Biz, bunu Allah'ın izniyle sıfırlayacağız. Tamamıyla artık öğretmen noktasındaki atamaları sonuca erdireceğiz. Bizler bodrum katlarında beden eğitimi dersi aldık, artık spor salonlarına geçiyoruz. Van'da açılışını yaptığımız okullardan bir tanesinde baktım arka tarafta çok amaçlı kapalı spor salonu var. 32 derslikli ilk ve ortaokul, arasında kapalı spor salonu görünce 'hamdolsun Yarabbi bu günleri gördük' dedim.”

Notlar

Erdoğan, konuşmasını üzerinde “10 yıl önce bugün, milletin partisi iş başına geldi” yazılı afişin olduğu platformda yaptı. Platformda ayrıca 2002'den 2012'ye kronolojik bir sıralamayla AK Parti'nin önemli icraatlarına yer verildi.
Palatformun arkasına ise 2002'de 58. Hükümet'in Abdullah Gül, 2003'te 59. Hükümet'in Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından kurulduğu, 2004'te yerel kalkınmanın başladığı, 2005'te Türk Lirası'ndan 6 sıfırın atıldığı, 2006'da milletvekili seçilme yaşının 25'e düşürüldüğü, 2007'de 21 Ekim halk oylamasında “evet” oylarıyla anayasa değişikliğinin yapıldığı, 2008'de Bakü-Tiflis-Kars demiryolunun Türkiye ayağının temelinin atıldığı, 2009'da yerel seçimler, 2010'da halk oylamasıyla anayasa değişikliğinin yapıldığı, 2011'de AK Parti'nin tekrar iktidara geldiği, 2012'de de eğitimde 4 4 4 eğitim sistemine geçildiğinin yazıldığı görüldü.
Yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı AK Parti Kızılcahamam kampında, basın mensupları Başbakan Erdoğan'ın konuşma yapacağı salona alınmadan önce üst aramasından geçerken, gazetecilerin malzemeleri de bomba arama köpeklerince incelendi.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,  “Artık lütfen bu millet için zihni bir değişimi milletçe hep beraber gerçekleştirelim diyoruz. Yargı da kendisini bir değişime tabi tutmalı,  yürütme de yasama da kendini bir değişime, zihni noktada, tabi tutmalıdır”  dedi.

Başbakan Erdoğan, AK Parti 19. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın  açılışında yaptığı konuşmada, yüksek öğrenimi imtiyaz olmaktan çıkardıklarını,  tüm çocukların ulaşabileceği bir hak haline getirecek adımlar attıklarını  söyledi.

50 devlet 42 de yeni vakıf üniversitesi kurduklarını anımsatan Başbakan  Erdoğan, şöyle devam etti: “Üniversite sayısını 76'dan 168'e çıkardık. Ülkemizde üniversite  bulunmayan il kalmamasını sağladık. Fakat birileri çıkıyor ne diyor, 'ne gerek  vardı bu kadar illere üniversite kurmaya.' Bunun altındaki espriyi kavrayamıyor.  Çünkü hayatında böyle bir dert yok, biz dertliyiz. Biz bu adımları atarken, bu  ülkede fakir fukaranın, garip gurebanın ayağına eğitim öğretim anlayışını  götürebilelim, yüksek öğrenim için Hakkari'den kalkıp belki İstanbul'a  gelemeyebilir, Ankara'ya, İzmir'e gelemeyebilir ama Hakkari'de bir üniversite  olursa orada tahsilini alabilir düşüncesiyle bu adımı attık, bu bir. İkinci  boyutu, göçü engellemek. Göç noktasında bunu minimize edelim. Üçüncü bir adım,  artık üniversiteli öğrencilerin orada olmasıyla farklı illerden de o illere  öğrencilerin az da olsa gelmesiyle oradaki gençlikle, gençliğin buluşmasını  sağlayalım. Bizim değerler silsilesi içerisinde ortak kültürü oluşturmanın  gayreti içerisinde olalım.”
       
Osmanlı'dan beri süren 142 yıldır öğrencilerden alınan harç uygulamasına  son verdiklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, barınma sorunun giderilmesine  ilişkin de önemli adımlar attıklarını söyledi.

Son olarak dün 41 ilde 40 bin yatak kapasiteli 53 yurdun açılışını  Beşevler Spor Salonu'nda öğrencilerin huzurunda yaptıklarını hatırlatan Başbakan  Erdoğan, açılan yurtlardan uydu aracılığıyla görüntüler izlediklerini dile  getirdi.

Ankara'daki öğrencilerin “Biz de isteriz” dediklerini aktaran Başbakan  Erdoğan, yeni yurtların Ankara'dakilerin önüne geçtiğini ifade etti. Yeni  yurtların bütün modern imkanlara sahip olduğunu, ranza sistemi yerine baza  sistemi uygulandığını anlatan Başbakan Erdoğan, yurtlarda buzdolabı dahil olmak  üzere her odada tuvalet ve banyo bulunduğunu söyledi.

Erdoğan, internet kullanımının tüm yurtlarda ücretsiz olma sürecini de  dün akşam imzalanan anlaşmayla başlattıklarını kaydetti.

Göreve geldiklerinde kredi miktarının 45 lira olduğunu anımsatan Başbakan  Erdoğan, şu anda kredi ve burs miktarının 260 liraya yükseldiğini bunun yanında  da 180 lira beslenme yardımı yapıldığını ifade etti. Yılbaşında yeni bir  düzenleme daha yapacaklarını bildiren Erdoğan, bu rakamların biraz daha  artacağını söyledi.

Lisans üstü eğitim öğretimde olanlara 520 lira verdiklerini onun da  artacağını belirten Erdoğan, doktora öğrencilerine de asgari ücretin üzerinde,  780 lira ödediklerini bildirdi.

Başbakan Erdoğan, “Bizden önceki iktidarların aklı neredeydi, bunların  eğitim öğretim diye bir derdi var mıydı? Hepsi ortada. Hangisine bakarsanız bakın  onların böyle bir derdi olmadı” dedi.

Gençlerin zihinlerinin yanında bedenlerinin de gelişmesi için gençlik ve  spor hizmetlerine ayrılan kaynağı 62 milyon liradan 625 milyon liraya  çıkardıklarını dile getiren Başbakan Erdoğan, geçtiğimiz 10 yılda Türkiye'ye  uluslararası standartlarda 169 yeni spor tesisi kazandırdıklarını, tüm illerde  405 yeni spor tesisinin yapımının da sürdüğünü kaydetti.

Yapımı devam eden 30 yüzme havuzuyla bu imkana sahip olmayan il  kalmayacağını bildiren Erdoğan, 125 sentetik çim yüzeyli futbol sahasını da  hizmete sunacaklarını bildirdi.
         
“Madalya sayımız 621'e yükseldi”
         
Türkiye'nin son 10 yılda 657 uluslararası spor organizasyonuna ev  sahipliği yaptığını bildiren Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: “Bütün bu çalışmalar sonucu Türkiye 2002 yılında dünya ve Avrupa  şampiyonalarında toplam 277 madalya kazanabilmişken, 2012'de bu yıl için  söylüyorum madalya sayımız 621'e yükseldi. Demek ki yatırım neticesini vermeye  başladı. Şimdi yeni bir adım atacağız inşallah, tüm okullar arasında olması  gereken branşlar hangileri ise ilk, orta, lise, üniversite. Hepsinin arasında  spor yarışmalarını yaygınlaştırmak suretiyle bu işi tamamıyla okullara  indireceğiz. Çünkü dünyadaki başarının arkasında bunun olduğunu son  olimpiyatlarda yakından çok daha iyi gördük. Türkiye'nin 2020 Olimpiyatları'na ev  sahipliği yapması için bir yandan altyapımızı güçlendirirken bir yandan da  diplomatik olarak her türlü gayreti gösteriyoruz.”
       
“Sağlık hizmetlerinin altyapısında devrim niteliğinde adımlar attık”
         
Sağlık hizmetlerinin de önem verdikleri bir diğer alan olduğunu belirten  Başbakan Erdoğan, kamu hastanelerini tek çatı altında topladıklarını anımsattı.

AK Parti iktidarlarından önce SSK'nın ayrı, Emekli Sandığı'nın ayrı  olduğunu, PTT'nin, Milli Eğitim'in kendisine ait hastanesi bulunduğunu bildiren  Başbakan Erdoğan, bunun hem israfa hem de hizmetlerin verilişinde başarısızlığa  neden olduğunu söyledi.

Bunları tek çatı altında toplayarak, kolektif yönetim anlayışı  getireceklerini söylediklerinde buna özellikle sendikaların isyan ettiğini  anımsatan Başbakan Erdoğan, “Biz de dedik ki 'yapacağız.' Şu anda kanunu  Meclis'e gönderiyoruz ve bu kanunu da çıkartacağız. Çünkü ne SSK ne Emekli  Sandığı, şu anda bunlar verimli değil ve biz bunlarla da kalmayacağız. Özel  hastanelerden de isteyenler, SGK'dan anlaşma yaparlarsa oralardan da benim  köydeki çiftçi kardeşim, köylü kardeşim gelip istifade edebilecek” dedi.

Ankara'da bir özel hastaneyi ziyareti sırasında, kalp ameliyatı geçirmiş  yaşlı bir amcanın kendilerini gördüğünde dua ettiğini söyleyen Başbakan Erdoğan,  “Buna benzer duaları hamdolsun her yerde alıyoruz. Niye, çünkü niyet hayır  olunca akıbette hayır oluyor” dedi.

Aile hekimliği sistemini getirdiklerini de anımsatan Başbakan Erdoğan,  doğumundan itibaren her vatandaşın sağlığından sorumlu bir hekim olmasını temin  ettiklerini kaydetti.

Sağlık hizmetlerinin altyapısında da devrim niteliğinde adımlar  attıklarını ifade eden Erdoğan, 2002'de ülke genelinde 617 olan ambulans sayısını  2 bin 862'ye çıkardıklarını bildirdi. Sayının yanında çeşide de önem verdiklerini  belirten Erdoğan, 19 helikopter, 2 jet ambulans, 4 deniz ambulansı, 224 kar  paletli ambulansı da hizmete soktuklarını anlattı.
         
“Ne yakışıyorsa bu millete onu yapacağız”
         
“Ne yakışıyorsa bu millete onu yapacağız” dediklerini aktaran Başbakan  Erdoğan, hastanelerdeki nitelikli yatak sayısını da artırdıklarını söyledi.

Erdoğan, geçmişte ihmal edilen ağız diş sağlığı merkezlerinin sayısını da  14'ten 123'e çıkardıklarını bildirdi.

Geçtiğimiz yıl ülke genelinde 124 bin kişinin yararlandığı evde sağlık  hizmeti uygulamasını hayata geçirdiklerini belirten Erdoğan, şimdi de “dev şehir  hastanelerini” kurduklarını dile getirdi.

Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Maalesef burada da önümüze yine yargı çıktı. Yapılacak olan hastane,  varsa burada düzeltilmesi gereken şeyler ikaz edin onları düzeltelim. Ama bizim  zamana ihtiyacımız var, biz zamanla yarışıyoruz. Bu yargı bu ülkenin, bu milletin  yargısı. Biz bu milletin yürütmesiyiz, yasama da bu milletin yasaması. Biz her  şeyi bu millet için yapmaya mecburuz, bu ülke için yapmaya mecburuz. İnanın ben  bunları anlamakta zorlanıyorum. Her ret, her olumsuz karar bu ülkeye, bu millete  kaybettiriyor. Ben burada da çağrımı, artık lütfen bu millet için zihni bir  değişimi milletçe hep beraber gerçekleştirelim diyoruz. Yargı da kendisini bir  değişime tabi tutmalı, yürütme de yasama da kendini bir değişime zihni noktada  tabi tutmalıdır. 'Ben yaptım oldu.' Hayır. Ben yaptım oldu ile bu iş olmaz.  'Acaba biz yaptık oldu mu' sorusunu kendimize soralım. Bunu sormaya mecburuz.  Aynı şekilde adalet hizmetlerinin sağlıklı şartlarda sunulabilmesini temin etmek  için bugüne kadar 157 adalet sarayı inşa ettik. Merdiven altında adliye vardı  bunlardan kurtardık. Kimse bunlara el atmadı, biz attık. İl merkezlerindeki  özellikle adalet sarayı, adını da biz bulmadık vatandaş buldu, 'bunlar saray,  adliye değil' dedi. Süratle, yoğun bir şekilde bunları tamamlamaya devam  ediyoruz.”
         
“Artık benim vatandaşım kalkıp buradan Strazburg'a gitmeyecek”
         
Yardımcı personel sayısını da 20 binden 46 bine çıkardıklarını bildiren  Erdoğan, şunları kaydetti: “Adalet teşkilatımızı güçlü bir bilgisayar ve internet altyapısına  kavuşturduk. Yargılama sürecini hızlandırmak için Meclis'ten 3 yargı paketi  geçirdik. Dördüncüsünün hazırlıklarını yapıyoruz. Yargıtay ve Danıştay da yeni  daireler kurarak yüksek yargının iş yükünü azalttık. Yine bu amaçla bölge adliye  mahkemelerini kurduk. Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Türk Ticaret  Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu gibi temel kanunları  yenileyerek, günümüz şartlarına uygun hale getirdik. Alternatif ceza  uygulamalarını içeren uygulamaları, denetimli serbestlik sistemiyle ceza infaz  sistemini modernleştirdik. Vatandaşlarımıza insan hakları ihlallerinden dolayı  Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkı getirdik. Artık benim vatandaşım  kalkıp buradan Strazburg'a gitmeyecek.”

Haberin Devamı

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Taksim Medyanı'nda başlatılan yayalaştırma çalışmasına “istemezük” diye yaklaşanların olduğunu belirterek, “Cumhurbaşkanımızın eşine, eşime ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımızın eşine çağrı yapıyorlarmış. 'Kadınlar bu konularda çok daha hassastır, lütfen bu işe müdahale edin' diye. Biz de tam aksine bu ülkede çocuğuyla kadınıyla herkesin çok daha huzurlu Taksim Meydanı'na çıkabilmesinin adımını atıyoruz. Be hey gafiller, biraz kendinize gelin” dedi.

Erdoğan, AK Parti 19. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın açılışında yaptığı konuşmada, emniyet müdürlüklerini artık korkulan yerler olmaktan çıkardıklarını söyledi.

“Doğrusu eskiden karakola gittiğimizde biraz ürperirdik, korkardık” diyen Erdoğan, şöyle devam etti: “Çünkü malum oturtulan yerlerden tut da oradaki işlemlere varıncaya kadar hepsi insani olmayan bir yapıdaydı. Ama şimdi bizler geldiğimizden bu yana ısrarla şunu söyledik, 'İşkenceye sıfır tolerans' dedik. Çok açık net söylüyoruz, eğer bu konuda en ufak bir ihbar varsa, ilgili birimlerimize anında haber verin, Başbakanlık sitesine girin, hemen buraya bilgilerinizi verin. Biz bu noktada atılan adımların, işkenceye yönelik adımların sonuna kadar takipçisi oluruz. Bu konuda da almaları gereken cezayı, onlara biz bir taraftan yargı da bir taraftan verir diye inanıyorum.”

Haberin Devamı

Ulaştırma alanında bölünmüş yollar, otoyollar, hızlı tren hatları, havayolları, metrolarla Türkiye'nin çehresini değiştirdiklerini vurgulayan Erdoğan, iktidara geldikleri 3 Kasım 2002'de Türkiye'de sadece 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol olduğunu, bunun üzerine 10 yılda 15 bin 800 kilometre bölünmüş yol yaptıklarını bildirdi. Erdoğan, “Türkiye'de milletimizin literatüründe ulaşımda duble yol, diye bölünmüş yol diye bir şey yoktu. Bunu halkın bu noktada literatürüne AK Parti iktidarı koydu” diye konuştu.

Daha önce 6 ilin bölünmüş yolla birbirine bağlı olduğuna, şimdi ise bunu 74 ile yaygınlaştırdıklarına işaret eden Erdoğan, yenileme çalışmaları kapsamında 167 bin kilometreden fazla yolu modernize ettiklerini bildirdi.

Haberin Devamı

Erdoğan, bütün bu çalışmalarla karayollarındaki trafik kazası oranını 2003 yılına göre, geçen sene yüzde 41 oranında azaltmayı başardıklarını vurguladı.

“Özgürlük birilerinin özgürlük alanına girmek değildir”

Otoyol çalışmalarını da yaygınlaştırdıklarını anlatan Erdoğan, Gebze-İzmir otoyolunun ön çalışmalarının sürdüğünü, İstanbul üçüncü boğaz köprüsünü ve bağlantılı 95 kilometrelik otoyolu 2015 yılında hizmete açacaklarını belirtti.

Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Ama Ana Muhalefet zihniyeti, yandaşları, hani o 'cumhuriyetçiyiz' diye yürüyenler var ya onlar buna da karşı çıktılar, 'üçüncü köprü nedir' dediler. Bu sabah bir gazete okudum, aman yarabbim. Taksim'de bir dernek kurmuşlar, hayırlı olsun. Nedir, Taksim Meydanı'ndaki şu anda yayalaştırma çalışması yapıyoruz ya trafiği alta alıyoruz ya 'istemezük' diyorlar. Cumhurbaşkanımızın eşine, eşime ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımızın eşine çağrı yapıyorlarmış. 'Kadınlar bu konularda çok daha hassastır, lütfen bu işe müdahale edin' diye. Biz de tam aksine bu ülkede çocuğuyla kadınıyla herkesin çok daha huzurlu Taksim Meydanı'na çıkabilmesinin adımını atıyoruz. Be hey gafiller, biraz kendinize gelin. Ben doğma büyüme Kasımpaşalıyım, o Taksim'in çilesini bilirim, o Taksim'de nelerin olduğunu bilirim. Biz bunu düzeltmenin gayreti içindeyiz. Bu aşk, sevda işi. Ama bunların böyle bir derdi yok. Dünyada gelişmiş ülkeler büyük meydanlarıyla övünürler. İstanbul gibi bir şehrin bana söyleyebilir misiniz bir büyük meydanı var mı? Yok. Kadıköy'de, Kadıköy İskelesi'nin orada miting yaparlar. Orada miting yapılır mı? Neden? Elde bir şey yok onun için. Biz geçmişte Taksim Meydanı'nda mitinglerimizi yapardık, Sultanahmet Meydanı'nda yapardık. Ama biz oralarda mitinglerimizi yaptığımız zaman böyle bir insan sirkülasyonu, araç sirkülasyonu yoktu. Sultanahmet'te yoktu. Ama şimdi sen kalk, Sultanahmet'te hadi bakalım git orada sen miting yap. Buna nedir, bir, dünya turizmine Sultanahmet'i kapamaktır. Bütün trafik sistemini alt üst etmektir. Ondan sonra da biz burada özgürlük uğruna her şeyi yaparız. Yok böyle özgürlük olmaz. Çünkü özgürlük birilerinin özgürlük alanına girmek değildir. Devlete düşen de bu özgürlük davetlerini yapabilecekleri imkanları hazırlamaktır. Biz şimdi ne dedik. Kazlıçeşme. Orası bizim değil. Orası özele ait mülk, fakat orası çok büyük işler gördü. Pınarhisar'a giderken veda toplantımızı orada yaptık. Ama ondan sonra AK Parti'nin de bütün mitinglerini biz Kazlıçeşme'de yaptık ve 100 binleri orada toparladık. Diyoruz ki gelin Kazlıçeşme'de yapın, oraya gelmiyorlar, niye? Oraya gelecekleri anda kaybolacaklarını biliyorlar.”

Haberin Devamı

İstanbul'da hem Avrupa hem Anadolu yakasında iki büyük meydan yaptıklarını dile getiren Erdoğan, Yenikapı ve Küçükyalı'da yapımı süren meydanların 500 bin ila 1 milyon insanı alabilecek kapasitede olacağını söyledi.

“Derdimiz, insanları rahatsız etmeyecek şekilde ulaşımın ve alanların gayet güzel olabildiği yerler” diyen Erdoğan, şunları kaydetti: “Bir de enteresan, Taksim ile ilgili bu beyefendiler diyorlar ki 'Daha önce Taksim Kışlası'nın olduğu yer şimdi artık Taksim'in tek yeşil alanı' diyorlar. Tamam da bunu yeşil alana dönüştürürken orada bir kültür yok edildi. Niye onun hesabını sormuyorsun onu yapanlara? Sorsan, o Taksim Kışlası'nın mimari olarak güzelliğini, bunu yazanlar görmemiştir, görmeden sadece yazıyor, çiziyor, konuşuyorlar ve bağırıp çağırıyorlar. Oranın yıllarca top sahası olarak kullanıldığından da belki haberi yoktur. Meşhur Taksim Stadı orasıydı. Şimdi aslı neyse bütün onların rölövelerini çıkartıp, o projeler üzerinden Taksim'e yakışır şekilde tekrar onu yapacağız. Artık bir kışla olarak değil ama bu mimari eser, orada çok daha farklı özelliklerle inşallah halkımıza ve tüm insanlığa hizmet verecek. Çünkü bu meydana gelenler, gelecekler onun önünde resimlerini çektirecekler, dünyanın değişik yerlerinden, ülkemden, hepsi. O kadar güzel. Ama işte bu muhalefet içinde bulunanların bunu da kabul etmeleri mümkün değil. Çünkü bu ülkede yeni bir şey yapılmasın veya tarih yeniden ayağa kaldırılmasın.”

Haberin Devamı

“Kuyuyu görmedikleri için kimse hayır temennisinde bulunmuyor”

Marmaray ve Avrasya tünellerinden oluşan iki ayrı projeyle Avrupa ve Asya'yı denizin altından birbirine bağlayacaklarını dile getiren Erdoğan, Marmaray'ı yaklaşık bir yıl sonra, Avrasya Tüneli'ni de 2015 yılında hizmete almayı planladıklarını bildirdi.

