Doktor White'ın hikayesi... Çağının ötesinde bir dahi mi yoksa Frankenstein mı?

Güncelleme Tarihi:

Doktor Whiteın hikayesi... Çağının ötesinde bir dahi mi yoksa Frankenstein mı
Oluşturulma Tarihi: Aralık 11, 2021 13:26

Bilim tarihine baktığımızda yaptıklarıyla hem alkışlanan hem de aşağılanan birçok aktör olduğunu görüyoruz. Ama bunların hiçbirinin hayatını beyin nakline adamış cerrah Dr. Robert White kadar ilginç olmadığını da söylemek gerek. İşte White'ın kafanızı çok ama çok karıştıracak hikayesi...

Haberin Devamı

ABD'nin Ohio eyaletinin Cleveland şehrinde takvimler 1971 yılını gösteriyordu. Ameliyat masasının üzerine eğilmiş olan beyaz önlüklü adam, bir yaşam işareti görmeyi bekliyordu. Floresan ışıklar odadaki her şeyi soluk bir renge boyuyor, steril bir hava yaratıyordu.

Masada bir rhesus maymunu yatıyordu. İyice tıraşlanmış boynunu 360 derece çevreleyen bir dikiş göze çarpıyordu. Bu maymun, yıllar süren araştırmaları, aylar süren bekleme süreçlerini, hayvan hakları örgütleriyle hatta diğer bilim insanlarıyla yürütülen nice kavgaları temsil ediyordu. Yüz adet donmuş maymun beyni üzerinde binlerce saat boyunca hazırlık yapılmıştı ve hepsi bu an içindi.

Adam elindeki forsepsle maymunun burnunun ucuna hafifçe dokundu. Nihayet maymunun göz kapakları kıpırdadı ve açıldı. Hayattaydı, uyanıktı ve bilinci yerindeydi. Ama bu maymun sıradan bir rhesus maymunu değildi. Çünkü aslında o bir (sayıyla 1) maymun değildi. Omzundan yukarısı A Maymunu'ndan vücudunun geri kalanı ise B Maymunu'ndan gelen, Mary Shelley'nin kült romanı Frankenstein'daki canavarı hatırlatan bir canlıydı. Beyaz önlüklü adam ise bugün halen bilim tarihinin en tartışmalı isimlerinden biri olan Dr. Robert White'tı.

Haberin Devamı

Boynundan aşağısı felçli halde olan maymun ısıracakmış gibi dişlerini gösterdi. Dr. White maymunun gözlerine bakarken, "Ne yaptım ben?" diye düşündü. "İnsan ruhunun nakledilebileceği bir noktaya mı eriştim?" Bu tuhaf bir soruydu ama White için tuhaf kelimesi pek bir şey ifade etmiyordu. Çünkü o başkaları için akla hayale gelmeyecek şeyleri yapan bir insandı. Sonuçta az önce açılan gözler, dünyanın ilk başarılı kafa naklini gerçekleştirdiğini kanıtlamıştı.

Bir varsayım ya da kurgu ürünü olarak bile inanılmaz görünen böyle bir operasyonun gerçek ve başarılı olması, akıllarda onlarca soru doğmasına yol açıyor. Ancak en önemli iki soru şunlar: White neden böyle bir şey yapmak istedi? Ve dahası bu insanlık için ne anlama geliyor?

Bunun için en başa dönmemiz ve Robert White'ı biraz daha yakından tanımamız şart.

Doktor Whiteın hikayesi... Çağının ötesinde bir dahi mi yoksa Frankenstein mı

Haberin Devamı

ÖĞRETMENİ "SEN BEYİN CERRAHI OLMALISIN" DEMİŞTİ

1926'da doğan küçük Robert, daha ilkokuldayken öğretmenlerinin dikkatini çekmiş olan çocuklardandı. O kadar başarılıydı ki St. Paul'deki özel bir askeri okula gönderilmesini tavsiye etmişti öğretmenleri. Ancak ekonomik durumları çok parlak değildi ve White ailesi kardeşler arası eşitliğe inandığından Robert kendisine teklif edilen bursu geri çevirmek zorunda kaldı.

