Cumartesi Anneleri 700. haftada! Bir gün mutlaka ‘Kaybedenler kaybedecek’ demek için oradayız

Güncelleme Tarihi:

Cumartesi Anneleri 700. haftada Bir gün mutlaka ‘Kaybedenler kaybedecek’ demek için oradayız
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 25, 2018 09:05

İstanbul Avcılar’da, 19 Ekim 1995 akşamı, Liceli, 36 yaşındaki beş çocuk babası Fehmi Tosun, üç kişi tarafından zorla beyaz bir Toros’a bindirilerek götürüldü. Aracın plakası 34 UD 597 idi. Her şey çocuklarının, eşi Hanım’ın gözleri önünde meydana geldi. Arabayı durdurmaya çalıştılar, feryat ettiler ama o an, Fehmi Tosun’u son görüşleri oldu. Ailenin en büyük kızı Besna, 12 yaşındaydı. Babasını götürenlerle göz göze gelen oydu. Olaydan iki-üç hafta sonra Galatasaray Meydanı’nda, Cumartesi Anneleri’nin arasında, babasının fotoğrafını tutan annesinin yanında oturuyordu. Galatasaray Meydanı’nda büyüdü, İnsan Hakları Derneği (İHD) için gönüllü olarak çalışmaya başladı. Anneler dün, 700’üncü kez meydandaydı. Besna Tosun ile geçen 23 yılı ve 700 haftayı konuştuk.

Haberin Devamı

* Babanızın kaybedildiği yıl, Cumartesi Anneleri’nin de Galatasaray Meydanı’nda toplanmaya başladığı yıl. Siz henüz 12 yaşındaydınız 1995’te ama babanızın götürülmesinden önce ailede konuşulur muydu Cumartesi Anneleri? Bilinir miydi?

- Annemin değil ama babamın bilgisi varmış, yıllar sonra öğrendim. Anneme, “Başıma bir şey gelirse İHD’ye git” dediğini biliyorum. Dolayısıyla Cumartesi Anneleri’ni de biliyor olmalı. Annemin okuma-yazması yoktu, Türkçe bile bilmezdi. Babam onu hazırlamış olmasaydı, nereye gideceğini bilemezdi.

Son zamanlarda evin içinde bir huzursuzluk, gerilim, endişe hissediyor muydunuz çocuklar olarak?

- Lice’de köyümüz yakıldıktan sonra Diyarbakır’a göçtük. Babam cezaevine girdi 3.5 yıl. Çıkınca Diyarbakır’da da kalmak istemedik ve İstanbul’a göçtük. Köyden bir bavulla çıkıp Diyarbakır’da yeni bir hayat kurmaya çalışmıştık. İstanbul’a da her şeyi geride bırakıp bir bavulla geldik. Avcılar’da bir bodrum katına yerleştik önce. Güneş görmezdi. Durumumuz yavaş yavaş düzeldikçe babamın kaybedildiği o bahçeli eve taşındık. Her şey iyiye gitmeye başlamıştı, yeni eşyalar alınmıştı. Hayatımız yoluna giriyor, bir şeyler onarılıyor gibiydi. Hepimiz yeniden bir aradaydık. Babamın son zamanlarda tedirgin olduğunu hissetmiştim. Politik bir adamdı sonuçta, insanların kaybedildiğinden haberi vardı.

Cumartesi Anneleri 700. haftada Bir gün mutlaka ‘Kaybedenler kaybedecek’ demek için oradayız


Babam silahlanmayı kabul etmedi

Haberin Devamı

19 Ekim’de gerçekten ne olduğunu ne zaman anladınız?

- Cumartesi Anneleri’ni görünce... Babam gözümüzün önünde kaçırıldı. Bu bir çocuk için çok korkunç bir şey ama benzer durumu daha önce yaşamıştık. 90’lı yıllarda “Ya koruculuğu kabul edeceksiniz ya da gideceksiniz” deniyordu ama nereye gideceksiniz? Lice’de toprağımız vardı, tütüncülük yapıyorduk. Biz sonuna kadar direnenlerdendik. Babam silahlanmayı kabul etmediği için gözaltına alındı defalarca. Son seferinde işkence gördükten sonra tutuklandı ve 3.5 yıl yattı. İstanbul’da götürüldüğünde de aynı şey oluyor sandım. Yine alındı, yine tutuklanacak, yine uzun yıllar göremeyeceğim sandım. Ama evdeki hava değişti, basın gelip gitmeye başladı, annem hep dışarıdaydı. İki-üç hafta sonra annem geldi ve bana “Baban için bir yere gideceğiz. O gün gördüklerini hiçbir şey atlamadan onlara anlatacaksın” dedi. Babamı götüren üç kişiyi en yakından ben görmüştüm, hatta arkadaşları sanıp gülümsemiştim. İHD’ye geldik, bir basın toplantısı düzenlendi, gördüğüm her şeyi anlattım. Sonra buradan çıkıp Galatasaray Meydanı’na gittik. Büyük kalabalığın, basının sadece babam için orada olduğunu sandım. Bu kadar insan toplandığına göre onu mutlaka bırakacaklar, eve dönecek diye düşündüm. Sonra saat 12.00 oldu ve herkes farklı bir fotoğraf çıkarmaya başladı. Annem de babamın fotoğrafını çıkarttı poşetten. Bir sürü insan ve her birinin elinde farklı bir yüz. O zaman ağlamaya başladım. Sadece babam değildi, bir sürü farklı baba vardı. Babamın çok uzağa gittiğini o zaman fark ettim.

