Spotify’ın oyuncaklı dünyasına hoşgeldiniz

Spotify’ın daveti üzerine genel merkezi ziyaret etmek ve ekibin liderleriyle tanışmak için Stockholm’deyiz.  İsveçli girişimci ve teknoloji uzmanı Daniel Ek ve Martin Lorentzon’un 2006 yılında ilk adımlarını attığı günden bugüne uzanan hikâyesi dizilere konu olan markayı ana binasında ziyaret etmek, Spotify’ın DNA’sını keşfe çıkmak çok heyecan verici.

Stockholm, Avrupa’nın refah seviyesi en yüksek şehirlerinden. Bugün İsveç deyince IKEA, H&M, Volvo, Ericsson ve Spotify gibi markalar akla geliyor. Ülkedeki girişimlerin başarısı Stockholm’ü dünyaca ünlü bir start-up merkezi haline getirmiş.

Sabah 9.00’da şehir merkezindeki  Spotify binasına giriyoruz. 12 katlı binayı keşfe çıkmadan önce şirketin 15 yıllık çalışanlarıyla sohbet ediyoruz. İnsan kaynakları başkanı Katarina Berg misyonlarının, milyonlarca sanatçıya sanatlarıyla yaşama ve milyarlarca hayrana sanattan haz duyma ve ilham alma fırsatı vererek, insan yaratıcılığının potansiyelini ortaya çıkarmak olduğunu anlatıyor. Aylık 120 bin iş başvurusu alıyorlarmış.

Spotify dünya genelinde 9 bin 400 çalışanı olan bir müzik krallığı... Katarina’ya “Spotify bir müzik türü olsaydı hangisi olurdu” diye soruyorum. Gülümseyerek “Bir türden çok, insanların arabalarında yalnız başlarına, kimseden utanmadan sesi sonuna kadar açtıkları ‘guilty pleasure’ (gizli zevk) şarkıları olurdu” yanıtını veriyor. Spotify’ın kuruluş hikâyesinden uyarlanan ‘Playlist’ dizisi içinse “Kurgu bir dizide gerçek isimler kullandıkları için etik bulmadım ve izlemedim. Eğer kurgu bir şey çekerseniz insanların gerçek adlarını kullanamazsınız” yorumunu yapıyor.

‘Daniel’in Oyun Odası’

Küçük bir yemek molasının ardından beklenen an geliyor. Akıllı telefonumda en çok kullandığım uygulamanın üssünü gezmeye başlıyoruz. Çalışma alanlarından çok düşünmeye, kendini iyi hissetmeye adanmış mekânlardan oluşuyor bu bina. ‘Karaoke odası’ndan içeri giriyoruz. Bir karaoke sahnesinin yanındaki duvarda Avicii, Ariana Grande, Ed Sheeran ve Lukas Graham imzalı afişler var. Bu odadan bir diğerine geçerken kapının üzerinde ‘Daniel’in Oyun Odası’ yazısını okuyorum. Adımımı atarken içimden ‘Daniel Ek’in fantezi dünyasına hoşgeldiniz’ cümlesi geçiyor. İçeride bilgisayar ve konsol oyunları, pinpon masaları, ‘Star Wars’ maketleri var.

Bunun gibi birçok alanın olduğu binadaki toplantı odaları da adlarını ‘Deep Focus’, ‘Rock This’ ve ‘Guilty Pleasure’ gibi popüler Spotify çalma listelerinden alıyor. Podcast kayıt odası ve Spotify sanatçılarının kullanabildiği kapsamlı kayıt stüdyosunu da geziyoruz. Maneskin’den Ed Sheeran’a pek çok sanatçının burada çekilmiş imzalı fotoğraflarını ve duvarlarda asılı gitarlarını görüyoruz.

Yüksek kalitede üretim

Binanın manzaralı terasında çalışanlara alkolsüz kokteyllerin ikram edildiği bir bar var. Bazı günler burada DJ performanslarının gerçekleştiği partiler veriliyor. Bu partilerde birkaç defa Fatboy Slim ve Sean Paul de DJ kabinin başına geçmiş.

Katarina Berg konuşması sırasında Spotify’ın genel merkezinin çalışanların gelişebilecekleri, eğlenebilecekleri ve yaratıcılıklarını kullanabilecekleri bir yer olacak şekilde tasarlandığını söylüyor. Konuşma aralarında diğer davetli gazetecilerin birbirlerine bakıp “Spotify’da çalışmak istemez miydin” diye sorduğunu duyuyorum.

Markanın Avrupa genel müdürü Michael Krause’ye Türkiye’nin Avrupa pazarında nasıl bir yeri olduğunu soruyorum; “Spotify Türkiye’de hızla büyüyor. Türkiye, canlı ve genç nüfusuyla şüphesiz Avrupa’nın eşsiz pazarlarından biri. Türkiye’deki dinleyicilerin, üreticilerin ve sanatçıların markayı kucakladığını izlediğimiz bu yıl bizim için bir dönüm noktası diyebilirim. Yerel müziğe âşık bir kitleye, yeni özellikleri hevesle benimseyen genç bir nüfusa ve dinleyicileri için yüksek kalitede şarkılar üreten sanatçılara tanık oluyoruz. Türkiye’ye yatırım yapmaya ve yerel yaratıcı ekosistemin büyümesine katkıda bulunmaya devam etmekten heyecan duyuyoruz” diye yanıtlıyor.

Yerel müzik çok güçlü

Uygulamanın 500 milyonun üzerinde aktif kullanıcısı, 200 milyonun üzerinde Premium abonesi var. 2030’da 1 milyar kişiye ulaşmayı hedefliyorlar. Krause “Yeni şeyler denemekten korkmayarak geldik bugüne. Sürekli kullanıcı verisine bakarak ne istediklerini anlamaya çalıştık” diye anlatıyor. Krause’la konuşurken konuyu Türkiye’deki müziği nasıl bulduklarına getiriyorum. Türkiye’de yerel müziğin çok güçlü olduğunu ve özellikle son yıllarda yerel müzik tüketiminde sağlam bir artış gördüklerini söylüyor: “Türk müziği birçok farklı sesi, tarzı, türü, unsuru içinde barındırıyor. Rap ve hip-hop tüketiminde büyük bir artış görüyoruz. Aynı zamanda çeşitli türler ve seslerin birbirine karıştığı ve yeni sanatçıların geleneksel sesleri prodüksiyonlarına kattığı müzik üretimine şahit oluyoruz. 2022 yılı Türkiye’den daha çok sanatçının küreselleştiği bir yıl oldu. Özellikle Türkiye’deki kadın sanatçıların da görünürlüğünü arttırmayı amaçlayan küresel programımız EQUAL’ın buna katkısı büyük. Yerli ve uluslararası çalma listelerinde tanıtılan 25 sanatçı New York, Times Meydanı’ndaki reklam panomuzda yer aldı. Türkiye’deki kadın sanatçıların yurtdışında
yüzde 30 daha fazla dinlenmesiyle uluslararası alanda daha büyük bir izleyici kitlesi kazanmalarına yardımcı olduk. Program Türkiye’de de çok başarılı oldu. Şu anda  ve bir önceki yıla göre yüzde 50 daha fazla kadın sanatçı dinleniyor.”

Spotify artık bir şarkı dinleme platformundan çok daha fazlası. Müziğin yanı sıra podcast ve sesli kitapları da önemsiyor, yatırım yapıyorlar. Bütün bir binayı altına üstüne getirip dışarı çıktıktan sonra kendimi Peter Pan’ın fantastik dünyası Neverland’i gezmiş gibi hissediyorum.