Erdoğan, “Bunlar hep yerin altında. Yerin altında olduğu için vatandaş bunların farkında olmuyor. Onun için de dikkat ederseniz herkes minare yapar, kuyu yapmazlar. Çünkü kuyuyu kimse görmüyor. Ama minare yaptığı zaman 'filanca efendi bak minare yaptırmış, ne kadar güzel' diyorlar. Kuyu, onu görmedikleri için kimse ona hayır temennisinde bulunmuyor. İnşallah Marmaray, tüm bunlara rağmen sadece Türkiye'de değil dünyada ses getirecek” diye konuştu.

Haberin Devamı

Rize'yi Erzurum'a bağlayacak, yaklaşık 15 kilometre uzunluğundaki Türkiye'nin en uzun tüneli Ovit'i 2015'te tamamlayacaklarını ifade eden Erdoğan, Türkiye'de bugüne kadar olmayan hızlı tren hatlarını da kendilerinin inşa ettiğini vurguladı. 2009'da Ankara-Eskişehir hattını, geçen yıl ise Ankara-Konya hattını tamamlayarak hizmete açtıklarını dile getiren Erdoğan, Eskişehir-İstanbul, Ankara-Sivas hızlı tren hatlarının çalışmalarının da sürdüğünü belirtti.

“Sayın Kılıçdaroğlu, bunları iyi takip et”

Ankara-İzmir hızlı tren hattının bir bölümünde inşaatın başladığını, bir bölümünün proje çalışmalarının devam ettiğini bildiren Erdoğan, “Sayın Kılıçdaroğlu bunları iyi takip et. Bak gel neler yapılıyor neler ediliyor, bunları gör, bunlarda fayda var. Senin de heyecanın artabilir. Bunu özellikle istirham ediyorum, gel bunları takip et” dedi.

Diğer hızlı tren çalışmaları hakkında da bilgi veren Erdoğan, “Türkiye'nin en büyük banliyö işletmesi olan, milleti hep böyle maalesef aldatıyorlar, İzmir'deki İZBAN'ı Ulaştırma Bakanlığımızın ele alışıyla hizmete aldık, 2010'da. Ama çıkıp da Ulaştırma Bakanlığı'na bir teşekkürleri yok, tam aksine 'Biz yaptık' diye de doğru konuşmuyorlar” ifadelerini kullandı.

Hızlı trenleri ve bunlarla ilgili malzemeleri Türkiye'de üretmeye başladıklarını anlatan Erdoğan, “Ankara'da metro ve banliyö bağlantıları da olan modern bir hızlı tren garı inşa ediyoruz. Şu andaki garımızın çok çok fevkinde olan bir modern garı inşa ediyoruz” dedi.

Demiryolu konusunda yapılan çalışmalara da değinen Erdoğan, bugüne kadar 6 bin 838 kilometre demiryolunu yenilediklerini dile getirdi.

“Lufthansa ile THY'yi ortak işletmeciliğe sokalım” teklifi

Hava ulaştırması alanında çok önemli ilerlemeler kaydettiklerini ifade eden Erdoğan, “Almanya seyahatimizde Merkel bana şunu teklif etti, 'Lufthansa ile Türk Hava Yolları'nı ortak işletmeciliğe sokalım'. 'Tamam' dedim. Zaten bizim de şu anda projelerimizin içinde var ve Türk Hava Yollarımız ile Lufthansa böyle bir müşterek adım inşallah atabiliriz, atacağız” diye konuştu.

İstanbul'a üçüncü hava meydanını yaptıklarını belirten Erdoğan, “Bu da yıllık kapasitesi 100 milyon olan bir havalimanı. Şu anda proje uygulamasının yapılacağı alan bizce malum ve bunu da inşallah Avrupa- Asya yakasında oluşturacağımız iki şehirle bütünleştireceğimiz gibi Kanal İstanbul projesiyle de adeta birbirinin mütemmimi olarak gerçekleştireceğiz” dedi.

Mevcut havalimanlarının ihtiyacı karşılayamadığını anlatan Erdoğan, denizde inşa edilen ilk havalimanı Ordu-Giresun Havalimanı'nı 2014 yılında açacaklarını, Mersin-Adana arasındaki Çukurova Havalimanı'nı da süratle bitirip hizmete sunacaklarını dile getirdi.

Kentsel dönüşüm çalışmaları

TOKİ aracılığıyla Türkiye'de toplu konut alanında yeni bir dönem yaşandığına işaret eden Erdoğan, bugüne kadar TOKİ aracılığıyla 81 il ve 800 ilçede yaklaşık 560 bin konut üretilmesine yönelik çalışmayı başlattıklarını, yaklaşık 476 bini sosyal nitelikli olan bu konutlardan 438 binini çevre düzenlemesi ve sosyal tesisleriyle birlikte tamamlayıp sahiplerine teslim ettiklerini kaydetti.

Kentsel yenileme projeleri kapsamında da 261 bin konutluk gecekondu dönüşüm çalışmalarını şu anda yürüttüklerini belirten Erdoğan, TOKİ projeleri aracılığıyla doğrudan ya da dolaylı olarak 800 bin kişilik istihdamın ortaya çıktığını dile getirdi.

Erdoğan, 5 Ekim'de önemli bir adımı attıklarını, afet riski taşıyan binaları yıkarak güvenli, sağlıklı ve şehirdeki o moderniteyi ortaya koyabilecek binaların inşasını getirmek için harekete geçtiklerini, bu projeyle 20 yıllık sürede Türkiye'deki 6,5 milyon konutun dönüşümünü planladıklarını anlattı.

“Niye bugüne kadar memurlara toplu sözleşme hakkını vermediniz”

Sosyal güvenlik alanında yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Erdoğan, sosyal güvenlik sistemini vatandaşın lehine olacak şekilde baştan sona yenilediklerini ifade etti.

Türkiye'de 2002 yılında sigortalı olarak çalışan sayısının 12 milyon olduğunu belirten Erdoğan, geçen yıl bu rakamın 17 milyon 375'e yükseldiğini, bu yıl bu rakamı 18 milyon 430 bine ulaştırdıklarını, bunların takipler neticesinde yapıldığını bildirdi.

Memurlara toplu sözleşme imkanı getirdiklerini vurgulayan Erdoğan, “İşçiden yana olanlar, emekçiden yana olanlar, sizlere sesleniyorum. Niye bugüne kadar memurlara toplu sözleşme hakkını vermediniz? Bu hakkı da biz verdik. Çalışmasını biz yaptık. Yasayı da biz çıkardık” diye konuştu.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anamur'dan Kuzey Kıbrıs'a denizin altından borularla su götüreceklerini belirterek, “Buradan Güney Kıbrıs'a çağrı yapıyoruz: Susuz kaldığınızda size de su verebiliriz. Elektriğiniz tükendiğinde elektrik de verebiliriz. Doğrusu üzülüyoruz. Tankerle su getiriyorlar. Paslı paslı su içiyorlar. Bu suları da içmemiş olurlar. Tertemiz, Anamur suyunu içerler” dedi.

Erdoğan, partisinin 19. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın açılışında yaptığı konuşmada, 2002'de 23,7 milyar olan tarımsal milli gelirin geçen yıl 62 milyar dolara, 4 milyar dolar olan tarım ürünleri ihracatının 15 milyar dolara, gıda ürünleri ihracatının ise 14 milyar dolara yükseldiğini söyledi.

Türkiye'nin bugün dünyanın 186 ülkesine tarım ürünü ihraç ettiğini belirterek, çiftçilere destek olmak için 2002 yılında yüzde 59 olan tarımsal kredi faiz oranlarını yüzde 0 ila yüzde 5 düzeyine çektiklerini bildirdi.

Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri'nce kullandırılan kredinin 2002'de 529 milyon lira iken, geçen yıl 40 kat artarak 23 milyar liraya çıktığını anlatan Erdoğan, 2002'de 2 milyar lira tarımsal destek verilmişken, geçen sene bu rakamın 4 kat artarak 8 milyar lirayı bulduğunu kaydetti. Erdoğan, tarım sigortası uygulamasıyla çiftçilerin doğal afetlere karşı korunmasını sağladıklarına işaret ederek, kırsal kalkınma hamlesi kapsamında tarımsal sanayi tesisi kuran girişimcilere yüzde 50, çiftçilerin tarlalarında ve bahçelerinde kullandıkları makine ve ekipmanlar için de yüzde 50 hibe desteği verdiklerini bildirdi.

Arazi toplulaştırma çalışmalarını hızlandırdıklarını vurgulayan Erdoğan, 2002'ye kadar 450 bin hektar arazi toplulaştırması yapıldığını, kendilerinin ise 10 yılda 3 milyon hektar alanda toplulaştırma gerçekleştirdiklerini belirtti.

Tohum ithal eden Türkiye'yi 66 ülkeye tohum ihraç eder hale getirdiklerini bildiren Erdoğan, “Ama anamuhalefet bunların hiçbirini görmüyor. Sanki bunların hiçbiri yapılmıyor. Yalan yanlış her şeyi konuşuyorlar” dedi.

Bin 128 tesisi yaparak milletin hizmetine sunduk

Orman ve su işleri alanında bugüne kadar 55 milyar liralık yatırım yaptıklarını aktaran Erdoğan, 12 Aralık 2012'de Türkiye'nin en yüksek barajı olan Derinel Barajı'nı açacaklarını belirtti. Erdoğan, Derinel ve Ermenek, Avrupa'nın en yüksek barajı olan Çine Adnan Menderes, Ege'nin en büyük barajı Dalaman Akköprü'nün kendi dönemlerinde hizmete girdiğine dikkati çekerek, “İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Mersin, Erzurum, Şanlıurfa başta olmak üzere büyük şehirlerimizin tamamının içme suyu sorununu uzun vadeli olarak çözdük. Bu doğrultuda hayata geçirdiğimiz 49 projeyle 34 milyon vatandaşımıza yılda 3,3 milyar metreküp içme suyu temin ettik” dedi.

GAP'ı hızlandırmak için 2003 yılında 188 milyon lira olan ödeneği 1,4 milyar liraya yükselttiklerini anlatan Erdoğan, Anamur'dan Kuzey Kıbrıs'a Akdeniz'in yüzeyinin 250 metre derinliğinden askıda geçecek borularla su götürdüklerini dile getirdi.

Yeni bir çalışma başlattıklarını, elektriği de aynı şekilde Kuzey Kıbrıs'a vereceklerini bildiren Erdoğan, “Buradan Güney Kıbrıs'a çağrı yapıyoruz: Susuz kaldığınızda size de su verebiliriz. Elektriğiniz tükendiğinde elektrik de verebiliriz. Doğrusu üzülüyoruz. Tankerle su getiriyorlar. Paslı paslı su içiyorlar. Bu suları da içmemiş olurlar. Tertemiz, Anamur suyunu içerler” diye konuştu.

