Beyaz Saray, siyah devrimin eşiğinde

Güncelleme Tarihi:

Beyaz Saray, siyah devrimin eşiğinde
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 31, 2008 00:00

Amerika, belki de tarihinin en büyük devrimine hazırlanıyor. Beyaz Saray’ın muhtemel sahibi Barack Obama’nın derisinin rengi, o sihirli ’değişim’ kelimesine yepyeni anlamlar yüklüyor. Obama kötü bir şair ama iyi bir entelektüel. Hayatını anlattığı ’Babamdan Hayaller’ isimli kitabında Obama, sürekli esrar içtiğini, para buldukça kokaini denediğini yazıyor. Ancak en önemlisi, hiç eksilmeyen siyah öfke. Beyaz sevgililerle kavgayı körükleyen o müthiş siyah öfke.

En çılgın kurultay

Dünden bugüne Barack Obama

"SADECE Malcolm X’in biyografisi farklı bir şey verir gibiydi. Yaratıcılığı beni etkilemişti (...) Malcolm’un izinde yürümeyi düşünsem de kitabın bir satırı beni durdurdu. Bir zamanlar sahip olduğu bir arzudan bahsediyordu; zorla damarlarına girmiş olan beyaz kanın bir şekilde oradan çıkmasını arzulamıştı. Malcolm için bu arzunun önemsiz olamayacağını biliyordum. Ayrıca kendine saygıya giden yolda yürürken, kendi damarlarımdaki beyaz kanın asla soyut bir kavrama dönüşüp kalmayacağını biliyordum."

Yıpratıcı tutkuyla basketbol oynadım

Önceki gün ABD’nin ilk siyah renkli başkan adayı olan Barack Obama’ya ait bu sözler. Annesi beyaz olan Obama, tıpkı Malcolm X gibi, uzunca bir süre ağır bir yük gibi omuzlarında taşıyor bunu. Kimbilir, belki hálá taşıyordur ve belki de sadece kendisinin değil, dünyadaki bütün siyah nüfusun beyazlarla ve kendileriyle barışmalarının yolu Beyaz Saray’dan geçiyordur. Harlem’de yaşayanlara kıyasla Hawaii’deki çocukluğu fazla sert geçmemiştir belki ama, "Sınırlı yeteneğimi her zaman aşan yıpratıcı bir tutkuyla basketbol oynuyordum" cümlesi yine de somut bir hüznü barındırmaktadır bünyesinde. "En azından basketbol sahasında" diyecektir genç Obama, "Kendine ait bir yaşamı olan karma bir topluluk bulmuştum. En yakın beyaz arkadaşlarımı, siyah olmanın bir dezavantaj olmadığı o sahalarda edindim." Çünkü, siyah çocukların bugün bile kendini gösterebildiği iki alandan biridir basketbol. Diğeri ise elbette müzik.

Siyah bir ergen karikatürüydüm

"İhanete uğramamak için arkadaşlarımı dikkatli seçiyordum. Politik olarak daha aktif olan siyah öğrenciler. Yabancı öğrenciler. Meksikalılar. Marksist profesörler, yapısalcı feministler ve punk rock performans şairleri. Sigara içiyor ve deri ceket giyiyorduk. Geceleri yurtta Yeni Sömürgecilik, Franz Fanon, Avrosantrizm ve ataerkil toplum üzerine konuşuyorduk. Sigaralarımızı holdeki halıda söndürdüğümüzde ya da müziğin sesini duvarları titretecek kadar açtığımızda burjuva toplumunun baskıcı kısıtlamalarına direnmiş oluyorduk. Kayıtsız ya da umursamaz ya da özgüven yoksunu değildik. Yabancılaştırılmıştık."

Tipik bir 68’li paragrafı olarak da okunabilecek bu satırlar, bir yanıyla entelektüel bir başkaldırı portresi çiziyor ama bir yanıyla da Harvard’daki yabancılaşmanın o tuhaf adresi olarak çıkıyor karşımıza. "O sıralar siyah bir ergenin karikatürü olarak yaşıyordum; aslında fiyakalı Amerikan erkeğinin bir karikatürü" deyişinin gerisinde de biraz bu bilinç vardır aslında. O bilinç, bir süre sonra keskin bir dönüşüm geçirecek, Barack Obama taraftarlarının ellerinde kıvançla salladıkları pankarttaki sihirli sözcüğe yani "değişim"e yelken açacaktır. Ne var ki, hiç de kolay olmayacaktır bu:

"Yeryüzü ayaklarımın altında her an yarılabilirmiş gibi sallanıyordu. Kendime çekidüzen vermek için durdum. O an ilk kez tamamen yalnız olduğumu anladım."

(Babamdan Hayaller, Irk ve Kimlik Mirasının Öyküsü, Barack Obama, Çevirenler: İstem Erdener-Zeynep Arıkan, Pegasus Yayınları.)

Büyükanne sevinci

SENATÖR Barack Obama, ABD tarihinde başkanlığa aday olan ilk siyahi oldu. Denver’da perşembe günü sona eren kurultayda Demokrat Parti’nin resmen başkan adayı olan Obama’ya eşi Michelle, kızları Sasha (7) ve Malia (10) eşlik etti. Obama’nın Demokrat Parti’den başkan adayı ilan edilmesinin ardından Kenya’da yaşayan babaannesine de tebrik mesajları yağmaya başladı. Telefonları hiç susmayan Sarah Obama, torunuyla gurur duyuyor. 47 yaşındaki Obama, beyaz bir anneyle Kenya doğumlu bir babanın oğlu.

