Dink’e sıkılan kurşuna boyun eğmemek için geldim

Güncelleme Tarihi:

Dink’e sıkılan kurşuna boyun eğmemek için geldim
Oluşturulma Tarihi: Ocak 25, 2010 00:00

The Nation ve The Guardian gazetelerinde köşe yazarı olan, savaş ve kapitalizm karşıtı ünlü gazeteci Naomi Klein, bugün Boğaziçi Üniversitesi’nde “Batı Medyasında Filistin’in İnsanlığını Savunmak” konulu bir seminer veriyor.

Haberin Devamı

Seminer gazeteci Hrant Dink anısına, “İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü” başlığıyla düzenleniyor. “Dink’e sıkılan kurşuna boyun eğmemek için geldim” diyen Klein, gelmişken marka karşıtı mücadelenin markası haline getirilmek-ten duyduğu rahatsızlığı da dile getirdi.

Hrant Dink ile tanıştınız mı?

Maalesef hayır. Ama bir gazeteci, gazetesinin kapısında öldürülürse dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın her gazeteci buna tepki gösterir. Bu Türkiye için de bir sınavdı ve cenazesindeki görüntü bu yüzden ümit vericiydi. Onun sesini kesmek istediler fakat cenazesinde görüldü ki, o ses daha da güçlenmekte. Onun hakkında yazılanları, makalelerini okudum ve gördüm ki onu en çok inciten ifade özgürlüğünün sınırlandırılması değil, Türk düşmanı şeklinde lanse edilmek olmuş. Eğer ismini canlı tutmada ufacık bir katkım olursa ne mutlu bana. Ancak onu canlı tutarak, sıkılan kurşuna baş kaldırabiliriz. Çünkü bu kurşunun amacı diyaloga son vermek ve Dink’in sesini kesmek, isminin unutulmasını sağlamaktı. Bunu yapamayacaklarını görmeleri gerek. Ne yazık ki, şiddetle mücadele eden insanlar, şiddete daha çok maruz kalıyor. Tarih şiddetle örülmüş, o bunu değiştirmek istedi fakat ölümü bu tarihin parçası oldu.
? Konferansınızda Filistin’i anlatacaksınız. Hrant Dink ile bu konuyu nasıl bağdaştıracaksınız?
Kanadalı bir Yahudi olarak İsrail’i eleştirmek benim için en riskli şey. Belki gazeteme giderken İsrail politikalarını eleştirdiğim için vurulmaktan korkmuyorum ama insanlar sizi cezalandırmanın bir yolunu buluyor. Mesele İsrail’i eleştirdiği için iş bulamayan, kara listeye alınan kişiler var. ABD hakkında, korporatizm hakkında saatlerce konuşabilirim, bunun riski yok. Fakat İsrail hakkında konuşmak benim için bu kadar güvenli değil. Hrant Dink’in sürdüğü hayata, kendimi riske atmanın daha çok yakışacağını düşündüm. İsrail’in insan haklarını savunan Filistinlilere verdiği tepki ile, Dink’e verilen tepkinin pek farkı yok.

Haberin Devamı

Solcu bir ailenin normal çocuğuyum

? Feminist bir anne ile komünist bir babanın kızı olarak dünyaya geldiniz. Onların size gösterdiği “doğru” hayat biçimine çocukken tepki duyarak kendinizi alışverişe verdiğiniz şeklinde yorumlar var. Bu doğru mu?
Üç kuşak boyunca kendini solcu olarak tanımlamış bir ailede doğduğum doğru. Büyükbabam komünistti. Babam savaş karşıtıydı. Vietnam Savaşı sırasında Kanada’ya gelmiş.  Ama diğer yazılanlar yanlış. No Logo’da (No Logo: Küresel Markalar Hedef Tahtasında, Bilgi Yayınları) 20’li yaşlarıma kadar alışveriş yapmaktan büyük keyif aldığımı yazdım. Ama 20’li yaşlarına kadar herkes böyle değil midir? Solcular bazen fazla yargılayıcı olabiliyor. Bense normal bir çocuktum.

Haberin Devamı

? Kitabınız yayınlandıktan sonra marka karşıtı mücadelenin markası haline geldiğiniz söylendi. Kapitalizmin karşıtlarını da içine alıp kendisine bir şekilde parçası haline getirecek kadar kıvrak bir sistem olduğunu düşünüyor musunuz?
Kapitalizm tüketimin ta kendisine yöneltilen eleştiriler dışında her şeyi kapsamanın bir yolunu bulabilir. Eğer siz insanlara “Onu değil, bunu al” diyorsanız, kapitalizm açısından bir sorun yoktur. Şu an etik ürünlerin de geniş bir pazarı var. Son yıllardaki en büyük değişim de zaten bu değil mi? Organik ya da adil ticaret yaptığı bilinen firmaların ürünlerinin satışında patlama yaşandı. Sosyal bilinci yüksek tüketiciler için de alınacak pek çok ürün var. Benim kitabım da bunlardan biri haline geldi. Hâlbuki ben onu tescilletmedim bile. Bu da benim anti kapitalist eylemim oldu. Kapitalizmin parçası haline getiremediği tek mevzu, iklim değişikliği.

Alışveriş rehberi değilim

Haberin Devamı

? No Logo basıldıktan sonra pek çok gazeteci size favori markanızı sormuş…
Sanırım kitabım basıldıktan sonra insanlar onlara nasıl alışveriş yapmaları gerektiğini öğreteceğimi sandı. Siz onlara falanca markanın insan haklarını hiçe saydığını söylediğinizde onlar size, “Peki madem bu marka kötü, hangisi iyi onu söyle? Ben de oradan alışveriş etmeye başlarım” diyor. Daha az alışveriş yapmaları gerektiği akıllarına gelmiyor. Alışveriş hayatınızın küçük bir bölümünü kapsamalı; hepsini değil. Elbette ben de alışveriş yapmayı seviyorum. Fakat alışveriş rehberi sanılmak epey moral bozucu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!