Bağımsızlığımızı tanıması için Türkiye’ye de başvuracağız

Güncelleme Tarihi:

Bağımsızlığımızı tanıması için Türkiye’ye de başvuracağız
Oluşturulma Tarihi: Aralık 30, 2007 00:00

Büyük şef beyaz adama kızarsa ne olur? Bu sorunun cevabını geçen hafta dünya basını önünde ABD kimliğini yırtıp atan Lakota kabilesinden eylemci ve aktör Russell Means (68) verdi. Amerikan basını onu Oturan Boğa ve Çılgın At’tan bu yana en meşhur Kızılderili olarak tanımlıyor.

Washington’da Amerika Yerlileri Hareketi liderleriyle birlikte yaptığı basın toplantısında, Siyu kabilesinin kolu olan Lakota yerlileri olarak ABD hükümetiyle 150 yıl önce yaptıkları antlaşmayı geri çektiklerini, bağımsızlıklarını ilan ettiklerini açıkladı. Means, nüfusu 80-90 bin olan Lakotaların halen yaşadığı beş eyalette kendilerine katılanlara sürücü belgesi ve pasaport çıkaracaklarını söyledi. Beş eyalet derken Kuzey ve Güney Dakota’nın batı bölümlerini, Montana’nın doğusunu ve Nebraska ile Wyoming’i kastediyordu. Dünyayı şaşırtan bu girişimi telefonla ulaştığımız Russell Means’e sorduk. 40 yıldır Kızılderili hakları için uğraş veren Means yakında Türkiye’nin ABD Büyükelçiliği’nin de kapısını çalıp Lakotaların tanınması için başvuru yapacağını söyledi.

Geçen hafta bir basın toplantısı düzenleyip ABD kimliğinizi yırttınız. 150 yıl boyunca değil de neden şimdi?

- Aslında bu hareketin bir geçmişi var. 1800’lerde savaş meydanlarında ABD ordularını ilk kez Lakotalar yendi. Barış için yalvardılar biz de onlarla bir antlaşma yaptık. Ama 150 yıldır bu antlaşmaya uymuyorlar. Yaşlılarımız 1974’te Antlaşma Konferansı’nda bir araya geldi ve Sürekli Bağımsızlık Deklarasyonu’nu hazırladı. Bir zamanlar özgür olduğumuzu asla unutmamak gerektiğini söyleyerek bize iki emir verdiler: Birincisi Birleşmiş Milletler’e gidip Lakotalar olarak tanınmamızı sağlamaktı. BM Genel Kurulu bu yıl eylülde Yerli Hakları Deklarasyonu’nu kabul etti. Birinci emri yerine getirdik. İkincisi ise tam bağımsızlığımızı yeniden kazanmaktı. Üç ay sonra bunu da yaptık. ABD hükümetiyle tüm anlaşmalarımızı iptal ettik. Şimdi yeniden özgürüz. Özgürlüğün verdiği hissin tarifi yok...

Birçok kişi çıkışınızı absürd buluyor. Bu girişimi ne kadar uygulanabilir buluyorsunuz?

- Lakota bölgesinde yaşayan diğer herkese özgürlük teklif ediyoruz. Eğer ABD vatandaşlığından çıkıp bize katılırlarsa vergi ödemeyecekler. Ama şimdiye kadar bunu yapan olmadı. Çünkü bu ülke korku üzerine kurulu. Kimse artık özgürlükle ilgili bir şey yapmıyor.

BİZ HEP BARIŞÇIYDIK YİNE ÖYLE KALACAĞIZ

Açıklamanızdan sonra ABD hükümetinden bir cevap gelmedi. İleride mahkemeye gitme düşünceniz var mı?

- Mahkemeye gitmemize gerek yok. Yaptığımız her şey, ABD Anayasası ve Viyana Konvansiyonu’na dayanıyor. Yani hem ulusal, hem uluslararası hukuka göre şu anda özgür ve bağımsız bir ülkeyiz. Topraklarımızı geri kazanmak için ABD Anayasası’nı kullanıyoruz. ABD kanunlarına göre ülkemizde emlak veya toprak satışlarını durdurabiliriz. Buna bir nevi "ihtiyati haciz" deniyor. Bu tüm ABD’deki emlak piyasasının sarsılması anlamına gelir. Bunu yapmak istemiyoruz. Topraklarımızdaki diğer ABD vatandaşlarıyla birlikte yaşamak istiyoruz.

Şimdi uluslararası topluluk tarafından tanınmak istiyorsunuz. Bunun için ne yapacaksınız?

-Şimdiye kadar Washington’da dört büyükelçiliği ziyaret ettik. Bolivya ve Küba’nın bizi tanımasını bekliyoruz. Venezüella bizimle dayanışma içinde olduğunu söyledi. Sadece bu ülkeler ABD’den korkmuyor. Dünyada çok az ülke ABD hükümetini kızdırmak ister. Yakında Türk büyükelçiliğine de gideceğiz. Türkler yaptığımız her şeyin yasal olduğunu bilsin.

