AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehdi Eker : FETÖ Türkiye'nin barış sürecini hep sabote etti

Güncelleme Tarihi:

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehdi Eker : FETÖ Türkiyenin barış sürecini hep sabote etti
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 04, 2016 18:09

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehdi Eker : FETÖ Türkiye'nin barış sürecini hep sabote etti

Haberin Devamı

Ümit KOZAN - Muhammet BAYRAM / ANKARA (DHA) - ANKARA’daki yabancı basın temsilcileriyle bir araya gelen AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehdi Eker, "Fetullahçı Terör Örgütü Türkiye'nin barış sürecini hep sabote etti. Amacı, Türkiye'yi zora sokmak, Türkiye'nin kendi iç meselelerini barışçı yolla çözme iradesini bir şekilde inkıtaa uğratmaktır. Gerek Oslo gerek Habur gerek Uludere ve benzeri süreçlerde, şimdi geriye dönüp baktığımızda zaman zaman izah edilemeyen, anlaşılamayan noktalar olabiliyor" dedi.

AK Parti genel başkan yardımcıları Mehdi Eker, Cevdet Yılmaz ve Yasin Aktay, Doğan Haber Ajansı, Hürriyet Daily News, Anadolu Ajansı, Associated Press, Al Jazeera Tv, TRT World, Agence France-Presse, Financial Times, El Mundo, France 24, Le Figaro, Reuters, Sabah Daily Newsve TASS News Agency'nin muhabir ve editörleri ile parti genel merkezinde bir araya geldi.

"ÇOK GEÇ FARK ETTİK"

Mehdi Eker, FETÖ'nün 1970'li yıllardan itibaren, Türkiye'de örgütlenmeye başladığını hatırlatarak, "Ama biz bunun bir terör örgütü olduğunu çok geç fark ettik. Herkes bize haklı olarak bu soruyu soruyor. Yani bunlar devlete bu kadar sızdı, bunlar bu kadar güçlendi, askeri darbe yapacak noktaya geldi ve bu neden fark edilmedi? Bu sorunun cevabının kolay olmadığını biliyorum. Bunun sebebi, bu durumun yeryüzünde çok spesifik, yani benzersiz bir durum olmasından kaynaklanıyor" dedi.

FETÖ'nün askeriyede yönetimi ele geçirmek için birtakım kumpaslar kurduğunu hatırlatan Eker, "Eski bir Genelkurmay Başkanı FETÖ tarafından, terör örgütü lideri olarak gösterildi” dedi.

"BU ACIYI BAŞKA ÜLKE YAŞAMASIN"

İnsanlığın bu tür tecrübelerden ders alması gerektiğine dikkati çeken Eker sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu örgütü tehlikeli kılan şey, yıllarca sizinle beraber, sizin gibi bir insan görünüp, aslında farklı bir karakter taşıyor. Sadece bizim için değil, bu evrensel bir tehlikedir. Bugün bunların (FETÖ) 100 ülkede okulları var. 700'den fazla da bildiğimiz okulları var. Bendeki kaba bilgi bu. Şimdi bunu niye söylüyorum, insanlığa karşı bir sorumluluğumuz var. Biz bir acı yaşadık, bir tecrübemiz var, bir sıkıntı yaşadık. Türkiye, tarihinin en kanlı darbe teşebbüsünü yaşadı. Yüzlerce insan öldürüldü, binlerce insan yaralı. Hayatlarının kalan bölümlerinde bu insanlar engelli yaşayacak. Türkiye bu kadar büyük ekonomik zarara girdi. En önemli şey, bunlar insanların dinle ilişkisini bozdu. İnsanların samimiyet, sadakat, dostluk ve vefayla olan duygularını zedeledi. Bu, insanlığa dönük bir suçtur. Böyle ağır bir vebali olan bir şeydir. Biz şimdi bu acıyı yaşadık, başka bir ülke bunu yaşamasın. İnsanlığa karşı bizim görevimiz bunu bütün çıplaklığıyla anlatmaktır. Eğer biz 20 sene önce bu okulların her birinin aslında masum birer eğitim yuvası değil de, o dersanelerin, okulların masum birer eğitim kurumu değil de, terör örgütüne üye yetiştiren birer fidanlık olduğunu görebilseydik, anlayabilseydik, bugün bunları yaşamayacaktık. Onun için okulların bulunduğu ülkeleri şimdiden ikaz etmek bizim insanlık borcumuz. 15-20 sene sonra bizim gibi bir tecrübe yaşamasınlar diye şimdiden bu okullar ve bu örgütle ilgili daha doğru bir analizle, daha doğru bir yaklaşımla bunlarla ilgili gerekli girişimi yapmalarını arzu ediyoruz. Bu, onları korumak içindir. Bizim de bir daha aynı hataya düşmemiz içindir. İnsanlık bu acıdan, bu acı tecrübeden ders alsın. Bu cemaat, bu örgütlenme biçimi, ünik bir durumdur. En büyük zararı, tıpkı DAEŞ'in Müslümanlığa ve İslam'a zarar vermesi gibi bunların da en büyük zararı İslam'adır."

