'Bizi çok yakıştırıyorlar'

Güncelleme Tarihi:

Bizi çok yakıştırıyorlar
Oluşturulma Tarihi: Haziran 05, 2009 10:50

Dünya’nın en yakışıklı erkeği seçilen ve daha sonra kariyerine oyuncu olarak devam eden Tolgahan Sayışman, “Elveda Rumeli”deki Tıbbıyeli Mustafa rolüyle beğeni kazandı. Oyunculuk serüvenine “Aşk Tutulması” filmini de ekleyen Tolgahan, karşı cinste dış görünüşün kendisi için önemli olduğunu söylüyor. Tolgahan, okurlarımızdan Evrim’in sorularını içtenlikle yanıtladı.

Haberin Devamı

TOLGAHAN SAYIŞMAN FOTOĞRAFLARI                                                     

                           

Oyunculuğa nasıl başladın?                          

Aslında bu süreç çok uzun. Ben üniversite yıllarından önce de oyunculuğa çok meraklıydım. Sinemayı çok severim. Küçüklüğüm sinema ve futbol maçı izlemekle geçti. İkisini de çok seviyordum. Tabii sinema benim için bir hayaldi. Şartlar üniversite yıllarında beni mankenlikle tanıştırdı. O işi de çok sevdim. O zaman bütün enerjimi modelliğe aktardım. Çok da güzel işler yaptım. 2002 – 2003 yıllarında dizi sektörü çok gelişti. Birçok dizi yayınlandı ve bu yüzden sektörde oyuncu açlığı doğdu. Ben de bunu fırsat olarak gördüm. Zaten yapmak istediğim şey oyunculuktu. Alt yapımı doldurmaya çalıştım. Mankenlik yaparken de oyunculuk dersleri alıyordum. Bir fırsatını bulup, bana teklif gelirse ve karşılarına geçtiğimde oyunculuk konusunda bir alt yapıya sahip olmak istiyordum. Fakat Manhunt International’da Dünya Erkek Güzeli seçilince kendiliğinden bana teklifler geldi. Gelen teklifler şiddetini arttırdı ve beni de cezbetti. Sonra Türkiye’ye kesin dönüş yaptım ve mankenliği de tamamen bıraktım. Artık hiç mankenlik yapmıyorum.           

Haberin Devamı

                                                    

Makedonya’da yaşayanlardan nasıl tepkiler alıyorsun?                                                                                                                                                                               

Oraya gideli 1 buçuk yıl oldu. Bir dergiye kapak oldum bile! Balkanlar’da yaşayan yaklaşık 500 bin kadar Türk var. Onlar unutulduklarını düşünüyorlarmış. Biz “Elveda Rumeli”de onları canlandırdık. Bundan ötürü çok mutlular. Çünkü iş çok ciddi anlamda sevildi. Orada çektiğimiz için bu olay Balkanlar’da yaşayan Türkleri çok mutlu etti. Yaklaşık 500 bin Türk’ün 500 bini de bizi izliyor. Makedonlar ise başta ne yaptığımızı anlamadılar. Daha sonra izlediklerinde ilgilerini çekti. Şu an onlar da bizim diziyi izliyorlar. İster istemez bu bize bir popülarite getirdi. Özellikle kendi adıma konuşursam; oradaki Türk liselerindeki öğrenciler çok ilgi gösteriyorlar. Geçen gün çekime 3 otobüs dolusu öğrenci beni görmeye geldi. Makedonların da ilgisini çektim.                                 

Haberin Devamı

                                                                                                                              

Orada enteresan olaylar yaşadığın oluyor mu?                                                                                                                                                           

Çok ilginç şeyler yaşanıyor. Bizim dizide Ispanak Namık karakterini canlandıran Caner isimli arkadaşımın ağabeyi geldi. O da yönetmen. Aynı zamanda da bana kılıç dersleri verecekti. Çekim yaptığımız köye gittik. Sadece çiçek, böcek sesleri duyarken bir anda gürültü koptu. Kafamı çevirdim. Yüzlerce kız bana doğru koşuyordu. Alper bana; “Allah’a emanet ol” dedi.                         

Haberin Devamı

 

Bu kadar ilginin seni sıktığı oluyor mu?

