MeÅŸhur Hıncal Uluç kahkahası için yıllarca ayna karşısında prova yaptım

Güncelleme Tarihi:

Meşhur Hıncal Uluç kahkahası için yıllarca ayna karşısında prova yaptım
Oluşturulma Tarihi: Kasım 17, 2002 00:00

MeÅŸhur Hıncal Uluç kahkahası için yıllarca ayna karşısında prova yaptım. Benim bir müritler grubum oluÅŸtu. Åžunu yapın dediÄŸimde yapıyorlar.Bir maç günüydü. Sonu hüsranla bitti ama baÅŸlangıcı heyecanlıydı. Ben de gördüm. O günlerde evin komün haline gelen halini. Komik. Kimileri ön kapıdan giriyor zili çalıp, kimileri bahçe kapısından langur lungur. Herkes alışmış, nerede pozisyon alacak, nerede ne bulacak biliyor. Kimi mutfaÄŸa girip kahvesini yapıyor, çayını alıyor, kimi koltuÄŸa yayılıp sigarasını tüttürüyor. Tek yasak, dev ekranın önünden geçmek. Göze alabilirsen sürünebilirsin! Ev sahibi bu görüntüden mutlu. Ne yazık ki, Türkiye Cumhuriyeti stadyumlarından bile kötü, bir tek kadın bile yok. Bir kendimi bir de Zeytin'i saymıyorum. Cinsiyetimiz tutuyor da, türümüz farklı. O, bir diÅŸi kedi. Ve ikametgahı Hıncal Uluç'un boynu. Adının Zeytin olmasının sebebi Zeytinburnu'nda bulunmuÅŸ olması. Tavana asılı kuÅŸlarla arası iyi. Maviden ziyade yeÅŸili tercih eden biri Hıncal Uluç. Su gören bir evde oturma hayalleri hiç olmamış. Bahçe ona yetiyor. Emekli olduktan sonra Güney'e yerleÅŸme hayalleri de yok. O bir ÅŸehir adamı. Åžu an oturduÄŸu evde emekli olacak ve roman yazacak. Ama ne zaman emekli olacak diye sormaya kalkarsınız ha ha ha yanılırsınız, hiç niyeti yok, mesleÄŸinin altın çağını yaşıyor. Üç gazeteden teklif almış. GörmediÄŸi, duymadığı, hayalini bile kuramadığı paralar teklif edilmiÅŸ. Umrunda olmamış. Yani ÅŸimdilik. Sonrası ne olur, Allah kerim.Bugün karşı karşıya olduÄŸumuz Hıncal Uluç'un 100'de kaçı kendiliÄŸinden, 100'de kaçı kurgu?- Valla, kurgu bölümü çok. Mesela bir Hıncal Uluç kahkahası var deÄŸil mi? Komedyenlerin de yardımıyla Türkiye beni o kahkahamla tanıyor. Oysa ben dünyanın en az gülen, en suratsız, en mendebur, en sevimsiz adamıydım. Ben gülmeyi kendi kendime öğrendim...Nasıl yani?- Basbayağı. Aynanın karşısına geçip çalıştım. Kendime ‘‘OÄŸlum gülmen gerekiyor’’ dedim.Siz niye hiç gülmüyordunuz?- İçimden gelmiyordu. ‘‘Bari, maske olarak gülmeye baÅŸla’’ dedim. Herald Tribune'de okumuÅŸtum, ‘‘Zorlayın kendinizi’’ diyordu, ‘‘alışırsınız.’’ Benim ilk gülüşlerim sahte yani.Sonra?- E sonra, hayata gülmeye baÅŸladım. En ciddi ÅŸeylere bile gülebiliyorum artık. Ama bu tamamen kurgu bir baÅŸlangıç. Çok ÅŸeyi yönlendirdim ben kendimde. Karakterimin belli baÅŸlı bütün noktalarını kendimi zorlayarak, kendimi güderek baÅŸarmışımdır.BaÅŸka neler mesela? Eskiden daha kompleksliydiniz de, ÅŸimdi deÄŸil misiniz?