Esin’in hazineleri

Güncelleme Tarihi:

Esin’in hazineleri
Oluşturulma Tarihi: Eylül 09, 2000 00:00

Haberin Devamı

BAZI insanlar adaş olurlar, yani aynı ismi taşırlar. Bazılarıysa ruhdaş. Ruhları, duygu ve düşünceleri büyük bir uyum içindedir. Çok sık görüşmeseler bile birbirlerini düşündüklerini bilirler. Olaylar karşısında ruhdaşlarının tepkilerini hissederler. Ne zaman sıkılsalar ya da sevinseler onu yanında bulacaklarından emindirler. Bu karşılıklı güven, dostluklarını sarsılmaz kılar, ikisi için de çok özel yapar. Kaç kişi böyle bir şansa sahip, bilmiyorum.(Dileğim çok olmaları) Ama ben şanslıyım. Esin Yılmaz gibi bir ruhdaşım var.

ESİN'i tanıyanlar ne demek istediğimi çok iyi anlar. Tanımayanlar da ince ruhunu, bazen cıvıl cıvıl, bazen coşkulu, bazen fırtınalı iç dünyasını, renkleri kullanma yeteneğini ve estetik mükemmeliyetini bir defileyle öğrendi. 33. Uluslararası Selçuk Efes Festivali'nin açılışı Celsus Kütüphanesi'nde Esin Yılmaz'ın defilesi ile başladı. Esin bu defile ile yıllardır gizlediği hazinesini gün ışığına çıkardı bir anlamda. Defileyi izleme mutluluğuna kavuşan bir avuç davetli çok güzel ve özel bir gece yaşadı.

ÇAĞLA Şikel, pembe ipek bir kostüm ve Akdeniz ezgileri eşliğinde zarif dansıyla başlattı defileyi. Sonra Aysun Kayacı göründü. Pembe ipek pantalonun üzerine ipek bürümcük, göğsü boydan boya tel kırma işlenmiş, sırtındaki hafif dekolteyi el işi bir dantelin tamamladığı çok şık bir tunikle geldi podyuma.

ARDINDAN Melike Dindoruk, Yeliz Çalışkan, Yelda Taştişer, Ürün Desen, Muradiye Rodoslu, Fatoş Seğman, Özgül Öğmen, Esin'in hazinelerini bir bir taşıdı podyuma.

ALTIN ve gümüş tel kırma işlemeler, modernize edilmiş şalvar ve üç etekler, cepken ve yelekler, danteller, oyalı krepler göz kamaştırdı.

İPEK bürümcük çok özel bir kumaş. Yumuşacık, parlak, sevgi dolu bir büyükannenin yanakları gibi kırışık. Her giyenin üzerinde farklı duruyor. Aynı anda frapan, mütevazı, çılgın ya da soylu görünebiliyor.

ESİN, dar el tezgahlarında dokunan bürümcüğün doğasına dokunmamış. Modellerini oluştururken kumaşı zorlamamış hiç. Ama bürümcük, Esin'in ruhunu anlamış gibi tava gelmiş, hele bir de binbir emekle işlenince çok ama çok güzel olmuş.

O GECE herkes için şaşırtıcı oldu. Defileyi düzenleyenler bile bu çapta bir gösteri beklemiyordu. Esin, sürprizleri sever. Bu kez de podyuma Efes'in ana tanrıçasını Artemis'i çıkardı. Finali onunla yaptı. Çağla Şikel, bu görkemli elbiseyi çok güzel taşıdı.

O GECEYİ özel yapanların başında Öner Evez'i unutmamak gerek. Evez, çok yol almış, bu işi doğru yapıyor. Seçtiği mankenler defilenin ruhunu yansıtabiliyor. Hiç bir abartı yok, herkes görevinin bilincinde. İZMİR'in genç mankenlerini de tek tek kutlamak gerek. Aysun Kayacı için de sözüm var. Bu kızı podyumda izlemek bir zevk. İşini o kadar severek, o kadar keyifli yapıyor ki. Festival komitesine de teşekkürler. Böyle anlamlı bir mekanda ancak bu kadar isabetli bir seçim yapılabilirdi.

Yaşlı ve

mutlu

ELLİLİ yıllarını geride bırakmış. Sanat yaşamının olgunluk günlerini yaşıyor. Şiir ve öykü kitapları peşpeşe yayınlanıyor, imza günleri birbirini kovalıyor ve kentteki sanat etkinliklerinin hiçbiri onsuz olmuyor.

GÜNLERDEN bir gün doğduğu ilçeden bir davet alıyor. Kurtuluş şenliklerini, kültür, sanat ve spor festivaline çeviren Torbalı'ya, ‘‘Tarih, Sanat, Yaşam ve Torbalı’’ konulu panele konuşmacı olarak çağrılıyor. Doğduğu yerleri, tanıdığı yüzleri bir kez daha görmek ve vazgeçemediği gibi halkla içiçe olabilmek için kabul ediyor.

BELEDİYE Başkanı Hasan Karatoklu, konuklarını çok iyi ağırlıyor, yemekte sanattan, eski anılardan, aşklardan konuşuluyor. Sonra panel başlıyor. Torbalılı yazar, çok iyi bildiği sanatı, yaşamı, Torbalı'yı anlatıyor akıcı Türkçesi ile.

ÇAMLIK'ı dolduranlar hayranlıkla dinliyor. Konuşmanın sonunda Başkan Karatoklu, gerçek bir gönül insanı olarak teşekkür ediyor sanatçı konuğunu Dinçer Sezgin'e.

‘‘Dinçer Bey, ‘Geçmişe Bakan Kadın’ adlı öykünüzün kahramanı, ilk aşkınız Sevim Hanım burada’’ diyor. Kalabalığın arasından bastonuyla yaşlı bir hanım doğruluyor.

YANINDA eşi, çevresinde çocukları ve torunları. İki yavuklu 47 yıl sonra tekrar gözgöze geliyor. Yalnız onların değil, çevredekilerin de gözleri nemli. Tatar Nuri'nin Kızı Sevim, ‘‘Dinçer Bey o zaman elimi bile tutamamıştınız. Bir hoş geldiniz diyeyim de elimi bugün tutun’’ diyor. Eller birleşirken torunlardan bir alkış yükseliyor.

DİNÇER Sezgin, yaşlı eşe dönüyor, ‘‘Aman beyefendi, ihanet filan yok ha’’ diyor. Aydınlık yüzlü ihtiyar,‘‘Keşke bizim de böyle bir aşkımız olsaydı da tarihe gömülseydi’’ diyor, kucaklaşıyorlar.

DİNÇER Sezgin, o gece bunca duygu yükünün altında yorgun ama mutlu dönüyor İzmir'e. 47 yıl öncede kalan, delikanlı kalbinde ilk aşk ateşini tutuşturan yavuklusu, çevresindeki 17 torunu ile tonton bir nine.

AMA çok mutlu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!