1915’in sorumlusu Talat Enver ve Cemal Paşa’dır

Güncelleme Tarihi:

1915’in sorumlusu Talat Enver ve Cemal Paşa’dır
OluÅŸturulma Tarihi: Mart 31, 2005 00:00

Prof. Dr. Halil Berktay’a göre, Talat PaÅŸa’nın dün yayımladığımız telgrafı, ‘katliamların nasıl bilinçli yapıldığının somut bir göstergesi. Bu telgrafın anlamı, olaya bağımsız ve vicdanlı bir biçimde bakan bütün tarihçiler için çok açık.’ Bir tarihçiler jürisi önünde Talat PaÅŸa’nın telgrafına iliÅŸkin tahlil ve yorumunu savunmaya hazır olduÄŸunu söyleyen Prof. Berktay, Ermenilerin Ermeni oldukları için hedef alındığını savunuyor. 1915’te ne oldu?- 1915’ten baÅŸlayarak 1915 ve 1916 yılları içinde gerçekten korkunç bir olay cereyan etti. O dönemde bütün iktidar Talat, Enver ve Cemal PaÅŸa üçlüsündeydi. Bunu özellikle belirtiyorum; çünkü, 1915’te yapılan iÅŸi bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’ne teÅŸmil edemeyeceÄŸimiz gibi, o zamanki Osmanlı devletinin tamamına, hattá hükümetinin ve iktidar partisinin dahi tamamına teÅŸmil etmek son derece zordur. Bu üçlünün iradesiyle, önce Tehcir Kanunu çıkartıldı. Bu yasa ile Osmanlı topraklarında yaÅŸayan bütün Ermeniler, sırf Ermenilikleriyle tanımlanmış bir ÅŸekilde, ilk önce bulundukları mahalde gözaltına alınıyorlar, mallarını ve mülklerini arkalarında bırakmaya zorlanıyorlar. Ama bazı istisnalar var...- Evet ama bu istisnalar, göçe tabi tutulan Ermeni nüfus kitlesi içindeki istisnalar. Burada önemli olan, Osmanlı’nın Ermeni tebasını oluÅŸturan bütün kitlenin, sırf Ermeni oldukları için ideo-politik bakımdan şüpheli, hattá potansiyel düşman veya hain gibi görülmüş ve bu muameleye tábi tutulmuÅŸ olmalarıdır. Peki ya sonra?- Resmi tezler şöyle bir anlatım içinde geliÅŸiyor: 1915’teki savaÅŸ koÅŸullarında, Ermeni milliyetçileri özellikle doÄŸu cephesinde ve gerisinde, Çarlık Rusyası ordularıyla iÅŸbirliÄŸi içindeydiler. Bu baÄŸlamda yerel Türk-Müslüman nüfusa saldırarak çok fazla zarar verdiler. Dolayısıyla, savaÅŸ bölgesinin güvenliÄŸi açısından, zorunlu bir karar alınmış ve Ermeniler daha emin bölgelere göç ettirilmiÅŸtir.Bunlar hem yasada hem de Ä°ttihat-Terakki’nin 1916 Kongre zabıtlarında yer alıyor...- Elbette. Zaten ben de, bütün bunlar gerçek deÄŸildir demek istemiyorum. Ermeni milliyetçileri böyle faaliyetlerde bulunmuyorlardı, saldırılar düzenlemiyorlardı da demiyorum zaten. Ama bazı anlatımlarda, sanki uygulama, sadece savaÅŸ cephesi, yani DoÄŸu Anadolu ile sınırlıymış gibi bir imada bulunuluyor. DiÄŸer bazı anlatımlarda ise sanki Ermenilerin bir genel isyan hali varmış gibi imalarda bulunuluyor. Hepsi yanlış: 1914-15’te (1915 Nisanı öncesinde) bir Ermeni isyanı yoktu. DoÄŸu Anadolu için bile kitlesel bir isyan hali söz konusu deÄŸildi. Ermeni komitacılarının faaliyeti de halk ile milliyetçi gerillaların ayırt edilemeyeceÄŸi bir kitlesellik boyutlarında deÄŸildi. Osmanlı devletinin Ermeni tebasının büyük çoÄŸunluÄŸu, masum yaÅŸamını barış içinde sürdürüyordu. KATLÄ°AMLAR PLANLI MITehcir sırasında neler yaÅŸanıyor?- Bu tehcir öyle kayıpsız, katliamsız yapılmıyor. Dışarıdan baktığımızda muazzam bir telefat görüyoruz. Osmanlı topraklarında yaÅŸayan 1.5 milyon Ermeni’nin, Türk devletinin tahminiyle asgari 300-400 bin kadarı, Ermeni diasporasının azami tahminiyle 1 milyon 200 bin kadarı ölmüştür. Ãœstelik bu insanlar, bir veya bir buçuk yıl içinde ölüyorlar. Orhan Pamuk bir milyon demiÅŸ, bana sorduklarında da ben belki 600 bin, belki 800 bin, belki 1 milyon diyorum. Ä°sterseniz 300 bini kabul edelim, ne fark eder? Bu, korkunç bir rakamdır. Bu kadar kısa süre içinde, bu kadar insanın nasıl öldüğünü düşünmemiz lazım. Nasıl ölüyor bu kadar insan bu kadar kısa süre içinde?