'Nükleer köstebek' Marc Grossman mı

Güncelleme Tarihi:

Nükleer köstebek Marc Grossman mı
Oluşturulma Tarihi: Ocak 08, 2008 00:00

11 Eylül soruşturmaları sırasında FBI’da çevirmenlik yapan Sibel Edmonds’ın, "Dünya nükleer arenasında başrolü Türk ajanlar ve mafyası oynuyor" iddiası, geniş yankı buldu. Edmonds’un açıklamalarını yayımlayan Sunday Times gazetesinin web sayfasına Amerika’dan gönderilen mesajlarda ve birçok ’blog’da, Türkler’in ABD’deki ’nükler köstebeğinin’ eski Türkiye Büyükelçisi Marc Grossman olduğu iddia edildi.

FBI’da bazı yolsuzlukları deşifre ettiği için işten kovulan Sibel Edmonds’un İngiliz The Sunday Times Gazetesi’nde gündeme getirdiği "Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nda üst düzey bir yetkili Türk ajanlara nükleer bilgi sağlıyordu" iddiası üzerine birçok ’blog’da çeşitli komplo teorileri üretilmeye başlandı. Buna göre Sunday Times Gazetesi’nin adını bildiği, ancak açıklamadığı ’nükleer köstebek’, ABD’nin Ankara Büyükelçiliği (1994-97) de yapmış olan eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Marc Grossman’dı (1997-2000). Amerikan gizli servisi CIA, FBI ve İngiliz MI6 servislerinin nükleer kaçakçılıkla ilgili operasyonları, 1970’li yıllara kadar geri gidiyor. Küresel nükleer trafiği takip etmek isteyen gizli servisler, bu dönemde engel oluşturan Richard Barlow, Sibel Edmonds, Valerie Plame gibi isimlerle işbirliğini kestiler.
MARC GROSSMAN KiMDiR?
 Los Angeles doğumlu olan Marc Grossman, Kaliforniya Üniversitesi'nde okuduktan sonra London School of Economics'te Uluslararası ilişkiler okudu. Bill Clinton’un ABD Başkanlığı döneminde Dışişleri Bakanlığı’nda çalışan Grossman, 1994-1997 arasında Ankara Büyükelçisi olarak görev yaptı. Refahyol iktidarı döneminde yaşanan 28 Şubat süreci de yine bu döneme denk geldi. 2001-2005 yılları arasında ABD Dışişleri Bakanlığı’nın üç numaralı ismiyken emekliye ayrıldı. Irak savaşı sırasında Türkiye ile ABD arasında yaşanan tezkere görüşmelerinde yer aldı.  Grossman, 29 yıllık diplomasi kariyerini 2005 yılında emekli olarak noktalamıştı. 

TÜRK KIZINI EVLAT EDİNDİ
İki dönem Türkiye'deki Amerikan büyükelçiliğinde görev yapan Grossman'ın eşi bir Türk kızını evlat edinmişti. Kız çocuğu bugün 17 yaşında.


İŞTE BLOGLARDAKİ SENARYOLAR 4 aylık görevi süresince yüzlerce saatlik istihbaratı değerlendirdiğini öne süren Edmonds, daha önce de çeşitli iddialar ortaya atmış, Amerikan basını pek rağbet göstermemişti. Azerbaycanlı bir babanın kızı olarak İran’da dünyaya gelen ve Türkiye’de yıllarca yaşadıktan sonra ABD’ye göç eden Sibel Edmonds, Türkçe ve Farsça çeviri yapıyordu. Edmonds, geçen ay İngiliz The Sunday Times Gazetesi’nde Türkiye’de yakalanan El Kaide militanının iddiaları üzerine aynı gazeteye konuşma kararı aldı. Aslında Edmonds’ın iddialarında pek yeni birşey yoktu. Burada yeni olan ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan adı açıklanmayan üst düzey bir yetkilinin adının gündeme getirilmesiydi. Her ne kadar sözkonusu kişi iddiaları yalanlasa da, Sibel Edmonds’un "İsrail, Türkiye ve Pakistan, ABD’nin çok gizli kurumlarına köstebek yerleştirdi" iddiası, komplo teorilerine meraklı blog yazarlarını tetikledi. Bloglara yansıyan senaryolar ve aktörleri ise şöyle:

PAKİSTANLI UZMAN HAN Pakistanlı nükleer uzmanı Abdülkadir Han, tüm bu operasyonların baş aktörlerinden biriydi. Hindistan karşısında Pakistan’ı nükleer bir güç haline getirmek isteyen Abdülkadir Han, 1970’li yıllardan itibaren nükleer kaçakçılıkla ilgili global trafiği takip etmek isteyen Amerikan gizli servisleri tarafından da bir ölçüde kollandı. Han, bu arada hassas nükleer bilgileri Kuzey Kore, İran ve Libya’ya aktarmayı başardı. Han, merkezi New Jersey’de bulunan Giza Teknolojileri isimli bir şirket üzerinden faaliyet gösteriyordu. Şirketin başında ise Zeki Bilmen isimli bir Türk vardı. İşte bu bağlamda Giza ile Amerikan-Türk Konseyi’nin nükleer kara borsada rol oynadığı iddia ediliyor.

