"Biri çocuğuma ‘baban hırsız’ dese…"

Güncelleme Tarihi:

Biri çocuğuma ‘baban hırsız’ dese…
Oluşturulma Tarihi: Haziran 18, 2012 11:57

Mali Suçlar Araştırma Kurumu (MASAK) tarafından geçtiğimiz Nisan Ayı'nda düzenlenen operasyonda gözaltına alınan ve Gaziantepspor'u yaklaşık 12 milyon TL zarara uğrattıkları gerekçesiyle tutuklanan isimlerden olan kulüp başkanı İbrahim Kızıl, serbest kaldıktan sonra önemli açıklamalarda bulundu.

Haberin Devamı

İbrahim Kızıl, tahliye olmasının ardından Gaziantep Telgraf Gazetesinden Güven Sert ve Sedat Torun’a verdiği röportajda yaşadığı kırgınlığı “Gaziantep’te yaşıyoruz. Gaziantepspor için yaşıyoruz. Beyin kanaması geçirip ameliyat olmuştum. Ölümden dönmüştüm. Ama o zaman bile böyle hissetmemiştim. Ne diyelim ki. Adaletin kestiği parmak acımaz. Ama artık ben de kendimi Gazi olarak görüyorum. Elbette ki kırgınım. Ama bu kırgınlığım takıma ya da şehre değil. Hırsları uğruna bu kulübe bu muamelenin yapılmasına neden olan bir avuç kendini bilmeze. Sevindiğim nokta ise bu bir avuç kişiyi saymazsanız, geri kalan tüm camianın ve şehrin, süreç boyunca sükunetini bozmadan, bize ve yargıya güvenerek beklemiş olması. Bir bardak suda fırtına kopartılmaması. Çünkü yargısız infaza çok müsait bir durumdu. Bunu deneyen bir kaç kişi oldu. Ama Allaha şükür kurdukları komplonun altında kaldılar.” sözleriyle ifade etti.

Haberin Devamı

 

İbrahim Kızıl ve kardeşi Mehmet Kızıl’ın serbest kalmasının ardından evleri misafirlerle dolup taşıyor. Yüzlerce kişinin gelip moral verdiği, kapının önünde ziyaretçi kuyruğunun olduğu Kızıl ailesine ait evde yüzler gülüyor. Gaziantepliliği bile tartışma konusu olan İbrahim Kızıl, “Doğmadan önce annem sorsaydı kesinlikle Gaziantep’te doğmak isterdim. Urfalı hemşerilerim yanlış anlamasın. Ama Gaziantep’te bazı kendini bilmezlerden öyle sözler duydum ki, bana bunu söylettiler. Bu lafları eden kişiler dikkate bile değmez bir avuç insan. Ama ne demişler. Sinek küçük de olsa mide bulandırıyor. Bu olay da bana Gazilik unvanı verdiler. Bende artık bir Gazi ve Gaziantepliyim” dedi.

 

İŞTE İBRAHİM KIZI'IN AÇIKLAMALARI...

 

SABAH 5’DE EVİMDEN ALINDIM

 