Sosyal yardımlar

Hükümetleri döneminde sosyal politikalara büyük önem verdiklerini açıklayan Erdoğan, son 10 yılda sosyal yardımları 107 milyar liranın üzerine yükselttiklerini, Türkiye'nin yoksulluk envanterini çıkartarak 4,5 milyon hane ve 18 milyon kişinin bütün sosyo-ekonomik verilerini kayıt altına aldıklarını söyledi.

Erdoğan, 9 milyon kişinin prim ödemesini devletin üstlendiğini sağladıklarını, sosyal güvenlik kurumlarındaki çocukların ailelerince bakılmasını teşvik etmek için çocuk başına 500 lira destek verdiklerini, ailesinin yanında desteklenen çocuk sayısının 36 bin 300'e ulaştığını belirtti.

Engellilere yönelik pozitif ayrımcılık anlayışını sürdürdüklerini vurgulayan Erdoğan, kapsamlı engelliler hukuku oluşturarak, haklarını güvence altına aldıklarını, engelli maaşı alan kişi sayısının ağustos itibarıyla 533 bini geçtiğini, evlerinde bakılan 394 bin engelli için net asgari ücret tutarında ödeme yaptıklarını, özel bakım merkezlerinde bakılan 9 bine yakın engelli için de net iki asgari ücret verdiklerini aktardı.

Erdoğan, engelli öğrencilerden 43 binine refakatçileri ile birlikte ücretsiz taşıma hizmeti verdiklerini, şehitlerin geride bıraktıkları yakınlarının mağdur olmamaları için her türlü tedbiri aldıklarına işaret etti.

Kırsal kalkınma projeleri

Cumhuriyet döneminin en büyük kırsal kalkınma projesini de KÖYDES ve BELDES projeleriyle kendilerinin gerçekleştirdiklerini, yolu ve suyu olmayan köylerin sorunlarını 7,85 milyarlık kaynakla büyük ölçüde çözdüklerini ifade eden Erdoğan, içme suyu bulunmayan 4 bin köye ve bağlı yerleşim birimine ilk defa şebeke kurulduğunu, içme suyu yetersiz 40 bin 700 köy ve bağlı yerleşim yerlerinin su tesislerinin yenilendiğini, nüfusu 10 binin altındaki belediyelerin desteklenerek buralarda yaşayan 3 milyon 200 bin vatandaşın sağlıklı içme suyuna kavuştuğunu kaydetti. Erdoğan, ayrıca 255 belediyenin yapılan yatırımlarla kanalizasyon şebekesine sahip olmasının sağlandığını anlattı.

Erdoğan, 2002'de 4 bin düzeyinde olan KOBİ sayısının, 670 binin üzerine çıkmasını sağladıklarını belirterek, “KOBİ'ler, bir ülkenin ayağa kalkmasında, hareket kazanmasında en önemli iksir küçük, orta boylu işletmelerdir. Bunlarla büyüyü yakalayacaksınız. İşte şimdi bizler de bu büyük adımı attık, atıyoruz” dedi.

KOBİ'lere 10 yılda 620 milyon lira destek verdiklerini anımsatan Erdoğan, “Bazıları gittiğimiz yerlerde diyor ki, KOBİ'ler... Rakam ortada. Bu denli desteği veriyoruz. Vatandaşlarımızın bazıları aslında haklarını da bilmiyor. Yani nereye nasıl müracaat edeceğiz, nereden hangi imkanları elde edeceğiz. Bunu bilmiyorlar. Bunun suçunu da bize yüklemeye kimsenin hakkı yok” diye konuştu.

Erdoğan, 2002 yılında 2 olan teknopark sayısının 32'si faal olmak üzere 45'e çıktığını, son yılda 77 sanayi bölgesi projesini nihayete erdirdiklerini, Türkiye'nin geçen sene 118 bin marka başvurusuyla Avrupa'da ilk sırada yer aldığını, savunma sanayi sistemlerinin yurt içinde karşılanma oranının 2 kat artırarak, yüzde 54'e çıkarttıklarını dile getirdi. Erdoğan, savunma havacılık sanayi sektörünün cirosunun 4,5 milyar dolara, ihracatın 1,1 milyar dolara, AR-GE harcamalarının da 670 milyon dolara ulaştığını söyledi.

İnsansız hava aracı, eğitim uçağı, tank, obüs, roket, savaş gemisi, helikopter, uydu, zırhlı araç gibi savunma sanayi ihtiyaçlarının Türkiye'de üretilebilecek hale gelindiğini kaydeden Erdoğan, Göktürk 2'nin önümüzdeki hafta Çin'den uzaya fırlatılacağını belirtti.

Türkiye'nin elektrik üretimi

Erdoğan, Türkiye'nin elektrik üretimini 230 milyar kilovata çıkardıklarını, elektrik santrali sayısının 743'e yükseldiğini, doğalgaz boru hatlarının uzunluğunu 12 bin 215 kilometreye, doğalgaz götürülen il sayısını 71'e çıkardıklarını ve kısa bir sürede de 81 ilin tamamında doğalgaz kullanılır hale geleceğini belirterek, “Geçtiğimiz 10 yılda enerji sektörüne yaptığımız yatırımların tutarı 50 milyar doları buluyor” dedi.

Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum doğalgaz hattını, Türkiye-Yunanistan doğal gaz boru hatlarını bitirdiklerini, Azeri doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşıyacak Trans Anadolu doğalgaz boru hattının hükümetlerarası anlaşmasını imzaladıklarını bildirdi. Irak-Türkiye boru hattı projesi için mutabakat zaptının imzalandığını, 40 yıldır istikrarlı bir şekilde işletilen Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattı anlaşmasının süresini 15 yıl daha uzattıklarını ifade eden Erdoğan, “Bütün bu projelerle ülkemizi bölgenin en önemli enerji aktörlerinden biri haline dönüştürme yolunda çok önemli adımlar attık” diye konuştu.

“Ata yadigarlarına sahip çıktık”

Turizm gelirlerini 10 yılda 8,5 milyar dolardan 23 milyar dolara çıkarttıklarını vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi 2002 sonu itibarıyla 13 milyon olan Türkiye'ye gelen turist sayısının 31,5 milyona yükseldiğini kaydetti.

Ecdad yadigarı vakıf eserlerinin restorasyonuna büyük önem verdiklerini, 1996-2002 yılları arasında 46 vakıf eserinin restore edildiğini, kendilerinin ise 10 yılda 3 bin 750 eserin restorasyonunu tamamladıklarını söyledi. TİKA aracılığıyla kendilerinden önce gerçekleştirilen proje sayısının 2 bin 241 olduğunu, bu rakamı 10 binin üzerine çıkardıklarını anlatan Erdoğan, “Kudüs'teki Kubbet-üs Sahra'dan, Kırım'daki Zincirli Medrese'ye, Bosna Hersek'teki Drina Köprüsü'nden Moğolistan'daki Bilge Kağan Kültegin Anıtları'na kadar dünyanın dört bir yanındaki ata yadigarlarına TİKA aracılığıyla sahip çıktık. Karakurum'dan ta Orhun Abideleri'ne kadar” dedi.

Erdoğan, Karakurum ile Orhun Abideleri arasındaki 42 kilometrelik yolu yaptıklarını anımsatarak, “Atalarımızı, ecdadımızı kim düşünüyor? Onların miraslarına kim sahip çıkıyor? Bunu ortaya koyması açından. Lafla değil icraatla bunlar olur. Biz bunun icraatını ortaya koyduk” ifadesini kullandı.

Dünyanın en az gelişmiş 49 ülkesinden 11'inde TİKA aracılığıyla yardım faaliyetleri yürütüldüğüne, işaret ederek, “Neden? Çünkü üzerimizde tarihi bir görev vardır. Değerler silsilesi içerisinde inancımızdan kaynaklanın, hem insani hem İslami üzerimizde yükümlülükler var. Şu anda Somali'deki çalışmalar yoğun bir şekilde devam ediyor. Her geçen gün daha iyiye gidiliyor. İnşallah daha da iyi olacak” diye konuştu.

Türkiye'nin 2002 yılında sadece 85 milyon dolar kalkınma yardımı yaparken, geçtiğimiz yıl yardımların 1 milyar 273 milyon dolara ulaştığını bildiren Erdoğan, “Göreve geldiğimizde alan eldik. Ama şimdi veren el olduk” dedi.

Merkez Bankası döviz rezervleri

Ekonomi alanında Türkiye'yi istikrarlı büyümesi ve bütün göstergelerle dünyanın gıptayla izlediği ülke haline getirdiklerinin altını çizen Erdoğan, göreve geldiklerinde 27 milyar dolar olan Merkez Bankası döviz rezervinin şu anda 115 milyar dolara çıktığını belirtti.

IMF borcunun 23,5 milyar dolardan 1,3 milyar dolara düşürüldüğünü vurgulayan Erdoğan, bu borcun Nisan ayında sıfırlanacağını bildirdi. Erdoğan, Türkiye'nin IMF'ye 5 milyar dolar borç vereceğini, bu konudaki teknik görüşmelerin sürdüğünü aktardı.

Borç stoğunun gayri safi yurt içi hasılaya oranının yüzde 61,5'tan yüzde 22,4 düzeyine indirildiğini belirten Erdoğan, “Bunlardır aslolan, önemli olan. Borç yiğidin kamçısıdır, bu çok önemli, yiğit olmayanın değil. Biz de hem borcu düşürüyoruz, düşürürken de yatırımlarla Türkiye'yi ayağa kaldırıyoruz. Ve başarının temel esaslarını yakalamış bir AK Parti var. Biz mali disiplinden hiç taviz vermeden bunu götürdük ve inşallah götüreceğiz” dedi.

Göreve geldiklerinde devletin yüzde 63 borçlanma faizi ödediğini anımsatan Erdoğan, “Kimin cebinden çıkıyordu bu para? Benim halkımın, vatandaşımın cebinden çıkıyordu. Karşılıksız para basmak suretiyle vatandaşım aldatılıyordu. Ceplerimizde modern hırsızlar vardı aslında. Soyuyorlardı bizi. Şimdi sıkıysa kalksınlar da karşılıksız para bassınlar. Basamazlar. Çünkü karşılıksız para basmak devletin halkından hırsızlık yapmasıdır. Biz buna müsaade etmeyiz. Şu 10 yıl içerisinde böyle bir şey asla olmadı. Bu bazı farklı ülkeler için enstrüman olabilir. Bu Türkiye'nin geçmişinde de enstrüman olarak kullanılmış olabilir ama biz kullanamayız. Çünkü bizim bu noktadaki inancımız çok farklı. Biz bu dönemde yüzde 9 ile borçlanıyoruz. Fark bu kadar büyük” diye konuştu.

Bu rakamların Türkiye'nin nereden nereye geldiğini göstermesi bakımından önemine işaret eden Erdoğan, göreve geldiklerinde 36 milyar dolar olan ihracat rakamının bugün yaklaşık 148 milyar dolara ulaştığını belirtti. Erdoğan, bu rakamları milletin lehine güçlendirerek devam ettireceklerini ifade etti.