Onun yerine Minneapolis'te bulunan DeLaSalle Lisesi'ne yazıldı. Okulda en başarılı olduğu derslerden biri fen bilgisiydi. Hatta laboratuvarda kurbağalar üzerinde çalıştıkları dönemde, hayvanın kafatasını beyne en ufak bir zarar vermeden hassasiyetle açması, Katolik bir rahip olan öğretmeninin dikkatini çekmişti. "White, sen beyin cerrahı olmalısın" diyen bu öğretmen bugün yaşasa, kehanetinin tuttuğunu görmekle şaşkına uğrardı muhtemelen.

Haberin Devamı

White'ın babası o yıllarda askere çağırıldı ve iki yıl sonra Filipinler'deki bir savaş esirleri kampında öldü. Bunun sonucunda ailenin ekonomik durumu daha da zorlaştı.

Liseden mezun olur olmaz bu kez White askere çağırıldı ve 1944 yılında cepheye gönderildi. Akademik geçmişini gören yetkililer, savaşta laboratuvar teknisyeni olarak görev yapmasına karar vermişti. White bir yandan askerlik yapıyor bir yandan da tıp dersleri alıyor, deneyler ve kan testleri gerçekleştiriyordu. Savaşın son günleri olduğundan laboratuvarda işler yavaş ilerliyordu. Bu da White'a bol bol zaman kalmasını sağlıyordu.

ÜNİVERSİTEYİ YARIDA BIRAKIP TIP FAKÜLTESİNE BAŞLADI

Savaştan sonra White, St. Thomas Koleji'nde yüksek öğrenimine başladı ancak mezun olmasına bir yıl kala okulu bıraktı. Zira, okulun internet sitesinde anlatılan hayat hikayesine bakılırsa, profesörlerinden biri bu parlak gencin lisans derecesi almakla uğraşmasının bir zaman kaybı olduğunu düşünmüş ve White'ı bir tıp fakültesine transfer olmaya ikna etmişti.

Haberin Devamı

Yaşadığı yere en yakın tıp fakültesi Minnesota Üniversitesi'ndeydi ve White da 1950'de tam burslu olarak burada eğitimine başladı. Bir yıl sonra yine ışığını gören bir profesörünün ön ayak olmasıyla bu kez Harvard Tıp Okulu'na (yine tam burslu) transfer oldu.

1953 yılında tıp doktoru olarak mezun oldu. Boston'da bir hastanede intörnlüğü esnasında çalışma alanını beyin cerrahisi ile sınırlandırmaya karar veren White, Minnesota Üniversitesi'nde bu alanda doktora yaptı. Tez konusu köpek beyninin iki lobunun birbirinden tamamen ayrılması üzerineydi.

White zamanla dünyanın en tanınmış beyin cerrahlarından biri haline geldi. Cerrahi becerileri insan üstü denecek seviyedeydi. Hatta yaptığı deneyler sayesinde günümüz tıbbının en standart uygulamalarından biri olan beyni soğutarak koruma fikrinin geliştirilmesinde de önemli rol oynadı. Bu nedenle bugün kalp krizi geçirenler, beyin hasarını önlemek için soğuk battaniyeye sarılıyor. Ve White'ın soğutma tekniği sayesinde, beyin cerrahları geçmişte en fazla 3-5 dakika çalışabildikleri organ üzerinde 2 saate varan ameliyatlar yapabiliyor.

Haberin Devamı

Doktor Whiteın hikayesi... Çağının ötesinde bir dahi mi yoksa Frankenstein mı

BEYNİ ZARAR VERMEDEN YERİNDEN ÇIKARMAK MÜMKÜN MÜ?

