‘Bu hastalıktan sonra yaptığınız her şeyde mutlu olmak istiyorsunuz’

Güncelleme Tarihi:

‘Bu hastalıktan sonra yaptığınız her şeyde mutlu olmak istiyorsunuz’
Oluşturulma Tarihi: Mart 28, 2021 07:00

25 yaşında hayat dolu bir genç neden sakince yürüyüş yaparken dinlenme ihtiyacı hisseder? Yedi ay boyunca hastanelerin neredeyse tüm branşlarına başvuran bir adam 3-5 basamak çıkamayacak hale geldiğinde ne düşünür? 1-7 Nisan Kanser Haftası vesilesiyle bu hastalığı yenenlerle konuştuk. Uzman doktorlara hastalarından ne öğrendiklerini sorduk. Süleyman Tuğra Şenol “Özel tarihler hasta olduğum günleri hatırlatıyor ama olumsuz etkilemiyor. Daha çok hayat dolu oluyorum” diyor.

Haberin Devamı

Her fırsatta geziler organize etmeyi, yeni yerler keşfetmeyi seviyordu. Sosyalleşmek onun için hep çok önemliydi... Uykusu düzensizdi. Beslenmesi de... Yüksek enerjisi sayesinde bu tem poya dayanabildiğini düşünüyordu. Çağrı merkezinde yöneticilik yapan 25 yaşındaki Süleyman Tuğra Şenol geceleri ateşlenip sabahları da halsiz uyanmaya başladığında 2015’in mayıs ayıydı. Grip olduğunu düşündü. Gün içinde işe dalıp halsizliğini unutuyordu ama iş arkadaşları çok kısa bir süre içinde ona ne kadar zayıfladığını söylemeye başlayacaktı...

‘Bu hastalıktan sonra yaptığınız her şeyde mutlu olmak istiyorsunuz’

Süleyman Tuğra Şenol son kemoterapi tedavisini alalı 5 yıl oldu.

‘ALTI AY SONRA SANA TEMİZ BİR SONUÇ VEREYİM’ 

Haberin Devamı

Üç ayrı hastaneye gitti. Verdikleri grip ilaçlarını kullandı ama ne ateşi düşüyor ne de halsizliği geçiyordu. Bir sabah tıraş olduğunda fark etti boynundaki şişkinliği... Lenfleri gribal enfeksiyondan mı şişmişti? Yoksa öpücük hastalığından dolayı mı? Test sonuçlarının çıkmasını beklerken kuzenleriyle birlikte tatile çıktı. Sahilde sakince yürürken dinlenmek için müsaade isteyecek durumdaydı artık. Öpücük hastalığı olmadığı anlaşıldı ama şikâyetlerinin başlamasının üzerinden iki ay geçmesine rağmen hâlâ teşhis konulamamıştı. Şenol o esnada, ‘hodgkin len foma’ (lenf kanseri) olduğunu bilmiyordu, hastalığının birinciden üçüncü evreye geçtiğini de... 2015 Temmuz’unun son günlerinde tedavisi başladığında dördüncü evreye geçmek üzereydi. Hastalık çok hızlı bir şekilde ilerlemişti ve onunki geç kalınmış bir teşhisti. Ama şanslıydı, etrafındaki herkes moralini yüksek tutmaya uğraştı. Doktoru “Düzenli beslen. Tedavine günü gününe uy. Ağrıları bana söyle. Hiçbir şeyi kafana takma. Altı ay boyunca senden istediklerimi bana ver. Ben de altı ay sonra sana temiz bir sonuç vereyim” dedi. Yozgat’tan İstanbul’a ‘geçmiş olsun’a geldi iş arkadaşları, beraber büyüdüğü kuzenleri onun gibi kazıttı saçlarını. 2016 Şubat’ında son kemoterapisini alan Şenol’un şimdi sadece kontrolleri var. “Gençken insanlar kendini ölümsüz zannediyor. Bu hastalıktan sonra hayatın tadını çıkarmak, yaptığınız her şeyde mutlu olmak istiyorsunuz. Ben artık hiçbir şeyi ertelemiyorum” diyor. Sosyalleşme merakından, yeni yerler keşfetmekten ve yeni dostluklar kurmaktan vazgeçmiyor. Bugünlerde babalık heyecanı yaşıyor, doğum için gün sayıyor. Kanser Günü, Kanser Haftası gibi özel tarihlerin ona ne hissettirdiğini soruyorum. “Bana hasta olduğum günleri hatırlatıyor ama olumsuz etkilemiyor, şükrettiriyor. Bu tarihlerde çok daha hayat dolu oluyorum” diyor. 

