Pide yerine kepek ekmeği tercih edin

Güncelleme Tarihi:

Pide yerine kepek ekmeği tercih edin
Oluşturulma Tarihi: Eylül 11, 2008 00:00

Endokrinoloji uzmanı Dr. Nevzat Bilal dini vecibeleri yerine getirirken, sağlığın tehlikeye atılmaması gerektiğini vurgulayarak, oruç tutanların beslenmeye ve su tüketimine çok dikkat etmelerini istedi, "Beyaz undan uzak durun" dedi.

DENİZLİ Devlet Hastanesi Endokrinoloji Uzmanı Dr. Nevzat Bilal, şeker, yüksek tansiyon, hipertiroid hastaları ile böbrek üstü bezi, kalp ve karaciğer yetmezliği olanların oruç tutmaması gerektiğini, tutanların ise beslenmelerine özen gösterip, özellikle kepekli ekmek tüketmesini önerdi.

Bilal, su tüketimi konusunda kronik hastalıkları olanları da uyardı ve "Mutlaka insan vücudu için ihtiyaç olan 2,5 litre su içilmelidir" dedi. Karbonhidrat, protein ve yağ tüketiminde dikkatli olunması gerektiğini vurgulayan Dr. Nevzat Bilal, "Karbonhidrat ihtiyacının karşılanmasında ekmek beslenme alışkanlığımızın vazgeçilmezidir. Ancak beyaz undan yapılan ekmeği sağlık açısından önermiyoruz. Çünkü sindirimi kolay olduğu için çabuk acıktırıyor. Ramazan ayında yaygın olarak tüketilen pide için de aynı şey geçerli. Biz çok tahıllı kepek ekmeği yemeyi öneriyoruz. Oruç tutanlar için özellikle bol tahıllı kepek ekmeği oldukça faydalı. Çünkü sindirimi zor olup, geç acıktırır. Ayrıca makarna, pilav, mantı gibi yemekler garnitür olarak çok az yenilmeli, tüketimde bulgur daha çok tercih edilmelidir" diye konuştu.

KALİTELİ UYKU

á Oruç tutanlar için iftarda yenen yemeklerin önemine değinen Bilal, mutlaka çorba içilmesini, bol salata ve zeytinyağlı sebze tüketimini önerdi. Bilal, "Kadayıf ve baklava yerine ölçülü bir şekilde sütlü tatlı ve meyve tercih edilmeli. Şeker oranı fazla olan incir, üzüm, muz, kavun, karpuz tüketimi 2-3 porsiyonu geçmemeli. Kırmızı et yerine beyaza, özellikle balık etine ağırlık verilmeli. Sağlıklı bir beslenme 6-7 saati geçmeyen kaliteli bir uyku ile birleştirilmeli" dedi.

Bakan’la iftar

BUCA Esnaf ve Sanayici İşadamları Derneği (BESİAD) tarafından Hasanağa Parkı’nda kurulan iftar çadırı, Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ı ağırladı. İzmir Valisi Cahit Kıraç ile Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’ın da katıldığı iftarda, BESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muhyettin Telingün, Ramazan boyunca her gün 2 bin 500 kişiye iftar yemeği verildiğini belirtti. Ortak hak ve paylaşımın iftar çadırlarında görüldüğünü dile getiren Vali Kıraç ise "İnsanlarımız paylaşmayı, ortak hakkı kullanmayı buralarda görüyor. Bizim mağdur insanımız da, durumu iyi olan insanımız da var bu organizasyonlar insanlarımızı bir araya getiyor" diye konuştu.

Herkes davetli

ÇANAKKALE’nin Çan İlçesi’nde Kale Grubu şirketlerinden Kaleseramik Fabrikaları, geleneksel iftar yemeğinin 51’incisini bu akşam verecek. Her yıl Ramazan ayının ikinci haftasında verilen iftar yemeğine bu yıl da Çanakkale Valisi Orhan Kırlı ile çevre il ve ilçelerin vali, kaymakam ve belediye başkanları ile milletvekillerinin katılımı bekleniyor. Fabrikanın Havuzbaşı Tesisleri’ndeki yemeğe tüm vatandaşların davetli olduğu bildirildi.

EĞLENCELİK

Varsa siz de atın

HOCA Ramazan’da camide içkinin kötülüğünden bahsediyormuş. Cemaat arasında bulunan Bektaşi’nin fena halde canı sıkılmış. Gitmek üzere kalkayım derken, koynundaki şarap şişesi kayıp yere düşmüş. Baba hiç istifini bozmadan şöyle konuşmuş:

- Kör olasıcayı işte kaldırıp attım. Sizde varsa tam zamanı, siz de atın!

