Sadece kongrelerden tanıyanlar ve hiç bilmeyenler için Sezai Karakoç

Güncelleme Tarihi:

Sadece kongrelerden tanıyanlar ve hiç bilmeyenler için Sezai Karakoç
Oluşturulma Tarihi: Ekim 07, 2012 00:00

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın AK Parti kongeresinde okuduğu ‘Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine’ şiiriyle gündeme geldi en son İslami kesimin saygı duyulan şairi ve düşün adamı Sezai Karakoç. Türk şiirinin bu büyük ismini bilmeyenler için Tarık Tufan yazdı.

Haberin Devamı

Sezai Karakoç’u andığımızda, isminin hemen yanıbaşına, büyük bir özenle, iki özelliğini eklemeliyiz; şair ve düşünce adamı.
Hiçbir kuşku cümlesine yer vermeksizin, şu yargıyı da apaçık ve anlaşılır bir dille ortaya koyabiliriz; Sezai Karakoç, Türk şiirinin yirminci yüzyılda yetiştirdiği en büyük şairlerden biridir.
Böylesi önemli bir sanat ve fikir adamının “ortada” görünmemesinin, yeteri kadar bilinmemesinin sebebi nedir?
Bu soruya pek çok yanıt verebiliriz ve fakat en önemlisi, Sezai Karakoç gündelik siyasete, çıkarlar üzerinden kurulu sisteme, pay ve statü kapmak üzerinden geliştirilen müsamereye dahil olmamıştır.

BULGUCU ADAM

Bazıları, İkinci Yeni şairlerini sayarken anlaşılmaz bir zihin bulanıklığıyla onun ismini unutuyor. Ve fakat İkinci Yeni’nin sembol isimlerinden Cemal Süreya, Mülkiye Mektebi’nden sınıf arkadaşı Sezai’yi, “Bulgucu adam. Belki de ülkemizdeki tek bulgucu” olarak anıyor.
Süreya, sınıf arkadaşını en iyi tanıyanlardan biri olarak ekliyor; “Çok daha yetenekli bir Mehmet Akif’in tinsel görüntüsüyle adamakıllı dürüst bir Necip Fazıl’ınkini iç içe geçirin, yaklaşık bir Sezai Karakoç fotoğrafı elde edebilirsiniz.” Cemal Süreya, tanıdığı bu “Müslüman” şairin önemli bir özelliğini anlatmadan geçmiyor; “ Öyle bir Müslüman ki Marx da bilir, Nietzsche de bilir. Rimbaud da bilir. Salvador Dali de sever. Nazım da okur… Alçakgönülle katı yüksek uçuyor… Şemsiyesi yok.”
Şiir Sanatı dergisi, Karakoç’un büyük bir heyecan ve hayalle çıkardığı ilk dergidir. Cemal Süreya, Gülten Akın, Erdal Öz, Muzaffer Erdost ve Orhan Duru gibi isimler dergiye çalışmalarını gönderirler. Ahmed Arif’le uzun süre mektuplaşırlar.
Sezai Karakoç’un önemli eserlerini yayınladığı dergilerden biri de İkinci Yeni’nin yayın organı olarak kabul edilen Pazar Postası’dır. Burada özellikle şiir üzerine eleştiri ve polemik yazıları dikkat çeker.
Ruhunda, kalbinde derin bir metafizik gerilim taşıyan Karakoç, Mevlana, Yunus Emre, Yahya Kemal ve Mehmet Akif’nin gölgesinin uzandığı yerden başlar şiirini söylemeye. Şiiri İstanbul’dur ve sürekli olarak Bağdat’a, Şam’a, Kudüs’e, Mekke ve Medine’ye selam durur.

Haberin Devamı

UZAKTA DURAN İYİ

Haberin Devamı

Sezai Karakoç’u konuşmak demek bir yandan da “Diriliş” adıyla kavramsallaştırdığı düşünce dünyasını konuşmak demektir.
Müslüman duyarlılığıyla yaşadığı çağla hesaplaşan Sezai Bey, düşünce yazılarında adım adım dirilişin yapıtaşlarını dizmiştir. Şiirinde anlattığı üzere Batı, Doğu’nun altı oğlunu tuzaklarla alt etmiştir. O, Doğu’nun yedinci oğlu olarak bir dirilişi müjdelemektedir adeta. Ancak Doğu, bir coğrafyadan öte hakikat tasavvurudur.
Büyük bir özveri ve gayretle çıkardığı Diriliş Dergisi, 1960–1992 yılları içinde, aralıklarla yayınlanmaya devam etmiştir.
Diriliş düşüncesi, sanat, edebiyat, felsefe ve siyaset alanlarında sistematik olarak karşılık bulmuştur. Bu bakımdan Türkiye İslamcılığının fikri özgünlük bağlamında varolan son kalesi Sezai Karakoç’tur denilebilir. Aynı çevrenin “ortak iyi” duygusuna karşılık gelen son isim de yine Sezai Karakoç’tur. Ancak Türkiye muhafazakarlarının Sezai Karakoç algısı “uzakta duran iyi”den öteye geçmemiştir.

