‘Kendi hayatımın hakkını vermekle ilgiliyim’

Güncelleme Tarihi:

‘Kendi hayatımın hakkını vermekle ilgiliyim’
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 13, 2023 07:00

Mabel Matiz’in heyecanla beklenen son albümü ‘Fatih’ yayımlandı. 25 şarkıdan oluşan bu çalışmayı “Kendimi en gerçekleştirdiğim, büyük bir aşkın albümü” diyerek özetleyen müzisyenle şarkılar eşliğinde duygusal bir yolculuğa çıktık.

Haberin Devamı

‘Kendi hayatımın hakkını vermekle ilgiliyim’

Mabel Matiz’in Turkcell Vadi’de vereceği konserin başlamasına iki saat var. O kuliste hazırlanırken biz de yeni albümü ‘Fatih’i dinliyoruz. Amacımız her bir şarkıyı fikir edinebileceğimiz kadar dinlemek ve bir sonrakine geçmek. Ama kendimizi her biri ince ince işlenmiş parçaları sonuna kadar dinlerken buluyoruz... Çoğu zaman duygusallaşıp arada da enerjik şarkılarla baştan çıkıyoruz. Bu yazın en iddialı çalışması diyebiliriz ‘Fatih’ için. 3 yıl boyunca üzerinde çalışılan, 20 prodüktörün katkı sunduğu, tam 25 şarkı. Peki, bu albümün Mabel Matiz’deki yeri nedir? Kendisine soruyoruz...

3 yıl, 25 şarkı, 20 prodüktör, 9 işbirliği, sayısız virtüöz... Bu albüm yolculuğunun bir de manevi yönü var. Onu da sen anlatır mısın?

Haberin Devamı

Hazırlık süreci ‘Maya’ albümünün hemen sonrasında başladı. Önce babamı kaybettim, peşine pandemi geldi. İstanbul’dan uzakta tek başıma bir sene inzivaya çekildim. Bu sürede evrenle, oluşla, sistemle ve ezoteriyle ilgili konulara daha merak sardım. İlişkilerimi, ilişki kurma biçimlerimi gözden geçirmeye başladım. Yeni albümün içeriği böyle böyle şekillendi. Son bir yıldır yoğun duygusal bir dönemimdeyim. Albümün kalbi bu dönemde ortaya çıktı. Bütün aşkımı, isyanımı, öfkemi, derdimi şarkılara döktüm. Büyük bir aşkın albümü bu. Bu sayede kendime en yaklaştığım, kendimi en gerçekleştirdiğim çalışmam oldu ‘Fatih’. Bir ‘kendiyle dans’ hali.

‘Kendi hayatımın hakkını vermekle ilgiliyim’
“Bu kadar kapsamlı ve üzerine iyi düşünülmüş bir albümü, büyük plak şirketlerinden göremiyor oluşumuz da
artık sorgulanmalı bence.”

Albümün adının ‘Fatih’ olması çok etkileyici. Doğduğunda sana verilen isim. Anne ve babanın ilk seslenişi... Bu albüm Mabel öncesi Fatih’ten izler taşıyor mu?

Bu albüm Fatih ve Mabel’in aynı persona olduğunun altını çiziyor, onları süperpoze halde üst üste getirip tek bir vesikalık çekiyor. Birini diğerinden ayırmıyor. 37 yılın vesikası. Albümde her dönemimden izler bulmak mümkün ancak 37 yaşımın bilinci ve bakışıyla anlatıyorum tüm hikâyeleri. Güncel halimle yani. Kapanış şarkısı ‘Veda Ettim Geçmişe’nin yeri bu yüzden çok ayrı bende. Geçmişin yükünü, ağırlığını üzerimden attım. Reddetmeden ama yanıma da almadan yola devam ediyorum. Bir hafiflik hissi geçiyor bana ‘Fatih’i dinlemeyi bitirdiğimde. Burası yeni bir sıfır noktası belki.

Haberin Devamı

Mabel geçmişe dönse Fatih’e hayatla ilgili neler söylemek isterdi?

Her şey geçiyor, lütfen keyfine bak.

‘Kendi hayatımın hakkını vermekle ilgiliyim’
Oldukça alternatif bir kanaldan gelip yerleşik anaakım müzik algısını bu denli değiştirebilmiş olmam benim en büyük kazancım ve zaferim.