Nasıl mı? Malum, beyin 1,5 kilogramlık ağırlığıyla vücudumuzun çok küçük bir yüzdesini oluşturuyor. Ama düşünmemizi, konuşmamızı, hareket etmemizi kısacası yaşamamızı da beyin sağlıyor.

Tüm bu gücü nedeniyle biraz hassas, hatta kaprisli bir organ beyin; özellikle de oksijen konusunda. Beynimize 30 saniye oksijenli kan gitmezse bilincimizi kaybediyoruz. Birinci dakikanın sonunda beyin hücreleri ölmeye başlıyor, üçüncü dakikada kalıcı beyin hasarı oluşuyor, beşinci dakikadan sonra ise ölüm kaçınılmaz hale geliyor.

Tüm bunların farkında olan White, "Beyni bir kalıcı hasar yaratmadan kafatasından nasıl çıkarırım?" sorusunun yanıtını arıyordu ve aradığı yanıtı tarih kitaplarında buldu. Çok soğuk bölgelerde kaybolan ve donmuş halde bulunan, kendilerine geldiklerinde hiçbir beyin hasarı göstermeyen gezginlerin hikayelerini okumuştu. Bu hikayeleri inceledikçe şunu fark etti: Aşırı soğuk nedeniyle beynin metabolik süreçleri yavaşlandığında, oksijen ihtiyacı da azalıyordu.

Demek ki doğru koşullar sağlandığında beyni zarar vermeden yerinden çıkarıp, donörden gelecek kan akışına bağlamak ve vücudun dışında yaşatmak mümkündü. Ama bu düşüncesini kanıtlaması gerekiyordu. Bunun için hemen çalışmalara başladı ve sonunda başardı. Damar yerine kan taşıyan borulara bağlanmış bir maymun beyninin, bağlı olduğu EEG makinesine sinyaller göndermeye devam ettiğini (yani "düşündüğünü") gösterdi. White'a göre, bu EEG sinyalleri beynin vücudun dışında yaşamaya devam ettiğini gösteriyordu.

SOĞUK SAVAŞ'IN SICAK REKABETİ

Elbette herkes beynin faaliyetlerine devam etmesinin yaşamak anlamına geldiğine katılmıyordu ama White bir şekilde doğru yolda olduğunu göstermişti. Fakat bu onun için sadece başlangıç noktasıydı. White'ın asıl amacı bilinci de nakledebilmek bunun için kafayı bütünüyle bir başka bedene taşıyabilmekti.

White, bu fikrinde Sovyet bilim insanı Vladimir Demihov'dan esinlenmişti. Soğuk Savaş yıllarıydı ve ABD ile SSCB arasında sadece uzay araştırmaları alanında değil tıp alanında da ciddi bir yarış vardı. Dönemin doğasına uygun bir biçimde, White ile Demihov da birbirlerini yakından izleyen iki rakipti. Demihov'un 1958'de yayımlandığı bir video bilim dünyasında büyük ses getirmiş ve tabii White'ı da etkilemişti. Demihov, küçük bir köpeğin kafasını ve ön bacaklarını büyük bir köpeğin gövdesine nakletmiş ve ortaya iki kafalı bir köpek çıkmasını sağlamıştı. Büyük köpeğin kalbi hem kendi beynine hem de küçük kafadaki beyne kan pompalamayı sürdürüyordu. (Sovyetler o dönemde organ nakli konusunda çok ileri gittiklerine dair pek çok açıklama yapsa da ilerleyen dönemde tablonun o kadar da parlak olmadığı anlaşıldı.)

Bu araştırmanın neye hizmet ettiği pek belli değildi ama White'ı daha da radikal adımlar atmaya itti. Sonuç da yazının en başında bahsettiğimiz ameliyat masasında yatan rhesus maymunu oldu. İki maymunun birleştirilmesiyle ortaya çıkan bu canlı, uyandıktan sonra görebiliyor, duyabiliyor, tat ve koku alabiliyor haldeydi. Ama felç halindeydi çünkü kesilen bir omurilikteki yüz milyonlarca siniri bağlayacak teknoloji henüz bulunabilmiş değildi (ve hâlâ da tam olarak bulunabilmiş değil). Bu nedenle hareket etmesi imkansızdı. Ama 9 gün boyunca hayatta kalmayı başardı. White hastasının ruh halini o günlerde üç kelimeyle özetlemişti: Tehlikeli, hırçın ve çok mutsuz.