Ben sabaha karşı 5,30 da İstanbul’da evimden alındım. Demek ki cezaevini görmek lazımmış.  Benimle beraber cezaevine gelen 15 kişi vardı. Saat 5,30 da ifadelerimiz alındı. Bizim için bir kötü bir rüya gibiydi. “Gerçekten cezaevine mi, gidiyoruz” dedim. Alındık ve cezaevine giriş yaptık. Sonuçta orası da devlet babanın bir evi. Karar verildikten sonra bizimle cezaevine gelen bir yaşlı adam gördüm. Başka bir davadan yargılanıyor sanıyorum. Bizimle alakası olduğunu hiç düşünemedim. Geçmiş olsun deyip sordum “senin ne işin var” diye. “Başkanım ben de sizinle beraberim” dedi. Bizim şirkette mi çalışıyorsun, yok dedi. Kulüpte mi çalışıyorsun yine yok. Şaşırdım. Sonra söyledi “işte sizinle bir iş yaptım, inşaat, malzemesi çim falan verdim” diye. Anladım ki bir fatura sorunu var. Bunca yıllık iş adamıyız. Tahmin ediyoruz tabi. Ama bir başkan fatura işinden ne anlar. Ne yapar, bulur bir namuslu bir insan, iyi bir muhasebeci, işin başına koyar. Biz de öyle yaptık zaten. Hem her işi başkanın takip etmesi mümkün mü? Bu mantıkla bakarsak, hocalığı da futbolculuğu da bizim yapmamız mı lazım yani. Tabi sonuçta başkan olarak her şeyin sorumluluğu bizde ama her şeyi de bizzat yapmıyoruz. Bir evin reisi ne yapar. Para verir. O para ile elektrik ödenmiş, mutfağa sebze alınmış, onları bilmez. Bu iş de biraz öyle. Hangi kulübün başkanı sahaya alınan çimin, tesislere alınan ekmeğin takibini yapar? Hiç tanımadığımız amcalarla örgüt olduk yani. Cezaevine girdikten sonra tanışma merasimi ne geldik. Benimle beraber 9 kişi aynı yerdeyiz. Sabri Hamamcı’yı tanıyorum, kardeşim Mehmet’i tanıyorum, 2 de eniştem var onlarda tamam. Bir de Karapınar var onu da tanıyorum. Bizim şirketin muhasebe müdürü. Biliyorum ama 15 yıldır çok az gördüğüm biri. Az konuştuğum biri. İki genç çocuk daha var. Onlara da sordum siz kimsiniz diye. Onlarda dedi biz de kulüpte işçi olarak çalışıyoruz. Ya Allah aşkına böyle bir örgüt olabilir mi? Diğer iki tanesi eniştem, namazında niyazında olan insanlar. Bir kere ben orada insan olduğumdan utandım. Ben ranzadan böyle seyrediyorum onları, onlar beni görmüyor perde var. Gece bakıyorum, ya namaz kılıyor, ya kuran okuyor. Ben diyorum Allah belamı versin, değer mi bu dünya malına. Bu insanlara günah değil mi ya. Hadi yemişsem ben yemişim, bu insanların ne günahı var. Sadece talimatla şirketlerimizin hesaplarını onlara güveniyoruz. Onlar alıp getiriyor. Paralar yüklü miktarda olduğu için onlara güveniyoruz. Al oraya götür buraya getir diyoruz. Örgüt dedikleri bu. Demek enişte, kayınlar, akrabalar ve şirkette çalışanlar bir araya gelince örgüt oluyormuş.

 

Haberin Devamı

CEZAEVLERİ ÇOK DEĞİŞMİŞ

 

Gündemi yakından takip ediyorduk. Kaldığımız yerde televizyon vardı. Bütün koğuşlarda var zaten. Bir kere eski dönemler kapanmış cezaevinde. Televizyonlarda gördüğümüz pala bıyıklı eli sopalı gardiyanlar yok. Hepsi üniversite mezunu insanlar. Hepsi o kadar saygılı ve kibar kişilerdi. Türkiye bu konuda çok çok değişmiş. Filmlerde gösterilen o şeyler beklide çok abartılıydı. Ama ben gözlerimle birçok şeyi gördüm. Bir ülkenin cezaevi bu kadar çağdaşsa, sistemliyse hiç korkmayın. O devlet güçlü devlettir.

 

HESAP VERİP GELECEĞİM DEDİM

 

Benim bir iş adamı kimliğim var. 50 yaşıma gelmişim. Bu günlere kadar öyle titiz ve itinayla geldim ki. Öyle badireler atlattım ki. Yoğruldum adeta bir hamur gibi. Nereden nereye geldim. Bir an da bir kendini bilmezin bir mektubuyla, abartılı, olmayan bir sürü şey ve bunları tamamlayan figüranlar. E, devlette o mektupları dikkate almak zorunda. Kanun herkese eşittir. Sonuçta yakalandık gittik. Her ne kadar kulüp başkanı da olsak bir de bizim iş kimliğimiz var. Ben başkan olmadan önce de iş adamıydım. Servetimi Başkan olduktan sonra yapmadım. Türkiye’de cebinde döviz taşımak suçken biz ülkemize döviz kazandırıyorduk. Tam tersi başkan olduktan sonra işimi hep ihmal ettim. Ama Gaziantepspor’un sayesinde dağ, taş, çoban dahi bizi tanıdı. Benimde kendime göre bir çevrem var... İlk önce o aklıma geldi. Ya bu insanlar acaba bana ne diyecekler? Ben biliyordum gidip bir hesap verip geleceğim. Buraya gelmezden önce biliyordum ben bunları. Yakalanmadan 2 gün önce de büyüklerime söyledim. Gidip hesap verip geleceğim, bunların başıma geleceğini biliyordum. Cezaevine gireceğimizi biliyordum. Adalet budur çünkü. Şikayet var. Alır sorarlar. Suçun varsa cezanı verirler, yoksa da aklarlar, bu adam suçsuzdur der, bırakırlar. Şimdi tahliye olduk. Süreçbittiğinde inşallah suçsuz olduğumuz da tescillenecek. Biz adalete, devlete hep güvendik. Bir suçumuz varsa da versinler tabi cezamızı. Bu kente, takıma, insanların bize güvenip emanet ettiği herşeye ihanet etmişsek, bilerek, isteyerek zarar vermişsek, iddia edildiği gibi harama el uzatmışsak Allah da devlet de versin bizim cezamızı.

