Amsterdam geceleri hançer gibi

Güncelleme Tarihi:

Amsterdam geceleri hançer gibi
Oluşturulma Tarihi: Aralık 27, 2009 15:52

Dünyanın en renkli kentlerinden biri.Belki de birincisi. Dünya gençliğinin hangi çıkmaz sokaklara girip çıktığını, nelerle soluklandığını bu kentte anlamak mümkün.

Haberin Devamı

Amsterdam. Dünyanın en renkli kentlerinden biri. Belki de birincisi. Dünya gençliğinin hangi çıkmaz sokaklara girip çıktığını, nelerle soluklandığını bu kentte anlamak mümkün. Görünürde pek fazla yenilik yok.
Üçüncü sınıf duman kahvelerinden biri.
Ortada, uzun boylu beyaz gömlekli bir genç 'Sema' yapar gibi dönüyor. Döndükçe de kulaklıktan duyduğu şarkıları tekrar ediyor.

-Hançer gibisin... Hançer.. Sen Kalpsizin birisin...Elindeki 'Çift kağıt' lahana sarması iriliğindeki sigaradan derin bir nefes çekiyor. Aşka gelip bağırıyor.

- Ah Müslüm Papa ...Ah...
Yorgun düşüp, yerine oturduktan sonra anlatıyor 'Müslüm Gürses' hayranlığını;

- Onun kadar bir aşk'ı anlatan şarkıcı yok. Önceleri onu dinlemiyordum. Ama, aşık olduktan sonra hep onu dinliyorum.

- Türkiye'de Müslüm Gürses'i dinledin mi ?
- Ben Türkiye'ye çok az gittim. Sadece yaz tatillerinde bir kaç hafta.

Almanya'da doğup büyümüş. Türkçesi bozuk. Üniversite öğrencisi bir 'Müslüm hastası. Müslüm dinledikçe,onun deyimiyle, 'Yumruk, yumruk' gözyaşı döküyormuş.

* * *
HAFTA sonları, akın akın gelen gençler. Daracık kahvelerde üst üste oturup Esrar, Marihuana, ecstasy denemeleri yapıyorlar.
Ailelerinden habersiz ‘ uyuşturucu kaçamağı’ yapan genç kızlar, genç erkekler ürkek bakışlarından hemen belli oluyorlar.
Bir güzelim genç kız kendisine uzatılan nargileyi korka korka içine çekmeye çalışıyor. Arkadaşları onu gülerek seyrediyorlar. Öğrenciler bu kentte müze gezisi yapmıyorlar, uyuşturucu deniyorlar. Uyuşturucu kimini ensesinden yakalıyor, eziyor da eziyor. Sonra, leş haline getiriyor. Genç gruplara neden buraya geldiniz? deyince hepsinin ortak cevabı 'Meraktan' oluyor. Merak öldürüyor onları. Gençler her şeyi soruyorlar. Bu ne ? Bu nasıl içilir?

* * *
ESRARCI kahvelerinden birini işleten Karadenizli Osman satışlardan memnun değil.
-Yeni neler moda ?
-Nefes çekmeliler. Yani gaz. Ucuz olduğu için iyi satılıyor. Ama, diğer uyuşturucular pek satılmıyor. Paraları yok gençlerin.

Konuşmayı aralarında Türklerinde bulunduğu 16-18 yaş grubundaki gençler de dinliyor.
Gençlerden biri soruyor;

- Gaz ne demek ?

-Gaz senin bildiğin hava gazı değil. İçine çektin mi başka dünyalarda gezip gelirsin. Bazen de gelmeyebilirsin. Bizdeki gazları nefesle içe çekersin. Veya, koklarsın her iki yolla da ciğerlerini doldurursun. Yani Tinerciler, sprey koklayanlar gibi.

Koklama yoluyla kullanılan hafif uyuşturucular kolay bulunuyor ve ucuz. Her kahvede var. Spreylerden halotan gazoz gibi satılıyor. Bir de kahkaha gazı var. İçen gülüyor. Tezgahlar dolu. Gençler hemen denemeye kalkıyorlar. Birkaç denemeden sonra hangi uyuşturucuyu kullanacaklarına karar veriyorlar.