‘Fatih’ aynı zamanda iddialı da bir isim. “Zafer kazanan, fetheden...” Müzikteki gücünün kaynağı nedir?Kariyerinde özellikle ‘zafer’ olarak adlandırdığın dönüm noktaları var mı?

Fatih ismini sözlükte ilk gördüğümde 6-7 yaşlarımdaydım. ‘Ülke fetheden’ anlamını görüp irkilmiştim. Benim gibi içekapanık bir çocuk için fazla atılgan ve eril bir karşılıktı. Bu anlamı idrak edip anlamam, sahiplenmem yetişkinlik yaşlarıma tekabül eder. Müzikteki gücümün kaynağı kendimle kurduğum ilişkinin dürüstlüğüyle ilgili sanırım. Bu ilişki ne kadar saflaşırsa diğer her şey de o denli kolaylaşıp ışıldamaya başlıyor. Zaaflarım ve konfor alanım da var. Sık sık da düşerim. Ancak varsa bir zafer ya da ödül, bunların ötesinde bir yerde rastladım ona genellikle, bu kesin. Oldukça alternatif bir kanaldan gelip yerleşik anaakım müzik algısını bu denli değiştirebilmiş olmam benim en büyük kazancım ve zaferim.

Haberin Devamı

Bu albümün Türkçe sözlü pop müzikte nasıl bir yerde konumlanacağını düşünüyorsun?

‘Fatih’ pek çok anlamda yeni öneriler getiren bir albüm. Hem şarkı yazarlığı, hem sound tasarımı hem de yapım olarak. Sektöre ilham olur dilerim. Esas konunun öncelikle ‘üretimin kendisi’ olduğunu işaret ediyor bu albüm. Son yıllarda anaakımda biraz ıskalanan bir konu. Bağımsız yayımlanmış bir çalışma oluşu da başlı başına bir olay. Bu kadar kapsamlı, zengin ve üzerine iyi düşünülmüş bir albümü, büyük plak şirketlerinden göremiyor oluşumuz da artık sorgulanmalı bence.

Albüm ‘Aşkım Gülüm’ ile başlıyor. Bu şarkıyı Sezen Aksu’ya ithaf etmişsin...

Sezen hayat çizgimde çok önemli rol oynayan biri. Onun hayata bakışından, her daim incelikli ‘insan’ tavrından, sanatı ve müziğindeki kapsayıcılıktan hep çok etkilendim. Yoluma ışık oldu. Hiç tanışmıyorken de tanıştıktan sonra da... Görkemli ve duygu yoğunluğu çok yüksek bir hayat. Onu bir parça hissederek, ya da naçizane, hissetmeye çalışarak diyeyim, yazdığım bir şarkı ‘Aşkım Gülüm’.

Haberin Devamı

Şarkılarında aşkın her hali var. Fransız düşünür Alain Badiou aşkın özgürlüğü de beraberinde getireceğini savunur. Sen bu konuda ne dersin?

Herkesin aşkı algılama ve yaşama biçimi farklı. O yüzden aşk hakkında atıp tutmayı eskisi kadar tercih etmiyorum. Aşk insanın sınırlarını zorlayan ve genişleten bir duygu. Yeni yönlerinizle tanışmanız çok muhtemel yani birini severken. Bu tabii ki çok hoş. Ancak buradan özgürleşip özgürleşmemek bireylerin kendi inisiyatiflerine kalıyor bence. İnsan bir kuyu ve tutsaklığı sevebiliyor bazen. Hatta daha çok bile sevebiliyor.

‘Elbette Annem’ şarkısında “Öfkeliyim bazen hakkıma girene” diyorsun. Geriye dönüp baktığında çok haksızlığa uğradığını düşünüyor musun?

Haberin Devamı

Herkes kadar ben de bir şeylerin içinden geçtim. Geçmişte emeğim ve iyi niyetim çok suiistimal edildi. Ancak hataya inanmam. Olayların arkasındaki dersi ve anlamı görmeye çalışıyorum. Önemli olan, bir noktada bu döngüleri fark edip oradan kendini çıkarabilmek. Bu tür olaylar beni daha farkında ve güçlü biri yaptı sanırım.

Zaman zaman özellikle sosyal medyada birtakım gündemler yaratılıyor. Ama sahneye çıktığında gerçek apaçık karşında duruyor: Binlerce sevenin bir arada... O manzara sana ne hissettiriyor?