 

Haberin Devamı

BİRİ ÇOCUĞUMA BABAN HIRSIZ DESE…

 

Sıkıntı bilirkişi raporunda. Bilirkişi öyle bir rapor yazmış ki, adam kulübe aktardığım paraları görmüyor, ama kulübün bana verdiği şirkete geri dönen paraları görüyor. Bunları rapora geçiyor. Bizim verdiklerimiz raporda yok. Ee hadi ben İbrahim Kızıl kulübün paralarını götürüyorum. Arkadaş bu kulüp nasıl besleniyor, bu paralar nereden geliyor yazmıyor. Hadi kulübe para geliyor da ben götürüyorum diyelim. Peki bu futbolcu transferleri, bonservisler, Popovlar, Sosalar, Wagnerler, Danyler bu takıma nasıl geliyor. Peki bunlar nasıl alınıyor neden sormuyorsunuz. Hadi bonservisleri geçtik, bunların aylıklarını giderlerini kim ödüyor. O koca tesis nasıl dönüyor. Bunu yazmamış arkadaş. Biz bundan dolayı içeri girdik. Ben mahkeme başkanına da söyledim. Çoluk çocuğumun rızkını kesmiş o kulübe vermişim. Gününden önce gelmiş benden paraları almışlar, kulüpte olmamış, cebimden vermişim. Bende kulübe para geldiğinde almışım. Adamın ihtiyacı olmuş gece 3 de göndermişim, cumartesi göndermişim, maç öncesi göndermişim.

Haberin Devamı

Şehirde kimden gidip de bu parayı isteyeceğim. Ben yöneticimden bile bir bilemedin iki kere para isterim. Sürekli isteyemem ki. Bu dipsiz bir kuyu. Tam delilerin işi. Yani aklı yerinde olan bu işi yapmaz. Parasıyla rezil olmak işi dedikleri bu işte. Bu kulüp bana para kazandırmaz. Kim kulüp başkanlığından para kazanmış. Ben defalarca Türkiye’nin en çok ihracat yapan firmaları listesine girmiş başarılı bir iş adamıyım. Rüyamda görsem Gaziantepspor başkanı olacağımı inanmazdım. Allah bize bu işi kısmet etti. Nasip ettiyse bende bu işi layıkıyla yapmak istedim. Gücüm bire yetiyorsa da beş yapmak istedim.Her türlü imkanımızı seferber ettik. İlk geldiğim günlerde bu kulübün her gün elektrikleri kesiliyordu. Borçlular kapıdan gitmiyordu. Bir tane satılacak oyuncu yoktu. Bir Bekir vardı. Onunda nasıl gittiğini biliyorsunuz. Oysa bir de şimdi bakın. Biz içerdeyken Onursal Başkanımız Celal Doğan bir açıklama yaptı. Gazeteden okuduk. “Bu takım düşerse, dağılırsa 100 milyon dolara kuramazsınız” dedi. Doğrudur. İşte biz böyle bir takım kurduk. Şimdi kimse kulüp küme düşer düşmez düşüncesini taşımıyor. Bu sezon gördünüz işte. En sonuncu bile olduk. Ama kimse Gaziantepspor düşer diyemedi. Neden, çok güçlü bir takımız var. Ben kulübü buralara getirmişim. Üzülüyorsun tabi ki. Bunun yanında çoluk çocuğun durumu var. Okula gidiyor hepsi. Biri çıkıp benim çocuğuma baban hırsızlık yapmış dese. Ömür boyu bu laf unutulur mu? Bunu silmeye kimin gücü yeter. Bu vicdani bir mesele. Bunun vebalini ne para nede fabrikalar silemez.

