11 YANLIÅž Ä°NANÇ 1.Geri Kazanım Bizi Kurtaracak Soru: Geri kazanıma yönelen eski uygarlıkların ortak noktası nedir? Yanıt: Hepsi de yok olmuÅŸtur. Eski gazetelerinizi,

Güncelleme Tarihi:

11 YANLIŞ İNANÇ 1.Geri Kazanım Bizi Kurtaracak Soru: Geri kazanıma yönelen eski uygarlıkların ortak noktası nedir Yanıt: Hepsi de yok olmuştur. Eski gazetelerinizi,
Oluşturulma Tarihi: Kasım 29, 2000 00:00

11 YANLIÅž Ä°NANÇ 1.Geri Kazanım Bizi Kurtaracak Soru: Geri kazanıma yönelen eski uygarlıkların ortak noktası nedir? Yanıt: Hepsi de yok olmuÅŸtur. Eski gazetelerinizi, cam ÅŸiÅŸeleri kaldırımdaki geri kazanım kutularına boÅŸaltıp ne iyi bir iÅŸ yaptığınızı düşünerek sırıtmadan önce rakamlar hakkında bir daha düşünmenizi öneririz. Amerikalılar gayet baÅŸarılı geri kazanımcılardır. ABD'de atıkların yüzde 27'si geri kazanılmaktadır. Geri kazanım hareketinin baÅŸladığı 1960'lı yıllarda bu oran sadece yüzde 7 idi. 1970-1994 arasında geri kazanım oranı kağıtta yüzde 15'ten yüzde 35'e yükseldi. Ä°yi de sorun nedir? Aynı dönem içerisinde yeraltına gömdüğümüz kağıdın miktarı ise 14.7 milyon tona fırladı. Ä°ÅŸte sorun burada. Amerikalı yazarlar Robert Lilenfield ve William Rathje Yeni Dünyalılar'ın umutlarını geri kazanıma baÄŸlamış ilk toplum olmadıklarını vurguluyor ve geçmiÅŸten kimi örnekler veriyorlar: Bugünkü Irak sınırları içinde kalan Sümer uygarlığına ait Ur ÅŸehrinde, bundan 4000 yıl önce, halk, çeÅŸitli nedenlerle geri kazanıma yöneldi. Metal mutfak eÅŸyalarını, silahları ve hatta kırık çömlek parçalarını bile yeniden iÅŸleyerek tekrar kullanmaya baÅŸladılar. Bu yolla yıkılmaya yüz tutmuÅŸ tapınakları ve sarayları onarmakla kalmadılar, ulaÅŸtıkları gönenç düzeyini, daha da güzel eserler yaparak anıtlaÅŸtırdılar. Yüksek bir üretim ivmesi yakalamışlardı. İşçiler zenginleÅŸtiler. Çiftçiler onları besleyebilmek için topraÄŸa kaldırabileceÄŸinden fazla yüklendiler. Bunun sonucunda toprak verimliliÄŸini yitirdi ve Ur tarih sahnesinden silinip gitti. Yucatan Yarımadası, 9.yy. Mayalar eski bir yapıyı asla yıkmazlardı. Onun yerine yapının cephesine dışarıdan kalın bir kat eklerlerdi. Lüks ve refah içinde yaşıyorlar, büyük anıtlar dikiyorlardı. Bir kere daha üretim fazlalığı belirdi; çiftçiler topraÄŸa yüklendi ve Mayalar yok oldu. ABD, 1942. SavaÅŸ zamanının sıkıntılarını hafifletmeye çalışan Amerikan hükümeti halktan tasarruflu davranmasını ister. Halk bu çaÄŸrıya aşırı bir derecede uyar ve halkın elindeki kullanılmış kağıtların toplanması için muazzam boyutlarda bir para ayrılması gerektiÄŸini gören hükümet halktan artık tasarruf yapmamasını istemek zorunda kalır. 2. Gönüllü Sadelik Faydalıdır. 