10 yıl sonra İstanbul

Güncelleme Tarihi:

10 yıl sonra İstanbul
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 10, 2003 00:00

10 yıldır ABD'de yaşayan ve Rutgers Üniversitesi'nde de yardımcı doçent olarak calışan Dr. Tuğrul Özel, yıllardan sonra ilk defa eşi ve kızıyla İstanbul'u gezmiş. İzlenimlerini şöyle yazıyor:‘‘Ayasofya'da gişelerde çalışanlar turistlere kaba ve aşağılayıcı davranıyordu. Bizden önce bilet almaya çalışan Arjantinli bir öğrenci UNESCO kartını gösterip bedava giriş talep ediyor; gişedeki görevli camda yazdığı halde indirimi kabul etmiyordu. Yüksek sesle Arjantinli öğrencilere ‘Bizi ekonomik olarak sömürürken şikayetiniz olmuyor de mi?' diyerek bağırıyordu. Bana gülmek geldi. Arjantin, Türkiye'yi ekonomik olarak nasıl sömürebiliyor acaba diye düşünmekten kendimi alamadım. Bu görevlinin cehaletine mi şaşayım, kabalığına mı kızayım bilemedim. Bizler aynı zamanda Türk vatandaşı olduğumuz için hiçbir problem yaşamadan indirimli giriş biletlerimizi aldık. Topkapı Sarayı girişindeki gişelerde çalışanlar da farklı değildi, maalesef ülkemize gelen turistlere çok kötü reklam oluyorlar.Topkapı Sarayı çıkışındaki taksiler turistlerden fahiş ücretler talep ediyorlar. Bu ücreti kabul etmeyip taksimetre sorunca 'çalışmıyoruz' diyorlar. İşin acı tarafı turizm polisine durumu söyleyince tatmin edici bir yanıt alamadık. Bir taksi söförünün anlattığına göre turizm polisi de bu çetenin bir parçasıymış. Yazık dedim kendi kendime. Trafik cezalarının artmasıyla, trafik cezası bedelinin yarısını trafik polisine teklif edip ceza ödemeden kurtulanların hikayelerini dinledik. İktidarda kalmak ve oy potansiyelini arttırmak için çete kavgalarına karışıp, şirket, banka kapatan, rakiplerini acımasızca radyo ve televizyon kanallarında taciz eden politikacılar gördük. Halk da bu tartışmalara karışmış, ‘en erkek politikacı şunu ne biçim alt etti; battı artık' gibi yorumlarda bulunuyor. Neler oluyormuş Türkiye'mizde ilk gözden gördük, yaşadık. Her tür çarpıklığa ve yanlışlığa rağmen ülkenin gelişmek için kendi kabuğunu yırtmakta olduğunu, özel sektörün başardığı güzel projeleri ve insanlarımızın yok edercesine katletmeye çalışmasına rağmen ayakta duran muhteşem doğal güzelliklerimizi ve tarihi eserlerimiz gezdik, gördük.’’Meraklı sorularBAZI okurlarımızdan gelen düğün ile ilgili çeşitli görüşleri özetliyoruz.:Tayyip Erdoğan'ın oğlu Necmettin Bilal Erdoğan düğün davetiyesine Necmettin adını neden yazdırmadı? Bayrampaşa'da attan düşerken korumalarının özensiz davranması ile tam bir alaturkalılık yaşanmışken İstanbul polisinin Lütfi Kırdar Kongre Merkezi çevresindeki konut ve işyerlerinde yaptığı arama ve güvenlik soruşturmaları hatta muhtarların sorgulanması bir çok kişiyi rahatsız etmedi mi? Polis bu araştırmalarını daha özenli bir şekilde yapamaz mıydı?7 bin davetiyenin gönderildiği düğün, usül-erkan bakımından geleneklerin dışında biraz ‘şarklılık' sayılmaz mı? Garip değil mi?Biz çocuklarını evlendiren başka liderler de gördük. İsmet İnönü, Celal Bayar, Adnan Menderes ve Suat Hayri Ürgüplü'nün çocuklarının abartısız düğünleri dışında Turgut Özal, Yıldırım Akbulut, Tansu Çiller'in çocuklarını düğün derneksiz, aile yakınları arasında evlendirdiler. (Erbakan'ın kızının Çırağan'daki düğünü hariç) Bırakın bu isimleri, hiç olmazsa dünyadaki diğer Başbakanların yaptıkları sade düğünler örnek alınamaz mı? Ülke liderlerinin düğünlerini nasıl yaptıkları hiç araştırılıp öğrenilmedi mi?