Danıştay 7. Daire Başkanı Candan'dan sert açıklama

Güncelleme Tarihi:

Danıştay 7. Daire Başkanı Candandan sert açıklama
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 17, 2010 14:10

Danıştay 7. Daire Başkanı Turgut Candan, “Eğer yargıç konuşmayacaksa bunca hukuk fakültesinin, baro ve sivil toplum örgütlerinin çoğunluğunun suskun kaldığı bu ortamda, başı sıkıştığında ilk gideceği yer hukuk olan yüce ulusumuz, nasıl öğrenecek adaletin gücünün gücün adaleti olmak üzere olduğunu?” dedi.

Danıştay'a yapılan saldırının yıl dönümü ve yargı şehidi Mustafa Yücel Özbilgin'i anma günü nedeniyle Danıştay'da tören düzenlendi.

Candan, burada yaptığı konuşmada, son dönemde bazı yüksek yargı mensuplarının basına yansıyan konuşmalarının, “Yargıç kararlarıyla konuşur” denilerek eleştirildiğini anımsattı.

“Kararlarda konuşan, yargıcın kendisi değildir, kanunlardır, hukuktur, Anayasa'dır” diyen Candan, Özbilgin'e itafen yaptığı konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Konuşan kanunlarsa, hukuksa, yargıç ne zaman konuşacak? Eğer yargıç kendi adına konuşamayacaksa Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nca (BM) 1985'te kabul edilen yargı bağımsızlığına dair temel ilkelerin 8. maddesinde, yargı organı mensuplarına tanınan kendini ifade hakkının anlamına... Eğer BM'nin üye devletlere getirdiği, bu konuda gerekeni yapma vecibesine uyulmayacaksa neden ikide bir, 'Dünya uluslar ailesinin bir üyesi olduğumuz' söylenir? Sen de bilirsin Mustafa, bize daha hukuk fakültesinin ilk yılında öğretmişlerdi, yargıcın hukukun, adaletin, hukuk devletinin bekçisi olduğunu. Eğer yargıç yalnızca kararlarında konuşacaksa, yargılama yetkisinin gerçek sahibi yüce ulusa, bekçilik görevinin tehlikede olduğunu kararlarında nasıl anlatacak.

Hukuk fakültelerimizin sayısı sevindirici biçimde 58 oldu. Bunlardan sadece biri ile bazı hukukçular bireysel olarak tepkilerini göstermektedirler. Eğer yargıç konuşmayacaksa bunca hukuk fakültesinin, baro ve sivil toplum örgütlerinin çoğunluğunun suskun kaldığı bu ortamda, başı sıkıştığında ilk gideceği yer hukuk olan yüce ulusumuz, nasıl öğrenecek adaletin gücünün gücün adaleti olmak üzere olduğunu?

Yargıç sadece kararlarında konuşacaksa, örneğin bir siyasi Anayasa değişikliği konusunda, 'Yüksek yargıyla mutabık kaldık' dediğinde, hayır böyle bir şey yok. Biz, özgürlüklerin temeli olan kuvvetler ayrılığını tehlikeye düşürecek görüşünde olduğumuz için yapılmak istenen değişikliğe 'karşıyız' görüşünü kararlarında yargıç nasıl haykıracak?

'Anayasa taslağı yüksek yargı üyelerine gönderildi, askeri yargı dışında kimse görüş bildirmedi' denildiğinde, hayır taslak bize gönderilmedi, biz internet ortamından aldık. Halbuki bu girişim hakkında görüşleri ilgili yerlere gönderdik açıklamasına, yargıç kararında yer vermesini davasında kendisi için çözüm bekleyen davacı ve davalıya nasıl anlatacak?”