Doktor Whiteın hikayesi... Çağının ötesinde bir dahi mi yoksa Frankenstein mı

WHITE'IN AMACI NEYDİ?

Şimdi, geldik daha önemli olan soruya: White bunu neden yapıyordu? Geçtiğimiz Mart ayında ABD'de tam da bu soruya yanıt arayan bir kitap yayımlandı. Yazar Brandy Schillace'ın imzasını taşıyan "Mr. Humble and Dr. Butcher" (Bay Mütevazı ve Doktor Kasap) isimli kitap, 2010 yılında ölen White'ın çalışmalarını bir kez daha tartışmaya açtı.

Kitabın yayımlanmasından birkaç ay sonra Medium'un bilimsel yayını Elemental için de konuyla ilgili bir yazı kaleme alan Schillace'a göre, White'a bunu yaptıran şey, aynı operasyonu insanlarda da uygulayabilmenin yollarını bulmaktı. White, bir insan kafasına yeni bir beden verebilmek istiyordu. Çünkü kendisinden sık sık "Humble Bob" (Mütevazı Bob) olarak bahseden White, sadece laboratuvarında Dr. Frankenstein gibi tuhaf deneyler yapan bir bilim insanı değildi. Aynı zamanda bir travma hastanesinde bilfiil hayat kurtarmak için çalışan bir doktordu.

Her gün kanserden ölen çocuklara, sarhoş sürücülerin kurbanı gençlere şahit oluyordu. Hatta yakın bir arkadaşını ameliyat etmiş ama kurtaramamıştı. Sürekli gözlerinin önünde insanlar ölüyordu ve White onları kurtarmak istiyordu.

BEYİN = HAYAT

Ona göre hayatla beyin eş anlamlıydı. Çünkü White, beynin insanın ruhunun deposu olduğuna inanıyordu. Beyin sinyal göndermeye devam ettiği müddetçe, hayat kurtarılmaya değerdi. "Beyin eşittir hayat" olduğundan, beynin bir vücuttan başka bir vücuda taşınması halinde bilincin de taşınması gerekirdi.

Schillace kitabı yayınlandığında New York Post'a verdiği röportajda, White'ın bu şekilde beş maymun kafa nakli operasyonu yaptığını belirterek, "Maymunlar, Dr. White'tan hoşlanmıyordu ve bu konuda gerçekten kararlıydılar" diye konuştu. Schillace'ın aktardığına göre, bu bile White için kafa transferi sonrası maymunların bilincinin de beden değiştirdiğinin kanıtı niteliğindeydi.

Hatta bu nedenle sonraki yıllarda verdiği röportajlarında "kafa nakli" ya da "beyin nakli" terimlerinin kullanılmasına hep karşı çıktı. İnsan beyinden ibaretse eğer, içine girdiği kafatası ve beden, o beyin için bir taşıyıcıdan başka bir şey değildi. Bedeni, "beyin için çalışan bir makine" olarak nitelendiriyordu. Kafa nakledildiğinde organizmanın özü, "yaşam prensibi" de naklediliyordu. Dolayısıyla bu prosedür "tam beden nakli" olarak nitelendirilmeliydi. Ve tam beden nakli sayesinde boyundan ya da belden aşağısı felçli bireylerin hayatları değiştirilebilirdi.

Hal böyleyken, White'ın yolu 1999 yılında Craig Vetovitz isimli bir kişiyle kesişti. Daha doğrusu Vetovitz, tam da bu sebeplerden dolayı yardım istemek için White'ın kapısını çaldı.

