Paylaş
Kuralar ilk çekildiğinde play-off'taki en zorlu yola girdiğimiz konusunda hem fikirdik. Önce Portekiz, orayı geçersek finalde İtalya ya da Kuzey Makedonya... Ronaldo liderliğinde Avrupa'nın en potansiyelli takımlarından Portekiz ve son Avrupa şampiyonu İtalya'yla oynamak sadece bizim için değil, play-off'taki herhangi bir takım için de azap gibi bir şey olurdu...
Yine de umutsuz değildik. Stefan Kuntz'un göreve gelmesiyle takımdaki olumsuz hava dağılmış ve gruplarda alınan üst üste 3 galibiyet sonrası ivmemiz iyi yönde seyretmişti. Kasım ayında çekilen kura sonrası planlama yapmak için epey zaman vardı ve Stefan Kuntz, maç öncesi yaptığı açıklamalarla da bu planın ışığını vermişti ancak açık konuşmak gerekirse, sol koridoru Berkan Kutlu'nun kapatacağı bir 3'lü savunmayı kimse beklemiyordu...
NE FUTBOL ŞANSI VARDI HEM DE OYUN AKLI
Her ne kadar elemelerdeki son maçında Sırbistan'a sahasında 2-1 kaybedip play-off'a kalsa da Portekiz, özellikle telafisi olmayan maçlarda yeni şeyler deneyerek alt edebileceğiniz takımlardan biri değil. Yeniliğin üzerine ekstra efor, üstün oyun zekası ve futbol şansı da yanınızda olmalı. Millilerin yanında, maç başlangıcında bu saydıklarımın hiçbiri maalesef yoktu.
ALTIN TEPSİDE SUNDUĞUMUZ ZAAFI DEĞERLENDİRDİLER
Tedirgin, inancı olmayan, eli ayağına dolanan ve hiçbir planı olmadan sahaya çıkan bir takım görüntüsündeydik ilk 15 dakika. Savunmada ikisi Premier Lig, biri Serie A tandanslı oyuncularla oynasak da Berkan Kutlu'nun olduğu sol koridor, Portekiz'in adeta altın madeni oldu. İlk gole kadar tüm ataklarını kendi sağ kanatlarından gerçekleştirdiler ve gol de buradan başlayan atağın önce merkeze sonra da sol kenara gelmesiyle oluştu. Portekiz'e altın tepside sunduğumuz zaafımız, kalemize gol olarak geri döndü. Bu süre zarfında bırakın rakip yarı sahada organize olmayı, kendi sahamızda paslaşmayı dahi beceremedik. Savunmadan top çıkaramadık, orta saha merkezinde zayıf ve sayı olarak eksik kaldık, Uğurcan'ın oyuna soktuğu toplar ya rakibe ya da taca gitti. 39'luk Fonte ve orta sahadan devşirme Danilo'nun bulunduğu savunmayı presle bozmakta zorlandık.
20. dakikadan itibaren biraz daha toparlar gibi olduk, en azından rakip savunmaya olan baskımızı daha dengeli yapıp, kaptığımız topları Cengiz ve Burak'la pozisyona dönüştürdük ancak orta sahada topu istediğimiz gibi yönlendirmeyi bir türlü başaramadık. İlk golden önce rakibin savunma arkasına sarkmalarına çare bulamayan Bizim Çocuklar bu çaresizliğin bedelini, stoperlerinin rakibini önden savunması ve yine arkaya kaçırılan bir topun kalemizde 2. gol olmasıyla ödedi. İlk yarıda bizden yana hiçbir olumlu gelişme yaşanmadı.