Bir konuya dikkat çekmek istediğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

“Partilerinin adında cumhuriyet ifadesi var diye hepimize ait olan cumhuriyeti kendi tekeline almaya çalışanlar, geçmişte bu ülkeyi yıllarca yönetmediler mi? Yönettiler. Biz göreve gelmeden önce Ziraat Bankası görev zararı göstermek suretiyle adeta batıyordu, bitiyordu ama milleti aldatıyorlardı. Şimdi Ziraat Bankası Avrupa'nın en saygın bankaları arasında yer alıyor. Aynı şey Halkbankası için geçerliydi, aynı şey Vakıfbank için geçerliydi. Şimdi hepsinin de rasyosu gayet iyi bir yerde, gayet güzel bir yerde, rahat kredi verebiliyor, bu noktadalar ve örnek bankalar arasında yerlerini aldılar. İnanıyorum ki bunlar daha da iyi bir konuma gelecekler. Peki bunlar ne için bu hizmetleri yapmadılar. Çünkü bunların asla Cumhuriyet diye bir derdi olmadı. Bunlar asla cumhur diye, millet diye bir derdi taşımadılar. Eğer gerçekten cumhuriyeti benimsemiş olsalardı, Türkiye'de demokrasi yolunda atılan her adımın karşısında olmazlardı.”

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Bunların, (CHP) o ilk Meclis diye bir Meclis derdi olamaz. O, farklı bir Meclis. Bunlar, sadece kendilerine ait olmayan, bütün milletin sahiplendiği bir Cumhuriyet Bayramı kutlamasına tahammül edemiyorlar” dedi.

Erdoğan, Ankara'nın Kızılcahamam ilçesinde düzenlenen AK Parti 19. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın açılışında, 1940'ların “milli şef cumhuriyetini” kutsayanların, Türkiye'nin demokratik birikimini hep engellemeye çalıştıklarını söyledi.

CHP'lilerin Türkiye'yi 1946'da çok partili hayata kendilerinin geçirdiğini söylediğini belirten Erdoğan, “Oysa Türkiye çok partili hayata CHP'lilerin iradesi ve arzusuyla değil, bu talep, bu ihtiyacı artık görmezden gelinemeyecek, ötelenemeyecek bir zorunluluk haline geldiği için Menderes ve arkadaşlarının ortak harekatıyla başlamıştır. Fakat 'milli şef' zannediyordu ki, çok partili hayata geçilse de vesayet rejimini sürdürecekti. CHP'ye kalsa Türkiye hala milli şef despotizmiyle idare ediliyor olurdu” dedi.

“Türkiye çok partili hayata geçtikten sonra da CHP, eski alışkanlıklarından, eski özlemlerinden hiçbir zaman vazgeçmedi” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“CHP yöneticileri 1950'li yıllar boyunca da Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına katılmamıştı. Şimdi bir gerçeği burada ekranları başında bizi izleyenleri bilmesini istiyorum. Bunların o ilk meclis diye bir meclis derdi olamaz. O farklı bir meclis. Bunlar sadece kendilerine ait olmayan, bütün milletin sahiplendiği bir Cumhuriyet Bayramı kutlamasına tahammül edemiyorlar. Hatta bu tahammülsüzlük 1957 yılında Gaziantep'te Belediye binasının önündeki Türk bayrağını indirip yerine CHP bayrağı çekmeye kadar varmıştır. Tablo bu kadar acı. CHP, demokrasi düşmanlığına cumhuriyeti ve laikliği hep kalkan yapmıştır. CHP'nin zihniyeti budur. Halbuki Türkiye'de milletin cumhuriyetle bir derdi, bir alıp veremediği yok. Cumhur cumhuriyetten memnun ama bunların cumhurla, halkla, milli iradeyle bir derdi var. Hazımsızlık millette değil, milleti hor gören bu anlayışta. CHP, bu ülkede sanki cumhuriyet muhalifleri, rejim karşıtları varmış gibi korku pompalayarak demokrasi düşmanlığını gizlemenin çabası içinde olmuştur. Cumhuriyet adı altında kendini elit sayan bir avuç seçkinin kontrolünde vesayetçi bir sistemle milletin desteğine ihtiyaç duymadan ülkeyi yönetmek mümkün olabilir ama demokratik bir cumhuriyette ülkeyi yönetmek için gücünüzü mutlaka milletten almak zorundasınız.”

“CHP hiçbir zaman millet eksenli bir siyasete yönelmedi”

Demokrasiyle taçlandırılmış bir cumhuriyette millete tepeden bakılamayacağını, halkın hor görülemeyeceğini, milletin değerlerine düşmanlık yapılamayacağını, hukukunun çiğnenemeyeceğini vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:

“Demokrasiyle güçlendirilmiş bir cumhuriyette imtiyazı, vesayeti ortaya çıkarıp kendi grubunuz için saadet zinciri kuramazsınız. CHP hiçbir zaman millet eksenli bir siyasete yönelmedi. Hep vesayet esaslı bir siyaseti tercih etti. CHP zihniyeti vesayet sistemini canlı tutmak için kullandığı yöntem sanal rejim krizleri üretmektir. Ülkedeki vesayet rejiminden nemalanan güç odaklarının da desteğiyle ihtiyaç duyuldukça bu oyun defalarca sahnelenmiştir. 1946 seçimlerine karıştırılan şaibe, 1950'li yıllarda yaşanan olaylar, 1960 darbesi, 1970'li yıllardaki hadiseler, 1980 darbesi ve 1990'lı yıllardaki hadiseler, 1997 postmodern darbesi, 2000'li yıllardaki nice teşebbüsler, bunların hepsi de bu oyunun versiyonlarıdır. İşte bu CHP bu oyunun ya içinde olmuştur ya arkasında olmuştur ya da alkış tutanı olmuştur. Darbelere alkış tutmak, ordudan medet ummak, karanlık oyunlardan fayda beklemek bu CHP'nin değişmeyen tutumudur, işbirlikçilik CHP'nin vazgeçemediği alışkanlığıdır.”

Türkiye ne zaman bir demokratikleşme hamlesine, kalkınma, büyüme sürecinin içine girse hemen önüne cumhuriyetin kazanımlarının tehlikeye düştüğü gerekçesiyle engeller çıkarılmaya çalışıldığını ifade eden Erdoğan, “Biz bu hizmetleri yatırımları yapabildiysek ekonomide tarihi başarılar elde edebildiysek ortaya koyduğumuz demokrasi mücadelesi sayesindedir. Ama gel gör ki Taksim Meydanı'nda askeri göstererek 'sizin yapmadıklarınızı biz yapıyoruz' deyip ertesi gün manevra yapmak, işte Sayın Kılıçdaroğlu'nun aynen genlerine işleyen şekildir. O ne yapıyorsa altındaki de onu yapıyor. O da aynı manevraları yapıyor” dedi.

“Hizmet için en büyük engel vesayetçi anlayış”

Türkiye'de hizmet ve yatırımın karşısındaki en büyük engelin karanlık odaklar ve vesayetçi anlayış olduğunun altını çizen Erdoğan, “Bu ülkede ekonomiyi düzeltmek için de güven ve istikrarı sağlamak için de darbeci, çeteci anlayış aşılması gereken en büyük engeldir. Çünkü bu karanlık odaklar, menfaat düzenleri bozulmasın diye, ülke istikrara kavuşmasın, millet iradesine sahip çıkmasın ister. Ama AK Parti iktidarı bunları ortadan kaldırmıştır” diye konuştu.

Türkiye için 3 Kasım 2002 tarihinin vesayetçi, müdahaleci anlayışın yerle bir edildiği tarih olduğunu dile getiren Erdoğan, Türk milletinin bu tarihte kendi iradesine, kendi geleceğine sahip çıkarak müdahaleci anlayışa “dur” dediğini söyledi.

Erdoğan, şöyle devam etti:

“CHP bakıyorsunuz diyor ki bugün 'bu iktidara, AK Parti'ye kapatılması noktasında bir şey yapılsa, bir darbe, bunun önüne ilk önce biz çıkarız'... Dürüst olun, samimi olun. Partiler kapatılmasın diye 26 maddelik pakette bu vardı. Niye meclisi terk edip gittiniz? BDP, partiler kapatılmasın diye bağırıp çağırıyorsun niye bırakıp gittin meclisi. Hepsi bırakıp gittiler. Sadece biz kaldık. Maalesef bizim içimizden de bir kaç tane sadakat içinde olmayan çıktı. Onlar da ters hareket ettiler ve biz 330'u yakalayamadık. 330'u yakalamış olsaydık bugün partilerin kapatılması diye bir konu gündemde olmayacaktı.

Partimizin kapatılmasıyla ilgili Anayasa Mahkemesi'nde başlatılan süreçte. O zamanki CHP'nin genel başkanı, şimdiki CHP genel başkanının da yetkili mevkilerde olduğu halk partisi ne dedi? 'Artık Ankara'da da yargıçlar var' dedi. Koskoca AK Parti kapatılacak, 330'u aşkın milletvekiline sahip, böyle bir parti kapatılacak, sen kapatılmasıyla ilgili adeta alkış tutuyorsun çünkü sen 60'ların CHP'sinden farklı değilsin, aynı CHP'sin. Onlar da Menderes'in idamına alkış tutmuşlardı. Şimdi de Sayın Kılıçdaroğlu ve avanesi ilk önce biz karşı çıkarız diyorlar. Bunların samimiyetine ne kadar inanacaksın? Akşam başka, sabah başka. Bunları artık iyi tanıyoruz.

Bütün bu cunta teşebbüslerini ve cumhuriyet mitingleri, cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmaları, e-bildiriler, parti kapatma davaları, medya manüpilasyonları, bunların hepsini milletimiz gördü. Eğer biz çekinseydik, ürkseydik, korksaydık, inancımızı yitirseydik bu kutsal emanete sahip çıkamazdık. O kararlılığımız hamdolsun buralara getirdi. İşte gerek cumhurbaşkanlığı seçiminde, milletin cumhurbaşkanını seçmesi noktasındaki adımlar, gerekse son Haziran seçimleriyle millet gereken cevabı, gereken yerlere en güzel şekliyle verdi.”

“Siyaseti de yönetimi de şekillendirecek olan milletin kendisidir”

Siyaseti de yönetimi de milletin şekillendireceğini belirten Erdoğan, “Ne devletin ne cumhuriyetin bekçiye ihtiyacı yoktur ne de milletin mürebbiyeye, dadıya ihtiyacı yoktur. Bu aziz millet kendi cumhuriyetini, kendi devletini koruyabilecek iradeye, güce evelallah sahiptir. Bu güç, bu millette olmasaydı biz bugün burada olmazdık. Ülkemizde demokratik cumhuriyetin korunmaya değil, yaşatılmaya, güçlenmeye, güçlendirilmeye ihtiyacı var” dedi.