- Oğlan ve kız tarafı, köşe kapmaca oynaması yerine sade bir açıklama yaparak, kamuoyu bilgilendirilemez miydi? Birlikte çekilmiş fotografları basına verilemez miydi?Yarın öbür gün, Erdoğan'ın diğer oğlu Ahmet Burak'ın düğününde olduğu gibi başı ağrımaması için, armağan olarak takılan altın ve paraların hesabıyla ilgili olarak bir noter tespitini yaptıramaz mı?Posta'dan Yazgülü Aydoğan'ın ‘Ben geline acırım' ve Cumhuriyet'ten Ali Sirmen'in dünkü ‘Düğün' isimli yazıları çocuk evlendirecek aileler tarafından okunursa, bir düğünün nasıl yapılacağı hakkında çok şeyler öğrenilip dersler çıkartılabilir.Reyyan ve Bilal'e mutluluklar diliyoruz.Yazık; Göltürkbükü harcanıp gidiyorYAKLAŞIK on yıldır ABD'de yaşamaktayım. Rutgers Üniversitesi'nde de yardımcı doçent olarak çalışıyorum. Yıllardan sonra ilk defa bu yaz eşim ve kızımla birlikte İstanbul'u ziyarete geldik, sonra da Bodrum'a gittik.Bodrum'u anlatırsam; Bodrum'da Yalıçifliği'nde mükemmel bir tesisle karsılaştık. Çalışanları eğitimli, kibar ve çalışkan... Koyları kristal berraklığında, çamlar içinde güzel bir tatil koyuydu Sea Garden... Kiraladığımız arabamızla Bodrum'a indik, çarşısını dolaştık. Bodrum limanında çalışanların kooperatifine ait kafede oturduk, bir şeyler içtik. Her şey temiz ve servis mükemmeldi. Çarşıdaki esnaf da kibar ve dost canlısıydı. Ancak her dükkánda yabancı markaların açık açık taklitleri satılıyordu. Öyle salgın haline gelmiş ki, el sanatları, deri, halı-kilim gibi ürünleri satan yerler çok daha azalmış... Anlaşılan bu pazar iki taraflı, turistler de taklit mallara büyük rağbet ediyor. Belçikalı bir grup aldığı Boss, Polo ve Oakley taklit markalı giysi ve gözlükleri birbirlerine göstererek ne kadar kárlı bir alışveriş yaptıklarından konuşuyorlardı. Daha bir başka gün Göltürkbükü beldesine gittik. Yerli St.Tropez dedikleri bu küçük belde Türk sosyetesinin ve renkli simaların uğrak yeri olmuş... Belediye çalışmaları son derece yavaş ilerliyor, anlaşılan o ki yollar berbat, kafeterya ve restorandaki fiyatlar karmakarışıktı gördüğümde... Sahil şeridi boyunca uzanan beach-club'lar yerli yuppilerin mekánı olmuş. Tek temennimiz bu beldenin de bir zamanların Marmaris'i ya da Bodrum'u gibi harcanıp kirletilmemesidir. Birkaç iyi tesis dışında keşmekeş hákimdi Göltürkbükü'nde... Umarız tatilini burada geçiren başarılı işadamlarımız ve sanayicilerimiz kendi tesislerine verdikleri önemi bu narin beldeye de gösterirler.Dr. Tuğrul ÖZELGöltürkbükü didikleniyorMülkiye başmüfettişi, imar yolsuzluklarını incelemeye başladıOKURUMUZ Göltürkbükü'nden söz edince bize gelen notları da gündeme getirelim. İçişleri Bakanlığı, Göltürkbükü