Ölülerin düşmanlıkları da ölür

Güncelleme Tarihi:

Ölülerin düşmanlıkları da ölür
Oluşturulma Tarihi: Mart 14, 2000 00:00

Haberin Devamı

BİR ulusun yeniden var oluşunun başlangıcı sayılan Çanakkale Zaferi'ni bu hafta kutluyoruz. Çanakkale Savaşları'nın bizim ulusal tarihimizde çok büyük yeri ve önemi vardır. Bu büyük direnişte, Kurtuluş Savaşı'nın ilk tohumlarının atılması ve çok sayıda şehit verilmesi sosyal bünyemizi derinden etkilemiştir. Her büyük olay ve olgu gibi Çanakkale Savaşları da kültürel, sanatsal ve sosyal yaşamımızda unutulmayacak yapıtların oluşmasına kaynak olmuştur. Adına türküler yakılmış, şiirler, kitaplar yazılmış... Bunlardan biri de şu anda elimde. Can Polat Yücel'in Çanakkale Boğazı'ndan Geçen Gemiler adlı yapıtı. Can Polat Yücel bu yapıtında Çanakkale Boğazı'ndan geçen, daha doğrusu geçemeyen gemilerin destansal öyküsünü, o gemilerle birlikte yitip giden, gelirken düşman, savaşırken düşman, öldükten sonra dost olan insanların dramını bir nehir şiir olarak anlatıyor. Aslında nehir şiir tarzı çok zor ve ustalık isteyen bir tür. Can Polat Yücel bu zorluğu büyük ölçüde aşmış. Yalnız -tabii bana göre- ironi yer yer abartılı ve güncele kaçmış. Oldukça etkileyici olan kitabı bitirdikten sonra, keşke dedim, keşke o ‘‘hıyarağası'' nataşa-tırışka'' lara hiç girmeseydi. Zaten o da farkına varmış olmalı ki, şöyle diyor bir yerinde: Gülmeceyle soytarılığı, samimiyetle laubaliliği birbirine karıştırdık her halde... Neyse... Şaka bir yana gelelim sadede. Neyse biz de gelelim sadede... Betimlemeleri çok etkileyici ve nehir şiirin en önemli özelliği olan konuyu dağıtmadan, ustaca yapıyor sanatçı:

Saros Körfezinde güneş

Özgürlüğün şerefine kaldırılan

Bir kadeh şarap gibi

Rumeli damağından

Çekilip giderken;

Boğazdan geçen gemiler

Uzatıp dudaklarını kıyıya

Çimenlik Kalesinin

Perçemli alnından öper.

Sonra sözü Mustafa Kemal'e getiriyor. Cephanesiz, aç, yorgun askerlerine

‘‘Taarruz etmeyi değil

Ölmeyi emreden''

Mustafa Kemal'e. Askerlerine ölmeyi emreden Mustafa Kemal, sonra da diyor ki, bu savaşta ölen yabancı askerlerin mezarlarını ziyarete gelen yakınlarına, ‘‘ Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar: Gözyaşlarınızı siliniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.''

Askerlerine ölmeyi emreden, onların öldürdüğü düşman askerlerini bağrına basan, bu ülkenin evladı sayan bir başka komutan yoktur herhalde tarihte? Çünkü Mustafa Kemal biliyordu ki, onlar kendisi gelmemişti Çanakkale'ye. Can Polat Yücel de aynı düşüncede zaten

Bizim dağlarımızın çiçekleri

Şimdi onlar...

Bizim karlarımızın altında filizlenip

Bizim ilkyazımızla buluştu

Şimdi onlar...

Bizim dağlarımızın kardelenleri

Bizim yaylalarımızın sümbülleri

Bizim ovalarımızın gelincikleri

Bizim bahçelerimizin gülleri oldu

Şimdi onlar...

Eğer ki dünyada tüm komutanlar Mustafa Kemal gibi, tüm sanatçılar Can Polat Yücel gibi düşünseydi, herhalde savaşlar olamazdı. Öyle bir dünya ne güzel olurdu kimbilir, hayali bile güzel:

Çanakkale Boğazından geçen gemiler

İskeleniz martı

Sancağınız güvercin dolsun...

Ege'nin Harmandalı oynayan

Zeybek dolu sıcaklığına kavuşturan

Gelibolu ve Biga Yarımadalarının

Sahillerle yanak yanağa öpüştüğü

Bu şirin dudakları arasında

Yolunuza devam ederken

Yükünüz ‘‘umut''

Rotanız ‘‘Barış'' olsun

Haydi uğurlar olsun

Hoş, gerçi o zaman, Çanakkale Boğazı'ndan savaş gemisi de geçmezdi ya...

T.K.