Çok güzel bir şey aslında. Tabii bazı noktada sıkabiliyor. Mesela moraliniz bozuk olur, ailevi bir durum söz konusu olabilir. Sonuçta ben Tıbbıyeli Mustafa değilim. Günlük hayatta Tolgahan Sayışman’ım ve onun sorunları devam ediyor. O sırada biri gelip, bir şeyler istiyor. Bazen de o istekler kibar bir dille istenmiyor. Çok saçma sapan istekler olabiliyor ya da çok kaba tabirler kullananlar oluyor. Bazen şalter atıyor ama bir şey yapamıyorsunuz. Çünkü yanlış anlaşılıyorsunuz. O noktalarda sıkıntı yaşıyorum. Genel anlamda konuşursak; bir sıkıntı yaşamıyorum. Çok problem olmuyor. İstediğimi yapabiliyorum. Çıkıp sahilde yürüyorum. En fazla fotoğraf çektirmek isteyenler oluyor, o da beni sıkmıyor. Popülariteyi yakaladıkça dış görünüşüme daha dikkat ediyorum.

Haberin Devamı

 

Magazinden uzak durma nedenin nedir?

Çok fazla özel hayatımın bilinmesini istemiyorum. İnsanlara yanlış şekilde aktarılacağından korkuyorum. Bir gece bardan çıkarken görüntülenmem problem değil. İnsanlar merak ettiklerinde magazinden görüyor. Ben magazinin önemli bir şey olduğunu da düşünüyorum. Bizim ülkemizde magazin ve paparazzilik iç içe yapılıyor. Yurt dışında böyle bir şey yok. Çünkü magazin aktüalitedir. Aktüel haberler, magazin haberidir. Paparazzilik farklı bir şey. Bir gece bardan çıkarken görüntülenmem doğal ama altına; “İçerideyken şu kadar bardak kırdı, şu kadar içki içti, şu kadar kızla eğlendi” diye yazıldığında bu bana zarar verir. İşte bu yüzden uzak durmaya çalışıyorum. Yanlış anlaşılmaktan korkuyorum. Özel hayatımın çok da bilinmesini istemiyorum. Niye ben insanlara kendimi göstereyim ki! Benim yarattığım karakteri izlesin, sevsin, onu takdir etsin.

Haberin Devamı

 

Merak etmeleri olağan bir şey değil mi?

İnsanlar merak ediyor diye ben böyle şeyler yapmam. Merak ediyorlar diye; “Buyurun bakın bu benim evimdeki halı, ben annemle konuşurken ona şöyle hitap ediyorum” demem. Onu da kimse bilmek zorunda değil. Onun ince bir çizgisi var. O yüzden biraz uzak durmaya çalışıyorum. Yoksa magazin önemli bir şey. Yadırgadığımdan değil ama çok fazla polemiğe girmeyi istemiyorum.

 

Mankenliği bırakmaya nasıl karar verdin?

8 seneye yakın mankenlik yaptım. Aklımda oyunculuk yapmak vardı. Bir erkek mankenin hayal edebileceği her şeyi yaptım. En önemlisi ‘Dünya Erkek Güzeli’ seçildim. Yurt dışında ve Türkiye’de hemen hemen her tasarımcıyla çalıştım. Bunları yaptıktan sonra mücadele edecek ne kaldı ki, ya da beni tatmin edecek! Zaten oyunculuk bir hayaldi benim için. Bunu gerçekleştirmek heyecan vericiydi ve ayrıca maddi açıdan da çok tatmin ediciydi. Mankenlikle kıyaslanamayacak şekilde farklı. O yüzden oyunculuğa tüm enerjimi vermek için mankenliği bitirdim.

 

“Oyunculuğu iyi ki seçmişim” diyor musun?

Kesinlikle iyi ki oyunculuğu seçmişim. İyi ki güzel projelerde yer aldım. İnşallah böyle devam eder. Mankenlik bana şu an bir heyecan verse yine çıkar yaparım. Ama ben o heyecanı yitirdim.

 

Mustafa ile benzeyen yönleriniz var mı?