Türkiye’den de size destek var. Örneğin Tüketiciler Birliği sizi desteklediğini belirten bir basın bülteni yayınladı.

- Çok güzel. Halkımız ilk resmi ziyaret davetini Türkiye’den bekliyor. Lütfen Türklere onları sevdiğimi söyleyin. Ben sadece özgürlük isteyen Lakotalılar adına konuşuyorum.

Bağımsızlık için nasıl bir planınız var? Bayrağınız, milli marşınız var mı ya da bir ulusal harita çizdiniz mi?

- Bayrağımız belki olacak belki olmayacak. Buna halkımız karar verecek. Ama kendi dilimiz, kültürümüz ve milli marşımız var. Bunlar bir millet olmak için sadece vitrin. Bizim için önemli olan ABD içindeki otoriterlerle birlikte çalışmak. Şu anda kırsal kesimdeki milyonlarca insan şehirlere göç ediyor. Çünkü hiç toprakları yok. Biz, burada yaşayan herkesle birlikte olmak istiyoruz.

Bunun için nasıl bir ekonomik model kurmayı düşünüyorsunuz?

- Ekonominin ilk kuralı şudur: Enerjiyi kontrol eden ekonomiyi de kontrol eder. ABD’nin doğal kaynaklarının yüzde 40’ı topraklarımızda. Ama sahip olduğumuz en önemli şey toprak. Yüzölçümümüz Bolivya’nınki kadar, yaklaşık 1 milyon kilometrekare. Para konusunda endişemiz yok.

HOLLYWOOD’DA KORKUNÇ SENARYOLAR OKUDUM

"Bağımsız bir ülke" olarak kalma şansınız ne kadar?

- Başarı şansımız bizim topraklarımızda yaşayan diğer insanlarla birlikte çalışmamıza bağlı. Yani beyazlardan, Amerikalılardan bahsediyorum. İstemezlerse bu onların seçimi. Beyaz tarihçiler ne söyler bilemem ama biz tarihimiz boyunca barışçıydık ve öyle kalacağız. Gerektiğinde kendimizi savunuruz ama onun dışında barışçıyız.

Amerika yerlisi bir aktör olarak geçmişte nasıl zorluklar çektiniz?

- ABD hükümetlerine karşı 40 yıldır mücadele veriyorum. Bu nedenle 1970’lerde bana beş kez suikast girişimi yapıldı. Hollywood’dayken halkım hakkında yazılmış korkunç senaryolarla karşılaştım. Kızılderililerin filmlerde sunuluş biçimini hep değiştirmeye çalıştım. Az da olsa bunu başardım. Çok para bile verseler ırkçı film tekliflerini geri çevirdim.

ABD’de herkes toplumun çeşitliliğinden, kültürlerin karışımından bahseder. Bu kadar yıldır içinde yaşadığınız Amerikan kültüründen kendinizi ne kadar izole görüyorsunuz?

- Çok izole! Amerikan toplumu dünyanın en cahil halklarından biri. Hakkımızda hiçbir şey bilmiyorlar. Avrupalılar ve Türkler, Amerikan yerlileri hakkında Amerikalılardan daha çok şey biliyor. Washington’da antlaşmayı feshettiğimizi açıkladığımızda AFP ve AP gibi uluslararası haber ajansları olmasa, iş Amerikan basınına kalsa, dünyanın yaptığımızdan hiç haberi olmazdı.

YEDİ SİYU KABİLESİNDEN BİRİ

Kuzey Amerika yerlilerinden Lakotalar, Siyu halkını oluşturan yedi kabileden biri. 18. yüzyılda sayıları 20 bindi ve bufalo avıyla uğraşıyorlardı. 1850-1891 arasında ABD ordusuyla birçok çatışmaya girdiler. Anlaşmalarla barış sağlandı ama Lakotalar, kamplarda yaşamak zorunda kaldı. Son başkanları John Yellowbird Steele 2007’de seçildi.

Afrikalılardan kötü koşullardayız

Lakotalar Afrikalılardan daha kötü koşullarda yaşıyor. Dünyadaki en düşük ömür beklentisine (44 yıl), en yüksek hastalık ve intihar oranına sahibiz. İşsizlik yüzde 93. Dinimizi kanun dışı saydılar. Çocuklarımızı kendi okullarında okumaya mecbur edip beyinlerini yıkıyorlar, kendi ülkelerinde mülteci durumuna düşüyorlar. Bugün tüm Lakota nüfusu 80-90 bin civarında. Çoğu asimile olmuş durumda, sadece 12-13 bin kişi özgür olmak istiyor. Bize uygulanan apartheid (ayrılmış bölge) sistemi için Hitler, "ABD, ırkları ayırmak için en iyi yolu bulmuş" diyordu. Buradan yola çıkıp toplama kamplarını kurdu. Güney Afrika buna dayanarak 1964’te apartheid sistemini kurdu. Filistin’de de aynısı oldu.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!