'Desinler Çağı'nın sonu gelmeli

Hepimiz evlerimizdeyiz. Kaygı ve korku içinde. Ortak bir hayalimiz var, o da bilimin bu büyük salgınla yaptığı savaştan galip çıkması. Aslında bir bakıma bu, geleceğe dair bir umut.

Haberin Devamı

Zira içinde bulunduğumuz bu sosyal medya çağı, bilginin de küçümsendiği bir dönem olmaya başlamıştı yavaş yavaş. Her şey özetlenmeliydi, her gerçek 280 karaktere sığmalıydı. Ya da bir fotoğrafa. Ama Covid sığmadı. Anlaşılan o ki, her şey 280 karaktere sığmıyor.

BİLGİ VE YALAN

2020’lerin en kaygı verici özelliklerinden biri bu: Evet, bilgiye ulaşmak daha kolay. Ama yalana ve manipülasyona da öyle. Üstelik bilgiye ulaşmanın kolay olması, bilgiyi ve uzmanlığı da değersizleştirdi. Bilgiyi sıkıcı bulan bir güruh geliyor arkadan. Başlık seven, slogan seven, detaylı metinlerden nefret eden. Gerçeği değil, kolay tüketileni isteyen. Kabul edelim ki hepimiz güzel değiliz. Yakışıklı değiliz. Coğrafyamız biraz kaderimizi tayin ediyor, çoğumuz çocukluğumuzda bir enstrüman çalmaya yönlendirilmedik, tenisi, dağcılığı, kriketi deneyemedik. Birçoğumuz resim yapamıyoruz, şarkı söyleyemiyoruz, topluluktan ayrışacak spesifik bir tipimiz ya da yeteneğimiz yok. İşte bu durum da maalesef, özellikle 15-25 yaş grubunda ‘kalabalıklara karışma’ güdüsünü tetikliyor. Birey olarak sesini duyuramayınca, sesi gür çıkan kalabalıkların bir parçası olmayı seçmeyi.

Haberin Devamı

SORGULAMIYORLAR

O kalabalığın görüşü her ne olursa olsun onu otomatik olarak benimsemeyi, sorgulamaktan vazgeçmeyi. Sorgulamamak, şüphe etmemek, doğal olarak bilimden uzaklaştırıyor. Mezara kadar Beşiktaş, ölürüm yoluna Fener, damarımı kessen sarı kırmızı akar, sonuna kadar seninleyiz parti liderim yaklaşımlarının temelinde aslında hep aynı altyapı var. Aynı altyapı, bilginin değil sloganın peşinden gidenlerin de sayısını her geçen gün artırıyor maalesef.

BAŞKASINA ADALET KENDİNE MENFAAT

Bu sürü psikolojisinin sendromlarının belki de en derin hissedildiği alan, futbol. Elbette gençliğin tamamından bahsetmiyorum; ama ciddi bir kitle, hayatının merkezine futbolu, daha doğrusu taraftarı olduğu takımı koymuş. Aslında o, futbolu da değil, sadece kazanmayı seviyor. Onun için her şey ya siyah, ya beyaz. Aradaki binlerce ton griyi görmüyor, görmek istemiyor.

Haberin Devamı

DOST MU, DÜŞMAN MI?

Ya onun dostusun, ya da can düşmanı. Ya onun teknik direktörünün-başkanının tarafında olacaksın ya da tam karşısında. Adalet istiyorum diyor, oysa taleplerini sağlıklı incelediğinizde ‘başkasına adalet, kendine menfaat’ istediğini görüyorsunuz. Aleyhinde gelişen bir durumda asla kendinde (ya da kendi takımında) bir kabahat yok. Hep karşıdaki suçlu. Bu durumun sosyal hayattaki yansımasını, neredeyse her üniversite sınavı günü karşımıza çıkan benzer haberlerde görüyoruz. ‘Üç dakika gecikti, hayatı karardı’ tandanslı haberlerde sınav salonuna geciken öğrenci, kendisini içeri almayan görevliyi suçluyor. Oysa o sınavın bir parçası da, senin oraya zamanında gelebilmen genç adam. Hayatta her şey, beş şıktan doğru olanı bulmandan ibaret değil. Yine bu güruhun ‘benim menfaatime giden her yol mübah’ anlayışının temeline oturttuğu bir başka slogan da şu: “Dünyaya bir kez geliyorsun...” Yani o, dünyaya bir kez geldiği için onun özgürlüğü sınırsız. Onu mutlu edecek bir şey, başkasını mutsuz etse de bir önemi yok. Zira, o, dünyaya bir kez geliyor. Sanki onun dışındaki herkes, dünyaya yedi kez geliyormuş gibi!

Haberin Devamı

BU BERBAT SALGIN BİTİNCE 'YENİDEN BAŞLAT' DEMELİYİZ

Bu berbat salgın günleri bitince, ilaç bulununca, aşı tüm yeryüzüne yayılınca sanırım hayatımızda bir ‘yeniden başlat’ düğmesine basmanın da zamanı geldi artık. Bazı değerlerin tekrar farkında olmalıyız hep birlikte. Bilgi hepimize lazım... Senin o bilgiye vikipedi’den ulaşabiliyor olman bilgiyi değersizleştirmez. 280 karakter ya da bir fotoğraf, her şeyi anlatmaya yetmez. En azından bazen yetmez... Adalet hepimize lazım. Başkasına adalet, kendine menfaat beklentisi, uzun vadede sana kazandırmaz. Çünkü sen de, karşındaki de o zihniyette olunca, uzun vadede aslında ikiniz de kaybediyorsunuz... Gerçek hepimize lazım. Artık bu ‘desinler çağı’nı kutsamaktan vazgeçmeliyiz hep birlikte. Ne olduğundan çok, nasıl göründüğünle ilgilenmek değil çare. Çare bilim. Çare empati. Çare adalet.

Yazarın Tüm Yazıları