Candan, “Mustafa Özbilgin ve arkadaşlarına sıkılan kurşunların nedeninin türban değil, Ergenekon” olduğu yönünde açıklamalar yapıldığına işaret ederek, “Kurşunları kimlerin sıktığı, bağlantılarının kimler olduğu konusu yargıda. Bu konuda söz söylemek bize düşmez. Diyelim ki, kurşunları sıkan eli varlığı iddia edilen Ergenekon kullandı. Bunun böyle olması, menfur saldırının, kimi basın organında senin ve arkadaşlarının hedef gösterilmesinin yarattığı uygun ortamdan yararlanılarak uygulamaya konulduğu gerçeğini değiştirir mi?” dedi.

Danıştay 2. Dairesi'nin türbanla ilgili verdiği kararın ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın söylediği sözleri eleştiren Candan, “Eğer siyasetçiler, 'Danıştay Anayasa'nın gereğini yapmıştır. Esasen Türk Milleti adına yargılama yapan Danıştay'dan laik, hukuk düzenine gönülden bağlı olan bizlerin beklediği de buydu' diye söylemde bulunmuş olsalardı, böyle bir başlık atılmamış olsaydı, saldırganlar eylemlerine uygun ortam bulabilirler miydi?” diye konuştu.
Candan, insanın aklını kendisinin kullanabilmesinin her türlü dinsel tutsaklık zincirini kırabilmesine bağlı olduğunu ifade ederek, bununsa ancak laik düzen ve laik eğitimin sağlayabileceği bir olanak olduğunu vurguladı.

Laikliğe saldıranların korktuklarının, “halkın adam olması ve kendi aklını kendisinin kullanabilmesi” olduğu görüşünü dile getiren Candan, kendi aklını kendisi kullanan bir halka yurttaş iken taba olmayı kabul ettirebilmenin asla mümkün olmadığını kaydetti.
Candan, Özbilgin'i “son Kubilay” olarak nitelendirerek, “Karanlığı aydınlığa çıkarmak için yanan Kubilaylar asla unutulmaz. Ne seni ne de Kubilaylara kast eden Derviş Mehmetleri unutacağız” dedi.

Törene, Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Danıştay Başkanı Mustafa Birden, HSYK Başkan Vekili Kadir Özbek ile Özbilgin'i eşi ve çocukları da katıldı.

ANITKABİR'DEKİ TÖREN

Daha sonra, Danıştay Başkanı Mustafa Birden, Mustafa Yücel Özbilgin'in eşi Sema Özbilgin ve oğulları ile bazı yargı organlarının üyeleri Anıtkabir'i ziyaret etti.
Birden ve beraberindekiler, Atatürk'ün mozolesine beyaz ve kırmızı karanfillerden oluşan çelenk koyduktan sonra saygı duruşunda bulundu.

Misak-ı Milli Kulesi'ne geçen Birden, Anıtkabir özel defterine şunları yazdı:
“Danıştayımıza yapılan menfur saldırının yıl dönümü olan bugün, yargı şehidimiz Mustafa Yücel Özbilgin'i anmak için huzurundayız.
İdari yargı mensupları olarak bizler, terörün ve insan hayatını hiçe sayan her türlü şiddetin, hukuka sıkı sıkıya bağlı kalınarak çözüleceği inancını taşımaktayız.
Toplumsal barışın, insan hak ve özgürlüklerinin temel güvencesi olan yargıya sahip çıkmak, onu yüceltmek ve her türlü müdahaleden korumak hukuk devleti ilkesinin temel göstergesidir.

Ulusumuz, toplumsal duyarlılığını açıkça ortaya koyarak menfur saldırıya uğrayan Danıştay'a sahip çıkmış, hukuka bağlı, demokratik, laik devlet düzenimizin en büyük teminatı olduğunu bir kez daha göstermiştir.

Özgürlük, eşitlik ve adalet ilkeleri üzerine kurduğumuz Cumhuriyetimizin temel niteliklerini koruma azim ve kararlığı içerisinde size olan bağlılığımızı yineliyor, sevgi ve saygıyla anıyoruz.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!