‘Ölene dek bu mesleği yapacağıma karar vermiştim’

Güncelleme Tarihi:

‘Ölene dek bu mesleği yapacağıma karar vermiştim’
Oluşturulma Tarihi: Mart 24, 2024 07:00

‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ oyunuyla fırtınalar estiriyor. ‘Cimri’, ‘Dünyada Karşılaşmış Gibi’ ve kukla tiyatrosu devam ediyor. Bir yandan Barabar müzik grubuyla sahneye çıkıyor, bir yandan ekranda boy gösteriyor. Usta oyuncu Serkan Keskin “25 senenin sonunda tercih ettiğin oyunları oynamak, derdi olan işleri seçmek çok değerli” diyor.

Haberin Devamı

‘Ölene dek bu mesleği yapacağıma karar vermiştim’

O çok çalışkan. İnsan yaptığı işleri sayarken yoruluyor. Ama çok enerjik, hepsine bir şekilde yetişiyor ve üretmekten büyük mutluluk duyuyor. Ekranda göründüğü gibi; biraz babacan ve ‘bizlerden’ bir hali, tavrı var. Sohbetimize çalışma sevdasından konuşarak başlıyoruz.

Üç oyun, kukla tiyatrosu ve Barabar müzik grubu... Durmayı bilmez misin?

Hayır, durmayı bilmiyorum.

Derdin ne?

Hayatım boyunca böyleydi aslında. Ama şu an çok şükür hayalini kurduğum bir şey yaşıyorum. 25 senenin sonunda tercih ettiğin oyunları oynamak, derdi olan işleri seçmek çok değerli. “Neden oynamayayım” diyorum. Mesela ‘Cimri’nin 8’inci yılı, 15 sene daha oynarım çünkü izleyici sahnede görmek istiyor.

Haberin Devamı

Para kazanmak yok mu amaçların arasında?

Hayır. Benim yaptığım işte bu kadar çok çalışarak çok para kazanırsın ama ben bu kadar çok çalışarak çok para kazanmıyorum. Yoksa ayda iki-üç kez sahneye çıksam televizyona daha çok iş yapar, daha çok kazanırım.

“Oynamazsam ölürüm” diyenlerden misin?

O çok iddialı bir laf ama 4-5 gün oyun olmadığında sıkılıyorum. Hele pandemi zamanı çok zordu. İlk 1,5 ayımda her uyandığımda kendime ‘Bugün oyun var mı’ diyordum. Bir de insan çalışmıyorken evde ne yapar, bilmiyorum. Alışmamışım, onu kaçırmışım. Şimdi yeni yeni kendime zaman ayırmaya çalışıyorum, ‘Deniz kenarında oturmak da çok güzelmiş’ falan diyorum.

Seni genelde karakter rollerde izledik. Jön olmak ister miydin?

Oyuncu her şeyi oynamak ister, ben de yelpazem çok geniş olsun isterim.

Magazinsiz ünlü olmayı başaranlardansın. Zor muydu?

Bir oyunun reklamını ne kadar yaparsan yap, sosyal medyada ne kadar uğraşırsan uğraş, o oyunu izleyen insanlar oradan memnun çıkmadıysa olmuyor. Ama eğer sen çok inandığın için insanları 200 kişilik salona soktuysan, o iki saat onlara iyi zaman geçirtiyorsan, o 200 kişi işe gittiğinde “Dün akşam çok güzel bir şey yaşadık” diyor. Benim derdim hep buydu. Hatta magazinci arkadaşlarla denk geldiğimiz zaman “Serkan Abi hiç sevmez, ona tiyatroyla ilgili soru soralım” diyorlar.

Haberin Devamı

Serkan’ı hiç tanımayan birine nasıl anlatırsın?

Uzun süredir komedi yapıyorum ama o kadar eğlenceli biri değilim, asabiyim, sevmediğim bir şeyi hiç sevmem. Bir de bazen çok şaşırıyor insanlar, “Sen de ne kadar suratsızmışsın” diyorlar. Yakın arkadaşlarımın da samimi olduktan sonraki itirafları “Abi ben seni ilk görüyorken çok çekiniyordum” oluyor. Anlatamıyorum kendimi herhalde.

