Klasik diplomat mı?

Güncelleme Tarihi:

Klasik diplomat mı
Oluşturulma Tarihi: Ocak 28, 2013 00:00

DİPLOMAT deyince, özellikle de „klasik diplomat“ deyince akla, genelde ağzından çıkacak her söze dikkat eden, kimseyi kırmamaya özen gösterdiği için suya sabuna dokunmayan şeyler söyleyen kişiler gelir.

Haberin Devamı

Diplamat deyince akla, genelde insanlarla arasına mesafe koyan, belki de tepeden bakan kişiler gelir.
O yüzden de zaman zaman „monşer“ (Mon Cher) diye onlarla alay eden, dalga geçen ve küçümseyenler bile çıkar.
Hiç şüphesiz böyleleri de vardır...
Ama ben genelde hep „önce insan diplomatlar“ tanıdım...
1980 yılında Hürriyet'in Avrupa merkezi Frankfurt'ta çalışmaya başladığımda, Türkiye'nin o zamanki Almanya'nın başkenti Bonn'daki Büyükelçisi Vahit Halefoğlu'ydu.
10 yılı aşkın süre görev yapan Halefoğlu ile 1982 yılında Bonn'dan ayrılmadan önce birkaç kez konuştum.
Babacan bir diplomattı...
Bonn'daki tüm diplomatların duayeniydi...
Daha sonraki yıllarda Bonn'da Büyüekleçilik yapan Oktay İşcen, Reşat Arım, Onur Öymen, Volkan Vural, hem Bonn hem Berlin'de çalışan Tugay Uluçevik, başkentin Berlin'e taşınmasıyla 2000 yılından beri burada görev alan Osman Korutürk, Mehmet Ali İrtemçelik, Ahmet Acet ve şu andaki Büyükelçi Hüseyin Avni Karslıoğlu ile daha sık görüşüp, daha sık konuştum.
Hepsini de daha yakından tanıma fırsatı buldum.
Hiç biri de o „klasik diplomat şablonu“na uymuyordu...
Hepsi de „önce insan, sonra diplomattı“...
Yalnız Türk Büyükelçiler mi?
Diğerleri de öyle...

Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Berlin'deki Büyükelçisi Philip D. Murphy'ye bakıyorum...
Yerinde duramıyor...
Herkesle şakalaşan, espriler yapan, katıla katıla gülen bir Büyükelçi...
Kendisiyle dalga geçebilen bir Büyükelçi...
Okulları ziyaret ediyor, işadamlarıyla bir araya geliyor...
Sivil toplum kuruluşlarının (STK) temsilcileriyle buluşuyor...
ABD Devlet Başkanı Barack Obama'nın geçen hafta pazartesi akşamı yemin ederek ikinci dönem göreve başlaması törenini Büyükelçi'nin rezidansında izledim.
Büyükelçi Murphy ile eşi Tammy'nin, konutlarında verdikleri resepsiyona politik, diplomatik, sanat ve medya çevrelerinden davet ettikleri konuklarıyla tek tek ve sıcak bir biçimde ilgilendiklerine tanık oldum.
İkisi de rahattı...
Hem de çok rahat...
İki gün sonra Murphy'le yine beraberdik...
Bu kez sinemada...

Hem de Berlin'in göbeğinde, ünlü Ku'Damm Caddesi üzerindeki Fransız Enstitüsü'nün giriş katındaki „Cinema Paris“de.
ABD Büyükelçisi, Oscar ödülü için 12 dalda aday gösterilen „Lincoln“ filmini birlikte izlemek için aralarında Türklerin de bulunduğu 200'ün üzerinde lise ve yüksek okul öğrencisi davet etmişti.
Philpp D. Murphy, Steven Spielberg'in rejisörlüğünü yaptığı bu „tarihi drama“nın gösterimi öncesi yaptığı kısa konuşmasında ABD'nin 16. başkanı Abraham Lincoln'ın iç savaşlar yüzünden bölünme tehlikesiyle karşı karşıya olan ülkenin bütünlüğünü koruduğunu hatırlattı.
Tabii özelilkle de Abraham Lincoln'ın yıllardır süre gelen kölelik sistemine son veren dirayetli ve kararlı bir devlet adamı olduğunun altını çizdi.
Sonra da oturup, aralarında Müslümanların da bulunduğu farklı din, farklı ulus, farklı kültür ve farklı tenden gençlerle birlikte filmi seyretti...
Film bittikten sonra da onlarla uzun uzun sohbet etti...
Philipp D. Murphy işte orda Büyükelçi değil, „sıradan“ bir sinema seyircisi gibiydi...
Evet, Murphy de „klasik diplomat şablonu“na sığmıyordu...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!