Mustafa karakteri benden çok farklı özelliklere sahip. Günlük hayatımdan daha farklı hareketler sergiledim, kendimi geliştirebilmek için. Bu çok vaktimi aldı. Ancak 20 bölüm sonra doğru dürüst Mustafa gibi oynamaya başladım. Sinema filminde ise Uğur karakterini çok beğendi insanlar. Çok güzel övgüler aldım. Çünkü Uğur bana çok yakın bir karakterdi. Verdiğimiz tepkiler neredeyse aynıydı. Mustafa karakterinde çektiğim sıkıntı buydu. Ben Mustafa gibi tepkiler vermiyorum. Ben çok yüksek sesle konuşur, yükse sesle kahkaha atarım. Mustafa ise çok nahif. Hakikaten Mustafa kendi başına bir film konusu. Mustafa çok doğru dürüst bir adam. Ben de elimden geldiğince öyle olmaya çalışıyorum. Doğru bildiğim şeyi yaparım ama sınırları çiğnemeden. Esneğimdir. Sabit fikirli biri değilim. Eğer ikna olursam fikirlerimi değiştirebilirim. Hayata at gözlükleriyle bakan biri değilim.

 

Belki ileride böyle bir film çekilir ve sen de başrol oynarsın…

Kısmet belli olmaz. İnşallah. Ona hayranlık duyuyorum.

 

Dizide bizi neler bekliyor?

Hayatta söylemem!

 

Dizilerde karakterler birbirine yakıştırılıyor. Berrak Tüzünataç ve sen de bunu yaşıyor musunuz?

Evet bu tür şeyler çok oluyor. Diziyi takip edenler karakterleri çok seviyor ve birbirine yakıştırıyorlar. Hatta Berrak’ın ya halası ya da annesinin bir arkadaşı Berrak’a; “Bak ne güzel çocuk. Normalde de birlikte olun” diyormuş. Yani o bile yakıştırıyor. Bu çok doğal bir şey. Bütün diziler için bu geçerli. İnsanlar sevdikleri karakterleri yan yana görmek istiyorlar.

 

Dizini takip ediyor musun?

Tabii ki kendimi görmek açısından izliyorum. İzledikçe kendimi geliştirebileceğimi düşünüyorum.

 

Kendini eleştiriyor musun?

Kendimi çok acımasızca eleştiriyorum. Geçen seneki bölümlerin çoğunda kendimi beğenmeyip sinirlendim ve aynanın karşısında tekrar aynı rolü yaptım. Her zaman daha iyi olur diyerek olaylara yaklaşıyorum. Kendimi eleştirerek kendime bir şeyler katmaya çalışıyorum. Bizim diziyi iş olarak izlemiyorum, gerçekten seyirci gibi izlemeye başladım. En çok Ispanak Namık karakterine çok gülüyorum. Artık kendi sahnelerim dışındaki sahneleri okumuyorum. Merak ediyorum. Bu daha da verim kattı diye düşünüyorum. Diziyi izlerken diğer sahneleri bilmediğim için merakla izliyorum.

 

Dizi için bıyık bıraktın. Bıyık biraz da maçoluğu simgeliyor. Senin içinde de bir maço yanın var mı?

Ben muhafazakar bir yapıya sahibim. Maçoluk bende de var. Çok sert bir maço değilim. Türk erkeğinin olması gerektiği kadar maçoyum.

 

“Aşk Tutulması” filminde Fenerbahçeli bir karakteri canlandırdın ve sen de fanatik bir Fenerbahçelisin. O filmdeki karakter Galatasaraylı biri olsaydı bu şekilde oynayabilir miydin?

Bence bu kadar iyi olmazdı. Verilmesi gerektiği kadar bir taraftarlık duygusu verebilirdim ama çok gönülden vermek ayrı bir şey. Öbürü biraz daha rol olurdu. Bu kadar etkili olmazdı.

 

Daha önce futbol oynamışsın. Neden bıraktın?

17 yaşıma kadar birçok kulübün alt yapısında oynadım. Bıraktığımda sabaha kadar ağladım. Futbolcu olmak da benim için büyük bir hayaldi. Onun hikayesi çok ayrı ve uzun bir hikaye. Bir sebepten dolayı bırakma kararı aldım. Büyük takımda büyük bir futbolcu olabileceğimin inancını yitirdim. Kendi kendime bunu kabul ettim, bıraktım. Çok zor oldu.

 

“Aşk Tutulması”ndaki gibi ilk görüşte aşka inanıyor musun?

