Arınç'tan CHP'ye Kürt açılımı göndermesi

Güncelleme Tarihi:

Arınçtan CHPye Kürt açılımı göndermesi
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 20, 2009 14:45

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Demokratik Açılım” projesine herkesin omuz vermesi ve destek olması gerektiğini belirterek, “CHP'nin, MHP'nin başlangıçtaki olumsuz tavırlarının ilelebet sürmeyeceğine inanıyorum. Çünkü toplumsal talebin dışında kalamaz hiç bir siyasi parti” dedi.

ARINÇ'IN ANTALYA GEZİSİ - GALERİ

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Antalya Vakıflar Bölge Müdürlüğündeki ziyaretin ardından, gazetecilerin, “Demokratik açılım” çalışmalarına ilişkin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin, hükümetin çalışmasına karşın CHP'nin kendi içerisinde bir rapor hazırlayarak farklı çalışma gerçekleştirdiğine yönelik haberler bulunduğunu hatırlatması üzerine, CHP'nin kendi içinde yaptığı çalışmadan, haberinin olmasının mümkün olmadığını vurguladı.

Başbakan Erdoğan ve İçişleri Bakanı Atalay'ın hem grup toplantısında, hem yaptıkları ziyaretlerle ortaya koymak isteği çok önemli bir projenin bulunduğunu hatırlatan Arınç, şöyle konuştu:

“Bu AK Parti'nin kendi projesi değil. Bu Türkiye'deki olumsuzlukların, Türkiye'yi gerileten, birtakım toplumsal barışı bozan olumsuzluklarının önlenmesine dair; ismine de 'demokratik açılım' dediğimiz, toplumun birbirini kucaklayabileceği, terörün sona ereceği; kardeş kavgasına yol açmayacak, herkesin kendisinin birbirini değerleriyle kabul edeceği, farklılıkların zenginlik olarak algılandığı, bin yıllık topraklar üzerinde kardeşçe yaşamış, aynı kaderi paylaşmış insanların birbirlerine düşman edinmesinin önüne geçileceği bir proje. Bunu söylerken bile heyecanlanmamak ve karşı olmak mümkün değil.”

“PRANGALARDAN KURTULMAK”

“Kim istemez kardeş kavgasının bitmesini, kim istemez Türkiye'nin önünün açılmasını” diye soran Arınç, şöyle devam etti:
“Kim istemez Türkiye'nin sahip olduğu imkanlarla büyük, güçlü bir devlet olarak ortaya çıkmasını? Türkiye'nin uçmasını kim arzu etmez? Sahip olduğumuz zenginliklerin, servetin, insan gücünün büyük bir enerji haline gelmesini kim istemez? Ayağımızdaki prangalardan kurtularak, demokratikleşmenin olabildiğince zenginleştiği, özgürlüklerin olabildiğince genişlediği, herkesin birbirini dost, arkadaş kabul ettiği, farklılıklarından dolayı kınamadığı ve ayrımcılıkların olmadığı bir Türkiye'yi kim arzu etmez? Dolayısıyla prensip bu olunca, bence Türkiye'de böyle bir projeye herkesin omuz vermesi, destek olması gerekir.”

İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın da yapmaya çalıştığının ana hatlarıyla bunlar olduğunu dile getiren Arınç, “Dinleyecektir, böyle bir projeye, hangi sivil toplum kuruluşu, hangi meslek kuruluşu, hangi devlet kuruluşu, hangi düşüncelerle katkıda bulunacaktır; bunu not edecektir. Sonra bunlar devlet katında, parlamentosuyla, sivil, askeri bürokrasisiyle, medyasıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte bir neticeye varacak ve biz bunu mutlaka uygulayarak Türkiye'de özlediğimiz barış ve huzur ortamını kazanmaya çalışacağız.”