belediyesinin yasadışı imar usulsüzlüklerini incelemeye almış. Bir müfettiş belediyede çalışmaya başlamış. Bir grup yerli vatandaş, Belediye Başkanı Halil İbrahim Kaynar hakkında müfettişe iletilmek üzere bazı hatırlatmalar yapıyor:‘‘Efendim bu kişi muhtardı, köylerimiz belde olunca herkese arsa ve cami vaat ederek başkanlığı kaptı. Başkan olmadan önce ve sonrasında kimlere neyin karşılığında kaçak kat izinleri verdi. Kendisinin Fidele Oteli'ne nasıl kaçak kat çıktı? Şimdi ortalıkta, rüşvet iddialarına dönük elden ele fotokopileri dolaşan çeklerin hesabı kendisinden sorulmayacak mı? 'Güney İnşaat, Ticaret, İthalat, Hayvancılık, Madencilik Ltd. Şti'nin faaliyetleri mutlaka incelenmeli. Salih Adası'na balık çiftliğini nasıl kurdu? Bu başkan ‘‘Göltürkbükü'nü, St. Tropez yapacağım’’ diyor ama yerel gazeteler hakkında ‘Turizm düşmanı Başkan' diye yazıyor. (Aleyhinde yazan gazeteleri hemen toplattırdığını hatırlatalım.) Sayın müfettiş, başkanın SİT kararlarına aykırılıktan mahkûm olduğunu, ancak son aftan yararlandığını; şimdi de görevini ihmalden yargılandığını bilmesini istiyoruz. Bu belediyedeki emlak işleri arsa komisyoncusu babasının; tesisat ruhsatları da elektrikçi kardeşinin dükkánından geçmedikten sonra belediyenin onayından çıkmaz. Bunu bütün Göltürkbükülüler biliyor. Kendisinin ve ailesinin başkan olmadan önceki ve şimdiki mal varlığı araştırılırsa, zenginliğin boyutu ortaya çıkacaktır.’’Bu festival başka festivalALTINOLUK Andastros ‘Yaşama Saygı’ Kültür ve Sanat Festivali'nin dokuzuncusu önceki gün, GERA parkındaki yürüyüşle başladı. Gera yerel söylemle ‘komşu Midilli’ adasında bir kent. Dostluk adına sahildeki parka Gera adı takılmış. İki gün içinde, tatilciler ve yerel halk çeşitli kültür etkinlikleriyle sanatın tadını çıkardılar.Festivalde Tuncel Kurtiz ve Sema'nın oynadığı ‘Şeyh Bedrettin Destanı’ ve Antandros Amfi Tiyatro gösterisini 4 bin kişi izledi. Altınoluklular, Názım Hikmet'le bir kez daha buluşmuş oldular. Kurtiz, Altınoluk'ta oturuyor ve yeni projeleri için bol bol oksijen depoluyor.Prof. Türkan Saylan, Ali Sirmen, Doç. Oğuz Gündoğdu, İrfan Sayar (Zihni Sinir) ve bizim katıldığımız ‘Yaşama Saygı’ panelini duyarlı bir kitle izledi. Saylan'ın eğitimdeki korkunç tabloyu rakkamlarla ortaya koyması herkesi ürküttü.İmza günleri ve fotoğraf sergileri yanında Ankara Devlet Tiyatrosu'nun, ‘Geçmiş Zaman Olur Ki’ oyununu sahnelemesi ve ‘Asiaminor’ grubunun caz konseri; diğer belediyelerin festivallerinde şarkılı-türkülü pop sanatçılarının verdiği konserlerin yanında kültürel boyutu ile farklılık kazanıyor Altınoluk'ta... Zaten Belediye Başkanı Aynur, ‘Parayı bastırıp sanatçı getirmiyor, sanatın emeğini ortaya koyan gerçek sanatçıları halkımızla tanıştırıyoruz’ diyor. Acaba bunun değerini bilen var mı?GÜNÜN SÖZÜ‘‘6 milyon kadın, 1 milyon erkek olmak üzere 7 milyon insan aramızda kara cahil olarak yaşıyor. Bu insanlar paraları olmadığı için okuyamıyorlar.’’(Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Türkan Saylan)
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!