- Bugüne kadar Türkiye’nin resmi söylemi, bunların, deyim yerindeyse, ‘kazara’ öldüklerini iddia etti. 1915 Nisanı’ndan itibaren, en az 300 bin, belki 600 bin veya daha fazla ölüden söz ediyorsak, bu, dağınık köyler arasında iki tarafın paramiliter grupları tarafından yapılan çete savaÅŸlarından çok baÅŸka boyutlarda bir olayın varlığını gösterir. Deniliyor ki, asla planlı katliam olmadı, katliam olduysa da kazara ve istenmeksizin, konvoylara saldıran çapulcular yüzünden oldu. Ayrıca salgın hastalıklar, açlık ve yoksulluk da telefata yol açtı...Ama seferberlik koÅŸullarında bütün bunlar da vardı...- Var tabii, ama bu neyi halleder ki? Devlet, Ermenileri zorla göçürüyorsa ve sonra bu insanların önemli bir bölümü açlıktan ve susuzluktan ölüyorsa, bu bile çok ciddi bir ÅŸekilde devletin suçu kategorisine giriyor. Peki bizzat Talat, Enver ve Cemal PaÅŸa mı istedi bu katliamların yapılmasını?- Evet, bunların emir ve talimatıyla yapıldığına dair ipuçları içeren belgeler var. TALAT PAÅžA’NIN TELGRAFIPlanlı katliam olduÄŸunu gösteren belge var mı?- Evet. Bakın şöyle bir tablo billurlaÅŸmaktadır gözlerimizin önünde. Bu katliamların düzenleniÅŸ tarzının, yine resmi tezler için son derece rahatsız edici bir biçimde çok sayıda yerel gözlemcisi vardır. Bütün bunlar, ‘Ermeni propagandasıdır’ diye dışlanıyor. Bunun için ben uzun uzadıya binlerce belgeyi bulan bu gözlem ve tanıklıklar üzerinde hiç durmak istemiyorum. Benim bütün söyleÅŸilerimde dile getirip tahlil ettiÄŸim Talat PaÅŸa’ya ait bir telgraf var. Bu telgraf, BaÅŸbakanlık Devlet ArÅŸivleri Genel Müdürlüğü’nün 1994 yılında yayımladığı ‘Osmanlı Belgelerinde Ermeniler’ kitabında yer alıyor. Devlet tarafından yayımlanan bir kitapta yani...- Bu telgraf, katliamların nasıl bilinçli yapıldığının somut bir göstergesidir. Bu telgrafın anlamı, olaya bağımsız ve vicdanlı bir biçimde bakan bütün bağımsız tarihçiler için çok açıktır. Ben on, yirmi, otuz, kırk, elli, yüz, yüz elli kiÅŸilik böyle bir jüri önünde, en titiz, noter tasdikli Ä°ngilizce ve Fransızca çeviriler temelinde, bütün devlet avukatı tarihçilere ve emekli diplomatlara karşı kendi yorum ve tahlilimi tek başıma savunmaya hazırım.GÖNÃœL ALMAK GEREKÄ°RSorunun çözümü için sizin somut öneriniz nedir?- Bence söylenebilecek biricik anlamlı ÅŸeyler dizisi ÅŸudur: ‘Evet, anlaşılıyor ki, 1915-1916’da böyle korkunç bir olay cereyan etmiÅŸtir. Bundan derin bir üzüntü duyuyoruz. Ancak bir kere bundan, bugünkü Türkiye Cumhuriyeti ilmen, aklen, vicdanen sorumlu tutulamaz. Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu baÅŸka bir devletti, Türkiye Cumhuriyeti baÅŸka bir devlettir. Ä°kincisi, 1915-16 bundan doksan yıl öncedir. Åžimdiki nesillerin hafıza kuÅŸağı içinde dahi yer almamaktadır. Bu, tarihsel bir olaydır, yani artık bir bilimsel araÅŸtırma ve tartışmanın konusudur. Bu meselenin Türkiye’de özgürce, kimse psikolojik terör bombardımanına maruz kalmadan tartışılmasını istiyoruz.’Sizce iÅŸe yarar mı?