- Tabii. Kompleksliydim. Her ÅŸeyi kendime dert ederdim. Melankolik bir tiptim. Kötümserdim. Hiçbir ÅŸeyi beÄŸenmezdim. Hayatı kahırla geçen bir adamdım yani. Tüm bunları kendi çabalarımla deÄŸiÅŸtirdim. Ondan sonra da insanın en büyük zaferinin kendi kendini yenmesi olduÄŸunu öğrendim. Hálá bu zevki tatmaya devam ediyorum.Kendisini sürekli ameliyat masasına yatıran bir Hıncal Uluç yani.- Aynen. Bu böyle deÄŸil, şöyle olacak. Hayata öyle deÄŸil, böyle bakılacak. Bakıyorsun sonunda. Ä°lk sevgilim beni terk edip gittiÄŸinde neredeyse intihar edecektim. Åžimdi bir kız beni terk edince ‘‘Valla keyfi bilir’’ diyorum, ‘‘Onun gibi yüzlercesi var, ama benden bir tane.’’Sizin hayatınızda iki duygu da çok önemli: Sevgi ve nefret. Hem siz öylesiniz, sevginiz sevgi, dibine kadar yani, nefretiniz de nefret. Hem de size karşı beslenen duygular öyle. Çok sevenler ve nefret edenler var. Kefesiz terazi durumları yani. Dengeyi nasıl saÄŸlıyorsunuz?-DoÄŸru, sevenlerim de nefret edenlerim de çok. Ama benim bir denge kurma derdim yok. Telefon, mektup zahmetli iÅŸlerdi, oysa ÅŸimdi internet var insanlar cırt diye tepkilerini yazıyorlar. Okuyorum. Adam, ‘‘Sizden yıllar yılı nefret etmiÅŸtim. Niye nefret ettiÄŸimi de bilmiyorum. Sonra günün birinde sizi sevmeye baÅŸladım’’ diyor ama ‘‘Size karşı nötrüm’’ demiyor. Kendi hayatımda ise nefret, yendiÄŸim duygular arasında. Nefret ettiÄŸim insanların sayısı yeryüzünde 3. Yapılmaması gereken ayıpları yaptılar, aÅŸağılık tavırlarını sürdürmeye devam da ediyorlar. Ben de o üç pislikten nefret ediyorum.Bir konuda size hiç katılmayan, baÅŸka bir konuda aynen öyle düşündüğünü söylüyor. Bunu ayarlayan siz misiniz? Yoksa kendiliÄŸinden mi oluyor?- Tamamen kendiliÄŸinden. Ben lafları evirip çevirmiyorum, köşelerini kırpmıyorum, ‘‘Böyle dersem ÅŸu alınır, şöyle dersem bu’’ yapmıyorum. Meseleyi bu kadar net koyduÄŸun zaman, bazılarının düşüncelerine tıpatıp oturuyorsun, bazılarını da çıldırtıyorsun. Ama ÅŸunu biliyorum, yuvarlak laf okumaktan bıktı insanlar...Peki gıcıklık yapmak için, kontra durmak için, orijinal olmak için, ÅŸaşırtmak için, diÄŸerlerine benzememek için özel hamleler yaptığınız oluyor mu?- Hayır. Ama ‘‘Olaylar her zaman sizin gördüğünüz gibi olmayabilir’’ mesajı vermeye çalışıyorum. Kafan böyle çalıştığı zaman da, iÅŸ bazen ÅŸeytanın avukatlığına dönüyor...Yani bir dolu insanın yazdığı açının tam tersini yazmaya çalışıyorsunuz.