Güncelleme Tarihi:
Ren Nehri’ni çiz, kıyısında on şehir adı yaz! İzmir Namık Kemal Lisesi’ndeki coğrafya öğretmenimiz Zeki Bey’in yazılı sınav sorularından biri. Soruyu sorar ve yanıt için iki dakika zaman tanır, ondan sonra yeni soruya geçerdi. Yani bizim kuşağın eğitiminde genel kültür önemliydi. Bu genel kültür çerçevesinde Almanya üzerine de bazı bilgiler edinmiştik. Almanya’nın bizde çok özel bir yeri vardı. İşportacılar mallarını Alman malı diye satarlardı. Alman malı sağlamdı, nitelikliydi. Almanlar çalışkan, güvenilir, bilgili insanlardı. Almanya, Türkiye’nin ve Türklerin dostuydu. Bu yüzden, kamu kuruluşlarının burslu okumak için açtıkları yurt dışı sınavlarına Almanya ile İngiltere’de öğrenim seçeneğini yazmıştım. Hiç düşünmeden Almanya’yı seçtik. Ve 1958 yılının şubat ayında Frankfurt Havaalanı’na indim.
O zamanları Almanların Türklere ve Türkiye’ye yaklaşımı nasıldı?
Ren kıyısındaki Mainz Üniversitesi’ne bağlı yabancı diller ve tercümanlık enstitüsünde (Auslands-und Dolmetscher Institut) Şubat 1958–Nisan 1959 tarihleri arasında Almanca öğrendim. Buradaki Alman öğrenciler arasında bile Türkiye uzak, gizemli bir ülkeydi. Bazıları Atatürk adını duymuşlardı, ama başka bilgileri yoktu. Biz Türk öğrencileri merak ediyorlar ve kendilerinden farklı olmadığımızı görüyorlardı. Bir pazar günü öğle yemeği için kasabanın lokantasına gittim. Bir masada yaşlıca bir Alman vardı. Oraya oturdum. Nereden geldiğimi sordu, “Türkiye’den”, dedim. Daldı, duygulandı ve gözleri nemlendi. Çanakkale Savaşı’na katılmış eski bir Alman askeriydi. Anılarını canlandırmıştım.
GELECEĞE UMUTLA BAKIYORUM
Almanya’daki Türk toplumu zamanla değişti mi?
Değişmez mi? Hem de nasıl değişti. Almanya’dan Türkiye’ye giden hemen her Türk’ün dile getirdiği eleştiriler, giderek ‘Ben burada yaşayamam’ gibi kestirmeler Almanya Türklerindeki değişimi, ‘Almanlaşmayı’ göstermeye yeter.
Türkiye kökenli genç nesilleri nasıl buluyorsun ve geleceklerini nasıl görüyorsun?
Genç kuşaklar diye bir genelleme yapmıyorum. Genelde özgüvenleri yüksek genç insanlar, eğitim olanaklarından yararlandıkları ölçüde başarılı oluyorlar ve başarılı olacaklardır. Bunun her alanda çok örnekleri var. Siyasetten sanata, spordan bilime burada yetişen kuşaklar artan ölçüde isimlerini duyuruyorlar. Ben geleceğe umutla bakıyorum.
TÜRKÇE İLETİŞİM KAYNAĞIYDI
Köln Radyosu Almanya’daki Türk toplumuna neler verdi?
Köln Radyosu, kurulduğu 1964 yılından Almanya’nın birleştiği 1990 yılına kadar Almanya’daki Türklerin yaşamlarında vazgeçemeyecekleri, Almanya kimliklerini oluşturan bir yayındı. Türkiye ile, Almanya ile, dünya ile tek Türkçe iletişim kaynağıydı. Almanya’daki yaşamlarının pusulasıydı.
Köln Radyosu’nda senin için en önemli olan neydi?
Önceki sorunun yanıtı benim için de geçerli. Bu yayınlarla kendimi Almanya’daki Türklerin doğal bir üyesi olarak duyumsadım. Bunda demokratik ve özgürlükçü bir ülkede WDR gibi bağımsız ve özgür yayın organının payı tartışılmaz.
Zamanla Almanya’nın en çok nesini sevdin? Sevmediklerin nelerdir?
Kazandığım arkadaşlarımı ve demokratik, özgür ortamını sevdim. Yazın, felsefe ve tiyatro Almancasını çok seviyorum. Sevgili eşimi tanıdığım yurdum, çocuklarımızın yurdu. Bu sevgim sürüyor. Uzunca bir süre ilk kez ayrıldığımda soğan pastasıyla üzüm şırasını çok özlemiştim. Ayrıştırmacı, dışlamacı kesimleri sevmem mümkün değil. Onlar Almanya imgesini zedeliyorlar.
Bir daha dünyaya gelsen yine Almanya’ya gelir miydin?
Dönülmez akşamın ufkunu anımsadım. Hayal edilse bile, böyle bir teselliyle avunmak istemiyorum. Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerinin sağlam temeller üzerinde yükseldiği bir Türkiye’de okumak, çalışmak ve yaşamak tabii en güzeli. O zaman gezi, ziyaret ve araştırma amacıyla Almanya’ya da sıkça gelmek isterdim.