Doktor Whiteın hikayesi... Çağının ötesinde bir dahi mi yoksa Frankenstein mı

WHITE'IN OPERASYONU İÇİN MÜKEMMEL BİR ADAYDI

Vetovitz, gençliğinde bir dalış kazası nedeniyle felç olmuştu. Mümkün olduğunca iyileşmek istemişti ama dönemin tedavi programları onun seviyesindeki hasarlarda çok fazla etkili olamıyordu. Yine de Vetovitz yılmamış, kendi özel tekerlekli sandalyesini geliştirmiş hatta kollarını oynatamamasına karşın yazı yazmasını sağlayan bir araç bile yapmıştı.

White ile tanıştıkları dönemde iş sahibi, evli, çocuklu bir adamdı. Yani uğruna yaşayacak çok şeyi vardı ancak vücudu ona ihanet ediyordu. Böbrekleri iflas etmek üzereydi ve felçli bir hasta olduğundan, organ nakli şansı oldukça düşüktü. Böylece sağlık sektöründen ümidi kesen Vetovitz, ilk tam vücut nakli ameliyatının adayı olmak için White'a başvurdu.

Ameliyat oldukça zor ve tehlikeliydi ve sonuçta başarılı olunsa bile Vetovitz felçli hayatına devam edecekti. Ama zaten ömrü boyunca düşük ihtimalleri gerçekleştirmiş bir kişiydi. Dolayısıyla şansını yine denemeye karar vermişti. Hayatının yaşanmaya ve kurtarılmaya değer olduğunu düşünüyordu. White da Vetovitz'e istediğini vermeye hazırdı. Sadece bir böbrek nakli değil, tüm vücut nakli yapılacaktı.

NE PARA BULABİLDİ NE DE İZİN ALABİLDİ

White son hızla operasyona hazırlanıyordu. Kadavralar üzerinde denemeler yaparken insanlar üzerindeki operasyonun maymunlardan çok daha kolay olacağını fark etti. Hatta kendisine bir donör beden de buldu. Trafik kazası sonucu beyin ölümü gerçekleşmiş bir adamın bedeni Vetovitz'in yeni vücudu olacaktı.

Bu deneysel operasyon için artık iki şeye ihtiyaç vardı: 4 milyon dolarlık bir bütçe ve hastane izinleri. Ama White ne izin alabildi ne de yeterince para toplayabildi. Dolayısıyla Vetovitz'in ameliyatı hiç gerçekleşmedi.

Peki gerçekleşse bu ameliyatın sonunda ne olacaktı? Vetovitz hayatta kalabilecek miydi? Olur da uyanırsa aynı bilince mi sahip olacaktı? Vücudunun geri kalanındaki nöronlar ameliyattan nasıl etkilenecekti? Farklı bir bedenle yaşarken ona aynı kişi denebilir miydi? Operasyona dair bunlar gibi nice etik soru ve sorun vardı belki ama bunların hiçbiri White'ı yolundan çeviremedi.

Doktor Whiteın hikayesi... Çağının ötesinde bir dahi mi yoksa Frankenstein mı

WHITE HAYVAN HAKLARI AKTİVİSTLERİNİN HEDEFİNDEYDİ

Aslına bakılırsa White bütün kariyeri boyunca etik tartışmalarının odağında oldu. Belki çağının ötesinde düşünebilen çok yetenekli ve saygın bir bilim insanıydı ama maymunlar ve köpekler üzerinde yaptığı deneyler, laboratuvarında dondurulmuş halde yüzlerce maymun beyni bulundurması gibi gerekçelerle kamuoyunun, özellikle de hayvan hakları aktivistlerinin büyük tepkisini çekiyordu.

