GeriSeyahat Arz odası önünde düşündüklerim
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Arz odası önünde düşündüklerim

Arz odası önünde düşündüklerim

OSMAN Hamdi Bey’in ‘Kaplumbağa Terbiyecisi’ tablosunun aslını ilk defa göreceğim.Pera Müzesi’nin kapısından girerken o sihirli flütün sesini işitiyorum.Büyük müzelerin birer sihirli flütçüsü vardır.Louvre’da Da Vinci’nin ‘Mona Lisa’sı gibi.Bergama Müzesi’nin ‘Alliona Venüsü’ gibi.* * *Suna ve İnan Kıraç’ın ‘Pera Müzesi’nden adımımı attığım an, aynı sihirli flüt beni Osman Hamdi’nin Türk kültür hafızasının başeseri sayılan tablosuna doğru çekiyor.Aynı zamanda Türk sanat tarihinin en pahalı eseri.Oysa aynı salonda, uluslararası sanat piyasasında çok daha fazla para edecek eserler var.Ama bizler için önce Kaplumbağa Terbiyecisi geliyor.Çünkü toplum olarak bu tablonun hayat hikáyesini çok yakından izledik.* * *Acaba Paris’te Mona Lisa’yı ilk gördüğümde ne hissetmiştim?Madrid’de Dali’nin pencereden bakan kadınının karşısında, daha doğrusu tam arkasında içimden neler geçmişti?Sihirli flütün etkisinden kurtulduktan sonra müzeyi gezmeye başlıyorum.Gerçekten mükemmel bir müze olmuş.Ama en fazla zamanı Osmanlı portrelerinin bulunduğu salonda geçiriyorum.Sadece sanat olarak değil, aynı zamanda bana verdiği tarihsel sosyoloji açısından da etkileyiciydi.Jean Baptist Vanmour’un, yabancı büyükelçilerin saraya kabulünü tasvir eden tablolar karşısında uzun süre kaldım.Tablolar, elçi heyetinin saraya gelişini, avludan geçişini, arz odasına geçişten önce sadrazam tarafından elçiye verilen yemeği ve sonunda arz odasında sultan tarafından kabulünü tasvir ediyordu. * * *Orada uzun yıllardır görmediğim tarihçi arkadaşım Zafer Toprak’a rastladım.Tablolarda dikkatimi çeken bazı ayrıntıları ona sordum.Mesela büyükelçilere verilen yemekte, masanın üzerinde hiç bardak yoktu.Sadece káseler görünüyordu.Yabancılara verdiği yemekte içki servisi yapılmaz mıydı?Bu konuyu Murat Bardakçı ile de konuşacağım. Sultan tabloları arasında beni en çok etkileyeni Fausto Zonaro’nun Şehzade Abdürrahim Efendi’yi tasvir edeni oldu.O tabloda, hayatı daha çok küçük yaşta üniforma içine sokulmuş bir çocuğun hüznü o kadar açık belli oluyordu ki.Bir de Sultan Abdülmecid’in portresi önünde uzun süre kaldım.Öteki sultanların çoğunun yüzünde açıklayamadığım bir ifadesizlik vardı.Adı bilinmeyen bir ressamın yaptığı tablodaki Abdülmecid çok farklıydı.Güzel yüzü ve etkileyici bakışları vardı.Yavuz Sultan Selim’in Uzak Asya askeri liderlerinin izlerini yansıtan portresinin yanına Sultan Abdülmecid’in entelektüel bakışını koyduğunuz zaman, Osmanlı sultanlarının fizyonomik güzergáhını da açıkça görüyorsunuz.* * *Askeri simadan entelektüel duruşa geçişi gösteren bu uzun yol, aynı zamanda Osmanlı’nın kat ettiği yolu da gösteriyor.Kimbilir belki de yükseliş ile çöküşün gerçek psikolojisi de bu portrelerde saklı şifrelerdir.Müzenin katlarından aşağı doğru inerken başka müzelerde de düşündüğüm bir soru aklıma geliyor.Yıllarca bu eserleri toplayan, onlara gözlerinin bebeği gibi bakan; ama en önemlisi onlarla tutkulu bir kıskançlık ilişkisi kuran insanlar, bir gün bunları evlerinden çıkarıp müzelere nasıl emanet edebilirler?Bu ayrılmanın hiç mi ıstırabı yoktur?Hepimizin şu veya bu ebatta koleksiyonculuk tutkuları vardır.Yine hepimiz biliriz ki, koleksiyonculuk insanın en tutkulu, en egoist duygularından biridir.Onu başkalarının da görmesini ister; ama paylaşmayı asla.* * *Kapıda müzenin kurucularından İnan Kıraç’a rastlıyorum.‘Ayrılmak zor olmadı mı’ diye soruyorum.‘Çok; ama çok zor oldu’ diyor.Özellikle eserlerin taşınmaya başladığı gün, içlerini ağır bir veda hüznü kaplamış.Ama her insani egoizmin bir de aynadaki arabı vardır.Büyük eserleri bütün insanların görsel hazlarına sunmak.Bu da tek başına sahiplenmek kadar güzel bir şey olmalı.Pera Müzesi, gerçekten insana bu büyük hazzı veriyor.Kapıdan çıkarken içinizden bir ses, Türk sanayiine, ekonomisine büyük hizmetleri olmuş bir ailenin bir ömür boyu toplanmış eserleri bütün bir ülkeyle paylaşma duygusuna teşekkür ediyor. Hem de bütün içtenliğiyle...
False