Osman sorulardan yoruldu ama, anlattıklarını tekrarlıyor. Bu arada dükkandaki malları tanıtıyor.
- Kullanımı basit. Buruna çek. En iyisi balon olarak satılanlardan almak. Balonun içindeki havayı ağzına sıkar nefes alırsın. İşte böyle yaparsın...

Kimsenin aklına gelmiyor. Bu cazip ambalajlı gazları hangi fabrikalar üretiyor da tüm dünyaya satıyor. Oda sıcaklığında uçan gazlar bunlar. Uçucu uyuşturucular akciğer tarafından hızlı bir şekilde emiliyor. Bu nedenle etkisi hemen belli oluyor. Birkaç nefes çekenlerde , coşku, konuşma kayması, bulanık görme, ve baş dönmesi başlıyor. Ancak, etkisi kısa sürdüğü için balonlardan sık sık nefes çekmek gerekiyor. Bu bazen saatlerce sürüyor. Aşırı doz alanlarda bilinç kayboluyor. Nefes almayı engellediği için kusma ve bayılma görülüyor. Spreyler içinde yüksek dozdaki kimyasal maddeleri koklamak ani ölümlere yol açabiliyor. Buna Gaz koklama ölümleri de deniyor.

* * *
KARŞIKİ masada oturan bir genç de, yeni gelen arkadaşlarına 'Malları' tanıtıyor. Satışını da yaptığına göre bu işten para da kazanıyor.
Parti meraklısı gençlerin aradığı da bir de 'Poppers' var. Bunun bayatı ‘ İnek ahırı' gibi kokuyormuş. Oda sıcaklığında buharlaşan sıvı halde küçük şişelerde satılan Poppers doping ilacı. Damarları açıyor, kan basıncını arttırıyor. Seks öncesinde mutlaka şişeyi burnuna dayayıp kokla, kokla... Ondan sonra ne yapacaksan yap. Ama tempoyu kaybetmemek için sık, sık kokla kokla....Sadece seks için değil dans etmek istersen birkaç nefes çek sabaha kadar dans et.

Gençlerden biri soruyor,
- Ya ertesi sabah nasıl uyanıyorsun ?
- Berbat. Ertesi günü de sürekli baş ağrısı çekiyorsun. Hep uykulu ve bitkin dolaşıyorsun. Sersem gibi oluyorsun. Geceki enerjinin zerresi kalmıyor. Tek çaresi yine gaz koklamak veya tümüyle bu işten vazgeçmek. Erkek ve kadınlar için ‘ azgınlık ilacı’ olarak satıyoruz.

* * *

SEBEPSİZ yere sürekli gülen bir grup var. Kahkaha gazı mı kullandılar ?
- Neden gülüyorsunuz diye sorunca daha fazla gülüyorlar.

Siyah saçlı,beyaz tenli iri siyah gözlü, bulunduğu ortama hiç yakışmayan masum bakan bir genç kız sürekli mırıldanıyor:

-Midem bulanıyor ... Vücudum uyuşuyor. Benim beynim boşaldı.

Bu kızla kimse ilgilenmiyor. Onun halini olağan karşılıyorlar. İlk defa da böyle olur diyorlar. Aldırmıyorlar.
Köşede sessiz sedasız oturan genç bir kızın yanına oturunca ilk sözü.
- Para ver. Para...Hadi çabuk...Çabuk
Parayı alınca da süratle uzaklaşıyor. Tezgahtan nargile ve haplar alıp geliyor. Hapları ağzına atıyor. Nargileden Birkaç nefes çekiyor.
- Ohh... Dünya varmış. Şimdi konuşabiliriz diyor
* * *

24 YAŞINDA. İstanbul doğumlu. Varlıklı bir ailenin tek kızı. Amerikan kolejini bitirmiş. İstanbul Üniversitesinde okurken yapay geçiş yapıp Köln Üniversitesine kaydolmuş. Üniversite yıllarında bir arkadaşının ısrarıyla ecstasy hapı almış. Esrar içmiş. Kolayca ve farkında olmadan alışmış. Daha sonra hafif uyuşturucudan ağır uyuşturucuya geçmiş. Öyküsü tüm gençler için derslerle dolu: Kafasını lüzumsuz şekilde sallayarak, saçlarını öne arkaya savurarak ilk defa ecstasy aldığı günü anlatmaya başlıyor:

