Galiba ünü seviyorum

Güncelleme Tarihi:

Galiba ünü seviyorum
Oluşturulma Tarihi: Kasım 14, 1999 00:00

Haberin Devamı

Avusturalya belgeseliyle ekranlara gelen motorsikletli adam Ahmet Utlu.

Ahmet Utlu'ya Sezen Aksu'yu sormayacaktım. Sormadım da. Ama Utlu'nun Baltalimanı'ndaki, minimalist tarzda döşenmiş, şahane deniz manzaralı, kartal yuvası kadar olmasa bile epeyi yüksek dairesine giderken ilginç bir şey oldu. Bindiğim arabada Sezen Aksu çalıyordu. Yanımdaki gazete tomarında Sezen Aksu haberleri vardı. Sigara almak üzere bir bakkala girdim. Oradan da Aksu nameleri yayılıyordu. Galiba Sezen Aksu'dan ‘‘kurtuluş’’ yoktu. Aslında Ahmet Utlu da durumun farkında. Ben ne yaparsam yapayım, hep ‘‘Sezen'in eski kocası olacağım. Ne acayip değil mi?’’ diyor. Bu durum canını sıkıyor mu? İşte bu konuda net bir kanı edinemedim.

‘‘Hadi anlat bakalım; nasıldı oralar, neler yaşadın?’’

Ahmet Utlu karşısına sık sık çıkan bu sorunun cevabını vermekte bayağı zorlanıyor. Hatta belgeselciliğin ona en zor gelen tarafı bu bile denebilir: ‘‘Ne bileyim, gittik geldik işte. Güzeldi. Başka da söyleyecek bir şey bulamıyorum.’’ Utlu ile sohbet etmeye başladığınızda zaten başka türlüsünün mümkün olamayacağını anlıyorsunuz. İki günlük seyahatini iki ay anlatan laf ebelerinden değil. Hatta biraz fazla sessiz.

Cevap vermekte zorlandığı bir başka soruyu da röportajın en başında ben sordum. Dedim ki, ‘‘sizce siz dışarıdan nasıl görünüyorsunuz?’’

Bayağı uzunca bir süre susarak düşündü, sonra biraz laf çevirdi ve bana sorarsanız iç burkucu bir cevap verdi: ‘‘Bence insanlar beni popüler olmaya çalışan biri gibi görüyorlar. Bu da beni çok sıkıyor.’’

Popüler olmak için fazladan bir çaba harcamadığını (Sezen'le evlenmiş olmak yeter de artar bile) söylüyor, ancak ünlü olmak hoşuna gidiyor: ‘‘Yolda insanlar tanıdıkları ya da durdurup fotoğraf çektirmek istedikleri zaman, bu durum tuhaf bir biçimde hoşuma gidiyor. Galiba seviyorum bu durumu.’’

Bir söz de onu snob ve kasıntı bulanlara. Biraz kasıntı olduğu doğru. Ama bunun son yıllarda ortaya çıkan bir huy olduğunu düşünenler yanılıyorlar. Bursa'da gazetecilik yaptığı dönemlerde birlikte çalıştığı arkadaşları, eskiden beri biraz kasıldığını, insanlara uzak durduğunu anlatıyorlar.

MARJİNAL BABA

Ahmet Utlu, ‘‘kendi içinde marjinal bir adamdı’’ dediği tüccar Enver Bey ile Beria Hanım'ın, 1960 Ankara doğumlu tek çocuğu. Enver Bey'in marjinal payesini almasının en önemli sebebi, oğlu ve karısı henüz ortalarda yokken yaptığı sıradışı bir evlilik. Enver Bey, İstanbul'da yaşadığı 20'li yaşlarının başında, arkadaşıyla birlikte bir kaza geçirir, otomobille Boğaz'dan denize uçar. Neyse ki suyun yüzüne çıkmayı becerirler ve arkadaşının evine giderler. Evde onları bekleyen anne, iki genci kurular, yemek yedirir. Bu arada Enver, arkadaşının annesine aşık olur. Ailesinin itirazlarına rağmen evlenirler. Enver Bey ikinci evliliğini komşunun kızı, Ahmet'in annesi Beria Hanım ile yapar.

Çocukluğu ve delikanlılığı Bursa'da geçen Utlu o kadar kötü bir öğrencidir ki, sürekli sınıfta kalır, kız lisesi hariç gitmediği okul kalmaz. Liseden sonra Ankara Üniversitesi'nde gazetecilik okur. Gazeteciliğe isteyerek girer, ama neden gazeteci olmak istediğini bugün hatırlamıyor.

1980'lerin başında üniversiteyi bitirdikten sonra Bursa'da gazetecilik yapmaya başlar. O yıllarda yerel gazeteciliğin atakta olduğunu söylüyor: ‘‘Benim çalıştığım dönemde Bursa'da da güçlü gazeteler vardı. Belediye muhabiri olarak iki yıl kadar çalıştım. Çok hızlı ve hareketli bir dönemdi.’’ Daha sonra İstanbul'a Sabah Gazetesi'ne gelir. 1992 yılına kadar burada muhabirlik yapar.

Ahmet Utlu, 1993 yılında Sezen Aksu ile yaptığı evlilikle kamuya mal olur. Bu evliliğin ardından başlayan Castrol Voyager belgeselleri, iş hayatında yeni bir sayfa açar. Işık Doğudan Yükselir (Katmandu), Suyun Doğduğu Yere (Afrika), Steplerin Üzerinde Gökmavinin Altında (Ortaasya), Yalnız Kıtanın Zorlu Doğasına (Avusturalya), bugüne dek yaptığı belgeseller. Avusturalya belgeselinin ilk bölümü cuma günü NTV'de gösterilmeye başlandı. Şimdi TGRT için ‘‘Sır Topraklar’’ adlı bir Anadolu belgeseli çekiyor. Utlu belgesel işini seviyor sevmesine, ama gazetecilikten uzak kalmak onu çok rahatsız ediyor: ‘‘Bu yaptığım gazetecilik değil. Tekrar sıcak gazeteciliğin içinde olmayı çok istiyorum.’’

Castrol Voyager belgesellerinde, kaskının altına saklanan motorsikletli adamı oynamak, utangaç ve biraz kasıntı mizacından dolayı çok işine gelmiş: ‘‘Normalde kamera karşısında tutulup kalıyorum. Bu yüzden bu formül benim de işime geldi. Bir tür maske.’’

Yılın 4-5 ayını belgesel çekimlerinde geçirdikten sonra, İstanbul'a geldiğinde önce bir adaptasyon süreci yaşıyor:

‘‘Bela gibi birşey; kırmızı ışık, faturalar, eve giren hırsızlar. Ama sonra şehrin keyfini çıkarmaya başlıyorum. Çünkü biliyorum ki yeni bir yolculuk gelecek. Ekiple onun hazırlıklarına dalıyoruz. Nepal atasözündeki gibi: Uzun yolculuklara çıkarak yaşayanlar veda çaylarının ikincisini dönüşte içerler.’’

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!