1981'de Diane Elgin "Voluntary Simplicity" (=Gönüllü Sadelik) adında bir kitap yayımladı. Bu kitap, kendi adıyla anılan bir hareketin öncüsü olacaktı.Harvard Ãœniversitesi'nden ekonomist Juliet Schor, yazdığı bir kitapta gönüllü sadelik kavramı üzerinde duruyor. Schor'a göre bu hareket, çoÄŸunluÄŸu temsil etmeyen dar bir hareket olmaktan öteye gitmiyor. SadeyaÅŸamcılar genellikle beyaz, bekar, küçük çocuk sahibi olmayan, orta yaÅŸlı ve paralı kiÅŸilerden oluÅŸuyor. Daha az bir miktarla geçinmeyi baÅŸarabiliyorlar çünkü hem kültürel sermaye ve hem de insani sermaye açısından zenginler. Bir çoÄŸu yaÅŸama yüklü banka hesaplarıyla ya da kendilerine ait evleri olduÄŸu halde atılmışlar. Genellikle, en azından orta sınıfa mensup ve iyi eÄŸitilmiÅŸ bireyler olduklarından çevrelerindeki dünya ile baÅŸa çıkmayı biliyorlar. Toplumsal ve kiÅŸisel güvenleri var. Sistemi nasıl iÅŸleteceklerini, hatırlı kiÅŸiler ve güçlü kurumlarla nasıl temas kuracakları konusunda yetkinler. Geleneksel yoksulların aksine, onlar, temel kültürel akımlara geri dönebilmek gibi seçeneklere sahipler. Bu arada, gönüllü sadeliÄŸin, tüketimi sosyal kimlik ve kiÅŸisel deÄŸeri arabasının modeli ile evinin büyüklüğü ÅŸeklinde algılayan milyonlarca Amerikalıya rızaları dışında empoze edilmesi aralıksız süregelmekte. Schor'un araÅŸtırmasına göre 90'lı yıllarda nüfusun yüzde 12'si gönüllü olarak gelirini azalttı. Bu gruba dahil olanların büyük kısmı kalıcı darbeler almış durumda. Schor, tüketim ile ilgili egemen kültürel inanışlara ve tüketim objelerinin sembolik anlamlarının sürekli olarak tırtıklanmasına karşı gönüllü mücadele eden bireylere sadeliÄŸin büyük armaÄŸanlar kazandırdığını söylüyor. Ama "toplumsal ölçekte azaltma iÅŸe yaramıyor" diye de ekliyor. 3.AlabildiÄŸiniz kadar alın EÄŸer yılda bir milyar ile bir milyar yüz milyon lira arasında bir gelir arasında seçim yapmak durumunda olsaydınız, seçiminizi yüksek olan miktardan yana kullanırdınız, deÄŸil mi? Ä°ktisatçıların böyle düşündüklerine şüphe yok ama evrimsel ruhbilimcilerin konu hakkında daha yetkin olduklarını da göz ardı edemeyiz. Onlara göre seçim mutlak deÄŸerlere göre deÄŸil göreceli deÄŸerlere göre yapılıyor. Cornell Ãœniversitesi'nden Ä°ktisat profesörü Robert Frank gelecek yıl yayımlanacak "Luxury Fever" adlı kitabında insanların çoÄŸunun, baÅŸkalarının iki milyar lira kazanması durumunda bir milyar yüz milyon lira kazanmak yerine baÅŸkalarının dokuzyüz milyon lira kazanması durumunda bir milyar kazanmayı tercih edeceklerini savunuyor. Frank'e göre bireyler için mevki servetten daha fazla önem taşıyor. Hayatta kalma, göreceli bir skalanın en tepesine çıkabilmek için en yaÅŸamsal etken. Bilim adamları bu hayata kalma mekanizmasının biyolojik açıdan iÅŸleyiÅŸ biçimi üzerinde çalışmalar yapıyorlar. UCLA üniversitesinden Michael McGuire yetiÅŸkin 19 maymun üzerinde bir deney yapmış. Buna göre, her bir gruptaki egemen maymunda, astı konumundaki maymunlardakine oranla yüzde 50 daha fazla serotonin konsantrasyonu mevcutmuÅŸ. (Serotonin insana kendisini daha iyi hissettiren bir tür hormon.) Ancak baÅŸ maymun gruptan 72 saat izole edilince serotonin düzeyinde düşüş meydana geldiÄŸi saptanmış. BaÅŸ maymun gruba geri döndüğünde serotonin oranı yeniden eski düzeyine çıkmış. Bunun bir tek açıklaması var herhalde: Bir numara olmak harika bir duygu. Ä°nsanlarla ilgili olarak yapılan benzer bir araÅŸtırma ise üst mevkilerde bulunan erkeklerdeki testosteron oranının normale göre daha yüksek olduÄŸunu koymuÅŸ. 