GeriSeyahat Gökçeada’nın kendisi altın
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Gökçeada’nın kendisi altın

Gökçeada’nın kendisi altın

Çanakkale il koordinasyon kurulu toplantısı... MTA Bölge Müdürü, Vali Güngör Azim Tuna’ya, “Gökçeada’da altın rezervi tespit ettik” diyor. Vali Tuna’nın verdiği yanıt çok çarpıcı: “Biz Gökçeada’ya ‘organik ada’ diyoruz, siz madenci sokmaya çalışıyorsunuz!” MTA’nın sondaj çalışmaları bu tartışmayla ortaya çıkınca, Türkiye’nin tek organik, Ege’nin en sulak adası Gökçeada’da bir kampanya başladı: Gökçeada’da Altın Çıkarılmasına Dur Deyin!

Gazeteci-yazar, şarap üreticisi Nuray Mestçi altı yıldır senenin büyük bölümünü Gökçeada’da geçiriyor. Hem Gökçeada gazetesinde yazıyor, hem de bağcılık ve şarapçılık yapıyor. Gökçeada’da MTA’nın sondajı ve ihale söylentileri üzerine ilk harekete geçenlerden. Hedefi 500 imza olan kampanyanın başlatıcısı:
“MTA bir buçuk yıldır adada arama yapıyor. MTA çalışanları geliyor, dağ başında çalıştıkları için görmüyoruz. Ciddiye almadık önceleri. Bu güzel, verimli topraklarda ne çıkacak dedik. Bir buçuk ay önce birden bire adada altın yatakları bulunduğu söylentisi çıktı. Başta yine inanmadık. MTA’nın faaliyet raporunda zengin maden yataklarının bulunduğuna dair bilgilere ulaştık. MTA bölge müdürünün Çanakkale Valisi’ni hayrete düşüren o diyaloğu duyduk. Harekete geçtik.
Adada organik tarım, organik hayvancılık, organik balcılık yapılıyor. Temiz hava, temiz su ve temiz toprak Türkiye’de sadece Gökçeada’da var. Adada çevreyi kirletecek sanayi kuruluşu yok.
şu an adada 400-500 dönüm bağ var. Ada bağcılık açısından ideal iklime sahip. Zeytin çok özel, yemeklik değil yağlık. Keçi peyniri ve bal bol miktarda üretiliyor. Adada ne yetiştirilmişse, ana karadan uzak olduğu için, hastalıktan da uzak. Tarım ilacına fazla ihtiyaç kalmıyor.
Siyanürle altın çıkarılmaya başlandığı zaman organik tarım otomatikman yok olacak. Herhangi bir yeraltı suyunun kirlenmesi halinde, Ege’nin en sulak adasında canlı yaşam biter. Türkiye’nin çok ihtiyacı varsa, teknoloji geliştiği zaman çıkarsınlar altını. Çünkü mahvettiğiniz dağları ve ovaları yeniden yaşanabilir hale getirmek için rehabilitasyon gerekiyor, çok büyük masraf. Altın hep geri kalmış ükelerde çıkarılıyor. Gökçeada’nın kendisi altın. Organik tarım büyük ihtiyaç ama altını yiyemezsiniz.
Rumlar zamanında zeytincilik ve bağcılık gelişkinmiş. Kıbrıs olaylarından sonra boşaltmışlar adayı. Ardından Türkiye’nin pek çok bölgesinde yaşanan afetler sırasında Gökçeada’ya insanlar taşınmış, sürgün yeri olarak algılanmış ada. Ücretsiz ev, toprak verilmiş, pek çoğu felaketle gelmesine rağmen adaya sahip çıkan yok. İnsanlar bizim sezonumuz kısa, pansiyonlarımız dolar diye düşünüyor. Adalı hissetmiyorlar, olaya ekonomik bakıyorlar.”

KENT KONSEYİ HAREKETE GEÇTİ

Gökçeada Kent Konseyi Başkanı Bülent Aylı, aynı zamanda Gökçeada gazetesinin sahibi. Hemen bir çevre grubu oluşturmuş, halkı bilinçlendirme toplantılarına başlamış: “Öncelikli amacımız olayı tüm boyutlarıyla kavramak. Yaşanmış tecrübeleri takip edip, bilimsel, akademik, sosyal boyutlarını masaya yatırmak. Ardından alacağımız tavrı net bir şekilde ortaya koyacağız. Kişisel düşüncem; adamızda organik tarım, turizm, sörf, mükemmel doğa ve tarihi doku mevcut. Bunların her biri birer altın madeni. Bizim altına da bakıra da ihtiyacımız yok. Adada olası bozulma ve tahribat şimdiden içimizi sızlatıyor. Gökçeada’nın güzelliklerini birkaç uluslararası firmanın zenginliği uğruna feda edemeyiz, etmemeliyiz.”