- Sözünü ettiÄŸim bu önerilerle, yeni bir söz düellosuna girmek arasında çok büyük fark var. Türkiye’nin çeÅŸitli söylemlerinde, 1915’te çok üzücü olaylar yaÅŸandığına dair ifadeler zaten var. Ama bu öyle bir tavırla söyleniyor ki, samimi olduklarına inanmak mümkün deÄŸil. Ermenilerin de korkunç yara ve acıları olduÄŸuna dair en ufak bir gönül alıcılık, en ufak bir samimiyet duygusu ve tonlaması yok. Dünya aptal deÄŸil. Bunun yerine artık gerçek bir samimiyeti geçirmek gerekiyor. Devletin suçuBir kere devlet, Ermenileri yerlerinden yurtlarından göçürüyorsa ve sonra bu insanların önemli bir bölümü açlıktan ve susuzluktan ölüyorsa, bu bile çok ciddi bir ÅŸekilde devletin suçu kategorisine giriyor. Bunun ne kadarının kasıtlı, ne kadarının kasıtsız olduÄŸunu bilmek mümkün deÄŸil.Türkiye suçlanamaz‘Evet, anlaşılıyor ki, 1915-1916’da böyle korkunç bir olay cereyan etmiÅŸtir. Bundan derin bir üzüntü duyuyoruz. Ancak bir kere bundan, bugünkü Türkiye Cumhuriyeti ilmen, aklen, vicdanen sorumlu tutulamaz. Osmanlı baÅŸka bir devletti, Türkiye baÅŸka bir devlettir.’ Mustafa Kemal katliamı kınayanlar grubundandıAmerikalı bir gazetecinin Mustafa Kemal’le yaptığı söyleÅŸi var bir de. Daha sonra öyle bir söyleÅŸinin olmadığı iddia edildi... - 1926 yılında Los Angeles Examiner gazetesinde Mustafa Kemal’le yapılan bir röportaj yayınlanıyor. O sırada muhalif Ä°ttihatçılar yargılanıp idam cezalarına çarptırılmış durumda. Öyle anlaşılıyor ki, Amerikalı gazeteci bunun anlamını soruyor. Mustafa Kemal de, ‘Bizim bugün yargılamakta olduÄŸumuz insanlar, geçmiÅŸte de Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun Hıristiyan ahalisine karşı korkunç zulümlerin ve katliamların mimarları olan insanlardır’ diyor. 1980’lerde, Asala terörünün doruklarda olduÄŸu ve Türk devletinin en defansif konuma çekildiÄŸi bir dönemde, Türkkaya Ataöv ve baÅŸkaları tarafından bu röportajın tamamen hayali olduÄŸu iddia edildi. Mülakatın gerçek olduÄŸu çok açık. Kullanılan ifade o kadar Mustafa Kemal ki, ayrıca siyasi zeká o kadar Mustafa Kemal ki, Batı nezdinde meÅŸruiyet arama anlayışı o kadar Mustafa Kemal ki, Los Angeles’ta oturan bir gazetecinin bunu hayalinden uydurabilmesi mümkün deÄŸil. Bu mülakattan biz Mustafa Kemal’in de Ermeni katliamlarını kınayanlar grubunda yer aldığını öğreniyoruz.Ä°ki ülke insanı, ‘öteki’ni hangi kaynaktan tanıyorTESEV ile HASA’nın anketi, iki ülke vatandaÅŸlarının birbirlerine dair bilgilenme kaynakları konusunda da ilginç ipuçları veriyor. Buna göre, gerek Türkler gerekse Ermeniler, ‘öteki’ hakkındaki bilgilerini gazete-televizyon aracılığıyla ve tarih kitaplarından ediniyorlar. Ermenilerde bu oran yüzde 92.7’ye kadar yükselirken, Türkler’de yüzde 48’le sınırlı kalıyor. Ermenistanlı katılımcılar açısından dikkat çekici bir baÅŸka önemli kaynak ise eski kuÅŸaklar ve aile büyükleri. Ermeni katılımcıların yüzde 58.1’i Türkiye ve Türklerle ilgili bilgilerini bu yolla ediniyor. Aynı konuda Türkler’deki oran yüzde 7.2.Peki günümüzde mevcut Türkiye-Ermenistan iliÅŸkileri nasıl deÄŸerlendiriliyor acaba? Durumu ‘çok kötü’ olarak nitelendiren Ermenilerin oranı yüzde 18.9, Türkler’in oranı ise yüzde 6.6. Ä°ki ülke iliÅŸkilerini ‘kötü’ olarak deÄŸerlendiren daha geniÅŸ bir dağılım gösteriyor. Türkler’de bu oran yüzde 30.8, Ermeniler’de ise yüzde 60.4.PROF. DR. HALÄ°L BERKTAY1947 yılında doÄŸan Berktay, Robert Kolej’den sonra, Yale Ãœniversitesi’nde tarih dalında lisans ve yüksek lisans, Birmingham Ãœniversitesi’nde ise doktora yaptı. Yurtiçinde Ankara Siyasal Bilgiler ve ODTÜ’de, yurtdışında Birmingham ve Harvard’da dersler verdi. Bir süre de BoÄŸaziçi Ãœniversitesi Atatürk Enstitüsü’nde çalıştı. Prof. Berktay, Tarih Vakfı ile Helsinki YurttaÅŸlar DerneÄŸi kurucu üyesidir. Ayrıca, Toplumsal Tarih Dergisi’nin ve Journal of Peasant Studies’in yazı kurulunda yer alıyor.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!