4.Tüketim düzenlenebilir. "Harcama yasaları" bir zamanlar yaÅŸamın her karesini iÅŸgal etmiÅŸlerdi. Ta M.Ö. 4 yy. Romasında örnekleri görülen bu yasalarla amaçlanan, yüksek mevkie mensup olanların, mevki edinmek için mal-mülk sahibi olmaktan baÅŸka yolları bulunmayan daha alt tabakalardaki insanların oldukları yerde tutulmasıdır. T'ang Hanedanlığı döneminde Çin'de yasalar avamdan kimselerin ÅŸahin evcilleÅŸtirmelerini yasaklamıştı. Bu yasaktan yaklaşık bin yıl sonra ise kaliteli ipek giymelerine ve atlarının eyerlerini altınla süslemelerine yasak getirildi. Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'nda idareci sınıflarına mensup kiÅŸiler kürk giyebilirken tacirlerin kürk giymesi yasaklanmıştı. Bu tür yasalar kimi harcama biçimlerine kısıtlamalar getirmelerine raÄŸmen insanoÄŸlu statü edinmenin baÅŸka yollarını bulmakta gecikmemiÅŸtir. Orta ÇaÄŸ Avrupası'nda halkın astar ve dantel kullanması yasaktı. Halk bunun üzerine statü belirteci olarak düğmelere yöneldi. 14.yy'a gelindiÄŸinde düğmeler, kıyafetlerin hemen her yanında bolca kullanılan imrenilerek bakılan aksesuarlar haline gelmiÅŸti. 1990'larda bu tür yasalar artık ortadan kalkmış durumda. Ancak bıraktığı etkilerinin hala hafızalarda yaÅŸadığını söylemek mümkün. 5.Yeni bir ropdöşambr her zaman iyidir. Hepimiz yeni ÅŸeyler almaktan hoÅŸlanırız. Ancak pek azımız 18.yy'da yaÅŸamış Fransız filozof Diderot'nun düşündüğünü düşünürüz. Diderot, kaleme aldığı "Eski Ropdöşambrımdan Ayrılışım Ãœzerine DuyduÄŸum PiÅŸmanlık" adlı bir denemesinde, kendisine nasıl yeni bir ropdöşambr hediye edildiÄŸini ve eskisini nasıl hemen çıkarıp attığını ve yenisini üzerine geçirdiÄŸini anlatır. Ancak evinin ve eÅŸyalarının yeni kıyafetinin yanında sönük kalması üzerine neÅŸesi kaçar ve eÅŸyalarını deÄŸiÅŸtirmeye giriÅŸir. Didero sonunda kendini gayet güzel döşenmiÅŸ bir ortamda bulur ama bir yandan da buna sebep olan ropdöşambrına sitem etmekten de kendini alamaz. Bu tarz bir tüketim bilincini kırabilmek için yeni bir tüketici bilinci ve yeni davranış biçimleri yaratılması zorunludur. 6.Tamamen Tanıtım Hatası Televizyonun tüketim eÄŸilimlerini belirlediÄŸi artık herkesçe bilinen bir gerçektir. Ancak burada belirleyici olan reklamlar deÄŸil reklamların içinde yer aldığı programların içeriÄŸidir. TV programları ve filmler yüksek standartlı bir yaÅŸam tarzını sergiler. Ä°zleyenler, kendileri dışında herkesin o zenginliÄŸe sahip olduklarını düşünürler. Schor'un yaptığı bir araÅŸtırma, daha fazla TV izleyenlerin daha fazla para harcadığını ve baÅŸkalarının gelir düzeyleri üzerinde tahminde bulunmaları istendiÄŸinde normalden çok daha yüksek rakamlar söylediklerini ortaya koymuÅŸ. Schor'un tespit ettiÄŸi bir baÅŸka husus ise insanların TV izleme oranlarıyla borçluluklarının doÄŸru orantılı olması. TV, baÅŸka insanların sahip olduklarını sergileyen ve izleyicilere sürekli olarak "ÅŸunu da alın, bunu da alın" mesajları veren bir cihaz. Bu nedenle de toplumların tüketim eÄŸilimlerinin belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri konumunda bulunuyor. 