Güncelleme Tarihi:
Avrupa Birliği’nin mâmur şehirlerini gezen herkes için; sokaklara, caddelere, mağazaların kapı önlerine doluşmuş, baştan aşağı paçavralar içinde, yoldan geçen herkesi bir sadaka için rahatsız eden üç-beş Müslüman göçmen görmek bir hüzün kaynağıdır.
Bu göçmenler şerefli bir şekilde çalışarak hayatlarını kazanmak yerine dilenmekte, kimisi işsizlikten hırsız olmakta, kimisi terörizmin kucağına düşmekte, kimisi ise işgüçlerini satmak için AB dışındaki ülkelere de yayılmaktadır.
Bu inanılmaz göçmen bolluğunun, AB’nin bugünkü üzücü durumuna yeni yaralar eklediği konusunda herkesin aynı düşüncede olduğuna inanıyorum.
Bunun için, bu göçmenleri bertaraf edecek kolay ve ucuz bir yöntem bulan kişinin, Birlik’in kurtarıcısı olarak, toplum tarafından heykelinin dahi dikilmesine hak kazanacağını sanıyorum.
* * *
Daha önce bu meseleye “kesin bir çözüm” bulan, fakat bu çözümü ancak “yerel ölçekte” uygulayabilen kişi, AB Dönem Başkanlığını yürüten İsveç hükümeti tarafından geçen hafta ödüllendirilmiştir.
Bu kişi, Bosna Hersek sınırları içindeki Sırp Cumhuriyeti’nde 1996-1998 yılları arasında devlet başkanlığı yapmış olan Biljana Plavsiç’tir.
Bosna Hersek iç savaşı sırasında Müslümanlara yönelik “soykırımın” mimarlarında olan Plavsiç, uluslararası mahkeme ile “işbirliği” yaparak sadece 11 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
Bir İsveç hapishanesinde tutulan Plavsiç, cezasının üçte ikisini tamamladıktan sonra, Stockholm Hükümeti’nin “sürpriz” kararıyla, 27 Ekim’de serbest bırakıldı.
Lahey’de yargılanması süren “Bosna Kasabı” lakaplı Radovan Karadziç’in selefi olan ve Karadziç’in bile “fanatik” diye nitelediği Plavsiç, Sırp Cumhuriyeti’ne ait özel uçakla İsveç’ten alınarak getirildiği Belgrad’da, mevcut Bosna Hersek Sırp Başbakanı Milorad Dodik tarafından alkışlarla karşılandı.
1992 yılında yayınlanan bir fotoğrafında Sırp soykırımcı Arkan’ı öperken bir Müslüman’ın cesedine basmaktan çekinmeyen Plavsiç, Müslümanların “genlerinin bozuk olduğunu” öne sürüyor ve ülkesinde giriştikleri etnik temizliğin “doğal bir süreç” olduğunu belirtirken, Avrupa’nın yakında “herşeyi unutacağını” iddia ediyordu.
** *
AB’nin göçmen sorununu çözme ehliyetini Plavsiç’in “kariyerindeki tecrübeler” kanıtlasa da, onun “AB değerlerine” uygun bir isim olmadığını öne sürüp keyfimizi kaçıracak insanlar olacaktır.
Saçmalık.
Bu insanlara, Plavsiç’in “icraatlarının” o dönemde AB’nin Bosna’daki faaliyetlerini tamamlar nitelikte olduğunu anımsatmak lazım.
400 silahlı Hollanda barış gücü askeri, BM’nin “güvenli bölge” ilan ettiği Srebrenitsa’da 8 bin Müslüman sivilin Sırp ordusu tarafından katledilmesine göz yummamış mıydı?
Bu arada Almanya ve Fransa gibi “büyük” AB devletlerinin aldığı en “ciddi” önlem ne olmuştu, hatırlayalım: Sırp askerlerinin tecavüzüne uğrayan Müslüman kadınlara prezervatif dağıtmak!
* * *
Soykırıma katıldığı yolundaki kesin kanıtlara (bkz. Škorpioni milisleri) rağmen Sırbistan’ı üyeliğe kabul etmeye hazırlanan AB’nin, Sırp vatandaşlarına vize kolaylığı getirip Bosna Hersek’i “siyasi istikrarsızlık” nedeniyle dışlamayı sürdürdüğü bugünlerde...
Yakında oluşturulacak “AB Başkanlığı” koltuğuna en layık isim, son olarak İsveç hükümeti tarafından taltif edilen “Demir Leydi” Biljana Plavsiç değil de, kimdir?
Bence Avrupa Birliği; Almanya’da, Fransa’da, İngiltere’de, o çok şikâyet edilen Müslüman göçmen sorunu için “kesin çözüm” sunacak, heykeli dikilesi lideri bulmuştur.
Angela Merkel ve Nicolas Sarkozy’e mütevazı önerim, Plavsiç’in “AB Başkanı” seçilmesidir.
Hamiş: AB’deki Müslümanların topluca imhasından benim zerre kadar maddi çıkarım olamaz. Zira neredeyse yarım asırdır bir türlü AB üyeliğine kabul edilmeyen bir ülkede yaşıyorum ve elhamdülillah bizim yabancı göçmen sorunumuz da yok...