Rock’ın heyecanını hiçbir şey veremez

Güncelleme Tarihi:

Rock’ın heyecanını hiçbir şey veremez
Oluşturulma Tarihi: Eylül 06, 2005 01:29

‘Ben Kalender Meşrebim’ i yorumlayınca tepki çeken, üstüne bir de ‘kanto rock’ şeklinde garip bir tanımlamanın doğmasına yol açan Aylin Aslım ve Tayfası isyanlarda...

Çok sevdiği için bu şarkıyı albüme aldığını, diğer şarkıların kantoyla uzaktan yakından alakası olmadığını söyleyen ‘asabi rock’çı’, rock’taki heyecan ve tansiyonun hiçbir müzikte bulunmadığını söylüyor.

- İlk albüm ne zaman çıkmıştı?

İlk albümüm 2000 yılında çıktı ama kayıtlar 1999 yılında bitmişti. Şarkıları ise 1998’de yazmıştım. Bayağı eski bir albüm benim için... 28 yaşındayım, 20 yaşımdan beri profesyonel müzik yaşantım var.

- Eskisine oranla çok daha farklı bir Aylin Aslım var şimdi...

Hayat değişti, hayatımda bir sürü olay oldu bitti. Yani 20’lerin başı ile sonu hikayesini yaşıyorum.

- Şarkılarında kadın hikayeleri ağırlıkta...

Bu benim düşünerek yaptığım bir şey değil. Kendiliğinden bu tarafa doğru akıp gitti. Anlatmak istediğim bütün hikayeler, bir şekilde kadınla ilişkilendi.

Seyirci rock’la hareketlenir

- ‘Ben Kalender Meşrebim’i okuman, kanto rock tanımlamasını gündeme getirdi. Bu konuda ne diyeceksin?

Komik bence... Albümde tek bir kanto var, o da tamamen kendi isteğim üzerine çalışmaya girdi. Sonuçta bu bir kanto albümü değil. Sadece eski bir şarkının rock versiyonunu yorumladım, o kadar. Bütün albüm kanto rock şeklinde tanımlanamaz.

- Elektronik müzik mi rock mı desem?

İlk albümden önce sahnede rock söylüyordum. Albümü yapmaya karar verdiğimde elektronik müziğe yöneldim. Hem daha çok ilgimi çekiyordu, hem de dünyada yükselişteydi. Keşfedebileceğim bir alandı. Evde bilgisayarımla, aletlerimle de daha rahat yapabiliyordum. Ama elektronik müziği canlı performansta uygulamak rock müziğe göre daha zor. Çünkü asla rock kadar tansiyonlu ve heyecanlı bir müzik değil. Elektronik müzik yapan hayranı olduğum insanlar, baktım ki parçaları daha çok rock yorumlarıyla çalıyorlar. Çünkü seyirciyi harekete geçirmek başka türlü mümkün değil. Massive Attack ve birkaç konser daha izledim Türkiye’de... Sahnede elektronikten uzak, rock’a yakın performanslar sergilediklerini gördüm. Bu da şu demek oluyor; rock’ın yerini tansiyon ve heyecan olarak hiçbir şey tutmuyor.

- Beyoğlu tayfasından mısın?

Evet. Hep orada yaşıyordum, orada çaldım. Türkiye’de İstanbul, İstanbul’da ise Beyoğlu canlı müzik mekanı bence... Kadıköy’ün de kendine has bir havası var ama ben Beyoğlu’nda yaşayıp, oralarda yaptım ne yapacaksam. Sütlü’yü kurdum. Sütlü, ilk albümdeki şarkıların çok sert rock versiyonlarını yapmak için kurulmuş bir gruptu.

- Sütlü, hiç de öyle sert bir imaj çağrıştırmıyor ama...

Evet, öyle bir ters bir köşe yapmak istedik. 2003 yılında çalmaya başladık Sütlü’yle. Aynı şarkılara çok daha sert versiyon yaptığımız için, çok daha fazla tepkiler almaya başladım sahnede. Kemancı’da 1996’da Zeytin adında tamamen kızlardan oluşan bir rock grubum vardı. Sütlü ile o zamana geri dönmüş oldum. Açıkçası konserler çok daha eğlenceli geçmeye başladı.

Değişimimden hoşlanmadılar

- Rock zaten sert, protest ve keskin çizgileri olan bir müzik tarzı olarak biliniyor...

Evet, öyle... Aslında ilk albümden sonra herkes daha elektronik ve dans ağırlıklı bir şeyler bekledi benden. Bunu tahmin ediyor, şok etkisi yaratacağımı biliyordum böyle bir dönüşün. Ama albümlerin arasında 5 yıl var. O şarkıları yapış tarihlerim arasında ise 6-7 yıl... Bu bir müzisyenin hayatında çok uzun bir zaman dilimi. Sonuçta ben bu işi kendi istediğimi yapabilmek için seçmişim, insanların benden beklediğini yapmak için değil. O yüzden bir kısım insanın bu değişimden hoşlanmayacağını tahmin etsem de vazgeçmedim, yapmak istediğimi yaptım. Yoksa müzik yapma, git maaşlı bir işte çalış!

- Tarz değişikliğinin bazı kesimlerin hoşuna gitmediğini söylüyorsun, ama öte yandan artık daha geniş bir kitleye ulaşıyorsun...