7.Bir kiÅŸinin çıkarına olan herkesin çıkarına da uygundur. Birey ile grup arasındaki çatışma, ÅŸu anki tüketim kalıplarımız arasındaki dengesizliÄŸin en önemli nedenidir. Bazı otoriteler yaÅŸantılarımızda daha iyi dengeler kurmak konusundaki baÅŸarısızlığımızı, içimizde gömülü olan sabırsızlık, hırs, aptallık gibi bir takım karanlık güçlere baÄŸlarlar. Bazı otoriteler ise sorumluyu dışımızda ararlar. Ancak gerek iç gerekse dış güçlerin ortadan kaldırıldığı durumlarda esas sorunun hala yerinde durduÄŸu görülecektir. Çünkü meselenin özü rekabetin soÄŸuk ve ruhsuz mantığında yatmaktadır. Bir konserde sanatçıyı görmek için ayaÄŸa kalkan kiÅŸi ilk baÅŸta sahneyi daha iyi bir ÅŸekilde görebilir. Ama bu diÄŸerlerinin kalkmasıyla beraber son bulacak geçici bir geliÅŸmedir. Bir kokteylde konuÅŸulanları duyamayanlar seslerini yükseltmeye baÅŸladıklarında birbirlerini bir süre için daha iyi duyabileceklerdir. Ama, kaçınılmaz bir biçimde herkes aynı yönteme baÅŸvuracağından sonuçta ortaya çıkacak olan bir kakofoniden baÅŸka bir ÅŸey olmayacaktır. 8.Bir televizyon bile fazla. Ä°yi bir yaÅŸam deyince bundan ne anlıyorsunuz? Roper Center adlı bir araÅŸtırma ÅŸirketinin yaptığı bir ankete göre, çok ÅŸey. 1975'te görüşü sorulanların %10'u ikinci bir renkli TV'nin iyi bir yaÅŸamın bir parçası olacağını söylerken 1991'de bu rakam %28'e çıkmış. 1975'te ikinci araba diyenlerin oranı %28 iken 1991'de bu oranın %41'e yükseldiÄŸi görülmüş. Yazlık ev konusunda da benzer bir artış var: %19'dan %35'e. 1973 yılında ikinci renkli TV'nin gerekli olduÄŸunu düşünenler sadece %3'lük bir kesimi oluÅŸtururken bu oran 1991'de %15'e çıkıp zirve yaptıktan sonra 1996'da %10'a gerilemiÅŸ. 9.Mal önemlidir. Çığırından çıkmış karmaÅŸa ile daha fazla bombalandıkça kontrolümüz altındakilerle kendimiz için daha fazla güvenlik saÄŸlamaya çalışırız: Yani sahip olduklarımızla. Pek iyi, neyin deÄŸerli olup neyin olmadığını nasıl tayin edeceÄŸiz? Bütün ilanlar, reklamlar hep bir ağızdan aynı ÅŸeyi söylemekteler: "Bu önemli, ÅŸu çok gerekli." Bu propagandayı iÅŸiten beyinlerde bir süre sonra şöyle bir düşünce oluÅŸuyor: "EÄŸer o ÅŸeyi almazsam korumasız kalmış olurum. Mahvolurum. Başıma her an her ÅŸey gelebilir. Sayısız olasılık var. Bireyler olarak pek bir ÅŸeyi kontrol etme ÅŸansına sahip deÄŸiliz." Ä°nsanların sinir sistemleri, teknoloji ve enformasyon kadar hızlı evrimleÅŸemiyor. Artık doyma noktasına ulaÅŸtığımız bile söylenebilir. YaÅŸlı bir kadın bundan 20 sene önce, gazetelerdeki yemek tariflerini biriktirmek için gazeteleri saklamaya baÅŸlamış. Onun için bu, geleceÄŸini garantiye almanın bir yoluymuÅŸ. Ancak zamanla bu, bir çeÅŸit teslimiyete dönüşmüş. Buna benzer bir ÅŸeyi bizlerin de yaÅŸamayacağının bir garantisi yok. Öyle ki bu olasılık aslında hemen yanı başınızda duran okunmuÅŸ gazeteler ve dergiler kadar size yakın olabilir. 