İLK OLUMLU ATAK GOL OLDU
İkinci yarıya Stefan Kuntz'un değişiklik yapmadan başlaması hepimizi şaşırttı haliyle. Hiçbir şekilde işlemeyen ve aksine verdiği açıklar kalemize pozisyon olarak dönen Berkan Kutlu'nun sahada kalmasından tutun, işlemeyen daha birçok noktamız varken... Buna rağmen sahadaki oyunda bir değişiklik bekledik ama 65. dakikaya kadar da göremedik, ta ki Burak Yılmaz sahneye çıkana kadar... Berkan Kutlu'nun başlattığı hücum, Cengiz Ünder'in akıl dolu pası ve Burak Yılmaz'ın gençlik yıllarından esinlenerek savunma arkasına sprint atarak kaydettiği gol, 65 dakikalık maçın en olumlu ve en organize anıydı Bizim Çocuklar için. Sonrasında her şey daha çok istediğimiz gibi gitti...
Golden sonra ilk oyuncu değişikliğimiz yaptık ve Portekiz'in sarsılmasını fırsat bilerek topu daha çok rakip yarı alanda tuttuk ancak pozisyon üretmedeki zayıflığımız halen sürüyordu. Enes Ünal, Yusuf Yazıcı ve Dorukhan Toköz'ün oyuna girmesiyle takımın temposu bir seviye arttı ve bunun karşılığını Enes Ünal'ın kazandırdığı penaltıyla aldık. Fakat nereden bilebilirdik ki, umutlarımızı dirilten bu anın sadece 1 dakika süreceğini...
UMUTLARI YIKAN 1 DAKİKA...
Topun başına Burak Yılmaz geçti. Letonya maçında 90+9'daki hayati penaltıyı büyük bir soğukkanlılıkla ağlara gönderişini hiçbirimiz unutmadık. Takımın penaltıcısı olarak da güvenimiz yüksekti ancak baskı ve stresin zirve yaptığı, hata payının sıfır olduğu ve zeminin ıslak olduğu bir anda topu 90'a atmak istemek nereden bakarsak bakalım risk içeriyordu. Kaptan olarak bu riski aldı ancak bu kez olmadı. Ronaldo ve arkadaşlarını eleme ihtimalimizi yeniden yaratacağımız o şans, 85. dakikadaki vuruşla buhar oldu ve uçtu. Kalan sürede büyük yıkım, 90+1'de Matheus Nunes'in golü ve kapanış...
KUZEY MAKEDONYA FIRSATINI KAÇIRDIK
Kendi hatalarımız, yanlış tercihlerimizle sıfıra kadar indirdiğimiz Dünya Kupası'na gitme ihtimalimizi yine kendi çabamızla ayağa kaldırmak üzereydik, EURO 2020'de hayal kırıklığı yaratan performans sonrası bir kritik dönemeçte daha hüsran yaşadık. Eğer Portekiz'e karşı geri dönebilseydik, finalde Avrupa şampiyonu İtalya'yı 90+3'te eleyen Kuzey Makedonya'yla karşılaşacaktık. Hem de Konya'da, Selçuk İnan'ın EURO 2016 biletini getiren frikiği kaydettiği statta.
Gösterdikleri mücadeleden şüphemiz yok. Maçtan sonra yaptıkları açıklamalarla Burak ağabeylerine sahip çıkan oyuncular, Kuntz'un Burak'a desteği ve kötü sonuca rağmen, ileriye yönelik umutların tamamen yok olmayışı... Stefan Kuntz da, bu oyuncular da şansı ve desteği daha hak ediyor.
KUNTZ'A DESTEK ŞART! EURO 2024'E GİDEBİLİR MİYİZ?
2022 Dünya Kupası'nda televizyon başındayız. EURO 2024'te de aynı sonu yaşamamak için çalışmaların şimdiden başladığını da biliyoruz. Kuntz'un tercihleri eleştirilebilir ancak katmaya çalıştıklarını, bakış açısını ve oyuncular üzerindeki etkisini görünce, yapılacak en büyük iyiliğin desteklemek olduğu ortaya çıkıyor.
Uzun yıllardır Alman futbol sistemine hayranlıkla bakan Türk futbolu, o sistemin en önemli dişlilerinden birini oluşturan kişiye 85 milyonluk ülkenin takımını emanet etti. O hayranlığa sahip olmak için yapmamız gereken şey çok basit. Daha önce yaptıklarımızı yapmamak... Başarabilir miyiz sizce?
Paylaş