Erdoğan, “Biz geçtiğimiz 10 yılda demokratik yönünü güçlendirerek, cumhurla, milletle bütünleştirerek, cumhuriyeti gerçek zeminine yerleştirdik. Demokratik Türkiye'nin ulaştığı bu yeni seviyenin, kurumsallaşması bakımından yeni anayasa hazırlıklarını büyük bir fırsat olarak görüyoruz. Yeni anayasada cumhuriyetin işte bu şekilde demokratik vasfıyla temellendirilmesi, kurumların bu doğrultuda yeniden biçimlendirilmesi gerekiyor. AK Parti olarak bu doğrultuda yapılan yapılacak olan çalışmalara her türlü katkıyı, desteği vermeye hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum” diye konuştu.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Bizim dışlanan, ötekileştirilen, hakir görülen, ezilen, mağdur edilen halklarla dayanışmamızdan rahatsız olan kesimler elbette mevcut. Türkiye'nin tarihi ve uluslararası konumunu kendi medeniyet perspektifimizden yeniden tanımlamamız, milli güvenlik gibi, ülkenin jeopolitiği gibi kavramları yeniden yorumlamamız bu çevreleri rahatsız ediyor. Çünkü bunlar cumhuriyet konusunda olduğu gibi dış politikada da eski kapalı düzeni özleyen bir zihniyete sahipler” dedi.

Başbakan Erdoğan, AK Parti 19. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın açılışında yaptığı konuşmada, dış politikada önemli adımlar atıldığını ve bunların devam ettiğini söyledi.

Türkiye'nin dış politikasının odağında küresel adalet ve barış vizyonu bulunduğunu belirten Erdoğan, AK Parti olarak insan onuruna yakışır küresel bir düzenin adalet ve kalkınma olmadan gerçekleştirilemeyeceğine inandıklarını vurguladı.

Bu kapsamda Türkiye'nin dünyanın neresinde olursa olsun imkanlar dahilinde bütün mazlumların, bütün mağdurların yanında olmayı ilke edindiğinin altını çizen Erdoğan, “İzlediğimiz bu dış politika bölgesel ve küresel düzeyde ilgi gördü, tasvip ve takdir gördü. Bugün artık Türkiye küresel ölçekte hemen her konuda görüşü sorulan, işbirliği ve dostluğu aranılan ülke konumuna geldi. Güneydoğu Avrupa Ülkeleri İşbirliği süreci, Karadeniz Ekonomik İşbirliği, Kafkas İşbirliği ve İstikrar Platformu, Irak komşu ülkeler gibi oluşumlar bölgesel işbirliği çabalarımızın somut örnekleridir” dedi.

Afrika açılım politikası sayesinde Afrika Birliği'nin Türkiye'yi Çin ve Hindistan ile 3 stratejik ortağından biri ilan ettiğini belirten Erdoğan, göreve geldiklerinde Türkiye'nin 11-12 Afrika ülkesinde büyükelçiliği varken, bugün bu sayının 30'a çıktığını, hedefin 52 Afrika ülkesinin tamamında büyükelçilikler açmak olduğunu söyledi.

“Artık dünyaya ve çevresine kapalı bir Türkiye yok”

Şangay İşbirliği Örgütü'nün bu yıl diyalog ortağı olarak Türkiye'yi kabul ettiğini de bildiren Erdoğan, “2009-2010 yıllarında başarılı bir BM Güvenlik Konseyi üyeliği dönemi geçirdik. Yeni bir adım atıyoruz. 2015 - 2016 yılları için bu göreve yeniden talibiz. Yine 2015 döneminde G-20 dönem başkanlığı yapacağız. Bütün bu gelişmelere paralel olarak dış temsilciliklerimizin sayısında buralarda görev yapan diplomatlarımızın, ateşelerimizin sayısında büyük artış oldu. Artık dünyaya ve çevresine kapalı bir Türkiye yok. Tam tersine dünyanın uzak yakın demeden her coğrafyasıyla ekonomik, siyasi, sosyal ilişkiler kuran, bunları geliştiren, derinleştiren bir Türkiye var” diye konuştu.

Almanya Berlin'de Türkiye Büyükelçiliği binasının açılışını yaptıklarını anımsatan Erdoğan, Büyükelçilik binasının Türkiye'nin şanına, tarihine yakışır muhteşem bir eser olduğunu söyledi. Binanın, Osmanlı, Selçuklu ve moderniteyi bir araya getiren bir mimari estetik anlayışla yapıldığını anlatan Erdoğan, “İnanıyorum ki Almanya'da yaşayan tüm vatandaşlarımızın da gurur kaynağı olacak” dedi.

Erdoğan, şunları kaydetti:

“Bizim dışlanan, ötekileştirilen, hakir görülen, ezilen, mağdur edilen halklarla dayanışmamızdan rahatsız olan kesimler elbette mevcut. Türkiye'nin tarihi ve uluslararası konumunu kendi medeniyet perspektifimizden yeniden tanımlamamız, milli güvenlik gibi, ülkenin jeopolitiği gibi kavramları yeniden yorumlamamız bu çevreleri rahatsız ediyor. Çünkü bunlar cumhuriyet konusunda olduğu gibi dış politikada da eski kapalı düzeni özleyen bir zihniyete sahipler. Biz batı ile ilişkilerimizin temel kurumları olan AB ve NATO konusunda asla Türkiye'yi geriye götürmedik, tam tersine ülkemizin buralarda çok daha önemli bir aktör haline gelmesini sağladık. Bunun yanında tehdit ve düşmanlık algısı üzerine kurulu dış politikamızı işbirliği ve entegrasyon arayışı üzerinde yeniden inşa ettik. Ancak 50 yıl AB kapısında bekletilen Türkiye'nin durumunu değerlendirmek en doğal, en tabii hakkıdır. Bunu da görüştüğümüz AB'nin ileri gelen tüm liderlerine de çok açık, net her yerde her zeminde söylüyorum. Çünkü biz arkadan konuşmayı değil yüze konuşmayı seven bir kültürün temsilcileriyiz. Hepsine açık net söylüyoruz Türkiye'nin güvenliğinin kendi sınırlarında başlamadığını bölgesel ve küresel her gelişmenin bu hassasiyetle ilişki olduğunu düşünüyoruz.”

“Somali'deki insanlık dramına dünyanın dikkatini Türkiye çekti”

Somali'de yaşanan büyük insanlık dramına dünyanın dikkatini Türkiye'nin çektiğini belirten Erdoğan, Somali'ye atanan büyükelçilik ekibinin ve sivil toplum kuruluşlarının yoğun çalışma yürüttüğünü söyledi.

Somali'ye de Türk kültürünü taşıyacak çok büyük bir büyükelçilik binası inşa edileceğini anlatan Erdoğan, STK'ların yaptığı bazı hastanelerin, okulların yanında, Mogadişu'ya Türk halkının destekleriyle elde edilen imkanlar ve bütçeden sağlanan destekle 200 yataklı büyük bir hastane inşa edileceğini bildirdi. Somali'de yapılan diğer bazı çalışmalar hakkında da bilgi veren Erdoğan, “En azından Somali halkı, kardeşlerimiz, kendilerine Türk milletinin elinin uzandığını görmesi suretiyle moralize oluyor. Temennimiz, duamız şudur: Bir an önce orada da kardeş kardeşi vurmasın. Bundan oradaki kardeşlerimizi kurtarma çalışmalarımız devam ediyor” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Böylesine büyük bedeller karşılığında vatan yaptığımız bu ülke, bu topraklar üzerinde kurduğumuz son devlet Türkiye Cumhuriyeti bizim namusumuzdur, onurumuzdur, haysiyetimizdir” dedi.

Erdoğan, Ankara'nın Kızılcıhamam ilçesinde düzenlenen AK Parti 19. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın açılışında yaptığı konuşmada, Myanmar'daki Arakan Müslümanlarına yapılan zulmü dünyanın gündemine getirdiklerini ve Arakan'a her türlü yaptıklarını ve yapmaya devam edeceklerini söyledi.

Erdoğan, “Son haftalarda Arakan'da meydana gelen olaylar nedeniyle Dışişleri Bakanım başta olmak üzere, kendilerini bu noktada adeta bir uyarma konumunda olduk. Kendilerinden bu noktada bu duruma müdahil olmalarını istedik. Kendileri de bunun sözlerini bize verdiler, temenni ederim ki bu sözlerini de yerlerine getirirler. Belki bizlerde Arakan'a bir sürpriz heran yapabiliriz, biz de bir ziyaret gerçekleştirebiliriz” dedi.

Balkanlar'da sükunet hakim olsa da sorunların tümüyle çözülmüş olmadığını dile getiren Erdoğan, bu bölgeyi de yakından izlemeye devam ettiklerini söyledi.

Terör olayları üzerinde durmak istediğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

“Terör olaylarının Türkiye'nin vesayet sisteminin uzun yıllar hakimiyetini sürdürmesinde sivil siyasetin zayıf kalmasında önemli bir rolü var. Bugün de ülkemizde ekonomik ve sosyal kalkınmayla birlikte demokratik gelişmenin daha da ileriye taşınmasının önündeki en büyük engel terördür. Buradan ben Kürt kardeşlerime özellikle şunu tekrar hatırlatmak istiyorum, bakın bugün gazetelerin birçoğunda bir haber var. Şu anda milletvekilimiz, yavrumuz o bombalama olayında ebediyete intikal etmişti. Şimdi o dershanenin bombalanmış halini gösteriyor. Bütün onlara rağmen, daha sonra o bombalamanın emrini veren terörist öldürülmüştü. Fakat ailesine bu devlet yine sahip çıktı, çocuklarından bir tanesi de hukuk fakültesini bitirirken ona da bursunu verdi. Bu devlet şefkat elini hiç bir zaman bu Kürt'tür, bu Laz'dır, bu Türk'tür, Boşnak'tır, Roman'dır... Asla. Biz böyle bir ayrıma gitmedik, bundan sonra da gitmeyiz.”

“Ben Kürt kardeşlerime sesleniyorum” diyen Başbakan Erdoğan, “Biz sizi yaradandan ötürü seviyoruz. Ama lütfen siz insanlıktan nasibini almamış olan bu bölücü terör örgütü ile aranıza gelin bir duvar örün, bunlar sizin istismarınızı yapıyorlar. Buna fırsat vermeyin” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, şunları söyledi:

“Bakınız şurada 30 yıldır devam eden bu terör olaylarının bu ülkeye faturası 300-350 katrilyon gibi bir rakama ulaşmıştır. Bunlar olmamış olsaydı, bu rakamlar ülkeye hizmette kullanılmış olsaydı, yatırımda kullanılmış olsaydı, ah benim güneydoğulu, doğulu kardeşim o bölgeye yatırımcı gelir girer miydi? Girerdi. Orada işsizlik diye bir sorun kalır mıydı? Büyük ölçüde kalmazdı, her taraf abad olurdu. Bakın biz bu kadar mevcut imkanlar içerisinde güneydoğuyu ve doğuyu ayağa kaldırdık. Her zaman söylüyorum, Hakkari'de havaalanı yapacağız bunlar engelliyor. Ama buna rağmen biz yola devam ediyoruz. Şırnak'ta havaalanı yapıyoruz, bunlar engelliyor. Yakıyorlar, yıkıyorlar ama biz yola devam ediyoruz. Hakkari gibi yerde üniversiteye molotof kokteyli atıyorlar ve üniversiteyi yakıyorlar, ana okulunu yakıyorlar. Bunların insana değer vermek gibi, insanlıktan nasibini almak gibi bir şeyleri var mı? Yok. Sevgili Kürt kardeşim, gel bunlarla arana perdeyi koy. İşte bakın geçenlerde okula gitme noktasında yasak koydular. Çocukların okula gitmesini engellediler. Bunlar 6, 7, 8, 9, 10 yaşında çocuğun okula gitmesini engelleyecek kadar merhametsiz. Bunların nesillerimizin, geleceği açısından bir dertleri sıkıntıları yok, bunlar sadece vuracaklar, kıracaklar, yakacaklar ve saltanatlarını da buradan sürdürecekler. Esrar eroin tarlalarını yakıyoruz diye isyan ettiler. Niye? Bunlar esrar tüccarı. Bunlar bu işi yapıyor, oralar yakılınca 'eyvah gitti' dediler. Niye? Çünkü, oradan teröre kaynak aktarıyorlardı.”