Ama White, hayvanlar üzerinde deneyler yapmakta etik bir problem görmüyordu. Bilim dergilerinden Reader's Digest dergisine e kadar her yazdığı yazıda, "İnsanların ruhu vardır, hayvanların ise yoktur" iddiasını tekrarlıyordu. (Bu arada hayvan deneylerinin dönemin standardı olduğunu, birçok ilaç, tedavi ve aşının hayvan deneyleri ile geliştirildiğini de hatırlatalım. Örneğin çocuk felci aşısı için 40 yıl boyunca fareler ve maymunlar üzerinde çalışmalar sonucu ortaya çıktı.)

White'a, "deli bilim adamı", "Dr. Frankenstein", "Doktor Kasap" gibi yakıştırmalar yapılıyordu. Schillace'a göre, "White, insanların şok faktörünü aşamaması nedeniyle hayal kırıklığı yaşıyordu. Ama insan içine çıkarken çoğu zaman üzerinde 'Dr. Frankenstein' yazılı doktor çantası elinde oluyordu. Böyle bir ikili karaktere sahipti."

MEDYA ONU ÇOK SEVİYORDU

Tam da bu ikili karakteri nedeniyle White, popüler kültürün de sevdiği bir isimdi ve göz önünde olmaktan hiç ama hiç rahatsız değildi. Kaleme aldığı 900 civarında akademik makalenin yanında People, GQ, New York Times gibi yayınlara röportajlar veriyor, sık sık Cleveland gazetelerine yazılar yazıyordu.

Ancak medyadaki tüm varlığının saygın işler olduğunu söylemek de mümkün değildi. Göz önünde olma isteği ve büyük egosu zaman zaman aşağılanmaya da yol açabiliyordu. Zira White, kendisine bir Nobel Ödülü verilmesi gerektiği yönünde açıklamalar yapıyor; bilim insanı Stephen Hawking'e ve aktör Christopher Reeve'e "Gelin sizi ameliyat edeyim, size yeni bedenler vereyim" diye çağrılarda bulunuyordu. (Ne Hawking ne de Reeve bu teklifi kabul etti.)

En fazla düştüğü nokta ise "Hard Copy" isimli bir tabloid programının Cadılar Bayramı özel bölümüne, Vetovitz ile birlikte katılması oldu. Programda ikili, "Dr. Frankenstein ve gönüllü canavarı" olarak nitelendirilmişti.

Bilim kurguyu çok sevdiğini her fırsatta söylüyor, Shelley'nin Frankenstein'ı gibi klasiklerden 1950'lerin ucuz filmi 'Donovan's Brain'e kadar türün tüm örneklerini yakından takip ediyordu. Hatta emekli olduktan sonra 'The X-Files' dizisinin yaratıcısı Chris Carter'ın daveti üzerine 2008'de vizyona giren 'The X-Files: I Want to Believe' filminde danışmanlık bile yaptı.

Doktor Whiteın hikayesi... Çağının ötesinde bir dahi mi yoksa Frankenstein mı

TANRI ADINA HAREKET ETTİĞİNİ SÖYLÜYORDU

Tüm bunların yanında White, 10 çocuklu bir aile babası ve çok inançlı bir Katolik'ti. Her akşam işten eve dönerken mahallesindeki kiliseye uğrayıp akşam ayinine katılıyor, her ameliyattan önce dua ediyor, hastaları ve ailelerini de dua etmeye çağırıyordu.

Oğlu Bob White'ın dediğine göre, "dindarlarla doktorlar arasında bir köprü kurmak" için çalışıyordu. Bob White, St. Thomas Üniversitesi dergisine yaptığı açıklamada, "Bazı dinler bilim ve doktorlar konusunda temkinlidir ama babam bilimsel çalışmalarının Tanrı karşıtı olmadığını açıklayabileceğini düşünüyordu" diye konuştu. Kızı Ruth White'a göre ise kilisede geçirdiği saatler White için tefekkür anlarıydı.