Arkadaşlarının sende değiştirmek istediği özellik nedir?

Kendimi hırpalamam ve birçok şeyi kafaya takmam. Gamlı baykuşum. “O kadar düşünme, üzülme, o kadar empati yapma” derler.

ÇOK UZUN SÜRE AYNI YERDE KALABİLENLER ÇOK AZ

27 Mart Dünya Tiyatro Günü. İzleyiciye, tiyatroseverlere ne demek istersin?

Haberin Devamı

Tiyatro herkesin hayatında hep olsun...

‘Ölene dek bu mesleği yapacağıma karar vermiştim’

Son iki sezonun konuşulan oyunlarından biri de ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’... İşi kabul ederken hiç tereddüt ettin mi?

Halihazırda 4-5 ayrı oyunu oynadığım bir dönemdi. Serdar’ı (Biliş) yıllardır, İngiltere’den geldiği dönemden beri tanırım. Bir gün arayıp “Buluşalım mı” dedi. Oturduk, “‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü yapmak istiyorum. Tek kişilik oyun olacak” dedi. İlk söylediğinde kafamdan ‘İmkânsız’ diye geçirdim. Ama hem Serdar hem eser bir arada olunca “İlerleyelim, yolda görürüz” dedim, araya pandemi girdi. Bir gün tekrar aradı. Çok zor bir şeyin altına girdik ama oldu.

Haberin Devamı

Kaç karakteri canlandırıyorsun?

Oyunun içinde ekrana yansıyan bir film de var, tam hesaplayamadık ama orasıyla beraber 50 karaktere girip çıkıyorum.

Bütün karakterleri senin oynadığını duyunca insanın aklına ‘Bu nasıl bir hırs’ sorusu geliyor...

Bu bir hırs değil. Serdar yıllar önce okurken bunu benimle tek kişilik oyun olarak hayal etmiş. Hatta Kadir Has Üniversitesi’nde öğrencileriyle de bunu konuşmuş. Oyun zaten “Ben Hayri İrdal, size bir hikâye anlatacağım” diye başlıyor ve her şey kafasının içinde. Oyunda sürekli romanda bahsedilen şahsiyet, maskeler meselesi de var; yani tek kişinin bütün her şeyi belki de kendi kafasında hayal ettiği bir dünya... Bu prodüksiyon, mizansen ve yorum anlamında da bize bambaşka bir özgürlük getirdi.

Haberin Devamı

Eseri okumamış, oyunu izlememiş olanlara bu işin derdini nasıl anlatırsın?

Kısaca ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ diye bir enstitü kuruluyor, binlerce insan menfaati için o enstitüye üye oluyor, sıraya giriyor; binalar yapılıyor, ofisler açılıyor. Hayri İrdal karakteri “Arkadaş bunda ne var, herhangi bir insan sokaktan geçerken kafasını uzatıp saati ayarlayabilir” dese de “Kuracağız, büyüyeceğiz” diyorlar. Binalar ve içinde binlerce insanın çalıştığı, insana ve dünyaya faydası olmayan yerler açılıyor. Günümüzde de dünyanın her yerinde olan, ne olduğunu bilmediğimiz binalar, içinde ne olduğunu bilmediğimiz insanlar, müfettişler, müdürler... Aslında bir illüzyon yaratılıyor.

Peki, oyuncuların dünyasında illüzyonlar yaşanıyor mu? Çok yetenekli olmasa da aslında star olan isimler gibi...

Bütün dünyada üzerine oynanan oyuncular parlatılır. Gerçekten yeteneği varsa ve becerebiliyorsa karşılığını verir ama bu, uzun yol koşusu. “Ben bu işi yapacağım” dediğim zaman, ölene kadar bu mesleği yapacağıma karar vermiştim. O sebeple yaptığım işin hep bir standardı olsun istedim.