Aynı şarkıların, ortak duyguların altında birbirimize çok benziyoruz, çok yakınız. Orada yan yana çok güçlüyüz. Bu manzara benim için bir şükür kaynağı. Gerisi de fasa fiso aslında.

Müziğinde bu toprakların etkisi her zaman hissediliyor. Sadece ezgileri değil, kültürü de yaşatıyorsun. Bu yüzden zaman zaman eleştiri okları üzerine dönebiliyor. Tepkilerle nasıl başa çıkıyorsun?

Ben ne hissediyorum, ne düşünüyorum öncelikle bu önemli. İnandığım değerlere, vicdanıma ne derece yakınım, kendimi ne derece gerçekleştirebiliyorum, bunlar önemli. Kendi hayatımın hakkını vermekle ilgiliyim. Gerisi beni ilgilendirmiyor. Herkesin kendi tekâmülü.

Son dönemde LGBTi gibi kimi gruplara yönelik nefret dili sertleşti. Bu konu hakkında sen neler düşünüyorsun?

İnsanlık bilinci büyük bir değişimin eşiğinde. Buna direnmek, insanları hâlâ kimlikler üzerinden ayrıştırmak, baskı ve şiddet dilinde ısrar etmek çok anlamsız, çok eski dünya dili bence. 100-150 yıl önce kadın haklarına karşı çıkılıyordu ama bir şekilde su yolunu buldu. Kimlik ayrıştırmalarından arındığımız, ortak vicdan ve evrensel insani değerlerde buluşacağımız yeni, güzel zamanlara inancım tam.

Son olarak kuliste seninle konuşurken dikkatimi çekti. Hem çok mutlu hem de oldukça fit görünüyordun. Hayatının nasıl bir dönemindesin?

Tutkulu, hareketli ve üretken bir dönemimdeyim. Yapmam dediğim şeyleri yaptığım, sabrı ve sevmeyi yeniden öğrendiğim, kontrolü bırakmaya çalıştığım, güzel ve ilginç bir dönem. Düzenli spor yapmak bana çok iyi geliyor, çalışmak da aynı şekilde. Türkçe müziğe yeni sesler kazandırmak ve işin mutfağında daha çok zaman geçirmek istiyorum.

Kadınlar devrimci ruhlardır

Bu albümde 20 farklı prodüktörle çalıştın. Albümün sound bütünlüğü açısından riskli bir karar değil miydi?

Albümün ana prodüktörlüğünü ve müzik direktörlüğünü üstlendim. Yani hangi şarkının ne yöne gitmesi gerektiği ve albümün sound havuzu konusunda net fikirlerim vardı. Tek bir prodüktörle çalışmaktan farkı, benzer şeyleri 20 ayrı kişiye anlatmaktı. Ciddi bir mesai, dayanıklılık ve çelik gibi bir sinir sistemi istiyor. Kolay olmadı. Hepsi pırıl pırıl ve birbirinden yetenekli 20 prodüktör arkadaşımla bir şekilde aynı dili konuşabildik, bir müşterekte buluştuk. Albüm bu anlamda Türkçe popta bir ilk sanırım.

Albümde Melike Şahin, Kalben gibi isimlerle düetler var. Son dönemde kadın müzisyenlerin sesinin daha güçlü çıkması konusunda ne düşünüyorsun?

Olması gereken bu. Kadınlar devrimci ruhlardır. Tüm zamanlar içinde hayatı mümkün, anlamlı ve sürekli kılanlardır. Hepsini zevkle dinliyorum, birlikte bir şeyler ürettiğimizde de bu enerji alışverişi dolayısıyla çok mutlu oluyorum.

Aşkın Nur Yengi ile yaptığın ‘İki Satır Yara’ya da ayrı bir parantez açalım. Nasıl bir araya geldiniz?

Ben Aşkın’a bayılıyorum kendimi bildim bileli. Biricik bir ses. Albüme özel bazı düet şarkıları yazmıştım, isim düşünüyordum. Aynı günlerde benden bahsettiği bir röportaja denk geldim. Zaten bir süredir takipleşiyorduk. Ona şarkıyı gönderdim, “Seve seve” dedi. Demo okuması için stüdyoda buluştuk. Yarım saat içinde o kadar içli ve güzel kayıtlar çıkardı ki “Demo olmasın, direkt bunları kullanalım” dedik. Hepimizi büyüledi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!