Haberin Devamı

Yani 12 yaşında bir çocukken gözaltında kaybedilmenin ne olduğunu öğrendiniz...

- Evet. Bölgeden anneler gelir,  bizde kalırlardı. Akşamları uyumamızı bekler, sonra aralarında gece boyunca konuşur, hikâyelerini anlatırlardı. Biz uyumazdık tabii, dinlerdik. Çok daha ağır şeyler yaşayan aileler olduğunu öğrendik.

Babanızın ardından hayat nasıl değişti?

- Onca yıkımdan sonra tam da yeni bir hayat kurmaya çalışıyorken babamın kaybedilmesiyle her şey altüst oldu. Sadece babamızı değil, onunla birlikte akrabalarımızı, aile dostlarımızı, komşularımızı, etrafımızdaki herkesi kaybettik. İHD bizim ailemiz oldu, onların desteğiyle bir arada ve güçlü durduk. Polis müdahalesi başlayana kadar hemen her hafta anemle eyleme giderdik ama sonra 30 hafta boyu çok sert müdahaleler oldu. O süreçte anneler çocukları alandan uzak tuttu. Evde beklemek daha korkunçtu. Saat 12.00 olunca TV kanallarında dolaşıp haber almaya çalışırdık. Çoğu kez de annelerin saçlarından yerde sürüklenirken görüntülerini görürdük. 23 yıl geçti, anneler çok yaşlandı, kimi çocuklarının mezarını bulamadan hayata veda etti. Her hafta o annelerin ısrarı, inancı ve direnciyle meydandayız. Bu mücadele bizimle kuşaktan kuşağa sürecek ve bir gün mutlaka “Kaybedenler kaybedecek” demek için oradayız.

Haberin Devamı

Annemizi de kaybederlerse diye korkmadınız mı?

- O da vardı tabii. Annemin TV haberindeki bir görüntüsü aklımdan hiç gitmez mesela: Saçlarından tutup yerlerde sürükleyerek gözaltı aracına bindirdiler ve aracın içine de gaz sıktılar. Annem yukarıdaki camı açmış, oradan “Nefes alamıyorum” diye bağırıyordu. Sonunda Cumartesi Anneleri ara vermek zorunda kaldı Galatasaray Meydanı’ndaki buluşmalara.  Başınıza gelenler, sizin ve kardeşlerinizin kimliğini belirlemiş olmalı. Nasıl değiştirdi bu acı sizi? 

- İHD benim için çok önemli ve her şeyin üzerinde bir yer haline geldi. Sadece kendimiz için değil, başkaları için de mücadele etmeyi, haksızlıklara karşı çıkmayı burada öğrendik. İnsanlar için bir şey yapmak bana iyi geliyor. Vicdan öğrenilen bir şey bence. Tanık olduğum hiçbir haksızlığa susamam mesela. Böyle öğrendik.

Haberin Devamı

Kendinizi yorgun hissettiğiniz olmuyor mu?

- Yorgunluk değil de, yetememek hissi üzüyor bazen. Bir kere bu yüzden psikoloğa bile gittim. Bir sürü şeye tanık oluyorum ve yetişemiyorum. Çünkü sürdürmem gereken bir hayatım da var. Kendi işyerimi açtım, eşim var, çocuğum var... Annem de benzer bir mücadele verdi ve ister istemez çocukları geride kaldı. Üstelik onun beş çocuğu vardı. Türkçe öğrendi, okuma-yazma öğrendi. Biz o eksikliği yaşadığımız için aynı şeyi oğlum yaşamasın diye çaba harcıyorum. 

* Cumartesi Anneleri’nin 500. hafta bildirisi babanızla ilgiliydi. 700. haftaya geldik. Aradan geçen sürede değişen bir şey oldu mu?