 

Haberin Devamı

HERKESE TEŞEKKÜR EDERİM

 

Ben Akparti İl Başkanı Ahmet Uzer’e ailem adına teşekkür ediyorum. Biz içerdeyken çıktı, içinden geçeni söyledi. “Böyle hırsızlık olmaz” dedi. “Tahliye olup takımı toparlamasını isterim” dedi. Doğru bildiğini, inandığını söyledi. Zaten böyle bir insan olduğu için çok seviliyor, ve Ahmet Uzer oldu. Bizim onunla hiçbir zaman sıkıntımız olmadı. Aslında bu şehirde kimseyle bir sıkıntım olmadı. Ben bu sıkıntıları yaşarken kentin ortak aklı, yönetenleri, temsil edenleri hepsi dik ve doğru duruş sergiledi. Herkes mahkemenin kararını bekledi. Kimse yargısız infaz yapmadı. Bu yüzden hiç bir şey yapmamış gibi görünen herkese teşekkür ediyorum. Biliyorum ki onlar hep gerçeği beklediler. Yoksa bir insanı yargısız infaz etmek çok kolay. Bu anlamda kentin ortak aklına ve tüm yönetenlerine söz söyleyenlerine teşekkür ediyorum. Ben onların bu duruşunu saygıyla karşıladım. Ayrıca basından gördünüz. Bizi yalnız bırakmayan futbolumuzun tüm akil adamlarına sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Toplanıp mahkememe bile geldiler. İşte dostluk, dayanışma ve inanç budur. Ben bunları hiç unutmam. Çünkü bizi insan yapan, ayakta tutan bu değerlerdir.

 

KULÜP BAŞKANSIZ KALMAZ

 

Gaziantepspor kendini kanıtlamış kaliteli bir takım, yani asansör bir takım değil. Gaziantep’in en önemli markası. Güneydoğu’nun ağabeyi sayılan bir ilin takımı. Hiçbir zaman sahipsiz kalmaz. Ben çıkmamış olsam bu takımı birileri mutlaka sahiplenirdi. İlk içeri girdiğimde de bir sürü sahiplenmek isteyen kişiler vardı. Yani Gaziantepspor kulüp başkansız kalmaz.

 

TAMAM MI DEVAM MI?

 

Tamam mı devam mı bilmiyorum. Şu an da bir yönetim var. Bir de bizim yasal durumumuz var. Benim devam etme durumum henüz net değil. Akrabalarımla, hemşerilerimle, yakın dostlarımla, sevdiklerimizle bir araya geleceğiz. Bu iş beni aştı. Bunu daha kimseyle paylaşmadım. Bu iş herkesi rencide etti. Hepimizi üzdüler. Çünkü herkes çoluk çocuğunun rızkı için buralara gelmiş. Kimi sanayici olmuş kimi esnaf. Gaziantep metropol bir şehir. Sıradan bir şehir değil. Burada hiç yoksa 350-400 bin Urfalı hemşerimiz var. Hepsi de üzüldüler. Bir sürü şey oldu. Bunları oturup düşüneceğiz hepsini. Değerlendireceğiz. Şehir, takım ve ailemiz için doğrusunu yapacağız.

 

ONURUM İNÇİNDİ, ÜZÜLDÜM

 

Görevden geçici uzaklaştırıldık. Verilen hak alınmaz. Bizim suçumuz tespit olsaydı olabilirdi. Bu geçici bir uzaklaştırma. O hak benden alınmadı. Suç kesinleşinceye kadar hiçbir tutuklu suçlu değildir. Onurum incindi, üzüldüm. Şunu da söylemeliyim ki, bu üzüntüyü tüm Gaziantep halkına mal etmiyorum. 2 milyonluk bu şehirde bizim durumumuza üzülmeyen, kötülüğümüzü isteyen insan sayısı eminim ki binde bir bile değil. Gaziantep’in bizi nasıl sevdiğini, sahiplendiğini, bağrına bastığını biliyoruz. İki gündür şu eve gelen insanları görseniz şaşırırsınız. Sandık ki bütün Gaziantep bize geldi. Üzüntümüzü paylaştı. Bize moral verdi. Gelenlerin hala da arkası kesilmiyor. Ne mutlu bize ki böyle bir sevgi oluşturmuşuz.