- Kontra düşmek için yapmıyorum. Kendi düşüncelerim neyse onları yazıyorum. Ama bir dolu insan ‘‘ak’’ derken, ben tek başıma ‘‘kara’’ diyorsam o ‘‘kara’’yı çok ÅŸiddetli söylüyorum. ‘‘Karaaaa’’ diye bağırıyorum. Daha yumuÅŸak yazabilecekken, yazmıyorum. E karşında 80 kiÅŸi var, dinsizin hakkından imansız gelir.Bir yazıyı bitirdiniz, klavyeden parmaklarınızı kaldırdınız. Olacakları öngördüğünüz, sinsi sinsi güldüğünüz oluyor mu?- Çaylaklık dönemlerimde olurdu. Yazının etkilerini düşünürdüm. Bazen üzülerek, bazen keyifle, bazen hırsla, bazen de sadistçe bir zevkle. Ama ÅŸimdi yazıyı bitirdiÄŸim zaman, o yazıyla ikinci karşılaÅŸmam sabah 7:30'da gazetemi okurken oluyor.‘‘Şu cümleyi de şöyle kursaydım’’ filan dediÄŸiniz...- Hayır, hiç. ‘‘Ne güzel yazmışım’’ diyorum. Bana diyorlar ki, ‘‘Sabah'ı alır almaz ilk iÅŸimiz sizi okumak.’’ ‘‘Benim de öyle!’’ diyorum.Yaptığınız iÅŸi nasıl tanımlıyorsunuz? Sadece köşe yazarlığı mı yoksa daha fazlası mı?- Kendi hayatımın yorumcusuyum ben. AK Parti mesela, benim hayatımı ilgilendirdiÄŸi ölçüde, köşemin konusu. Büyük iddialarla yazmıyorum ben. VatandaÅŸ Hıncal Uluç'u ne kadar ilgilendiriyorsa herhangi bir mesele, o ölçüde yazıyorum. Spor, siyaset, sinema, seks, aklına ne gelirse. Yazdıklarım, kiÅŸisel yaÅŸam izlenimlerim.Özerk bir cumhuriyet haline geldiniz. Çalıştığınız yerin üstünde, herkes için yazan bir gazeteci konumdasınız. Formülü nedir?- GazeteciliÄŸin birinci gününden itibaren yöneticilerime ve patronlarıma tek bir ÅŸart öne sürdüm: Yazılarıma karışmayın. ‘‘Yok bizim siyasal görüşümüzdür, ekonomik görüşümüzdür, sen bu gazetenin yazarını eleÅŸtiremezsin’’ demeyin. Bunları yapmazsanız benimle ilgili hiçbir sıkıntınız olmaz. Kaç para vereceksiniz gibi ÅŸeyler de konuÅŸmadım. Hiçbir gazete yöneticisi veya patronu ‘‘Hıncal bizden ÅŸunu talep etti’’ diyemez. Beni kovdukları zaman tazminatlarımı bile istememiÅŸimdir. O günden bugüne kadar da ben hiçbir gazeteden ayrılmadım zaten. Ya kovuldum ya gazete kapandı. Bunun bir üçüncü şıkkı yok. Bu kadar açık yürekli olunca, iÅŸi de iyi yapınca seni kimse rahatsız etmiyor.Gazetecilik merak etme sanatı. En çok hangi alandaki ÅŸeyleri merak edersiniz? Bilim, insan iliÅŸkileri, kadın...- Her ÅŸeyi merak ederim ben. Zaten gazeteciliÄŸin bir uzmanlık dalı olduÄŸuna inanmıyorum. Gazeteci, gazetecidir. Bügün polis adliye haberi yaparsın, ertesi gün bir tiyatroya gider, yazarsın. Ama uzmanların yazdıkları yazıları da, kendi ilgi alanımdaysa, büyük bir zevkle okurum. Evin Ä°lyasoÄŸlu'na bayılıyorum mesela. Ama Evin Ä°lyasoÄŸlu yazıyor diye benim de aynı konseri yazmamam diye bir ÅŸey yok. O bir müzik eleÅŸtirmeni kültürü ve bilgisiyle oturuyor orada, ben de konserin verildiÄŸi dünya halkından biri olarak...Hayatta neleri hafife alırsınız neleri çok ciddiye alırsınız?