ABD NİYE DEŞİFRE ETMEDİ Sibel Edmonds’ın iddiasına göre, Amerikan istihbaratı, Giza firmasının yolsuzluklarını biliyordu ama göz yumdu. Daha sonra aynı konu, ’Kill the Messenger (Elçiyi öldürün)’ isimli filmde de işlendi. Filmde, "Bütün bunların olmasına kim izin veriyor? Niye Giza Şirketi deşifre edilmedi" sorusu ortaya atılıyor ve şu yanıta ulaşılıyordu: "Giza eski operasyonlarda kullanılmış olabileceğinden deşifre edilmedi. Amerikan istihbaratının paravan şirketlerinden biri olabilir."

TÜRK KÖSTEBEKLER Edmonds’a göre Türk ve İsrailliler, Amerikan Dışişleri Bakanlığı’ndaki önemli kişiler aracılığıyla Amerikan askeri ve akademik kurumlarına ’köstebek’ yerleştirmeyi başardılar. Buna karşılık Amerikalı yetkililere ödeme yapıldı. Her ay birkaç kez nükleer madde sevkiyatı yapılıyor, son durak da Pakistan oluyordu. Edmonds’a göre bir defasında köstebek yerleştirme işini ayarlayan yetkiliye 15 bin dolar rüşvet verildi. Para da Amerikan Türk Konseyi üzerinden ulaştırıldı.

AMERİKALI KİM Edmonds, "Bu yetkili yabancı ajanlara ABD çıkarlarına aykırı olarak yardım ediyor, onlara sadece Dışişleri’nden değil, Pentagon’dan da çok gizli bilgileri para, mevki ve siyasi amaçlar karşılığında sızdırıyordu" diyor. Sözkonusu Amerikalı yetkili kim? Huffington Post sitesinde yazan Larisa Alexandrovna’ya göre Times Gazetesi’nin adını vermediği kişi ABD Dışişleri Bakanlığı’nın üçüncü önemli mevkiine kadar yükselen, ABD’nin Türkiye eski Büyükelçisi Marc Grossman’dan başkası değil. Bu iddia, internetteki diğer ciddi bloglarda da desteklendi. Sibel Edmonds vakası konusunda uzmanlardan biri olan Avustralya’nın Luke Ryland da sözkonusu kişinin Marc Grossman olduğu görüşünde. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın üç numarası olan Grossman, 2005’te görevden ayrıldıktan sonra merkezi Çin’de bulunan Cohen Grubu’na Başkan Yardımcısı oldu. Eski Başkan Bill Clinton’ın Savunma Bakanı olan William Cohen’in kurduğu şirket, ’her türlü pazarda taktik ve stratejik fırsatlar konusunda danışmanlık’ veriyor.

PENTAGON DA TAKİPTE İddiaya göre Marc Grossman, ABD’nin Ankara Büyükelçisi olduğu dönemde Türk Ordusu’na askeri ekipman satışında önemli rol oynadı, bu alışverişi yürüten kişilerden biri de Amerikan Hava Kuvvetleri’nde görevli Binbaşı Douglas Dickerson’du. Dickerson ise Sibel Edmonds ile birlikte FBI’da çevirmen olarak çalışan ve MİT’in köstebeği olduğu öne sürülen Melek Can Dickerson’un kocasıydı. Sibel Edmonds’un iddiasına göre FBI, yabancı ajanlara yardım ettikleri gerekçesiyle Pentagon’daki bazı önemli isimleri de takibe almıştı. Edmonds isim vermezken bu kişilerin Douglas Feith, Richard Perle gibi neoconların önde gelen isimleri olduğu iddia edildi. Ayrıca soyadı ’E’ harfiyle başlayan üst düzey bir yetkili de takibe alınmıştı.

GROSSMAN-PAKİSTAN BAĞLANTISI Edmonds’a göre Türk ajanlar, Pakistan istihbaratı için çalışıyordu. Pakistan istihbaratının başında bulunan General Mahmud Ahmed, düzenli olarak Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği’yle temas halindeydi. Bloglarda ise General Ahmed ile ilgili iddialar 11 Eylül saldırılarına kadar uzanıyor. Bloglara göre Ahmed, 11 Eylül saldırılarının elebaşı Muhammed Atta’ya 100 bin dolarlık bir ödeme yapmıştı. Dikkat çekilen bir diğer konu ise General Ahmed’in 11 Eylül saldırılarından kısa bir süre önce Marc Grossman ile görüşmesiydi.