Aynı şeyi yurt dışında da yaptıklarını ifade eden Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel'e bunları söylediğini anımsattı.

Erdoğan, şöyle devam etti:

“Sayın Merkel'e de bunu söyledim. Bakın dedim Berlin'in göbeğinde çadır kuruyorlar. Teröristbaşının resmini asıyorlar ve burada vatandaştan para topluyorlar. Bu paralar terör örgütüne gidiyor. Zekat topluyorlar, Hac organizasyonları yapıyorlar. Zerdüşt'ün Hac diye bir şeyi olur mu? Bunların İslam'la yakından uzaktan alakası olabilir mi? Ama benim saf, temiz Kürt kardeşim bu oyuna geliyor. O da zannediyor ki, bunlar ciddi bir Hac organizasyonu yapıyor. Niye? E orada da bazı mele müsvetteleri var. Çıkıp alternatif Cuma namazı kıldırma gibi adımlar atanlar var, alternatif cumhuriyetçiler gibi. Aynı şeyi yapıyorlar, bunu bizim Kürt kardeşlerimize hep beraber anlatmamız lazım. Tüm teşkilatımız hep birlikte bunu anlatacağız. Yılmayacağız. Çünkü bizim bu kardeşlerimizin üzerinden saltanatlarını sürdürmeye biz fırsat vermeyeceğiz.”

“Anadolu coğrafyası, bizim bin yıllık vatanımız, bura üzerinde hiç kimseye operasyon fırsatı inşallah bırakmayacağız” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

“Bu bedeli acı bir şekilde ödemiş bir ecdadın torunları olarak sizlere sesleniyorum, her mücadelenin bir bedeli vardır. Ama bu bedelin en acı tarafı karşılığı kan olan, can olan, hayat olan kısmıdır. Biz milletçe bu bedeli, Malazgirt'te Sultan Alparslan'ın beyaz kefeni ile en önde olduğu mücadelede ödedik. Bu bedeli biz Gazi Süleyman Paşa, Gelibolu üzerinden Anadolu'dan Trakya'ya geçerken ödedik. Bu bedeli biz İstanbul'un fethinde ödedik. Biz asıl bu bedeli geride yarım milyon kardeşimizin cenazesini bırakarak Balkanlar'ı terk ederken ödedik. Bu bedeli biz asıl Çanakkale'de, Sarıkamış'ta, Süveyş'te yüzbinlerce şehit verdiğimiz dönemde ödedik. Biz bu bedeli adeta küllerimiz üzerinden ayağa kalkarak, yeniden doğarak verdiğimiz Kurtuluş Savaşı'nda ödedik. Bu bedeli biz yıllarca diplomatlarımızı, Ermeni teröristlerin namlularının ucunda şehit vererek ödedik. Bu bedeli biz son 30 yıldır da bölücü terör örgütüyle mücadele sürecinde ödemeye devam ediyoruz. Böylesine büyük bedeller karşılığında vatan yaptığımız bu ülke, bu topraklar üzerinde kurduğumuz son devlet Türkiye Cumhuriyeti bizim namusumuzdur, onurumuzdur, haysiyetimizdir. Kimse bizim bu değerlerimize el uzatamaz, göz koyamaz. Bin yıllık mücadelemizin simgesi olan ay yıldızlı bayrağımızın rengi, mürekkep kırmızısı değil, kan kırmızısıdır.”

Arif Nihat Asya'nın “Bayrak” şiirinden alıntı yapan Başbakan Erdoğan, “Biz bu ay yıldızlı bayrağın destanını okuyarak bugünlere geldik. Bundan sonra da onun destanını yazarak, yolumuza devam edeceğiz” dedi.

Aynı şiirin “Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...Gölgende bana da, bana da yer ver. Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar: Yurda ay yıldızının ışığı yeter” dizelerini de okuyan Erdoğan, “Evet, ay yıldızlı bayrağımızın ışığını ne terör örgütünün kahpe kurşunları, bombaları söndürebilir ne de onun uzantılarının boykotları, eylemleri, zehir saçan dilleri gölgeleyebilir. Biz ay yıldızlı bayrağımızı dünyanın dört bir yanında yürüttüğümüz, ekonomik sosyal, kültürel faaliyetlerimizle, yüz milyonların, milyarların gönlüne dikmenin mücadelesini veriyoruz. Bu millete, onun bütün değerleriyle birlikte sembolü olan bayrağına düşmanlık edenler, bin yıl boyuncu her zaman hakettikleri cevabı aldılar, bundan sonra da almaya devam edecekler” diye konuştu.

“Diyarbakır'da da böyle söyleriz, Van'da da Sinop'ta da...”

“Biz ülkemizi 81 vilayetiyle, 75 milyon vatandaşıyla seviyoruz” diyen Erdoğan, bunun için ülkenin her karış toprağına hizmetleri götürmenin gayretini verdiklerini söyledi.

Afyonkarahisar'dan yola çıkarken, “Tek millet” dediklerini anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Bu milletin içinde bütün etnik unsurlar var. Biz ne dedik, 'tek bayrak.' İkinci bir bayrak asla, böyle bir şeyi düşünemeyiz. Buna müsaade edemeyiz. Üçüncü, 'tek vatan' dedik. 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarının asla, bir operasyona kurban edilmesine müsaade etmeyiz, edemeyiz. Ve 'Tek devlet' dedik, bu yola böyle koyulduk. Bunu Ankara'da bugün nasıl böyle söylüyorsak, bunu Diyarbakır'da da böyle söyleriz, Van'da da Sinop'ta da, Edirne'de de, İzmir'de de aynı şekilde böyle söyleriz. Ama kalkıp ta ben 'tek din' diye bir ifade kullanmadım, hiç bir yerde, 'tek dil' diye bir ifade de kullanmadım. Ama herhalde bunları karıştırıyorlar, bunların hepsi zenginliktir. Din, farklı inançlar, tam aksine bizim partimizin programını açtığınız zaman laiklik tanımının içinde bunu en güzel şekliyle görürsünüz zaten. Tam aksine bütün inanç grupları, devletin güvencesi altındadır. Devlet hepsine eşit mesafededir. Bu da bizim aynı zamanda değerler silsilesi içerisindeki anlayışımızdan da geliyor. Bu son dönemlerin, bir tanımı bir yaklaşımı değildir. Aynı şekilde dil. Dilde de bizim bir sıkıntımız yok. Ancak bir şeyi karıştırmayalım. Biz bu ülkede resmi dilin Türkçe olduğunu savunuyoruz. Resmi dilimiz Türkçe'dir. Ama herkes anadilini konuşabilir. Anadiliyle alakalı ülkemizde ilk defa kursların açılmasına zemini biz hazırladık. Bununla kalmadık üniversitelere bu işi getirdik. Bununla kalmadık, şimdi de biliyorsunuz seçmeli ders olarak Kürtçe'yi de yine okullara koyduk. Kaç kişi müracaat etti, tablo ortada. Neymiş, 'cebren.' Bakın biz ortaya bir zemin hazırlıyoruz ve bu zeminde müracaat edenlerin sayısı ortada, işte 20 bin kişi o civarda. Onlara da biz aynı şekilde bu dersin verilmesi imkanını hazırladık. Bizden önce hangi iktidar bu tür alternatifleri sundu.”

“Bunları kalkıp da bölücü terör örgütü istedi diye yapmadıklarını” dile getiren Başbakan Erdoğan, “Bizim programımıza, Afyonkarahisar'dan yola çıkarken attığımız adımlara baktığınızda bunu görürsünüz. Orada bunlar var. Biz kimseyi kökeninden, dininden, inancından, kültüründen veya herhangi bir farklılığından dolayı ötekileştirmiyoruz, ayrıştırmıyoruz. Bu ülkenin her vatandaşı birinci sınıf demokrasiye layıktır anlayışı ile hareket ediyoruz” diye konuştu.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, açlık grevine ilişkin olarak “Siz bunu bize şantaja dönüştürmeyin. Çünkü biz, sizin söylemenizle bu tür eylemi yapmanızla terörist başını oradan çıkartıp evine göndermeyiz. Yok böyle bir şey. Bu ülkede on binlerce insanın ölümüne vesile olan bir terörist başına idam verilmiştir ama bu ülke, birilerinin bazı malum yerlerin baskılarıyla idamı dahi kaldırmıştır. İdamı kaldırmak suretiyle şu anda İmralı'da yatmaktadır. Şu anda birçok insanımız kamuoyu araştırmalarında idam yeniden gelsin diyor. Çünkü öldürülenin yakınlarının canı yanıyor. Diğeri işte gidiyor kebap partilerinde gününü gün ediyor” dedi.

Erdoğan, partisinin Kızılcahamam'da düzenlenen 19. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'de yaşayan her bir vatandaşın birici sınıf hizmete, demokrasiye layık olduğunu belirterek, bu anlayışla hareket ettiklerini söyledi.

Demokrasiyi, özgürlükleri, hakları ve bunlarla birlikte gelen ekonomik sosyal, siyasi imkanları sadece bir kesime mahsus kılmadıklarını vurgulayan Erdoğan, “Yıllardır benim Kürt kardeşlerimin adını bunlar istismar ediyorlar. Bizim ülkemizdeki diğer kesimler gibi Kürt kardeşlerimizle de hiçbir meselemiz, ayrımız gayrımız yok. Biz biriz, beraberiz” diye konuştu.

Demokrasiyi ve özgürlükleri herkes için tüm vatandaşlar için istediklerini yineleyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

“Bütün bu adımları atarken terör örgütü dağa çıkardıklarını, ölüme gönderdikleri yetmiyormuş gibi şimdi de cezaevlerinde olanları ölüme zorluyorlar. Açlık greviyle ilgili Adalet Bakanlığımız bütün takibi yapıyor. Ben, burada bir şeyi açıkca söylemek zorundayım. Bir taraftan sizler açlık grevini göndereceksiniz, zorlayacaksınız öbür taraftan kuzu kebap maşallah onu da götürceksiniz. Ondan sonra diyeceksiniz 'bu 2 ay önceydi', şu anda da aynısınız, restoranlarda, şuralarda, buralarda aynı şekilde yola devam ediyorsunuz. Açlık grevinde olanlarla ilgili de biz hep raporlar alıyoruz, bunları istismara yönelmek tehlikeli olandır.