Bilmiyorum. Daha önce böyle bir şey yaşamadım. Yaşamadığım için yorum yapamıyorum.

 

“Hiç aşık olmadım” demişsin bir röportajında...

İlişkilerim ve çok sevdiğim insanlar oldu. Bazı aşık insanları gördükçe aslında aşık olmadığımı düşündüm. Herkesin aşkı yaşayış tarzı farklıdır belki. Ama çok şiddetli yaşayanları görünce belki de hakikaten aşkı yaşamadığımı düşündüm. Yemeden, içmeden kesilmedim. Ama bunu yapanları gördüm. Şimdiye kadar yaşadığım ilişkilerin çok fazla hoşlanma olduğunu düşünüyorum.

 

Fahriye Evcen ile öpüşürken Özcan Deniz’in nasıl tepki vereceğini düşündün mü?

Hiç düşünmedim. Sonuçta ben orada rol yapıyordum ve tamamen işime konsantre olmuştum.

 

Zorlandın mı?

Evet zorlandım. Kamera önünde böyle bir şeyi ilk defa yaşadım. Beni ilk etapta; “Nasıl olacak” düşüncesi biraz gerdi.

 

Bir röportajında kadınlara güvenmediğini söylemişsin. Bunun nedeni nedir?

Bu tamamen röportajı yapan kişinin söylediklerimi cımbızla çekip yazmasından kaynaklanıyor. Benim orada anlatmak istediğimin tam olarak yazılmamasından dolayı böyle bir şey ortaya çıkıyor. Kadınlara güvenmeyen bir adam olsam paranoyak olurdum. İlişki yaşayamazdım. O cümleyi neden söyledim bilmiyorum.

 

“Kadınlar erkeklerin cüzdanına bakıyor” diyerek güvenmediğini söylemişsin.

Mecaz bir cümle kurmuştum o şekilde. “Günümüz kızları, erkekleri cüzdan gözüyle görüyorlar” demiştim. Çünkü hayatın farkına varmadıkları için bu şekildeler. Güzel giyinip hayatı daha kolaylaştırma düşüncesindeler. Ben bu uzun hikayeyi o cümleye sıkıştırmaya çalıştım. Bu kesinlikle genelleme değil. Bu dediklerim sadece bazıları. Kadınların güvenmediğim tarafları vardır tabii. Ama kadınların da erkeklere güvenmediği taraflar vardır.

 

Aşık olduğunda bir basın toplantısı düzenleyeceğini duydum. Doğru mu?

Bana bu soru çok soruldu. Eğer aşık olursam göğsümü gere gere bunu söyleyeceğimi söylemiştim. Gerçekten aşık olacağım kadınla evleneceğime inanıyorum. En azından öyle hayal ediyorum. Eğer çevremde gördüğüm aşıklar gibi aşık olursam o insanla evlenme hayali kurarım. Gerçekten böyle bir şey olursa çıkar basın toplantısı düzenler ve; “Arkadaşlar bakın ben bu bayana aşık oldum ve huzurunuzda evlenme teklifi ediyorum” derim.

 

“Hayatımın dönüm noktası” dediğin an nedir?

Bunlar birkaç tane. Futbolu bırakmam, Best Model yarışmasına katılmam, Dünya Erkek Güzeli seçilmem ve “Elveda Rumeli” dizisi benim için dönüm noktası oldu.

 

Aşk hayatında biri var mı?

Hayır yok.

 

Kendi yanına nasıl birini yakıştırırsın?

Vakit ilerledikçe insanın görüşleri değişiyor. Yıllardır fiziki açıdan belli özelliklere sahip kızlarla çalıştığım için kız arkadaşımın da güzel olması benim için önemli. Bazı insanlar için bu geçerli olmayabiliyor. Fiziki özelliğinden çok o kişinin hayata bakış açısı etkileyebiliyor. Hayata bakış açısı, oturuşu kalkışı, kültürü ne kadar iyi olursa olsun beni çok fazla etkilemez. Bir de güzel olup boş olması var. Odaha da kötü. Ben zor bir şey istiyorum. Oturmasını kalkmasını bilen, hayatı erken yaşta kavrayabilmiş, kültürlü, aklı başında bir kız yakıştırıyorum yanıma. Şu an sadece yakıştırıyorum. İleride nasıl biriyle birlikte olurum bilmiyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!