- Köln üniversitesinde okurken yine böyle bir partiye davet ettiler. Ben pek fazla içki içmem. Yarım bardak şarap içtim. İleri saatlerde çok uzun boylu bir zenci ortada dolaşmaya başladı. Adam uzun bacaklarını ileri geri sallayıp dans eder gibi dolaşıyordu. Sonra loş gözden uzak köşelere gidip yanına gelenlerle bir şeyler konuşuyor , onlara bir şeyler veriyordu. Beni de yanına götürdüler. Zenci bana bakıp İngilizce:

Haberin Devamı


-Güzel parça… dedi. Cebinden çıkarttığı naylon torbadan bir hap alıp bana uzattı:
-Güzelliğini daha da arttıracak sihirli bir hap veriyorum sana... Bu da benden olsun. Ücretsiz.
Arkadaşlar alkışladılar.
içlerinde güvendiğim kız arkadaşlarım da vardı. Hep birlikte ısrar ettiler.
-At ağzına. Yut. Korkma. Çok mutlu olacaksın.

Bir anda onların etkisinde kaldım. Daha önemlisi merak ediyordum. Filmlerde görüyor. Gazetelerde okuyorduk. Benliğimi müthiş bir merak sarmıştı. Kararımı verdim. Hapı alacaktım. Çok sevdiğim bir kız arkadaşım da bana kola bardağını uzattı. Şuursuzca hapı yuttum. Kısa bir süre sonra İnanılmaz bir enerji hissettim. Hayatımda bu kadar kendime güvendiğimi hatırlamıyorum. Partiye geldiğim anlardaki ürkekliğim kayboldu. Çok konuşmaya başladığımı fark ettim. Oysa ki ben fazla konuşan bir insan değilim. Konuştum…Konuştum… Sabaha kadar konuştuğumu hatırlıyorum. Sonra beni eve götürüp bıraktılar.

- Sonra neler oldu ?
-Önce yataktan kalkamadım. Büyük bir halsizlik vardı. İnanılmaz bir yorgunluk hali. Öğleye doğru arkadaşlardan biri telefon etti. Geceki partinin şahane geçtiğini benim de çok iyi uyum sağladığımı söyledi. Ben de Ona yataktan kalkamayacak kadar halsiz olduğumu söyledim. ‘ Çivi çiviyi söker.’ dedi. Biraz sonra geldi. Bana bir hap daha verdi. Hemen yuttum. Sonradan bu arkadaşın hap satıcısı olduğunu anladım. Benim de çok paramı aldı. Hapı yutarken sanki her şeyin bir anda düzeleceğini sanıyordum. Öyle de oldu. Birden canlandım. Hapın sihrine inanmıştım. Onbeş gün sonra artık hapsız yaşayamayacağımı anlamıştım. Sürekli ev partilerine gitmeye başladım. Diskolar, elektronik müzik ve haplar… Yanında da mutlaka Kalsiyum Sandoz tabletlerini suda eritip içiyordum. Veya, kola veya portakal suyu. Böylece sağlığımı koruyacağımı söylemişlerdi ama ne gezer hepsi yalanmış. Yaşamımın tümünü uyuşturucu kaplamıştı. Yemek de yemiyordum. Çok zayıfladım. Telefon eden anneme de çok iyi olduğumu söylüyordum.

DOKUZ AY SÜRDÜ
YALANCI mutluluk beni de yakalamıştı artık. Teslim olmuştum. Dokuz ay boyunca kendimi haplara esrara marihuanaya teslim ettim. Bacaklarımda morarmalar meydana geldi. Dilim şişti. Halisinasyonlar görmeye başladım. Bir kaç kez de düşüp bayıldım. Arkadaşlar doktor çağırmışlar. Doktor da tansiyonumun ani düşüş yaptığını mutlaka hastaneye yatmamı söyledi. Aldırmadım. Verdiği tansiyon ilaçlarını da almadım.