- Hiçbir değişiklik yok. O bildiriyi yeniden yazsak, noktasına dokunmak gerekmez. AİHM babamın dosyasında, Türkiye’yi yaşam hakkı ihlalinden mahkum etti. Türkiye etkili soruşturma yapmayı taahhüt eden sözleşmeyi imzaladı. Buna rağmen tek bir somut adım atılmadı.

Cumartesi Anneleri 700. haftada Bir gün mutlaka ‘Kaybedenler kaybedecek’ demek için oradayız

Beyaz Toros’lar geri gelmeyecek, biz varız

Haberin Devamı

Babanız Cumartesi Anneleri dendiğinde akla gelen ilk isimlerden. U2 albüm kapağında ondan bahsetti, Türkiye konserinde adını andı. Onu böyle sembol haline getiren nedir?  

- Babamın bütün dünyada duyulmasının sebebi annemin mücadelesi. Sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da bile panellere katıldı, babamın hikâyesini anlattı. Kim çağırdıysa, derdini nerede anlatabilecekse...

Galatasaray Meydanı’nda size gösterilen ilgide bunca zaman bir değişiklik oldu mu?

- Patlamalardan sonra güvenlik gerekçesiyle etrafımızı polis kordonuna almaya başladılar. Aramadan geçip oturabiliyorsunuz. Bu da halkla aramızda bir bariyer oluşturdu. Ama bariyerin yanında durup merak edip yaklaşanlara bilgi veriyoruz. Bazısı içeri girip bizimle oturuyor. Özellikle genç nüfus... Bu anneler mücadeleye başladığında o çocuklar doğmamıştı. Bu çok önemli, umut verici.

2015’te dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, Van’da, “AK Parti iktidardan indirilirse buralarda terör çeteleri dolaşacak, beyaz Toroslar dolaşacak” demişti. Babanız da beyaz bir Toros’la götürülmüştü. Bu sözlerin sizdeki karşılığı nasıl oldu?

- Korkmadım. Beyaz Toroslar’ın geri gelmeyeceğine inanıyorum. Artık daha güçlüyüz, yalnız değiliz. “Böyle bir şeyle korkutamazsınız, artık biz varız” diye düşündüm. Artık hiçbir şeyin üstünü kapatamazlar, buna susmayacak bir kitle var. 

Entelektüellerin desteği, katkısı nasıl? Yanınızda olduklarını düşünüyor musunuz?

- Yeterli değil. Yanımızda olmak, her cumartesi Galatasaray’a gelmek demek değil. Başka türlü katkılar da sunulabilir. Birkaç kitap, şarkı, belgesel var ama daha fazlası olmalı. Daha fazlasını yapabilseydik bu mücadele bu kadar uzun sürmeyecekti. 700. hafta için Ceylan Ertem bir şarkı seslendirdi. O da Sezen Aksu’nun şarkısıyla duymuş Cumartesi Anneleri’ni ilk kez mesela. Şimdi genç dinleyicileri de onun sayesinde duyacak anneleri.

FAİLLERİ CEZASIZ BIRAKMAK SUÇ ORTAKLIĞIDIR

* Bayramı henüz geride bıraktık. Bayramda insanlar kaybettikleri yakınlarının kabirlerini ziyaret eder. Babanız 23 yıldır kayıp ama bir mezarı yok. Nasıl bir his bu?
- İşte bunu düşündükçe daha sıkı tutunuyorsunuz. Mücadele etmenin başka yollarını arıyorsunuz. Bu yılgınlık veren bir his değil. 23 yılın sonunda hepimiz babalarımızın, eşlerimizin, oğullarımızın sağ dönmeyeceğini biliyoruz. İstediğim sadece mezarı da değil. Babamı evden alan o üç kişiyle birlikte gözaltında kaybetmeleri bir devlet politikası haline getiren herkes hesap vermeli. Son kayıplar 2001 yılında ama hiçbir hükümet “Bizim dönemimizde kayıp olmadı” deyip kenara çekilemez. Failleri cezasız bırakmak, suça ortak olmaktır.

Cumartesi Anneleri 700. haftada Bir gün mutlaka ‘Kaybedenler kaybedecek’ demek için oradayız

Besna Tosun “Cumartesi Anneleri’ne sahip çıkmak, insanlığın onuruna, vicdanına sahip çıkmak demektir” diyor.

Cumartesi Anneleri 700. haftada Bir gün mutlaka ‘Kaybedenler kaybedecek’ demek için oradayız

İrlandalı ünlü rock grubu U2, 2010 İstanbul konseri öncesi Tosun ailesi ile birlikte...

Cumartesi Anneleri 700. haftada Bir gün mutlaka ‘Kaybedenler kaybedecek’ demek için oradayız
Üç nesil bir arada: Fehmi Tosun, kızı Besna ve torunu...

 

 

 

 

 

BAKMADAN GEÇME!