Haberin Devamı

ÖNCE TEDAVİYİ REDDETTİ AMA...

Süleyman Tuğra Şenol’a sorduğum soruyu 56 yaşındaki ut ustası İsa Altun’a da soruyorum. “Hastalığımı düşünmeden, mutlu yaşamaya bakıyorum” diyor, geçirdiği kemik iliği kanserini aklına bile getirmediğini anlatıyor. Altun, 2017’nin ocak ayında çıktığı tatilden döndükten sonra halsiz hissetmeye başladı. O da üşüttüğünü sandı. Hastaneleri dolaştı. Herkes “Kansızlık var” dedi ama bu kansızlık neden oluyor, bilinemiyordu. Kısa süre içinde üç-beş basamak bile çıkamayacak hale geldi, “Ne kolum kalkıyordu ne yürüyebiliyordum. Çuval gibiydim. Biraz hareket etsem kalbim deli gibi atıyordu” diyecek kadar hem de...

Gittiği son doktor, yeniden kan ilacı verecekken eşi çıkıştı: “Kaç aydır doktor doktor geziyoruz. Bu adam ölünce mi teşhis koyacaksınız?” Altun’u dahiliye polikliniğine yatırdılar, 15 gün boyunca değerlerini takip ettiler. Yedi ayın sonunda anlaşıldı kemik iliği kanseri olduğu... Önce kemoterapi almayı reddetti; kendi deyişiyle, yakınları kanser olunca onların ıstıraplı dönemlerini gördüğü için aynı şeyleri yaşamak istemiyordu. “Gider yatağımda ölürüm” dediği doktor onu ikna etmek için çok çabaladı. Üç çocuğunu da düşünerek tedaviye başladı... Sağlam olan kök hücreleri toplandı, kendisine kemik iliği nakli yapıldı. Çocuklarını düşündüğü anlarda çok zorlandığını söylüyor... Bir de hastanede, 42 yaşındaki oğlu kanser olan ve kızını aynı hastalıktan kaybeden bir babayla yaptığı konuşmayı unutamıyor. Şimdi iyi, yalnızca takipleri yapılıyor. 

Haberin Devamı

‘Bu hastalıktan sonra yaptığınız her şeyde mutlu olmak istiyorsunuz’

DOKTORLAR, KANSER HASTALARINDAN NE ÖĞRENDİ?

KIZI HEMŞİRE OLDU, İNSANLARA ŞİFA OLMAK İÇİN GAYRET EDİYOR
Prof. Dr. Gökhan Demir, tıbbi onkoloji uzmanı

- Kadınların gücünü, meme kanseri alanında görebilirsiniz. Onkolojide belki de en çok sahip çıkılan kanser türüdür çünkü erkeklerde çok az sayıda görülse de kadınlara ait bir kanserdir. Kadınlar meme kanserine karşı sosyal ve sivil toplum kuruluşları oluşturur, toplumun bilincini o kadar geliştirirler ki bunun bilimsel alanda yansımaları da görülür. Bu anlamda bilimsel ilk araştırmalar, meme kanseri özelinde oldu. Toplumda kadının yarattığı enerjiyle ilk araştırmalar, meme kanserinde tanımlandı sonra diğer kanserlerde kullanılmaya başlandı. Örneğin prostat kanseri konusunda erkekler, kadınlar kadar güçlü ve sahiplenici değil. Bu nedenle prostat kanserindeki gelişmeler, meme kanserindeki gelişmelerin daha arkasından geliyor.

Haberin Devamı

- 10 yıl önce genç bir kadın eşiyle birlikte geldi. İleri evre meme kanseriydi, kemik ve karaciğer metastazları vardı. Birkaç ay tedavileri normal giderken bu hastamın morali bozuk görünüyordu. Ne olduğunu sordum, “Kaç yıllık eşim beni bu hastalık nedeniyle terk etti. Üç kızım var, onları da bıraktı. Benim şimdi iki kat daha güçlü olmam lazım, iki kat daha fazla mücadele etmeliyim. Hem hastalığı yenmeliyim hem çocuklarımın başında olmalıyım. Lütfen elinizdeki bütün gücü hastalıkla mücadele etmem için kullanın.”  Çok duygulandım, çok etkilendim. Kızları, ilkokulda, ortaokuldaydı o zaman. İleri evre bir kanseri olmasına rağmen 7-8 yıl mücadele etti. En zor zamanlarında bile çocuklarını korumayı, sıkıntılarını belli etmemeyi başardı. Onların okumalarını, iyi insanlar olmalarını sağladı. Geriye güzel evlatlar bıraktı. Şimdi hemşire kızı, annesi gibi hastalara şifa olmak için gayret ediyor. 