Gelibolu Belediyesi 400 kişi ağırlıyor

ÇANAKKALE’nin Gelibolu İlçesi’nde Belediye Başkanlığı tarafından organize edilen ve hayırsever vatandaşların desteği ile gerçekleşen 400 kişilik iftar sofrası her akşam ilçe yöneticileri ile vatandaşları buluşturuyor. İftar sofrasına, yüksek okul öğrencilerin yanı sıra iskelede Lapseki’ye geçmek için feribot bekleyenler de konuk oluyor. Başkan Cihat Bingöl, her yıl kurdukları iftar sofrası ile halka sıcak bir yemek sunmanın mutluluğunu yaşadıklarını söyledi, iftar yemeğinden faydalanmak isteyenlerin Zabıta Müdürlüğü’ne başvuruda bulunmalarını istedi.

Dinde aslolan kolaylık

ÖNCELİKLE belirtmeliyiz ki İslam dininin, inanç, amel ve ahlákla ilgili her emir ve yasağında bir hikmet / sebep vardır. Tabii olarak hikmet sahibi bir varlıktan çıkan her söz ve fiil de hikmet olmalıdır. Bu hikmetlerin, Kur’an’ın emri gereği elden geldiğince araştırılması insanlar için kaçınılmaz bir vazifedir. Genetik yapımıza yerleştirilen bir duygu sonucudur ki zamanla biz, bu sırları kısmen de olsa kendi bilgi imkánlarımızla keşfetmeye çalışırız. Nitekim insanların ortaya koyduğu müspet ilimlerin tek amacı, evrenle ilgili bu hikmet ve sebepleri araştırmaktan ibarettir. Yalnız Maturidi’nin de ifade ettiği gibi, bazı şeylerin hikmetini göremeyişimiz, onların hikmetsiz olduğu anlamına gelmez.

Diğer taraftan İslam dininin emir ve yasaklarına baktığımız zaman, onların maddi ve manevi açıdan insan yaratılışına uygun olduklarını görürüz. Kuşkusuz Allah, önce bulundukları tabii şartlar içinde insanları yaratmış ve yine bu şartlar dahilinde bir takım evrensel emir ve yasaklara muhatap kılmıştır. Dolayısıyla dini emir ve yasaklar, bu arada yapılacak yorum ve açıklamalar insan fıtratına uygun bir tarzda olmak durumundadır. Rivayetlerden öğrendiğimize göre, Hz. Peygamber ve arkadaşları çok kolay ve sade bir hayat tarzı sergilemiş; hiçbir iş ve ibadet konusunda zorluk çıkarmamış, aksine zorlukları gidermeye çalışmışlardı.

Oruçla ilgili olarak, bu kolaylık ve rahatlığı sağladığı için olmalıdır ki peygamberimiz, sahura kalkmayı, hatta sahuru geciktirmeyi ve nihayet iftarda acele etmeyi tavsiye etmiştir. O halde, önce akşam namazını kılıp sonra iftar etme veya ihtiyaten çok erken saatlerde sahur yapma gibi bir tavır içine girmek dindarlık değildir. Bu sebeple hadislerde şöyle buyrulmuştur: "İnsanlar iftar için acele davrandıkları müddetçe hayırdadırlar.", "Sahur yemeğini yiyiniz. Çünkü sahur yemeğinde bereket vardır." (Müslim)

Diğer taraftan iláhi emir ve yasaklar karşısında insanların kendilerini aşırı derecede zorlamaları hoş karşılanmamıştır. Bu konuda aktarmaya gerek duymayacak derecede pek çok ayet ve hadis vardır. Haddi zatında oruç, özellikle sıcak ve uzun günlerde yerine getirilmesi zor bir ibadettir. Bu nedenle bu ibadeti yerine getirirken sağlığımızı tehlikeye sokacak derecede bazı yanlış davranışlardan sakınmalıyız. Çünkü Allah, oruçla ilgili ayette (Bakara,185) de ifade ettiği üzere "kolaylığı diler, zorluğu dilemez." Hastalar ve yolcular için ruhsat verilmişken, bu gibi durumlarda kendimizi zorlamamızın ne bir faydası, ne de sevabı vardır. Oruç tutamayacaklar için de, máli durumu yerinde ise, fitye vermek (her oruca karşılık sabah-akşam bir fakiri doyurmak) suretiyle kolaylıklar sağlanmıştır. Sırası gelmişken, bazı rivayetlerde ifade edildiği üzere, altmış fakiri doyurmanın bazı günahlara kefaret sayıldığını belirtmekte fayda vardır.

Prof. Dr. Osman Karadeniz

DEÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!