KORSAN HAZİNESİ GİBİ ÇİL ÇİL DEĞİL

Prof. Dr. Bülent Cihangir Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Gökçeada Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Balıkçılık Teknolojisi Bölümü öğretim üyesi. O da adanın imajının değişeceğinden endişeli: “Biz adalılar olarak yıllardır adada madencilerin dolaştığını zaten biliyorduk. Bulunan altın ya da diğer değerli metaller korsan hazinesi gibi çil çil altınlardan oluşmuyor. Magmanın kayaç oluşumu sırasında içlerine püskürttüğü toz zerrecikleri konumunda. Bu zerrecikler, kayalar içinde tonda gram mertebesinde. Bu zerrecikleri günümüz teknolojisiyle kayaçtan ayırmanın en uygun yöntemi; siyanürle arındırmaktan, yıkamaktan geçiyor. Altının çıkartılmasında ya da işletilmesinde mühendisliğin en ileri teknolojisi kullanılsa bile; adanın imajı topyekun değişecek. Biz adalılar sivil örgütlenmelerle bir yol haritası belirlemeye çalışıyoruz. Adamızdaki altının, ta ki siyanürsüz bir teknoloji bulunana kadar çıkartılıp işlenmesine karşıyız. Bırakınız gelecek nesiller çıkartsın! Akılcı çözümler ve ortak aklı kullanarak hareket etmenin bilinciyle. Bilindik bir Kızılderili sözünü artık çok tekrar edeceğe benzeriz: Duwarmish Kabilesi’nden şef Seattle: ‘Son ırmak kuruduğunda... Son ağaç yok olduğunda... Son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak!”

Bİ’ŞEY YAPMALI
Meşeleri yuvalarına kavuşturun

TEMA Vakfı, 2011 Uluslararası Orman Yılı kapsamında, erozyonla mücadelede ağaçlandırmanın önemine dikkat çekmek için sosyal medyada farklı ve eğlenceli bir kampanya başlattı: ‘Meşeler Yuva Arıyor’. TEMA Facebook sayfasını beğenip, ‘Meşeler Yuva Arıyor’ uygulamasını yükleyenler, yuva arayan bebek meşe palamutlarına sadece bir ‘tık’ ile sahip olabiliyor. TEMA Vakfı, kampanyaya katılan ilk bin kişinin meşe palamutlarını saksısı ve bakımına dair bilgi notuyla birlikte evlerine kadar gönderiyor. Kampanyayla bir yıl boyunca özenle meşe palamutlarına bakanlar, onları doğaya geri vermek üzere yönlendiriliyor. Daha fazla meşeyi yuvasına kavuşturmak isteyenler 3464’e TEMA yazıp kısa mesaj göndererek kampanyaya 5 lira maddi katkı sağlayabiliyor. Toplanan bağışlar, TEMA Vakfı’nın Orman ve Su ışleri Bakanlığı’yla birlikte gerçekleştireceği tahrip olmuş meşe ormanlarının iyileştirilmesi çalışmasında kullanılacak.

O DA BİR YEŞİL
Kuşlar aç kalmasın diye meyve toplamıyoruz

CHP Mersin Milletvekili İsa Gök
Evimin orman kenarında olması nedeniyle tam bir doğa insanıyım. Bitkiler ve hayvanlarla bir arada yaşıyorum. Kışın kuşlar için açlık dönemi olduğundan bahçedeki ağaçlardan meyve toplamıyoruz. Bu sayede evimizin yanındaki cennet meyvesi ağacında bizimle kahvaltı eden 50 kadar kuş oluyor. Bunun dışında küresel ısınmaya katkı sağlamamak için evde hiçbir fiş veya adaptör prizde durmaz. Kullanmadığımız tüm cihazlar kapalı tutulur. Atık pilleri biriktiririz, sonra eşim, Mersin’in 13 kilometre uzağındaki pil toplama merkezine bırakır. Ayrıca evimizde 50’den fazla ampul var ve bunların hepsi tasarruflu ampul.
False