Ne gerek var nezaket ziyaretine

Güncelleme Tarihi:

Ne gerek var nezaket ziyaretine
Oluşturulma Tarihi: Mart 15, 2011 20:56

İnternet sitesindeki resimlerde tanıdık simalar var. Türk derneklerinin gönüllü yöneticileri, çoğunluğu da Türk-Amerikalı. Kimliklerinin de sıralandığı grubun İdo Aharoni’ye ‘nezaket ziyareti’ne geldiği belirtiliyor. Yazı kısmında Türk-Amerikan Dernekleri Federasyonu’nun (TADF) eski bir başkanı, “Türk-Yahudi ilişkileri çok önemli, Amerika’daki Türkler olarak kardeş yahudi kuruluşlarıyla yakinen ortak çalışmalar yürüteceğiz” diyor. Bir dernek temsilcisinin ‘Musevilerin Türkiye’deki Tarihi’ adlı kitabını hediye etmesi görüntülenmiş. Bir hanım cemiyet başkanı İdo’yu 21 Mart’ta Nevruz programına davet ediyor.

Haberin Devamı

Peki, İdo Aharoni kim?

Nezaket ziyareti neyin nesi?

İnternet’te bir kaç Türk sitesini tıklıyorum. Ayni bilgi ve resimler var. İdo Aharoni’nin İsrail’in New York’ta yeni başkonsolosu olduğunu öğreniyoruz. Haberde İdo, atalarının Türkiye’de yaşadığını dedesinin mezarının Mersin’de olduğunu söylüyor.

Biz Türkler, centilmenlikte İngiliz soylularından katiyen aşağı değiliz. Yöneticilerimiz İdo’nun başkonsolos olduğunu duyunca peşine düşüp randevu almışlar, nezaket ziyaretine gitmişler. Bu bağlamda nezaket sözcüğünün yeri ne? Biz Amerika’nın sahibi miyiz, yabancı bir diplomat geldiğinde maaile ofisine hoşgeldin’e gidelim. Yeni diplomat Türk ise olayın konumu değişir, bizden biri diye koşarak gideriz.

TADF eski başkanıyla konuşan İdo pek neşeli görünmüyor. Keza grup resmindeki bir kaç yahudi. Resimlerde çay-kahve ikramını gösteren belirti de yok. Yıllarca Osmanlı kimliğinde yaşamış yahudilerin diplomatlarına Türk cömertliği teğet geçmiş.

Haberin Devamı

Ama aklıma başka şeyler geliyor, anılarım 2010 Ocak başına gidiyor. İsrail Dışişleri Bakanı Müsteşarı Danny Ayalon, Türk Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’u ofisine çağırıyor. Buluşma nedeni bir Türk TV dizisini protesto etmek. Çelikkol hayli bekledikten sonra içeri alınıyor. El sıkmaya yanaşmıyor yahudi müsteşar çehresi kasırga çarpmış gibi sert. (İdo’nun neden tebessüm etmediğini anladınız mı?) Çelikkol’un koltuğu Danny ve yardımcısına kıyasla hayli kısa. Kameramanları çağrılıyor. Danny isteklere rağmen kameraya karşısında gülmeye yanaşmıyor. İbranice, “Ona yukardan baktığımı gösteren resim çekin. O aşağıda biz yukardayız” diyor. Ertesi gün gazetelerde kısa-uzun farkını vurgulayan fotoğraflar basılıyor. Hem de çizgiler, grafiklerle. Ankara şiddetle protesto ediyor, özür dileyen yok.

Türk-İsrail ilişkileri krize giriyor. Moldova doğumlu, eski bar fedaisi Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman, “Erdoğan’ın yalanlarından bıktım. O da yalancı, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da. Türkler hep yalancı” diyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “İsrail bu bakanı azletmeli” diye beyanat veriyor.

Haberin Devamı

Ardından Mavi Marmara baskını patlak veriyor, Türk-İsrail ilişkileri tarihte en gergin dönemine giriyor. İsrail komandoları Akdeniz’in açık sularında silahsız 9 Türk gencini arkadan kurşunlayıp şehit ettiler. Dünya ülkelerinin büyük çoğunluğu İsrail’i suçlu buldu. ABD ve batılıların Ankara ile Telaviv’in arasını düzeltme uğraşıları, Netanyahu’nun, “İsrail değil, Türkiye özür dilemeli” çıkışıyla yokuşa sürüldü. Hala özür sözcüğünü ağzına almıyor.

Ayalon’un Türk elçisine çocuksu tuzakları, Lieberman’ın küstahlığı, Netanyahu’nun kibirli inatçılığı sürdükçe Türkiye ile İsrail’in uzlaşmasını beklemek safdillik olur.

Netanyahu, Washington’a her gelişinde Amerika’nın askeri sırlarını İsrail’e yıllarca taşıyan yahudi casusu Pollard’ın serbest bırakılmasını isteyecek kadar da pişkin.

Haberin Devamı

Ayrıca geçen yıl bir yahudi grubuna, “Amerikanın ipleri benim parmaklarımda” diyecek kadar da kendini beğenmiş.
Dernek temsilcilerinin iyi niyetinden şüphem yok. Ama ziyaret olacaksa teklif karşı taraftan gelmeli, Netanyahu’dan Erdoğan’a. Şehitlerimiz için özür dilemeyle başlamalı yahudilerin yaklaşımı. Üst düzey devlet-hükümet adamlarına, topluca milletimize ağır laf etmiş bu adamlar. Ne gerek var nezaket ziyaretine?

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!