İyi, ne güzel... Müzisyen ne istiyorsa onu yapmalı sonuçta. Ben birini sevmiyorsam dinlemem, ama niye böyle bir değişim geçirdi, niye böyle müzik yaptı diye de yargılamam.

- Yine de hiç tarzın olmayan ‘Ben Kalender Meşrebim’le çıkış yapman ilginç geliyor insanlara...

İlk çıkış parçası o oldu albümde, ama ‘Gülyabani’ ile albümün kantodan oluşmadığını anladı dinleyenler. Ne kadar çok klip çekersem, albümü henüz anlamamış olanlara o kadar iyi anlatırım diye düşünüyorum.

Evleneceğimi sanmıyorum

- Bu kadar erkek arasında mücadele vermek zor oluyor mu senin için?

Hayır, alıştım artık. 10 yıldır yalnız yaşıyorum. Zaten her şeyi bir mücadele olarak baştan kabul etmişim. Zaman zaman yorulduğumu hissettiğim oluyor. İsteğimin azaldığı zamanlar da... Ama bu sadece bu ülkeyle, bu şehirle ilgili bir şey değil, dünyanın düzeniyle ilgili. Hep bir mücadele içinde olmak durumundayız.

- Evlenecek misin peki?

Sanmıyorum...

- Çocuk istiyor musun?

Çok istiyorum... Genç anne olmak isterdim. 28 yaşındayım şimdi. 20’li yaşların başında yapmak isterdim ama artık geçti...

- Evlilik dışı mı?

Hayır, öyle bir düşüncem yok... Çocuk istiyorum ama nasıl olacağını bilmiyorum. Çünkü bana bu şartlar altında çok ütopik geliyor. Olabilecekmiş gibi gelmiyor.

- Dünya starlarının yaptığı gibi sperm bankasına başvurursun sen de...

Hayatta yapmam! O bencillik bence. Çocuğa baştan babasızlığı dayatmak gibi bir hak yok. İlla herhangi birinden çocuk yapmak istiyorsan, o zaman tanıdık birilerinden yapsınlar ki çocuğun babası olsun diye düşünüyorum. Ismarlama, sipariş üzerine bir çocuk gibi oluyor diğeri. Bakalım çocuk bunu istiyor mu!

Tayfamdan memnunum

- Kaç şehirde konser verdin?

17 şehir gezdim...

- ‘Güldünya’ şarkını TRT yasakladı. Peki konser verdiğin şehirlerde bu parçanla ilgili nasıl tepkiler aldın?

Gerçekten iyi tepkiler alıyorum. Namus cinayetlerinde özellikle Güneydoğu ve Karadeniz başı çekiyor. Enteresan bir şekilde oralarda çok iyi tepkiler aldım. Bu bölgeler, seyirci tepkisi ve tansiyonu açısından diğerlerinden farklı zaten... Belirgin tepkiler veriyorlar. Çok keyifliydi benim için oralarda çalmak. Normalde hiç gitmediğim ve çalmadığım yerlere gittim ve çaldım, çok iyi oldu benim için. Antep, Diyarbakır, Kayseri, Konya, Trabzon, Erzurum, Samsun...

- Peki oyunculuk düşünür müsün? Hiç oyunculuk yaptın mı?

Bilmem... Lisede oynadım ve ödül aldım. Sonra da hiç yapmadım ama arkadaşlarım oyuncu bir insan olduğumu söylerler. Seviyorum sevdiğim insanları güldürmeyi.

- Burcun ne?

Kova burcuyum.

- Deli ve dahi bir burç...

Evet ama şanssız bir burç aynı zamanda... İnsanlar kovaları anlamakta zorluk çeker.

- Aylin Aslın ve Tayfası... Tayfanla ilgili neler söyleyeceksin peki?

Çok güzel çalıyorlar ve çok mutluyum onlarla çalıştığım için. Bundan sonra bir sorun olmazsa hep birlikte çalmak istiyorum. Tayfa sadece kızlardan oluşmuyor. Ayşe ve Ayça dışında, iki Mehmet, bir de Yalçın var. Hepsi çok iyiler...

Türkiye’de İstanbul, İstanbul’da ise Beyoğlu canlı müzik mekanı... Ben de ne yapacaksam, orada yaptım...

Güneydoğu ile Karadeniz, seyirci tepkisi ve tansiyonu açısından diğerlerinden farklı. Oralarda olmak çok keyifliydi...

SAHNEDE ŞOV KADINIYIM

Sahnede şov kadını olmayı seviyorum. Çünkü başka bir yerde onu yaşama şansım yok! Yarattığım bir fantazi dünyası sahne... Orada istediğin kişi ve karakter olabilirsin. Bu güzel bir şey aslında, heyecanlı ve eğlenceli. Bu şansı kullanmayı seviyorum. Orada normalde giyemeyeceğin kostümleri giymek, normalde yapamayacağın hareketleri yapmak güzel bir durum.

AGRESİFLİĞİMİ SEVMİYORUM

Doğruyu söylemek gerekirse, gerçek hayatta da agresif bir tipim. Biraz büyüyüp olgunlaştığım için, az da olsa o yönümü törpülediğimi düşünüyorum. Ama şikayetleri vardır insanların benden yana... Her şeye değil ama belirli şeylere çok kolay sinirleniyorum. O noktaya gelindiği zaman da kontrolümü kaybedebiliyorum. Bu hoşuma gitmeyen bir özellik. Asabi halimi hiç sevmiyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!