GeriSeyahat Bodrum-İstanköy 45 dakika
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Bodrum-İstanköy 45 dakika

Bodrum-İstanköy 45 dakika

Bodrum'la İstanköy (Kos) hiç bu kadar yakın olmadı. Ege Denizi'nin karşılıklı iki kıyısında birbirleriyle gece ışıklarında buluşabilen Bodrum ile bizim İstanköy diye bildiğimiz Kos Adası, artık vizesiz geçişle kucaklaşıyor.

VİZE uygulaması yüzünden elini uzatsa dokunacak kadar yanıbaşındaki Kos'a ayak basamayan, en yakınlarını bırakıp geldikleri küçük adaya yıllardır bakmakla yetinen İstanköylü Bodrumlular, Yunanistan'ın yaz sürpriziyle hasretlerine kavuştu. Kapıları günübirlik vizesiz geçişe açılan Kos, haftanın dört günü Bodrumlular'ı, cebinde pasaport olan tatilcileri, yabancı turistleri ağırlıyor. Son günlerin jesti olan vizesiz seyahat hakkı ne getirmiş bir de kendi gözlerimizle görelim istedik.

HAFTADA 4 SEFER

Sabah 08.30'da Bodrum Limanı'ndayız. İğne atılsa yere düşmüyor. Haftada dört gün sefer yapılmasına rağmen inanılmaz bir kalabalıkla karşı karşıyayız. Az sayıdaki gümrük memurları, tatilcilerin işlemlerini yapmaya çalışıyor. İşlerinin çok zor olduğu kesin, ama yine de olabildiğince hızlı geçiş sağlanıyor. Pasaport kontrolumuzu yaptırdıktan sonra bizi bekleyen Fahri Kaptan 3 feribotunda yerimizi alıyoruz. Saat tam 09.00'da hareket ediyoruz. Çaylar içilip, gazeteler okunurken, 45 dakikanın nasıl geçtiğini farketmiyoruz bile. Altı üstü 5 mil.

KADINLARIN ALTIN GÜNÜ

İşte İstanköy, diğer adıyla Kos karşımızda. Sahile bakarken yanımızdaki uzun boylu bey, ‘‘Yıllarca dürbünle bu adaya baktık. Kısmet bugüneymiş’’ diyor. Feribottan inip, komşu adaya ayağımızı atıyoruz. Limanda görkemli bir ağaç. Böylesini hiç görmedik. Soruyoruz, iki asırlık bir ağaç. Adı Güzel Gölge anlamına gelen ‘‘Bella Sobra’’nın en önemli özelliği koyu gölge yapan sık yapraklarının yanında toprağın üstünde büyüyen kökleri. Buradan çarşıya doğru ilerliyoruz. Yüzlerce kişi sokaklar arasında kayboldu bile. Biz öncelikle bu vizesiz geçişin Kos halkına, orada Osmanlı döneminden beri yaşayan Türklere getirdiği maddi manevi heyecanı görmek istiyoruz. Tekneden inen bir bebeğin ‘‘torun gezmesi’’ne getirildiğini duyarken, Bodrumlu hanımların iki haftadır gruplar halinde İstanköy'e geçip, oradaki dostlarıyla ‘‘altın günü’’ düzenlediklerini öğreniyoruz. Kimi eski ahbaplarını, kimi yıllar yılı hasret oldukları akrabalarını görmeye gelmiş.

Evet, Kos'u tanımaya nereden başlayacağız? Bir taksi kiralayıp, Hipokrat'ın 2400 yıl önce dikip gölgesinde öğrencilerine ders verdiği 12 metre çapındaki ağacı mı görmeye gitsek.

Yoksa eski Yunan uygarlığının en önemli sağlık merkezi Asklepieon'a mı? Kararımızı çabuk veriyoruz. Topu topu altı saat kalacağımıza göre, ada merkezindeki hayata karışmak en iyisi. Tarihi yerler ikinci seyahatimize.

KALİMERAYA MERHABA

Yabancı bir ülkede değil, sanki Ege kasabalarından birindeyiz. Daha ilk dakikalarda ortak kültürün esintisini alıyoruz. Limandan çıkıp çarşı ve sokakları gezerken bu duygumuz daha da güçleniyor. Biz uğradığımız esnafı ‘‘Kalimera’’ diye selamlarken, ‘‘Merhaba’’ karşılığını alıyoruz. Yunanlıların siestasını bildiğimiz için önce yeni çarşılarda soluğu alıyoruz. Kos'un kalbinin attığı eski çarşıya öğleden sonra gideceğiz.

Beyaz badanası, rengarenk begonvilleriyle sanki Bodrum sokaklarında dolaşıyoruz. Rengimiz, hareketlerimiz aynı. Kim Yunanlı kim Türk, ayır ayırabilirsen. Türkçeyi ana dili gibi konuşan birçok Yunanlı, ‘‘Türkiye'nin neresindensiniz?’’ diye sormayı eksik etmiyor. Dükkanlar da bizden, esnaf da. Öğle sıcağında işlerin yavaşlamasını fırsat bilen esnafın, dükkanının kapısında iki el tavla atması, İzmir'in Kemeraltı esnafından alışık olduğumuz bir manzara. Hangi dükkana girsek ucunda biz varız. Kimi 500 yıl önce Türkiye'den geldiğini söylerken, kimi eşinin Bodrumlu olduğunu anlatıyor.

False