Hayatı süresince görev yapan iki papayla (6'ncı Paul ve Jean Paul) dostluklar kurmuş, Vatikan'ın biyoetik kurulunda Papalık Bilimler Akademisi'nde görev yapmıştı. Kuruldaki işi modern tıbbın yarattığı ikilemlere (örneğin hayatın tam olarak hangi noktada bittiğine) Katolik mezhebi bağlamında çözümler bulunmasına yardımcı olmaktı. Vatikan'ın beyin ölümü ve tüp bebek konusundaki görüşlerinin şekillenmesinde White'ın büyük rolü oldu.

Schillance, "White kendisini Tanrı'nın ekibinde görüyordu" dedi ve ekledi: "'Operasyonlar sırasında elimi hareket ettiren Tanrı'nın yol göstericiliğidir' derdi. Her zaman doğru olanı yaptığına emindi" diye konuştu. Ama Vetovitz'in asla gerçekleşmeyen ameliyatı için White'a Papalık da onay vermemişti.

WHITE 2010'DA HAYATINI KAYBETTİ

White, 2010 yılında insanlarda kafa nakli operasyonunu gerçekleştiremeden hayatını kaybetti. Ama ömrünün son anına kadar bunu yapabileceğine inanıyordu. 1999'da Scientific American için kaleme aldığı bir makalede şöyle diyordu: "Her zaman bilim kurgunun konusu olan Frankenstein efsanesinin, yani farklı organların bir araya getirilmesiyle bir insan inşa edilmesinin, 21'inci yüzyılın başlarında bir gerçekliğe dönüşeceğini tahmin ediyorum."

Gerçekten de White'ın notları ve günümüz teknolojisiyle bu operasyonun yapılabilmesi oldukça olası. Hatta bunu yapmaya çalışan biri de var: İtalyan cerrah Sergio Canavero. Canavero önce 2013'te White'ın çalışmalarını sürdürmekte olduğunu açıkladı, ardından 2017 yılında bu hedefe bir adım daha yaklaştığını tüm dünyaya ilan etti. Çinli meslektaşı Xiaoping Ren ile birlikte Kasım 2017'de kadavralar üzerinde beyin nakli operasyonunu başarıyla tamamladıklarını duyuran Canavero, bir sonraki adımın da beyin ölümü gerçekleşmiş iki donör arasındaki nakil olacağını söylemişti.

Doktor Whiteın hikayesi... Çağının ötesinde bir dahi mi yoksa Frankenstein mı

WHITE'IN VİZYONU GERÇEK OLABİLİR Mİ?

Ancak bilim dünyasının genelinin bu fikre halen sıcak baktığını söylemek pek mümkün değil. White ile yakın çalışmış olanlar bile bu fikre karşı olduklarını dile getiren açıklamalar yaptı. Örneğin onlardan biri olan Jerry Silver, Canavero'nun 2013'teki çıkışının ardından CBS News'e verdiği bir röportajda, kafa/tam beden naklini "tamamıyla bir fantezi" olarak nitelendirmişti.

White'ın 1970 yılında ameliyat ettiği maymunun yaşadığı acıyı gördüğünü de belirten Silver, "Kafanın uyandığı anda maymunun yüzünde korkunç bir acı, kafa karışıklığı ve kaygı ifadesi olduğunu hatırlıyorum" diye konuşmuş ve eklemişti: "Korkunç bir şeydi. Bir daha da asla yapılmaması gerektiğini düşünüyorum."

Gelecekte dünya değişir mi, kafa/tam beden nakilleri böbrek ya da kalp nakli kadar sıradan ve kabul edilebilir operasyonlar haline gelir mi bilinmez. Ancak White'ın geride bıraktığı mirasın iyisiyle kötüsüyle çok büyük olduğu ortada. Hem kendi elleriyle hem Case Western Reserve Üniversitesi'nin tıp fakültesinde eğittiği öğrencileri aracılığıyla hem de geliştirdiği tekniklerle hayatını kurtardığı insanları saymaya gücümüz yetecek gibi değil. Bu yolda can veren binlerce hayvan konusunda ise yorumu size bırakıyoruz. 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!