- Bir zamanlar her ÅŸeyi ciddiye alırdım. Åžimdi ciddiye aldığım tek ÅŸey saÄŸlıklı olmak ve hayatta kalmak. Gerisini geçiniz.Zaman zaman aynanın karşısına geçip baktığınızda, Hıncal Uluç'un sizi korkuttuÄŸu, ürküttüğü oluyor mu? PaniÄŸe kapılıyor musunuz yani? Yoksa ‘‘Şu gördüğüm adam benim bu hayatta tanıdığım en dürüst, en ÅŸahane insan!’’ mı diyorsunuz?- Son zamanlarda paniÄŸe kapılıyorum. Aynadaki adama ‘‘Ulan amma da yaÅŸlanmışsın!’’ diyorum. Çünkü benim kafadaki adamla aynada gördüğüm adamın arasında 40 yaÅŸ filan var.BENÄ°M BÄ°R MÃœRÄ°TLER GRUBUM OLUÅžTU ÅžUNU GÄ°DÄ°N YAPIN DEDİĞİMDE YAPIYORLARBir yazı yazdınız. Türkiye'nin Nez adında bir starı oldu. Daha sonra o star, sizin arkadaşınızın elinden kaçtı ve kendi başına var olmaya çalıştı. Bunun üzerine, yerine baÅŸkaları kondu. Tabloya baktığımızda muazzam bir güç var. Var ediyor, yok ediyor, yerine koyuyor. Ve bütün bunların karşılığı yok. Nasıl ulaÅŸtınız böyle bir güce?- Şöyle bir ÅŸansım var benim: DoÄŸru zamanlarda doÄŸru ÅŸeyleri söylemek. Ben bir ÅŸey yapmadım yani. KoÅŸullar hazırdı. Nez hakikaten olaÄŸanüstü güzel bir ÅŸov yapıyordu. Ä°yi de onu bir dolu kiÅŸi gördü yazmayı siz akıl ettiniz...- Benim bir müritler grubum oluÅŸtu. Bu gerçek. ‘‘Şunu gidin yapın’’ dediÄŸimde gidip yapıyorlar. Ama bir ÅŸey tavsiye ederken eskisine göre çok daha seçici ve dikkatliyim. ‘‘Şu kitabı alıp okuyun’’ dediÄŸimde, ‘‘Hadi be, bu kitap da okunur mu?’’ derlerse fena. Nez'de her ÅŸey hazırdı. ‘‘Bu kızı görün’’ dediÄŸimde, gidip görenler ‘‘Haklıymışsın’’ dedi. Olmayan bir ÅŸeyi lanse etmedim yani. Ben yapmasam baÅŸkası yapacaktı.MURAT BÄ°RSEL’E AYIP ETTÄ°LERBu kadar etkili olur muydu?- Olurdu. Ama Nez birdenbire ortadan kaybolunca... Zaten ona dair eleÅŸtirdiÄŸim tek yan budur, yoksa insanların kendi gelecekleriyle ilgili özgür karar alma haklarına saygım sonsuz. En son ÅŸu Murat Birsel olayı mesela, benim Ali Kırca'yla ilgili en ufak bir sorunum yok, ben usule karşı çıktım. Patron, ATV haberlerin Ali Kırca'yla daha iyi olacağını düşünüyorsa, bu deÄŸiÅŸimi yapma hakkına sahip, yeter ki, usulüne uygun yapsın. Murat Birsel, iÅŸine son verildiÄŸini neden bir internet sitesinden öğrensin... Nez de usüle uygun davranmadı, haber vermeden gitti. Ben de arkadaÅŸlarımı ÅŸaÅŸkın vaziyette gördüm. ‘‘Dert etmeyin, yeni bir Nez buluruz, aynı ÅŸekilde devam edersiniz’’ dedim.Sahip olduÄŸunuz bu güç hiç tedirgin etmiyor mu sizi?