GÜN BATMIYOR

Bütün ayrılıklara inat

gün ışığına yazıyorum adını

aşkın boyuyor dudağımın rengini

yanağıma papatyalar konuyor

ve bir şiir çalıp getiriyorum sana

ne olur gel gün batmıyor bu şehirde

Kar yağıyor üzerime üzerime

elimdeki fotoğrafın bakıyor gözlerime

özlem dalgalarım yükseliyor

gün ışığına yükledim kokunu

ve bir savaş türküsü çalıp getiriyorum sana

ne olur gel gün batmıyor bu şehirde

içimi ısıtan dudaklarının arasındaki söz

sevdanı kucaklıyor gözbebeklerimde

kalbimin çılgınlığını idare etmek elimde değil

sen bütün varlığımsın, bütün varlığımdan birşey eksilse

ve her mevsim birşeyler çalıp getiriyorum sana

ne olur

ne olur gel

gün batmıyor bu şehirde

Fatma KOŞTAN

Haftanın şiiri

SANA KADAR

Artık hayaller kurmuyorum

Sadece, silah sesleri var.

Sadece, çığlık dolu gökyüzü

Bir sen varsın, bir de aşk var

Herşey bu kadar.

Artık özgürlüğü aramıyorum.

Yalnızca, kalın zincirler var.

Yalnızca, kanayan birkaç kanat

Bir sen varsın, bir de sıla var

Herşey bu kadar.

Artık şiirler yazamıyorum.

Sadece esir gözlerin var.

Yalnızca haykırırcasına bakan

Çığlık çığlığa

Bir sen varsın, bir de ölüm var

Herşey sana kadar

Hüseyin SÖZER

MUTSUZLUK ŞARKISI

İşte ellerimi uzattım, yaklaşıyorum

Seni gördükten sonra, aşkı anladım

Tüm kapılarımı kapadılar, sana giden

Oysa ben herşeyimi sana adadım

Bak dinle, bu şarkı bizim şarkımız

Sana bu şarkıyla papatyalar topladım

Niye öyle yarım kalıverdi aşkımız

Niçin sular içinde, kurudu dudaklarım

Mutluluk, bir kelime şimdi dudaklarda

Saadet ‘‘eremiyeceğimiz bir dal''mış

Dinle çocuğum, şarkımız çalıyor plaklarda

Anladım, tüm sevgiler, boş bir masalmış.

İsmail BONCUKLU

AŞKA SİTEM

Ben sana şiirler yazıyorum güzelim

Sen onu ilan-ı aşk mı sandın?

Ben hayallerimde seni yaşıyorum güzelim

Sen onu aşka davet mi sandın?

Coşuyorsa eğer, duygularım seller gibi,

Bu, özlem dolu vuslatı sende bulmaktır

Akıyorsa eğer, satırlarım ırmaklar gibi

Gelmeyecek sandığım sevgiliye, sende kavuşmaktır

Yanlış anlaşılmak, ne kötü hayal kırıklığıdır

Devam ederse eğer, hep gönül dargınlığıdır.

Kal orada; buğulu güzelliğin senin olsun

Ben burada, tatlı hayalin benim olsun

İsmail EBUBEKİR

AŞKIM BİTMEYECEK

Keşke seni tanımasaydım bizim kız

Yüreğime bir girdin, çıkmak bilmiyorsun

Unutmak istiyorum, unutamıyorum

Kopmak istiyorum, kopamıyorum

Sevip koklamak istiyorum

Ne sevebiliyorum, ne koklayabiliyorum

Keşke seni tanımasaydım bizim kız

Bazen seni karşıma alıp

‘‘Kız ben seni seviyorum

kız ben seni seviyorum

Kız ben seni çok seviyorum'' demek istiyorum

Ama seni kaybederim diye

‘‘Seni seviyorum'' da diyemiyorum bizim kız

Seni yüreğimden atmak için çare arıyorum

Ama mümkün mü bizim kız, mümkün mü

Bazen seni seven o zavallı yüreğime

Hançer saplamak istiyorum

Ama sevgine zarar veririm diye, kıyamıyorum

Ve anlıyorum ki, sana olan bu aşkım bitmeyecek

Hep platonik kalacak, bizim kız

Fethi BOZTAŞ

BEN

Irmakları ve çölleri çağırdım, yalnızlığıma.

İçimdeki sevgiyi ektim

Suçluluğumun başını alıp gitmesine

İzin vermedim.

Geri döndüm aydınlığa

Karanlıkları ellerimle kovdum.

Ter içinde kaldığım zaman akşamları

Yıldızları çağırdım.

Ben, seni bulduğum zaman anladım

Ben, güneşi karşıladığım zaman aydınlandım.

Ben kaybolan yalnızlığımı,

Kendime verdiğim anlarda vardım.

Gizem ÇETİNTÜRK

HAZAN MEVSİMİ

Yüzyıllık hasretlikleri çekiyordum sanki

Oysa sen farkında bile değildin.

Bu hazin hasretliklerin

Acısını çıkartmak istediğim

Ve yarı yola geldiğimde kaybettiğim

Aşk acılarım var senden bana miras

Oysa hiçbir zaman

Gerçek varisin olamadım senin

Ya da sen bunu hiç istemedin

Yabancı sevdalarda seyrüsefer gezmelerde

Elbetteki ismimin baş harfi bile

Umrunda değildi

Ve yüreğimin depremlerini hiç hissetmedin

Özlemlerini çekmeye öyle alıştım ki

Bu kokusuna dayanılmaz sevdanın ve senin

Şimdi kapımda bir umut doğsa sevdana dair

Geri çeviririm inan

Sevdan sensiz bana dahil.

Songül KIRAÇ

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!