"ÇOK GİZLİ ÇALIŞIYORLAR UYARISI"

Biz bu tecrübeyi yaşadık, başka ülkeler yaşamasın. Bununla ilgili Türkiye Cumhuriyeti birtakım tedbirler alıyor. Şu anda Türkiye'de olan biten her şey bununla mücadeledir. Bu mücadelenin en iyi şekilde yapılmasıdır. Türkiye demokrasiye, hukuk devletine ve insan haklarına kesinlikle riayet ediyor. Bunlarla mücadele sürecinde de buna dikkat ediyor. Bizim başka bir ajandamız yok. Türkiye'nin korunması ve bütün İslam ülkesinde hatta İslam ülkesi olmayan birçok Afrika ülkesinde, bu okulların şu anda birer fidanlık olarak çalıştığını biliyoruz. Onları da ikaz etmek istiyoruz. Onlarla bilgilerimizi paylaşmaya ve işbirliği yapmaya hazırız. Sonuçta bu örgütün elebaşı Fetullah Gülen, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ama 16 yıldır ABD'de yaşıyor. Biz böyle bir sorumluluk hissediyoruz. Dolayısıyla sizler aracılığıyla da ikaz edip bununla topyekun, evrensel bir mücadele yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu, insanlık, Müslümanlar, Hristiyanlar, Museviler, Hindular ve dine inanan, inanmayan herkes için de son derece önemli bir ikazdır."

"ROBOSKİ OLAYI VE RUS UÇAĞI"

"FETÖ'nün Roboski olayını gerçekleştirdiğini ve Rus uçağını düşürdüğünü, bu konuların yeniden incelenmesi gerektiğini söylediniz. AK Partili bakanların da bu konuda şüpheleri var mı?" sorusuna Eker, "Buradaki mesele şu, bu kadar olay yaşadıktan sonra bunların devlet içinde, devletin farklı departmanlarında, bu kadar uzun süre 35 sene kendi kimliğini gizleyerek yaşamasına binaen birçok olayın, mesela hükümet ve parti olarak içimize sinmeyen bir takım olayların, tezahürlerin bunun ışında yeniden incelenmesi gerekir. Buna dair şüphelerimiz var" yanıtını verdi.

