Çankaya’da bir ödül töreni

Güncelleme Tarihi:

Çankaya’da bir ödül töreni
Oluşturulma Tarihi: Aralık 19, 2010 00:00

Çankaya Köşkü’nde düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri töreninde aklımdan geçen, bir gün bu mekanda sanatçıların ve edebiyatçıların konuk değil ev sahibi olmasıydı

Hayatımda ilk defa Çankaya Köşkü’ne çıktım geçen hafta. Neden ‘çıkmak’ fiili kullanılır ki oraya gidince...
Her neyse, hem rakım hem de manevi anlamda en yüksek mevki olduğu için sanırım.
Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri’nin töreni vardı Çarşamba günü 11.00’de. İstanbul’dan törene katılanlar genelde sabah erken uçakla gitmeyi tercih etmişlerdi. Yayıncılar, yazarlar, gazeteciler, sanatçılar, bilim adamları törenin davetlileriydi. Tören saatinde başladı ve konuklar yerine oturduktan sonra dikkat çekilerek Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün salona teşrif ettiği duyuruldu. Bütün salon ayağa kalkarak karşıladı Cumhurbaşkanı ile eşi Hayrünnisa Gül’ü.
Abdullah Gül, protokoldekilerin ellerini sıkarak “Hoş geldiniz” dedi. Ankara Nefesli Çalgılar Beşlisi’nin mini konserinin ardından törene geçildi. Tarihçi Cemal Kafadar, ressam Ergin İnan ve İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı bu yılın ödüllerini Abdullah Gül’ün elinden aldılar.
İşte törenden bir kaç ayrıntı notu...
* Törenin tek sürprizi Ergin İnan’ın 4.5 yaşındaki sevimli kızı Leyla’nın sahneye fırlayarak babasının yanına gelmesi oldu. Konuklar önce İnan’ın torunu olduğunu düşündüler küçük Leyla’nın. Kalıplarla düşünenler bir kez daha yanılmıştı ama. 67 yaşındaki sanatçının ikinci eşi Füsun İnan’la yaptığı evlilik olan kızıydı Leyla.
* İstanbul’dan gelenlerin çekingen tavırlarına karşın Ankara’dan katılanlar sanki daha bir hakimdi ortama.
* Davetiyenin güvenlik kartında davetlinin isminin altında barkod da vardı. İkinci yaşadığım bir diğer ilk de, adımın barkodlanması oldu.
* Contemporaray İstanbul’u ziyaretleri sırasında resim merakından ve bilgisinden haberdar olduğum First Leydi’nin aynı zamanda bir Ergin İnan hayranı olduğunu öğrenmiş oldum.
* Kokteylde kanepeler ve ara sıcakların ardından portakallı baklava sunuldu konuklara. İçeceklerde ise çeşitli meyve suları vardı. Saat erken olduğu için kimse içmese de, şarap ve viski servisi de yapıldı.
* Törenden ayrılırken içimden geçen, bir gün bu mekanda sanatçıların ve edebiyatçıların konuk değil ev sahibi olması temennisiydi.

Edebiyatçıların karikatür portre merakı

Semih Poroy, karikatürdeki 35’inci yılını Karaköy’deki Schneider Temple Sanat Merkezi’nde açtığı bir sergiyle kutluyor şu günlerde. TRT Türk’teki ‘Açık Şehir’ programında Doğan Hızlan ve Semih Gümüş’ün sorularını yanıtlarken izledim televizyonda. Çizdiği edebiyatçı portreleri ile ünlü sanatçı iki yıldır artık portre yapmadığını söyledi. Nedeni oldukça ilginç geldi bana. Vesikalık fotoğrafını eline alan geliyormuş, “Benim karikatürümü de yapsana” diye. Edebiyattaki şöhret, medyada görünmek kadar, karikatürünün usta bir çizer tarafından yapılıp yapılmamasıyla da ölçülüyor anlaşılan. Yoksa niye bir karikatüristi çizmekten vazgeçirecek kadar ısrar edilsin ki?
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!