Gerçekleri benim milletimin bilmesi gerekmez mi? Şu anda ölüm orucu tutan yok ama bugün hala bazı köşe yazarları bakıyorsunuz, '2 tane ölüm orucu tutan var' diyor. Yok. Niye yalan söylüyorsun, köşelerinde bu yalanı yazıyorsun? Zaten sıkıntı medyadaki bu çift yüzlü davrananlarda. Bunlar dağla müşterek hareket ediyorlar. 'Başbakan da çok gerilimden yana, çok sert', evet biz yumuşak başlıyız ama ne koyun ne kuzu değiliz. Biz, hakkı söyleme noktasında gereği neyse onu da yaparız. Yeri geldiğinde bora oluruz, yeri geldiğinde eser fırtına oluruz. Niye? Çünkü, hakkı kimsenin gölgelemeye yetkisi yok. Burada böyle bir yetki kullanımı var.”

“Bize şantaja dönüştürmeyin”

Başbakan Erdoğan, cezaevlerinde açlık grevinin 900 küsur kişiyle başladığını, şu an bu sayının 600'lere kadar düştüğünü anlatarak, eylemin kontrol altında olduğunu, bütün cezaevlerinde sağlık mensuplarının gerekli müdahaleyi yaptığını, yapmaya da hazır beklediğini söyledi.

Açlık grevini körükleyenlere ve yapanlara çağrıda bulunan AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

“Gerçekten samimi olarak böyle bir şeyin içerisinde bulunanlar varsa, siz açlık grevini bize şantaja dönüştürmeyin. Çünkü biz, sizin söylemenizle, bu tür eylemi yapmanızla terörist başını oradan çıkartıp evine göndermeyiz. Yok böyle birşey. Bu ülkede onbinlerce insanın ölümüne vesile olan bir terörist başına idam verilmiştir ama bu ülke, malesef birilerinin bazı malum yerlerin baskılarıyla idamı kaldırmıştır. İdamı kaldırılmak suretiyle şu anda İmralı da yatmaktadır.

İlginç olan şey şu; bakın şu anda birçok insanımız kamuoyu araştırmalarında 'idam yeniden gelsin' diyor. Bunu biliyor musunuz? Birçok insan şu anda bunu istiyor. Niye? Çünkü öldürülenin yakınlarıdır canı yanan, diğerinin canı yanmıyor. Diğeri gidip kebap partilerinde gününü gün ediyor. Devletin bu tür öldürülen insanları, onların yakınlarını, aslında tasarruf hakkını biz kullanamayız ama yıllardır bu konuda devlet af yetkisi kullanmıştı. Devletin böyle bir hakkı olamaz ki devlet kendine ait konularda böyle bir haksızlık varsa burada af yetkisini kullanabilir ama kalkıp da bir insan öldürülecek, onun ailesine ait olan yetkiyi devlet kullanacak böyle bir yanlış olabilir mi? Malesef bunları ülkede yıllarca yaşadık, temenni ederim ki bunlarda zaman içerisinde taşlar yerine oturuyor, bunlar da yerine oturacaktır.”

“Hiç kimsenin durup dururken ölümüne seyirci kalmadık, kalmayız”

Erdoğan, Türkiye'nin her meselesinin çözümünün daha güçlü demokrasiden, daha fazla özgürlükten ve daha güçlü ekonomiden geçtiğine inancını dile getirerek, “Teröre tevessül edenlerin, ölümler üzerinde hesap yapanların çözüm diye bir derdi yoktur” dedi.

Terörist başının yasal hakları neyse o çerçevede işlemler yapılabileceğini söyleyen Erdoğan, “Terörist başıyla açık net söylüyorum ailesi ve yakınları görüşmek istediği sürece görüşmeye devam edebilirler, herhangi bir engel yoktur ama avukatlar noktasında onu bir kenara koyun” diye konuştu.

“Biz, terörist başının yakınlarını sürekli olarak gönderebiliriz, hiçbir mani yok” diyen Başbakan Erdoğan, “Bunu da istismar ediyor, bizden kaynaklanan bir şey yok. Kendisi istemiyor veya yakınları gitmiyor. Ne zaman isterlerse biz göndeririz. Bizim açımızdan hiçbir mani yok” ifadesini kullandı.

Cezaevindeki her mahkum gibi açlık grevine gidenlerin de canının devlete ait olduğunu söyleyen Erdoğan, “Biz, bu konudaki hassasiyetimizi koruyoruz, korumaya da devam edeceğiz. Biz, hiç kimsenin durup dururken ölümüne seyirci kalmadık, kalmayız. TBMM İnsan Hakları Komisyonumuz gerekli adımları attı ama teröre tevessül edenler, ölümler üzerinden hesap yapanların çözüm diye bir derdi yoktur. Biz, herhangi bir tuzağa da bu konuda düşemeyiz” değerlendirmelerinde bulundu.

“Türkiye'yi 2023 hedeflerine ulaştırabilmek için...”

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, parti tüzüğü gereği son defa genel başkanlığa ve milletvekilliğine seçildiğine işaret ederek, şunları kaydetti:

“Önümüzde çok hassas, önemli 3 yıl var. 2014'deki yerel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimiyle 2015'teki milletvekili seçimi sadece partimiz için değil ülkemiz için büyük önem taşıyor. Türkiye'yi 2023 hedeflerine ulaştırabilmek için bu dönemde daha fazla çalışmamız, gayret göstermemiz gerekiyor. Zira 2012 dünyada özellikle Avrupa'da kriz dönemi olarak önemli bir yıldı. 2013'te bu sıkıntılar devam edebilir, ama biz mali disiplinden taviz vermeden istikrar ve güven içerisinde inşallah bu yılı da kazasız belasız atlatacağız. Birlik ve bütünlüğümüzü her zamankinden daha fazla gözeterek, kardeşliğimizi daha fazla yücelterek bu yolda çalışmaya devam edeceğiz.

Hayatımızın her döneminde millete hizmet davası, inanımıza kardeşlerimize hizmet aşkı inşallah bizim şiarımız olacak. İnşallah bu gök kubbede bırakacak daha çok hoş sedamız var. Bizler, AK Parti'siz Türkiye özlemi kuranların hep heveslerinin kursaklarında kaldığını görüyoruz. Aç tavuk kendini buğday ambarında sanırmış, onlar sanmaya devam etsinler, boşuna beklemesinler. Bizim bir şeyimiz var. İstiklal şairimizin ifade ettiği gibi, 'Girmeden tefrika bir millete düşman giremez / Toplu vurdukça yürekler onu top sindirimez' buna dikkat edeceğiz, nifaklara, fitneye fırsat vermeyeceğiz. Bizim yüreklerimiz toplu vurdukça evelallah kimse sindiremez. Biz, manşetlerle çarpışarak bu günlere geldik, herkesin bir hesabı olabilir, ama unutmayın en büyük hesap Allah'ındır. Bizi bir karış suda boğmak, yok etmek isteyenlerin hiçbirinin bugün esamesi okunmuyor ama işte biz burada dimdik ayaktayız. Bugüne kadar karınlarında 40 tilki dolaştırıp hiçbirinin kuyruğunu diğerine değdirmeyenlerin hesapları AK Parti'ye tutmadı. Bundan sonra da bunların hesapları, hiç endişe etmeyin, tutmayacak. Biz işimize bakacağız, yapacak daha çok işimiz var.”

“Bunlar köy kasaba mantığından ileri gidememiş”

Erdoğan, birçok ili daha büyükşehir yapacaklarını ancak bu karara “ülkeye hizmet aşkı olmayanların” karşı çıktıklarını dile getirerek “Çünkü bunlar bir büyükşehir yönetmek nedir, büyük düşünmek nedir, şehirlerimizi modern yapılanmaya kavuşturmak nedir, böyle dertleri olmamış, bunlar köy kasaba mantığından ileri gidememiş, bunlar Kadıköy'ün, Bakırköy'ün eski haliyle kalmasından yanalar, eskiden köydü oralar, ama köylükten kurtultuktan sonra bu hale geldiler. Aynı şekilde ülkemizi de aynı durumda görmek istiyorlar” dedi.

“Muğla Büyükşehir Belediyesi nedir” veya “Muğla Belediyesi nedir” denildiğinde, yasaya itiraz edenlerin Datça'yı, Bodrum'u, Fethiye'yi hepsini içine koyacaklarına dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:

“Halbuki Muğla Belediyesi dediğimiz zaman Muğla Merkez ilçe belediyesi demektir. Şimdi büyükşehir olunca Fethiye de Bodrum da Datça da bunun içine dahil olacak. İmar bütünlüğünü sağlamış olacaklar. Orada 5 binlik, 50 binlik, 100 binlik planları büyükşehir yapacak. Sadece binliğini ilçe belediyesi yapacak. Biz yeni bir bakanlık kurmak süretiyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile bu sistemi daha da güçlendirelim diye bunun da adımını attık. Niye birçok yerlerde ideolojik yaklaşımla imarda projelerin hayata geçirilmesinde engeller oluyor. Bu engelleri ortadan kaldırmak için Çevre ve Şehircilik Bakanlığmızı devreye soktuk.”

Erdoğan, millete 2023 yılına ilişkin tahahütleri bulunduğunu ve bunları yerine getireceklerini ifade ederek, “Bunları kadınımız, gencimiz, yaşlımız hep birlike hayata geçireceğiz. Dün üniversiteli gençlerimizle bu 40 bin kapasiteli 53 yurdumuzun açılış törenindeki heyecanı yaşayınca umutlarımız daha da arttı. Biz bu gençlikle 2023'ü yakalayacağız. Ama onlardan bir ricam oldu, o da şu; 'Sizlerden meydana gelecek nesiller de inşallah 2071'i inşa edecekler' dedim.

Bunları hep birlikte yapacağız” diye konuştu. Erdoğan sözlerini “Üstadımızı hayırla yad ediyoruz ve diyoruz ki 'Mehmedim sevinin başlar yüksekte, ölsek de sevinin, eve dönsek de. Sanma bu tekerlek kalır tümsekte, yarın elbet bizim, elbet bizimdir, gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir” diyerek tamamladı.

Erdoğan'ın konuşması 2 saat 20 dakika sürdü. Toplantıya AK Parti kurucu üyeleri, kabine üyeleri, milletvekilleri ve aileleriyle AK Parti yetkili organlarının üyeleri katıldı.

“Tayyip dede” diye kendisine seslenen bir çocuğu seven Erdoğan, “Ben sana araba getirdim. Sen de annenden kardeş iste” dedi. Küçük çocuğun annesine “Kardeş istiyorum” demesi üzerine Başbakan Erdoğan, “En az 2 tane iste” diyerek, çocuğu öptü.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!