Bu işte önemli olan ne?

Kimi zaman çok iyi filmler, oyunlar yaparım, kimi zaman hiçbir şey olmaz. Her gün yeni bir şey olmak gibi bir zorunluluğum yok. Anda kalmak, süreklilik önemli. Çok uzun süre aynı yerde kalabilenler çok az.

Bir de son dönem birçok ismi tiyatroda görüyoruz, “Bu sene tiyatro yapmak istiyorum” diyorlar. Buna ne diyorsun?

“Bu sene tiyatro yapmak istiyorum” lafı beni çok güldürüyor. Tiyatro yapmak istemek, “Bu sene tiyatro yapmak istiyorum” demek değildir. O, “Bu sene sahneye çıkmak istiyorum” demektir. Bir derdin varsa ve sahnede daha rahat anlatıyorsan yaparsın. Yoksa, yap o zaman!

KONSER SAHNESİNDE KORKAĞIM

Bir yandan müzik grubun Barabar devam ediyor. Müzik hep hayatında mıydı?

Müziği ve enstrüman çalmayı seviyorum. Bir orkestraya dahil olup onlarla bir şey yapabilme fikri beni çok heyecanlandırıyor. Çünkü oyunculuk gibi hâkim olduğum bir alan değil, hâlâ öğreniyorum. Müzik yapmak benim için lunaparkta olmak gibi...

Tiyatro sahnesi mi konser sahnesi mi?

Konser sahnesinde çok korkağım, çocuk gibiyim. Gitarım elimde, kafam önümde. Çünkü Serkan olarak oradayım. O sebeple çok heyecanlı bir alan.

Tiyatro dışında ekranlarda da görüyoruz seni uzun bir aradan sonra. Ve bir ölüyü canlandırıyorsun. Nasıl gidiyor?

‘Şahane Hayatım’ çok keyifli. Tiyatro yaparken ekranda olmak çok zor zamanlama açısından. Ama bu işte rahatım, ilk bölümde ölüp hayalet olarak aralarda görünüyorum. Herhalde Türkiye ekranlarında uzun zamandır kimse ölüyü oynamamıştır.

Hayalet olmak ister miydin?

İsterdim herhalde. Gözlemlemek ya da birilerine yardımcı olabilmek, yanında olduğumu hissettirebilmek eğlenceli olurdu.

‘Ölene dek bu mesleği yapacağıma karar vermiştim’

VERDİĞİM RÖPORTAJLARI OKUYAMIYORUM

Nasıl bir âşıksın?

Herkes gibi herhalde. Dönem dönem insanlar romantik olabilir ama ben hiç çok romantik değilim. Romantiklik yapana da hayran olurum ama yapamam.

Oyuncu Meriç Aral’la bir süredir birliktesiniz. İkinizin de oyuncu olması ilişkinizi nasıl etkiliyor?

Birlikte izlediğimiz bir film ya da oyun üzerine konuşuruz ama evde iş konuşmak gibi bir durumumuz yoktur. Arada birbirimize ezber tutarız, fikir alışverişimiz olur. İlişkimiz hiç iş odaklı değildir.

Bu yaz denize girerken fotoğraflarınız manşet oldu...

Gülüyoruz... Yedi yıldır beraberiz. Her insan gibi tatile gitmişiz ve denizde yüzerken birileri sizi çekiyor. Bir de şöyle bir özelliğim var, ben verdiğim röportajları da okuyamıyorum, izleyemiyorum, benimle ilgili yazıları da okuyamıyorum.

Neden?

Ben o an içimde olanı anlattım, benim için çok samimi, ama o nasıl deşifre edildi ve nasıl sunuldu, onun önüne geçemem.

Kendini ekranda izliyor musun?

Uzun zaman filmlerimi falan da izleyemedim çok takık olduğum için. Artık mesleki olarak nasıl bir yere gidiyorum, nasıl yapmışım gibi şeylere bakıyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!