- Hayır. Müritlerimi hayal kırıklığına uÄŸratmadığım müddetçe hiçbir ÅŸeyden tedirgin olmam.Peki bu müritler nasıl oluÅŸtu?- Kolay oluÅŸmadı tabii. 40 sene var arkasında. ‘‘Buraya vurmanın bedeli 40 kuruÅŸ, ama nereye vuracağını bilmenin bedeli 40 milyon lira’’ demiÅŸler ya, öyle. Bu insanlar, bütün bu süre zarfında kendilerini aldatmadığımı gördüler. Beni kendilerinden biri olarak kabul ettiler. Ben bir filmi sıkıntılar içinde seyredip de ‘‘Sinema eleÅŸtirmenleri çok beÄŸendiler, ben de beÄŸendim, entelim ben’’ numaraları çekmedim, kafamı kesseler kimseye Potemkin Zırhlısı'nı tavsiye etmem mesela...HAÅžMET'Ä° BEN KEÅžFETTÄ°MFutbol yazmasaydınız, bu kadar şöhretli bir adam olabilir miydiniz?- Futbol yazarak şöhretli olmadım ki, futbol konuÅŸarak oldum. Çünkü futbol, bu toplumun dominant bir geni. Yani bin tane sinema yazısı yaz, iÅŸin o olsun, ama arada bir tane futbol yazısı yaz, bitti, sen artık spor yazarısın. HaÅŸmet BabaoÄŸlu kıçını yırtsa kimseyi spor yorumcusu dışında bir ÅŸey olduÄŸuna inandıramaz. Oysa bu ülkenin en ciddi kültür sanat adamlarından biri. Ama televizyonda futbol konuÅŸmaya baÅŸladığı an, damgayı yedi.Sizinle birlikte program yapan herkesin ünlenmesi kural mı?- HaÅŸmet'i ben keÅŸfettim. Kendimle de iftihar ediyorum. Çünkü HaÅŸmet'i HaÅŸmet'e raÄŸmen spor yorumcusu yaptım ben. O uzak durmaya çalışıyordu. Futbolu sadece bir hobi olarak izliyordu. Fakat inanılmaz vasıfları olan bir gazeteci. Bu kadar futbol seven birinin de mutlaka bu konuda söyleyebileceÄŸi farklı ÅŸeylerin olması gerekirdi. Programa baÅŸlayınca gördük ki, gerçekten de söyleyecek çok lafı var ve meseleye bizden farklı bir açıdan bakıyor. BaÅŸta çok tepki aldı. Ä°nsanlar ne dediÄŸini anlamıyordu. Ama ÅŸimdi HaÅŸmet sayesinde kadınlar da futbol izliyor. Gördüler ki, o programda spor kisvesi altında hayat konuÅŸuluyor.GAZETECÄ°LERÄ°N OBJEKTÄ°F OLDUÄžU YALANHiç mi sübjektif yazı yazmadınız? Hep mi objektiftiniz? Hiç mi birini sırf arkadaşınız diye korumaya kalkmadınız? Yaptıysanız yaptım diyecek kadar delikanlı mısınız?- Bütün yazılarım sübjektif benim. Hiç objektif yazı yazmam ki.Gazetecilik denince objektiflikten söz edilir ama...- Palavra. Herkes yalan söylüyor. Bir dünyanın içinde yaşıyorsan, muhakkak ki tarafsın. Aksi mümkün deÄŸil. Tarafsız olabilmek için dangalak, ruhsuz, gerizekalı, duygusuz ve hissiz biri olman gerekiyor...Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!