10.Daha az tüketim ekonomiye zarar verir. Yanlış. EÄŸer bir tasarruf mevduatınız varsa bu hesabınız neden olabileceÄŸi zararları bir kez daha düşünmenizi salık veririz. Ya herkes sizin gibi yapar ve para harcamaktan vazgeçerse? Arz gerileyecek, iÅŸ dünyasında, sanayide kriz baÅŸ gösterecek, yatırımlar azalacak, ekonomik durgunluk baÅŸlayacak ve iÅŸsizlik rakamlarında artış meydana gelecektir. Bu Keynesci görüş kendi içinde deÄŸerli olabilir. Ancak zamanlama her ÅŸeydir. Kademeli bir tasarrufa yöneliÅŸ hareketi firmalara yeni müşteriler bulma ve randımanlarını artırma fırsatı tanıyabilir. Harcamalarını kısan insanlar daha az çalışmak isteyebilir ve bu da iÅŸsizlik rakamlarının aÅŸağı çekilmesini saÄŸlayabilir. DiÄŸer taraftan, büyüme ve üretim yavaÅŸlayacaktır. ABD'nin global pazarlardaki rekabet edebilirliliÄŸine zarar verebilecek bu durum "daha az tüketelim" kampanyasının muhtemelen en önemli menfi etkisi olacaktır. Ama dünya lideri olan bir ülke riske girmeyi göze alamaz mı? Ãœretim sahasındaki kayıplarımızı Danimarka ve Hollanda gibi post-materyalist ülkeler gibi daha yüksek randımanla çalışarak ve hükümetin eÄŸitim, araÅŸtırma, geliÅŸtirme alanlarına daha fazla yatırım yapmasını saÄŸlayarak telafi edemez miyiz? Schor'a göre ABD, kendisinin de sıkı sıkıya takip etmesi gereken uluslararası rekabetçi bir yapılaÅŸmanın mimarı olduÄŸu için kabahatlidir. Avrupa'da insanlar tüketici pazarlarının çok hızlı ve sistemsiz bir biçimde küreselleÅŸtiÄŸini düşünmekteler. Çok, olabildiÄŸince çok para kazanmanın egemen bir dine dönüştüğü bir dünyada yaÅŸam kalitelerini devam ettiremeyeceklerinden kaygı duyuyorlar. Bu nedenle de baÅŸka yolların arayışına girmiÅŸler. Aradıkları, ahlaklı bir kültürel ve günlük yaÅŸamsal tecrübe ile elele iÅŸleyen ahlaklı ekonomik bir sistem. Bazı Amerikalıların da böyle sorular sormaya baÅŸlamalarının zamanı gelmedi mi artık? 11.Hiç Bir Åžey Olacağı Yok. Ä°yisi mi Biz AlışveriÅŸe Devam Edelim. Pek iyi, kendimizi bu mal mülk edinme tutkusundan nasıl alacağız? Aslında bu soruna bir çok reçete bulmak olası. Burada esas yaÅŸamsal olan hangi reçetenin uzun vadede ve tüm toplumun iÅŸine yarayacağının saptanması. Schor, hırslarımıza gem vurmamız gerektiÄŸini söylüyor. AlışveriÅŸ merkezlerine fazla yaklaÅŸmayacağız; ürün kataloglarına bakmayacağız. Bir ÅŸey alacaksak yeni piyasaya çıkmış olmasından çok kalitesine bakacağız. PaylaÅŸmayı öğreneceÄŸiz. Schor, ticari sistemin çözülüp yeni baÅŸtan kurulması gerektiÄŸini savunuyor. Ayrıca, kendimizi pazarlamacılara ve reklamlara karşı eÄŸitmemiz de lazım. Her canımız sıkıldığında alışveriÅŸ yapmaya koÅŸmak yerine daha baÅŸka yöntemler geliÅŸtirmeliyiz. SadeleÅŸmeyi öğrenmeyi deneyebilir, geleneklerimizi ticari öğelerden arındırabiliriz. Bireysel hareketler tek başına yeterli olamaz. Herkesin çıkarı, eÄŸer bireysel davranışları birbirleriyle uyumlu hale getirebilirsek ve rekabetçi güdüleri en aza indirebilirsek saÄŸlanabilecek bir husustur ki bu da devletin müdahalesini gerektirir. Bir tüketim vergisi de koyulması söz konusu olabilir. Böylelikle insanların lüks mallardan kaçınıp daha makul ölçülerde harcama yapmaları saÄŸlanabilir. Ä°ÅŸin özü aslında çok basittir. Daha az tüketelim. The Guardian'dan Çeviren: Levent Göktem - 29 Kasım 2000, ÇarÅŸamba Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!