"FETÖ’NÜN YARGI, EMNİYET VE ADALET YAPILANMASI"

Fetullahçı Terer Örgütü’nün "yargı, emniyet ve adalet" içindeki yapılanmasına dikkati çeken Eker, şunları söyledi: "Hem hüküm veren hem iddiada bulunan hem de delilleri toplayan, polis, savcı ve hakim. Üçünden bir takım şebekeler oluşturmuşlar. Bunu anlıyoruz. Türkiye'de bizim hükümette olduğumuz doğru fakat bizim hükümet yargıya müdahale edemiyor çünkü Türkiye'de bazı dostlarımızın iddia ettiklerinin tersine gerçekte o manada bir kuvvetler ayrılığı uygulanıyor. Bir takım olaylar var, belirsiz. Biz sadece sonuçlarını görüyoruz. Tıpkı Uludere'de veya Rus uçağının düşürülmesi meselesi ile Balyoz davasında olduğu gibi. Sonuçlarına bakıyoruz, daha sonra biz bunu yeniden yorumladık ve işin şekli değişti. Çünkü bunlar arasında ilişki var."

"HDP’DEN ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ İŞBİRLİĞİ BEKLENTİLERİ"

"HDP'den anayasa değişikliği ve işbirliği konusunda beklentiniz nedir?" sorusu üzerine Eker, "Bundan sonraki süreçle ilgili tabii Türkiye'nin kurumlarının, anayasa değişikliği bizim zaten gündemimizdeydi. Ama bunun, muhalefet partileriyle toplumun çok büyük bir kısmının iştirakiyle yapılması bizim gayemiz. Bunun için çalışıyoruz. Bununla ilgili hem CHP hem MHP hem de HDP ile görüşmelerimiz sürüyor. Şu ana kadar ki görüşmeler de olumlu" yanıtını verdi.

"BARIŞ SÜRECİNİ FETO SABOTE ETTİ"

"Barış sürecinde sabotaj ihtimalinden bahsettiniz. Bu çerçevede hükümetin belli adımları olabilir mi? Örneğin operasyonlar durdurulabilir mi? Barış süreci yeniden başlatılabilir mi?" sorusuna üzerine Eker, "Fetullahçı Terör Örgütü Türkiye'nin barış sürecini hep sabote etti. Amacı, Türkiye'yi zora sokmak, Türkiye'nin kendi iç meselelerini barışçı yolla çözme iradesini bir şekilde inkıtaa uğratmaktır. Gerek Oslo gerek Habur gerek Uludere ve benzeri süreçlerde, şimdi geriye dönüp baktığımızda zaman zaman izah edilemeyen, anlaşılamayan noktalar olabiliyor" dedi.

"GERİYE DÖNÜP BAKTIĞIMIZDA BÖYLE BİR YENİDEN DEĞERLENDİRME İHTİYACI VAR"

Bir gazetecinin sorusu üzerine Türkiye'nin Kürt meselesini demokratik yollarla çözmeyle ilgili kritik dönemeçlerinde, birtakım sabotajların olduğunu söyleyen Eker şunları söyledi: "Yani o reform ortamını bir manada toksifiye edecek, zehirleyecek bir takım olaylar oluyor. Mesela Habur süreci, Oslo'daki görüşmelerin çıkarılması, Uludere'deki katliam, daha sonraki süreçte Rus uçağının düşürülmesi. Bütün bunların hepsi artık farklı bir düzlemde ve bunların ışığında bir kez daha yorumlanması gereken hususlar. Geriye dönüp baktığımızda böyle bir yeniden değerlendirme ihtiyacı var. Çünkü aslında gördüğümüz birçok şeye, ayrı bir gözle yeniden bakılması gerekiyor."

"ERDOĞAN’IN RUSYA ZİYARETİ"

"Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk yurtdışı gezisini Rusya'ya yapıyor. Acaba Türkiye, Rusya'ya ABD'den daha fazla mı güveniyor? İlişkiler bu ziyaretten sonra normalleşir mi?" sorusuna şu yanıtı verdi: "Türkiye'nin komşularıyla Rusya Federasyonu'yla ilişkilerini daha iyi bir noktaya taşımasından daha doğal bir şey yok. Çünkü komşusudur. Komşu iki ülke arasında ticari, iktisadi, siyasi ve diplomatik ilişkilerin geliştirilmesinden daha doğal bir şey yok. Bizim aynı zamanda diğer ülkelerle yani gerek Avrupa Birliği gerekse NATO ile savunma, ekonomik ilişkiler anlamında ve siyasi organizasyonda birlikte olduğumuz diğer ülkeler var. 'Bir taraf bitiyor, bir taraf başlıyor' gibi bir şey algılamamak lazım. Yok böyle bir şey. Biz dünyadaki bütün ülkelerle bu manada olumlu, pozitif ilişkileri geliştirmenin içindeyiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın yapacağı ziyaret de malum 24 Kasım'daki uçak düşürme olayından sonra ilişkiler bir nebze gerginleşmişti. Türkiye'nin de Rusya Federasyonu'nun da ticaret ve ekonomisi etkilendi. İki ülke arasında bu diyalog süreci tekrar başladı. Sayın Putin ve Sayın Erdoğan'ın karşılılıklı telefonlarla yaptıkları görüşmelerle. Salı günü yapılacak olan ziyarette de bu bir nebze daha ileri gider."

"KERRY’NİN TÜRKİYE ZİYARETİ"

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin ay sonu Türkiye'ye geleceği yönündeki haberler hatırlatırlarak, "John Kerry'nin ziyareti nasıl mukabele edilecek?" sorusu üzerine Eker, "ABD Dışişleri Bakanının Türkiye ziyareti önemli. Dolayısıyla burada hangi ajandada ne konuşulacak ne edilecek... Bizim konuşacaklarımız var, onların söyleyecekleri var. Biz Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin gerçekten dost ve müttefik bir zeminde devam etmesini arzu ediyoruz" diye yanıt verdi.

RUS UÇAĞININ DÜYÜRÜLMESİ

"Rus uçağının düşürülmesiyle ilgili pilotların tutuklandığı söylendi. Bu pilotlar doğrudan uçağın düşürülmesiyle ilgili mi yoksa farklı açılardan örgütle bağlantısı olup olmadığı için mi tutuklandı?" sorusuna Eker, konunun ayrıntılı bir şekilde incelendiğini, netleştiğinde toplumla paylaşılacağını bildirdi.

CEVDET YILMAZ’IN AÇIKLAMALARI

Yaşanan darbe girişiminin, milli birliğin tazelendiği bir tecrübe olduğuna dikkati çeken AK Parti Medyadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz şunları söyledi: "Değişik inançlardan, gruplardan, siyasi görüşlerden, bütün toplumsal kesimlerin ortak tepki verdiği bir hadise oldu. Dolayısıyla en önemli etkilerinden biri bu tecrübenin, Türkiye'nin milli birliğini güçlendirmesi oldu. Diğer taraftan yine bu tecrübe, Türkiye'de siyasi kutuplaşmayı azalttı. Bu darbe teşebbüsünden önce siyasetimizde normal ölçülerin biraz ötesinde giden bir kutuplaşma olduğunu söylemek durumundayız. Ancak bu vahim hadise karşısında ortaya konan tavır, bütün siyasi partilerin, bütün kesimlerin bir araya gelmesi, geçmişte kurulamayan birtakım diyalogların kurulmasına, iç siyasi kutuplaşmanın azalmasına yol açtı."

"HİÇBİR KRİZİ İSRAF ETMEYİN"

Yılmaz, yaşanan darbe girişiminin, Türkiye'de demokrasi için yeni bir fırsat da doğurduğuna işaret ederek, şöyle devam etti: "Daha ileri demokratik adımlar için aslında çok önemli bir fırsat doğuruyor. Ekonomide, 'Hiçbir krizi israf etmeyin.' diye bir söz vardır. Bütün krizleri pozitif yönde fırsata dönüştürme diye bir söz vardır. Aynı şey siyaset için de geçerli. Türkiye yaşadığı bu sorunları fırsata dönüştürmek zorunda, daha ileri demokratik adımlar için bu zemini değerlendirme durumunda. Biz parti olarak böyle bakıyoruz. Bu ortamı çok daha ileri demokratik adımlar atabilmek için değerlendirme gayreti içindeyiz. Anayasa konusunda muhalefetle bir uzlaşı arayışı içindeyiz. Diğer taraftan kanun hükmünde bazı kararnamelerle özellikle güvenlik bürokrasisi yeniden yapılandırılıyor."