Haberin Devamı

MUSKA GİBİ GÖĞÜSTE SAKLANAN ŞİİR

Sezai Karakoç’un sanatı, düşüncesi ve eylemi, yaşadığı çağ için ilham olmaya devam ederken; özellikle bir şiiri var ki, derin ve fakat söylenmemiş aşklar için yaraya merhem oldu. İslamcı genç kuşak için Monna Rosa, bir muska titizliğiyle göğsünde sakladıkları şiir oldu.
Monna Rosa şiiri, uzun süre kitap olarak basılmadığı için, bir dönem daktiloyla, bir dönem teksirle, bir dönem de fotokopiyle çoğaltıldı. İslamcı gençler, içlerinde büyüttükleri aşk ve yara nispetinde, şiire bir hikaye yakıştırdılar. Bu anlamıyla şiir bir dönemin ve bir kuşağın aşk ütopyasıdır. İslamcı gençlerin aşık olduğu her kadın bundan böyle Monna Rosa’dır.
Devletin bu sanat, düşünce ve eylem adamını “fark” etmesi için hayli zaman geçmiş, 2007 yılında Kültür ve Sanat Büyük Ödülü Sezai Karakoç’a verilmiştir. Ancak yapılacak töreni kabul etmeyen şair, para ödülünü de nazik bir dille reddetmiştir. Aynı nezaketle ödül plaketinin postayla gönderilebileceğini iletmiştir.
Sezai Karakoç, derin iç dünyasıyla ve sarsılmaz inanç yapısıyla, tek başına bir varoluşu temsil eder. Kalabalıkların, törenlerin, alkışların, ödüllerin adamı olmayı en başından elinin tersiyle itmiştir.
Yalnız bir direniş adamıdır. Aşk ehlidir, aşkın olanın peşindedir.
Bir medeniyetin kapısında, bitmek tükenmek bilmeyen bir sabırla durup, gelen geçene Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun ve İslam milletinin ve tüm dünyanın yaşadığı bunalımlara karşı, diriliş çarelerini anlatmıştır.

Haberin Devamı

MÜLKİYET SAHİBİ OLMAYAN MÜLKİYELİ

Gösteriyi ve gösteri dünyasının araçlarını reddetmiş; bu yüzden de kendisine gelen tüm tekliflere rağmen, TV programlarına çıkmamış, gazete ve dergilere röportajlar vermemiştir.
Bu tavırlarını fildişi kulelerinde değil, halkın arasında, otobüslerde, tramvaylarda, vapurlarda sergilemiştir. Orta ikiden terklerin sivil şairi Ece Ayhan’ın, onun mülkiyeli olup da mülkiyet sahibi olmadığını söylemesi boşuna değil.
Kurucusu olduğu Yüce Diriliş Partisi’nin çıkış programı Türkiye’de benzeri olmayan bir siyasi parti manifestosu olarak kabul edilebilir. Bir partiyi sadece bu metin için kurmuş olmak da kafidir diyebiliriz.
Sözlerimizi yine Cemal Süreya’nın onun hakkındaki cümleleriyle bağlayalım: “Türkiye’de, özellikle sağın, özellikle de mukaddesatçı kesiminin içinde yalnız. Bir başına. Hiçbir ortaklığa girmez. Dışarıda ve yukarıdadır… Zaman zaman kaybeder ama rövanşı mutlaka alır.”

Monna Rosa

Haberin Devamı

Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister.
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Ulur aya karşı kirli çakallar,
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.
Mona Rosa bugün bende bir hal var.
Yağmur iğri iğri düşer toprağa,
Ulur aya karşı kirli çakallar.
Açma pencereni perdeleri çek,
Mona Rosa seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek.
Anla Mona Rosa ben öteliyim.
Açma pencereni perdeleri çek.
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi,
Bende çıkar güneş aydınlığına.
Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi.
Seni hatırlatır her zaman bana.
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
Işıksız ruhumu sallar da durur.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.
Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi.
Ellerinden belli olur bir kadın,
Denizin dibinde geziyor gibi.
Ellerin, ellerin ve parmakların.
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana,
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
Akşamları gelir incir kuşları,
Konarlar bahçemin incirlerine.
Kiminin rengi ak kiminin sarı.
Ah beni vursalar bir kuş yerine.
Akşamları gelir incir kuşları.
Ki ben Mona Rosa bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında.
Hayatla doldurur bu boş yelkeni.
O masum bakışların su kenarında.
Ki ben Mona Rosa bulurum seni.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Henüz dinlemedin benden türküler.
Benim aşkım uymaz öyle her saza.
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Artık inan bana muhacir kızı,
Dinle ve kabul et itirafımı.
Bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı
Alev alev sardı her tarafımı.
Artık inan bana muhacir kızı.
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak,
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış.
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak.
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kuş tüyüne.
Bir tüy ki can verir gülümsesen,
Bir tüy ki kapalı geceye güne.
Altın bilezikler o kokulu ten.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister,
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
 
Sezai KARAKOÇ

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!