“SİNERJİ MEYDANA GETİRDİ”

Bakan Atalay'ın bu süreçte bir taraftan aydınlarla, fikir ve bilim adamlarıyla, gazeteci yazarla, siyasi partiler ile TÜSİAD ve MÜSİAD gibi meslek kuruluşları ve sendikaların üst kuruluşlarının görüştüğünü, fikirlerini almaya çalıştığını hatırlatan Arınç, şöyle konuştu:

“Böyle bir çaba Türkiye'de bir sinerji meydana getirdi. Sıcak bir hava
meydana getirdi. Herkes bir umut içerisinde oldu. Felaket tellallığı yapmaya gerek yok. Türkiye sahip olduğu değerlerle yeniden kucaklaşacak ve yeniden yoluna daha büyük bir güçlü devam edecek bir ülke. CHP'nin, MHP'nin başlangıçtaki olumsuz tavırlarının ilelebet sürmeyeceğine inanıyorum. Çünkü toplumsal talebin dışında kalamaz hiçbir siyasi parti. CHP'nin kendi bünyesi, kendi tabanı, Türkiye'deki demokratik güçler, CHP'yi bunun dışında bırakamaz. İstese de kalamaz. MHP de... Bunlar önemli partilerdir. Oy oranlarıyla, parlamentodaki temsil güçleriyle; bu partilerin, 'sayım suyum yok, ben oynamıyorum' deyip kapılarını kapatması mümkün olamaz.”

“CHP'NİN ÇALIŞMALARI ZENGİNDİR”

CHP'nin kendi içinde bir çalışma yapıyorsa, bunun olumlu bir iş olduğunu vurgulayan Arınç, “Ama CHP'nin bugüne kadar bu konuda yaptığı çalışmalar da esasen, bir kütüphaneyi dolduracak kadar zengindir. Dolayısıyla onlardan da istifa edebilirler ancak bu çalışma şunu gösteriyor ki; hükümete ya da sayın bakana kapılarını kapatsalar bile bu işin dışında kalamayacaklarını anlamışlar” diye konuştu.

CHP'nin sürece bir şekilde katkıda bulunmak istediğini dile getiren Arınç, şunları kaydetti:

“Sonunda şunu yapacaklarla onu da anlayışla karşılarız. 'Biz sizi kabul etmedik, sizinle görüşmedik ama biz kendi içimizde şöyle çözüm projesi hazırladık. Bunu size verelim veya topluma ilan edelim, bunu CHP'nin görüşü olarak kabul edebilirsiniz, partimize kadar zahmet etmeyin, raporumuzu okuyun' derlerseler, bundan da istifade etmiş oluruz. Umarım bütün partiler bunu yapacaklardır. Çünkü halkın büyük bir sevinçle karşıladığı, bir huzur ortamına her gün büyük bir sevinçle girdiği Türkiye'de hiç bir parti bunun dışında kalamaz. Demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları partilerdir. Hangi siyasi parti gözünü kapatırsa, kendine gece yapar. Herkes katkıda bulunmak zorunda.”

ARKADAŞ MEKTUPLARI

Saadet Partisi'nin, Bakan Atalay'ın ziyaretinde “demokratik açılım” konusuda önerilerde bulunduğunu, bunun da son derece güzel bir örnek oluşturduğunu kaydeden Arınç, , “Arzu ettiğimiz de budur. Ortak aklı hareket ettireceğiz. Bu konuda kim neyi biliyorsa, kim neyi doğru olarak görüyorsa, ondan yararlanmaya çalışacağız. Bizim de elbet bütün bunları bir araya getirdikten sonra bir somut projeyi de önümüzü görüp, yolumuza devam etmemiz de kaçınılmazdır.” dedi.

CHP'nin böyle bir çalışmanın içerisine girmesinin olumlu bir sonuç olduğunu yineleyen Arınç, sözlerini şöyle tamamladı:
“Evet, Sayın Başbakan Erdoğan'a, Sayın İçişleri Bakanına kapıları kapalıdır ama örgütü, “Siz ne yapıyorsunuz? Bir ana muhalefet partisi böyle davranabilir mi? Bu nasıl Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Cumhuriyeti kurduğunu söyleyen bir parti, Cumhuriyetin en önemli projesi sayılabilecek bir konuda nasıl gözünü kapayabilir' her halde isyan ettiği için böyle çalışmaya ihtiyaç duymuş olmaları gerekir. Sayın Baykal'ın, sınıf arkadaşı, Yargıtay eski Başkanımız Sayın Sami Selçuk'un, bir gazetede yayınladığı mektupları okuduğunu tahmin ediyorum. Arkadaşın arkadaşa yazdığı mektupları okumakta a da fayda var. Ben bütün arkadaşlarımdan gelen önerileri, eleştirileri her zaman dikkate alıyorum.”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!