"MEDYAMIZA ŞÜKRANLARIMI SUNUYORUM"

Sadece toplum ve siyasetin değil medyanın da bu süreçte çok iyi bir imtihan verdiğinin altını çizen Yılmaz, kahramanca görev yapan Türk medyasına teşekkürlerini iletti.

Cevdet Yılmaz, cuntacıların toplumda oluşturmaya çalıştığı algı operasyonunu medyanın boşa çıkardığını vurgulayarak, "Dünya medyası bizim medyamızın bu kahramanlığını yeterince takdir etmedi, yeterince görmedi. Bunu görmesi gerekir, bunu takdir etmesi lazım. Hiçbir şey için değilse bile dünya medyasının demokratik olgunluğunu ortaya koymak bakımından, Türkiye'deki medyanın bu kahramanlığı dünyaya daha iyi yansımalı diye düşünüyorum. Kendi adıma, Medyadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak, şükranlarımı sunuyorum. Darbe girişiminin karşısında duran, algı operasyonlarını boşa çıkaran, halkı doğru bilgilendiren ve bu yollar da darbenin boşa çıkmasına hizmet eden medyamıza, demokrasimiz adına şükranlarımı sunuyorum" dedi.

YASİN AKTAY’IN AÇIKLAMALARI

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay paralel yapının örgütlendiği her ülkede ciddi bir güvenlik zafiyeti oluşturduğuna dikkati çekti.

Yaşanan darbe girişimin insan hakları boyutuna ilişkin düşüncelerini aktaran Aktay, şunları söyledi: "Bu yapı şimdiye kadar 'Türkiye'de otoriter bir yönetimin olduğu' yalanını dünyaya neredeyse benimsetti. Dünyada bir darbe olmuş, bu darbenin vehametini, bu darbenin kötülüğünü hızlı bir biçimde kamufle edip, dünyaya darbecilerin haklarının ihlal ediliyor olduğu hikayesini bu kadar hızlı bir biçimde yutturuyor bulmasını da çok manidar buluyoruz. Onların bu söyledikleri elbette yalandır. Onların bu maharetleri zaten bizim tarafımızdan biliniyor. Bizim sözümüz, bunların yalanlarını bu kadar hızlı bir biçimde ve bu kadar ucuz satın alma telaşına düşenlere. Biz onları da uyarmak istiyoruz. Bu konuda Türkiye'deki gerçekleri görmek istiyorsanız, gelecekseniz Türkiye'de gerçekten hak ihlalleri var mı, yok mu bakacaksınız.  Devletin insan hakları ihlalleri sıfıra yaklaşmıştır. Kontrol dışı olabilecek insan hakkı ihlallerinin yargıya açık olmasını da sonuna kadar sağladık. Buna mukabil darbe dolayısıyla ortaya çıkan suçları elbette ki yargının önüne çıkardık. Arbedenin dışında yani olay günü yaşanan arbedenin dışında hiç kimse ne mahkemelerde ne karakollarda velev ki bu darbecilere yönelik bile olsa hiç kimse bir işkence vakası tespit edemez. Her şey insanların gözü önünde oluyor. Bu konuda devlet olarak bizim işkenceye toleransımız yok. Darbecilere yönelik bile olsa işkence vakası yok. Darbeciler şu anda özgür Türk yargısı karşısında yargılanmaktadırlar. Yargısız bir infaza asla tabi tutulmamaktadırlar."

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!