Haberin Devamı

‘SİZE ARTIK SEN DİYEBİLİR MİYİM? ARKADAŞIMA SESLENİR GİBİ...’
Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan, genel cerrahi uzmanı

- Özellikle pankreas gibi genellikle sinsi ilerleyen o nedenle geç teşhis edilen bir kanser türünün cerrahisin alanında çalışıyorum. Her ne kadar günümüzde tedavi başarı oranı giderek artsa da çoğu hasta zor bir süreç yaşar. Hastaların farklı duygularına, bu duyguların karmaşışına ve dayanma gücüne, umutlarına tanık olursunuz. İnsan mukayese yoluyla öğrendiği için o hastanın sorunuyla kendinizinkini karşılaştırdığınızda, bazen kendi hislerinizden mahcup olur, içinizden “Üzüldüğün şeye bak” dersiniz.

- Bir hastam vardı. 5 yıllık tedavi sürecinde arkadaş olmuştuk sanki… Hayatının son günlerinde hastaneden ricada bulundu, benim servisimde yatmak istediğini söyledi. Son günlerinde, ailesi ve ben başındaydık. “Son bir ricam var sizden; doktorum oldunuz, size beş yıl siz diye hitap ettim, artık bir arkadaşıma seslenir gibi sen demek istiyorum size” dedi. Hasta olarak başladığımız yolculuğu arkadaş olarak bitirdik. Ailesiyle hala görüşüyorum arkadaşımın. 34 yaşındaki bir hastamsa maraton koşuyordu. İki küçük çocuğu vardı. Pankreas kanseri ileri evrede yakalanmıştı, metastazları vardı. Ama hastalığını duyduktan sonra bile maraton koşmaya devam etti. Hastalığı nedeniyle tam koşamadığı zamanlarda da hızlı yürüyüşler yaptı. Çocukları için bir buçuk sene mücadele etti. Bir insanın içindeki gücün inanç olduğunu fark ettim.

- Kanser hastalarının birçoğu yaşadıkları anın ve günün kıymetini de fark ediyor, kendileri için en anlamlı olanı seçip onu yaşamaya çalışıyor. Ben de canımı sıkan şeyler olduğunda şu soruyu düşünürüm: “Senin için kıymetli olan ne?” Bir değerler listesi yaptığınızda, o an zamanınızı saçma bir konuya ayırdığınızı da fark ediyorsunuz.

BEBEĞİNİ TEDAVİYE GETİREN ANNEDEN GÜÇLÜSÜ YOKTUR
Prof. Dr. Fulya Ağaoğlu, radyasyon onkolojisi uzmanı

- Kanser hastaları, elimizdeki güzelliklerin ve sağlıklı olmanın değerini öğretendir. Kanser hastası yakınları sevginin iyileştirici gücünü ve acıları nasıl azalttığını öğretendir. Biz hekimler bu yolculuktaki kılavuzları ve yol arkadaşları olarak, onların başarıyla tedavisinde var gücümüzle çalışıp nasıl kurtulacaklarını öğretenleriz ama en çok da hastalarımızdan öğrenenleriz.

- Kanser hastaları bize umudu, mücadele gücünü ve yaşama dört elle sarılmayı öğretiyor. Bir genç hastam vardı, tedavi süresinde annesi hep yanındaydı. Aradan birkaç yıl sonra anne kanser tanısı aldı. Bu kez hasta yakını değil, hastam oldu. O anneyi unutamam! Hem oğlunun ve kendisinin tedavi sürecinde hayata sıkı sıkı sarıldı, öyle büyük bir azim ve cesaretle mücadele etti ki… Bir karı koca birkaç yıl arayla kanser tanısı aldılar. Hem hasta hem hasta yakını oldular. Aralarındaki bağlılık, birbirlerine verdikleri güç aklımdan hiç çıkmıyor. Adeta birbirleri için yaşam kaynağı olmuşlardı… Pek çok hastam var böyle! İşte bu yüzden hayatın getirdiği sıkıntılarla uğraşırken, hastalarımı düşünüp onların kanserle savaş yolculuğundaki gibi güçlü olmaya çalışırım. Çünkü benim için kemoterapisini alıp okuldaki sınavına hazırlanan bir gençten veya kucağındaki bebeğini tedaviye getiren bir anneden daha güçlüsü yoktur. 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!