Paranoyak, militan saldırgan, zenci

RAY bana her zaman beyaz adamın sahasında, onların kurallarıyla oynadığımızı söylemişti (...) Neye karar verirse versin onun kararıydı, senin değil ve sana karşı doğuştan sahip olduğu bu güç sayesinde, bu güç kişisel saiklerden ve eğilimlerinden önce geldiği ve öyle süreceği için iyi ve kötü beyazlar arasında herhangi bir ayrım yapmanın bir anlamı yoktu. Aslında kendi siyah, bağımsız kişiliğinin dışavurumu sandığın hiçbir şeyin, bir esprinin, bir şarkının, arkadan pasın özgürce, senin tarafından seçildiğine bile emin olamazdın. Bu şeyler en iyi ihtimalle birer sığınak, daha beteri tuzaktılar. Bu çıldırtan mantığı benimsersen kendine ait olarak seçebileceğin tek ey, ta ki siyah senin için sadece güçsüzlüğün, yenilginin bilgisi anlamına gelene kadar giderek küçülen bir öfke sarmalına doğru çekilmekti. Ve son ironi: Bu yenilgiyi reddeder ve seni esir edenlere saldırırsan; buna verdikleri isimler de vardı. Seni aynı şekilde kafesleyecek isimler. Paranoyak. Militan. Saldırgan. Zenci.


Rüya gerçek oldu

Martin Luther King’in "Bir rüyam var" konuşmasının 45’inci yıldönümünde Obama, başkan adaylığı konuşmasını yaptı.

Siyah olmak isteyen beyaz bir sevgili

OYUN bittikten sonra kız arkadaşım siyahların neden hep bu kadar öfkeli oldukları hakkında konuşmaya başladı. Bunun bir hafıza meselesi olduğunu söyledim. Sanırım kimse Yahudilere soykırımı neden hatırladıklarını sormuyor dedim. Ve o bunun farklı olduğunu söyledi. Ben de "farklı değil" dedim. O da öfkenin sadece bir çıkmaz sokak olduğunu söyledi. Tiyatronun önünde büyük bir kavga ettik. Arabaya bindiğimizde ağlamaya başladı. Siyah olamayacağını söyledi. Eğer olabilseydi olurdu, ama bu mümkün değildi.

Kokain çeken başkan adayı

O yılları hatırlayarak sigara dumanından birkaç halka üfledim. Ot iyi geliyordu, alkol de ve belki para olduğunda biraz kokain. Ama eroin değil (...) Eroinman. Esrarkeş. İşte varacağım nokta buydu: Genç bir siyah adamın son ve ölümcül rolü. Ne kadar başıbozuk bir birader olduğumu kanıtlamak için yaşanan uyuşturucu tripleri (...) Fark ettim ki beyaz sınıf arkadaşının yeni aldığı arabada veya spor salonunda tanıştığın biraderlerden biriyle yurt odasında ya da okuldan atılmış ve şimdi zamanlarının büyük bir kısmını kavga çıkartmak için yer arayarak geçiren Hawaiili birkaç çocukla sahilde; nerede ve kiminle esrar içtiğinin bir farkı yoktu (...) Sevgisizlik kulübünün kapısı herkese açıktı.

Obamania

ABD’de tam bir Obama çılgınlığı yaşanıyor. Her ne kadar siyasi tecrübesizlikle de suçlansa, 8 yıllık Bush Yönetimi’nden sıkılan sıradan Amerikalı, Obama’yı kendi içinden biri olarak görüyor.

Malcolm’un beyaz kanı

EĞER Malcolm’un hayatının sonlarına doğru beyazların da din kardeşleri olarak yanında yer alabileceğini keşfetmesi neticede bir uzlaşma vaad eder gibi görünse de bu umut çok uzak bir gelecekte, çok uzak bir ülkedeymiş gibi geliyordu. Bu arada bu gelecek uğruna çalışmak için gelecek ve bu yeni dünyanın nüfusunu oluşturacak insanlaın nerelerden gelecek olduklarını düşündüm. Bir gün, üniversitenin spor salonundaki bastekbol maçından sonra Ray ve bizimle ara sıra maç yapan Malik adında, uzun boylu, sıska bir adamla aramızda bir sohbet gelişti. Malik, İslam Milleti’nin bir yandaşı olduğundan ama Malcolm öldüğünden ve kendisi de Hawaii’ye taşındığından beri camiye ya da politik toplantılara gitmediğinden, yine de huzuru, hálá bireysel olarak dua etmekte aradığından bahsetti.

’Beyaz milleti’ kelimesi baştan ağzıma uymuyor

İşte beyazlar sana aynen böyle yapar. Bu sadece acımasızlıkla ilgili değildi. Siyahların gaddar olabileceğini öğreniyordum. Aksi halde akılları başlarında olan bu insanlarda acı kahkahalarımıza sebep olan birtür kibirlilik, duygusuzluk vardı. Ya da en azından hor görme. Beyaz milleti. Kelimenin kendisi en baştan ağzıma uymuyordu. Başka bir dilde zor bir cümleyi kurmaya çalışıyormuş gibi hissediyordum (...) Beyaz dünyasına olan öfkemizin yönelecek bir nesneye ihtiyacı yoktu.

Haberin Devamı

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!