 

TANIKLAR, ŞİKAYET EDENLER VE ALEYHTE MÜDAHİLLER MAHKEMEYE GELMEDİ

 

Şikâyette bulunup, müdahil olup, mahkemeden önce sürekli konuşup da mahkemeye gelmeyenler var. Mahkemeye o kişilerin neden gelmediğini bilmiyorum. Belki gününü unutmuşlardır! Ben aslında bu mahkeme işlerini de pek bilmem. Ben sadece bulunduğum şehrin hakimlerini savcıları ziyarete gittiğimde adliyeyi görürüm. Bazı kişilerin bir parçası oldukları bu davaya da neden gelmediğini pek bilmem yani. Ben iddianameyi bile okumadım. Mehmet kardeşim buradadır. Sabri Hamamcı biliyorsunuz çok büyük bir mali müşavirdir. Onlar okudular. Ama ben okumadım. Çünkü ben yaptığım işleri çok iyi biliyorum. Siz sabah ne yediğinizi bilmiyor musunuz. Olmayan bir şey için neden okuyayım ki onu. Hayali bir şeyi neden okuyayım ki. Bazı çapulcuların ortaya attığı ve sonradan da sahip bile çıkmadığı iftiralarla dolu bir şeyi neden okuyayım.

 

BU OLAY GAZİANTEP’E MAL EDİLMEMELİ

 

Bu şehirde kimsenin üzülmesini istemem. Bu şehir bizim için değerlidir. Her yerde köyde kasabada, şehirde herkes bir olmaz. Bir ailenin içinde bile 5 kardeş aynı olmaz. Kalkıp bu olayı tüm şehre mal etmek çok büyük saygısızlık olur benim açımdan. Bize bu iftirayı atan birkaç hırs sahibi kendini bilmez. Ben burada olmaktan şeref ve onur duyuyorum. Bana Urfa’nın tapusunu da verseler bu saatten sonra gidip orda oturacak değilim. Başta da söylediğim gibi. Eğer doğmadan önce il seçme hakkım olsaydı anneme derdim ki beni Antep de doğur, böyle bir şey olmayacağına göre ben burada olmaktan mutluyum. Tabi Urfa doğmaktan da gurur duyarım bu yanlış anlaşılmasın. Bu lafın nereye olduğunu herkes anlamıştır.

 

AĞLAYAN FUTBOLCULARIM OLDU

 

Bütün futbolcularımı tebrik ederim. Özellikle bu geçişte o kadar hassas bir durumda, o kadar üstümüze gelmişlerdi ki, kimin ne gücü yetiyorsa bir baskı oluşturdu. Kulübün dağılması için futbolcular kaçsın diye baskılar oldu. Kulüp kayyuma kalsın diye baskılar oldu. Ama o kadar onurlu, şahsiyetli ve asil bir kadro oluşturmuşuz ki, hepsi sahiplendiler. Hatta bana da geldiler, başkanım yemin ederiz ki Avrupa’dan da isteseler bizler transfer olmayacağız. Hiçbir para almadan senin onurun için çıkıp sahaya oynayacağız dediler. Senin gururunu şahsiyetini hiç kimseye ezdirmeyeceğiz dediler. Geldiler bana cezaevinde bu kelimeyi konuştular. Ve hüngür hüngür ağlayıp gidenler oldu. Bunun örneği dilerim ki tüm kulüplerde olsun. Dany’i sattık sadece. Onunla hiç sorunumuz yoktu. Adı çıkmıştı bir kere. Onun gitmesi gerekiyordu. Tutmak ona haksızlık olurdu. Bir de bunun yanında kulüplere kazanç sağlamak gerekiyor. Her sene açık vermemek için bu transferi yapmak zorundayız. İyi oyuncu alıyorsun parlatıp daha yüksek fiyata satıyorsun. Dany’nin kısmeti çıkmıştı. Galatasaray’a gitti. Her iki taraf açısında da hayırlı uğurlu olsun. Galatasaraylı yöneticiler bizlere Allah sizden razı olsun, çok iyi bir oyuncu aldık dediler. Allah kimseyi pişman etmesin.