AJANIN DEŞİFRE EDİLMESİ ABD, Türkiye, İsrail, Pakistan dörtgeninde yaşanan çetrefil ilişkiler CIA ajanı Valery Plame’nin adının yasak olduğu halde deşifre edilmesiyle daha da karıştı. Plame’nin büyükelçi olan eşi Joseph Wilson, eski Irak lideri Saddam Hüseyin’in Afrika’dan nükleer madde ele geçirmek istediğine dair iddiaları araştırmış, fakat Washington’a eli boş dönmüştü. Bush Yönetimi’nin büyükelçiden intikam almak için karısının adının deşifre edildiği öne sürülmüştü. 2005 yılında Vanity Fair Dergisi’nde yayınlanan bir makalede Plame’nin aslında burnunu Türkiye ile ilgili nükleer kaçakçılığa fazla soktuğu için görevden alındığı iddia edilmişti.

Butto’yu nükleer mafya mı öldürdü

"United Press International" basın kuruluşundan Richard Sale’in Benazir Butto’nun suikastiyle ilgili yorumu da enteresan; "Butto, kaderini belirleyen iki şey yaptı. Başbakan seçilirse Amerikan güçlerinin Pakistan topraklarında Bin Ladin’i avlamasına izin vereceğini, merkezi Viyana’da bulunan Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun Abdülkadir Han’ın Kuzey Kore, İran, Libya ve diğer ülkelere nükleer kaçakçılıkla ilgili sorgulanması için izin vereceğini söyledi. Bu açıklamaların ardından sağ kalmasının imkanı yoktu."

’Başıma bir şey gelirse her şey deşifre olur’

DAHA önce Hürriyet’te çarpıcı ayrıntılar veren Sibel Edmonds, Türk makamlarını bunları araştırmaya davet etmişti. Hayatının tehlikede olduğunu iddia eden Edmonds, "Başıma bir şey gelirse belgeler kamuoyuna yansır" demişti. İşte Edmonds’ın araştırılmasını istediği iddialar:

Özbekistan, Azerbaycan, Türkmenistan’ı ilgilendiren işlerle uğraşan nükleer silah uzmanı Binbaşı Doug Dickerson ve eşi Melek Can Dickerson, 1990-96 arası Ankara’da, sonra iki yıl Almanya’da ne yaptı? Banka hesapları ne alemde? Ortaasya’dan Avrupa’ya uyuşturucu taşıyanlar, parayı bastırana nükleer madde, bilgi de satıyorlar.

2001 Ekimi’nde, FBI Çeviri Bürosu’nda göreve başlayan Melek Can Dickerson’un şefiydim. Birçok dosyaya önemsiz damgası vurdu. Bunu, bilgileri getiren ajan fark etti. Konuyu FBI İç Güvenlik Birimi’ne aktardık. Dickerson’un, takip altındaki bir örgütten iki kişiyle ilişkisi saptandı. Geçmişte çalıştığı kuruluşlar FBI takibindeydi. Skandal örtülmek istendi, direnince işten atıldım. Savunma Bakanlığı, Melek Can Dickerson hakkında Amerikan Türk İş Konseyi’nden (ATC) bilgi istedi. UPI haber ajansı, ATC’den yorum isteyince, "Melek Can’la hiçbir ilişkimiz olmadı" cevabını aldı. Sonra Melek Can’ın bir süre çalıştığını, eşinin de ATC’nin mail grubunda bulunduğunu açıkladı. Olay ortaya çıkınca Melek Can’ın bağlantıda olduğu iki önemli kişi hemen ABD’den ayrıldı. Soruşturma yarım kaldı.

CBS’in ’60 Dakika’ programında, Amerikan Türk İş Konseyi’nin (ATC) adı geçti. Türkiye’nin ABD Büyükelçiliği görüntüleri eşliğinde, resmi yetkililerden bahsedildi. FOX TV’deki diziye tepki gösteren devlet sessiz kaldı?

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, 2005’te nükleer silah kaçakçılığına karışan 20 şirketi açıkladı. Bunlardan biri ABD firması GIZA Technologies. Firma ve sahibi Zeki Bilmen, aynı yıl Times’a konu olmuştu. Haziran ayında da Libya’ya nükleer silah malzemesi satışında Selim Algadis’in adı geçti. Neden Türkiye hiçbir şey yapmıyor?
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!