Güncelleme Tarihi:
Fikrini bilmediğimiz tek bir kesim var, o da üniversite sınavına hazırlanan adaylar. Türkiye’deki diğer tartışmalarda olduğu gibi dershane tartışmasında da kimsenin aklına meseleyi asıl muhatabıyla müzakere etmek gelmiyor. Oysa dershaneler adaylar için var. Onların sesine kulak vermeden atacağımız her adım biraz eksik kalacaktır.
İşte bu saikle İksara Veri Araştırma’nın yapmış olduğu araştırmaya dikkatlice bakmak gerekiyor. İksara Koordünatörü Yeliz Düşkün’ün yaptığı analizlerden yola çıkarak aşağıda sizleri de şaşırtacağını düşündüğüm bazı sonuçları paylaşıyorum.
İksara’nın üniversite sınavına hazırlık çağında olan adaylar üzerinde Türkiye çapında yaptığı araştırmada “size iki tercihten birini seçin deseler, ikisi de ücretsiz olsa, okula mı devam etmek istersiniz, yoksa dershaneye mi?” diye sorulduğunda adayların çoğunluğu (yüzde 60) “dershane” yanıtını veriyor. Dershane tercihi düz lise mezunlarında en yüksek, özel lise mezunlarında ise en düşük seviyede. Bu veriler ışığında dershanelerin kapanması öncelikle dar gelirli ailelerin çocuklarını mağdur edecek.
Yine elimizdeki veriler, hem okula hem dershaneye devam eden her 4 öğrenciden 3’ünün okula kıyasla, dershanede kendisiyle daha fazla “ilgilenildiği”ni düşündüğünü gösteriyor. Bu akademik ve psikolojik ilgi, yalnızca akademik konularla sınırlı değil; çünkü bu öğrencilerin yüzde 53’ü yalnızca dershaneden rehberlik desteği aldığını söylüyor.
İşe bu noktada oturup çok ciddi olarak bir hesap yapmamız gerekiyor. Dershanelerin kapandığı bir Türkiye’de, özellikle dar gelirli ailelerden gelen çocuklara rehberlik hizmetlerini kim sunacak?
Rehberlik dediğimiz hizmet alanı kendini tanımaktan kendine en iyi eğitim ve meslek alanını seçmeye kadar geniş ve kritik bir alanı kapsıyor. Rehber öğretmen eksikliği çekilen bir ortamda bu boşluğu dolduran dershaneleri devreden çıkarmak bir kuşağı mesleki danışmanlıktan mahrum etmek demektir.
Yükseköğrenime geçişteki temel sorunumuz yanlış kariyer yönlendirmesi iken ve her kademede daha çok rehberlik hizmetine ihtiyaç olduğu resmi raporlarla dile getirilmişken var olan ve işleyen bir çözümü devreden çıkarırken iki kere düşünmeliyiz.
Son olarak, dershaneler özünde sınava hazırlık merkezleri olarak tasarlanmış destekleyici eğitim kurumlarıdır. Ancak ortaya çıkış sebebi, hatta temel işlevi ne olursa olsun, bugün dershaneler Türkiye’de yalnızca sınav sisteminin değil geniş anlamda eğitim sisteminin önemli bir parçası olmuş gözüküyor.
Dershaneler artık öğrencilerin yeni sosyal ilişkiler kurduğu, rehberlik desteği aldığı, kariyerlerini planlamada destek aldıkları okula ek bir yer değil okulda alamadıkları hizmetleri aldıkları bir yer.
Dershanelerin işlevini değerlendirirken bu kurumların kapanmasıyla ortaya çıkacak boşlukların nasıl giderileceği her yönüyle ele alınmalı. Aksi durumda çoğu eğitim reform girişiminde olduğu gibi birkaç yıl sonra verilen kararların etkisi kimsenin inkar edemeyeceği bir boyuta ulaşacak ve adına dershane denmeyen ama işlevi aynı olan, adı yeni kendisi eski kurumlar yeni bir reform olarak devreye sokulacak. Çünkü şunu biliyoruz ki, toplumsal hayatta her ithiyaç eninde sonunda karşılığını buluyor.
Özetle, dünyanın her yerinde iyi eğitim kurumlarına gitmek isteyenler o kurumların kapasitesinin çok üzerinde bir sayıya ulaşınca ek hizmet talep ediyorlar. Dershaneler bu insani talebin Türkiye’deki karşılığıdır.