 

KUPAYI ALINCA GÖZYAŞLARIMI TUTAMADIM

 

Ben zaman şunu söyledim. Gaziantepspor tarihinde yaşanmamış bir başarıyı bu şehre kazandırmak istiyorum. O yaşanmayacaksa gölge yapmaya gerek yok. Bu kadar insanların lafını yutmaya gerek yok. Bu şehrin vebalini almaya gerek yok. Onun için bu sezon aldığımız kupa iyi oldu. O maçı televizyondan izleme şansım oldu. Zaman zaman duygulandığımız anlar oldu. Netice de insanız. Duygulu anlarımız mutlaka olacaktır. O an ki mutluluktan gözlerimizde yaşarmıştır beklide, sevinçten bu. Türkiye şampiyonluğu değil, Türkiye kupası da değil, ama bir ilk olduğu için Gaziantep halkını mutlu ettiğimiz için inanın büyük sevinç yaşadım. 7 yıldır başkanım o ilki bende tribünde olup izlemek isterdim. O atmosferi görmek isterdim. Ama nasip olmadı işte. Ne yapalım o namuslu kardeşlerimiz sağolsun. Onlarda bize Gazilik unvanı verdiler. O da bizim için bir ödüldür. Gaziantepspor’un başkanı, Gaziantep’te de oturuyor. Başkanının unvanına da Gazi kelimesini eklediler. Ben de Gazi unvanını aldım herhalde.

 

HİKMET HOCAMLA GÖRÜŞÜYORUZ

 

Hikmet hocamla çıktıktan sonra görüştüm. Hatta az önce de sizin yanınızda telefonla görüştüm. Cezaevinden çıkan bir başkan var. Tabi o kulübün vebali halen bizim boynumuzda. Görüşmelerimiz oluyor. Her şeyin hayırlı olsun.

 

YÖNETİMİM DİMDİK AYAKTA KALDI

 

Yönetim her türlü baskıya rağmen ayakta durmasını bildi. Biz bir büyük deprem yaşadık. Bunun şiddetini o kadar büyüktü ki... Yine de herkes kendisine yakışanı yaptı. Her şeyi göze aldılar. Kulübü sahipsiz bırakmadılar. Bana da aslan gibi sahip çıktılar. Ben yöneticilerime minnettarım. Tüm kamuoyu önünde hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. O depremde ayakta durdular. Bu kulübe destek oldular ve benim manevi olarak yanımda oldular. Çok asil insanlar, ben onlara sonsuz minnettarım. Benim için gözyaşı döktüklerini biliyorum. Cezaevinde yanımda dakikalarca ağladıklarını gördüm. Kulüp artık inşallah çok iyi bir yere gelir. Bu yaşananlar herkese, hepimize ders olur. Gaziantep çok akıllıdır. Müthiş dinamik bir halkı olan inanılmaz bir şehirdir. Bu süreçte kimin doğru kimin yanlış olduğunu hemen çözer. Eksik bir şey varsa da bunlar giderilir. Teknik kadro ne istiyorsa yapılır. Bu şehir her şeyin en iyisine layık.

 

CEZAEVİNDE BOL BOLVOLEYBOL OYNADIM

 

Cezaevinde günlerimiz dolu dolu geçti. Ben hayatımda voleybol oynamamıştım, Orada günde 2 saat oynuyorduk. Hep benim takım kazanırdı! Takımın vazgeçilmez oyuncusuydum. Bol bol spor yaptım. Her gün yürüyüş yaptım. Dışarıda iş temposundan yürümeyi unutmuştuk. Asansörle aşağı inerdim, arabaya biner gittiğim yerde otururdum. 70 günde iyi bir spor yaptım diyebilirim. Onun dışında da haber izleyip, gazete okuyup gündemi takip ettik. Değerlendirmeler yaptık. Ama en çok da cezaevi üzerine konuştuk. Sonuçta neredeysen dünyan orası oluyor. Dedim ya cezaevlerimizde öyle bir sistem oturmuş ki. Ceza vermiyor. Seni eğitiyor. Çıkınca yaşayacağın hayata hazırlıyor. Hayattan koparmıyor. Yine de dostum ve düşmanımdan uzak tutsun Allah’ım.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!