-Uyuşturucuyu rahat buluyor muydun ?
- Meğerse ecstasy bulmak ne kadar kolaymış. Ben çevreme hiç bu gözle bakmamıştım. Her köşe başında bulunabilir hale gelmiş. Öylesine bol ki aramanıza da gerek kalmıyor. Bir telefon, küçük bir işaretle hapı avucunuzda buluyorsunuz. Böylece çevrenizde bir çok kanal oluşuyor. Çocuğu olanlara Allah kolaylık versin. Bu kadar rahat bulunan uyuşturuculardan çocuğunuzu nasıl korursunuz. Ben çocuğum olsun istemiyorum. Onun benim yaşadıklarımı yaşamasına razı olamam. Yalnız kaldığım anlarda ellerimi açıp Allah dua ediyorum. “Tanrım ben neler yapıyorum. Tanrım ilahi gücünle beni düştüğüm bu bataktan kurtar.” Herhalde bu yakınmaları da gönülden büyük bir istekle yapmadığım için dualarım kabul görmedi. Artık direnecek gücüm kalmadığı için daha ağır uyuşturuculara geçtim. Eroin’e, Kokain’e başladım. Çünkü hap yeterli olmadı ve korkunç bir depresyona düştüm. Tek kurtuluşu da uyuşturucu da görüyordum. Biliyorum sapık bir düşünce bu. Beni öldürebilir. Ama, yine de ‘olsun’ diyorum. ‘ Ölümüm uyuşturucudan olsun’

Aldığı hafif uyuşturucuların etkisi çabuk kaybolmuştu. Kendine gelir gibi oldu. Daha ağır uyuşturucu bulabilme umuduyla kahveyi terk etti. Cadde de bitkin vaziyette ayaklarını sürüyerek yürüyordu.

CİNSEL GÜCÜ ARTTIRIYOR MU ?

Haberin Devamı


HAYRET Rum kızı Türkçe'de biliyor.
- Nasıl başladın ?
- Hep aynı soruyu soruyorlar. Nasıl başladın. Nasıl başladın. Patlayın hepiniz. Belki de bir şeylerden kaçmak istedim. İçimdeki huzursuzluğu atmak için çareler arıyordum. O sıralarda herkes uyuşturucuyu, mutluluk haplarını, konuşuyordu. Ben de deneyim dedim. Çok merak ettim. Beni böyle yakaladı uyuşturucu.

Anne babası İstanbul Rumlarından. O da ilk okulu İstanbul'da okumuş.
Birkaç nefes çekti. Durgunlaştı. Düşündü.

-Sana bir söyleyeyim mi ?
- Söyle
- “Kokain veya Ecstasy’nin cinsel gücü arttırdığı.” yalandır. Ecstasy’i ‘seks hapı’ diye de satıyorlar.

- Gerçekten seksi arttırmıyor mu ?
- Palavra. Büyük yalan. Ben de bu yalana kandım. Başlangıçta bir şeyler oluyordu. Ama bağımlı hale geldikten sonra her şey gibi seks de bitiyor. Bir şeyler yapmaya çalışıyorsun ama ne yaptığının farkında olmuyorsun. Seks’in de bittiğini anladığın zaman daha da karamsar oluyorsun. Seks gücünü arttırmadığı gibi, zamanla tümünü ortadan kaldırıyor. Cinsellik yok oluyor. Bunalımlar başlıyor. Normali kaybediyorsun. İnanmasınlar böyle yalanlara.

- Ne kullanıyorsun ?
- Kokain. Beş yıldır kokain kullanıyorum. Baksana burnum patlıcan gibi oldu.

* * *
MÜSLÜM GÜRSES hayranı genç yine ortalarda dönmeye başladı. Bu defa sesi çok yavaş çıkıyordu. Hareketleri de ağırlaşmıştı. Anlaşılan, uyuşturucu saçının ucundan ayak tırnaklarına kadar inmiş bütün vücudunu esir almıştı.

Karşısındakilere seslenir gibiydi. Ama sesi ve sözleri onlara ulaşmıyordu.
- Papa...Papa... Müslüm papa, söyle o kadın bir hançer değil mi ? Kalbime saplanan bir hançer...

Geceleri yaşıyor Amsterdam. Saatler uzun. Bitmek bilmiyor. Ama, Amsterdam geceleri 'hançer ' gibi. Aşk arayanları, huzur bulamamış çılgınları, yaşam yorgunlarını, nerelerinden isterlerse oralarından vuruyor. Vuruyor...Vuruyor... Kan çıkartmadan öldürüyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!