‘Sokakta yıkıla yıkıla geldik bugünlere’

Güncelleme Tarihi:

‘Sokakta yıkıla yıkıla geldik bugünlere’
Oluşturulma Tarihi: Kasım 27, 2021 07:00

Santuri Sedat Anar profesyonel müzik hayatına başlamadan önce sanatını yıllarca sokakta icra etti. ‘Vefa borcu’ olarak gördüğü son kitabı ‘Sokağın Sesleri’nde de sokak sanatçılarının hikâyelerini aktarıyor: “Sokakta müzik yaptığımız zaman bazen neredeyse hiç para toplayamazdık ama çalarken inanılmaz mutlu olurduk. Yaptığımız müzik şifa olurdu bize.”

Haberin Devamı

Ankara’da 8 yıl sokaklarda müzisyenlik yaptı. Daha sonra profesyonel müzik hayatına başlasa da sokakla bağını koparmadı. Önce ‘Sokaknâme-Bir Sokak Müzisyeninin Kaleminden’ kitabını yayımladı. Şimdiyse Osmanlı’dan bu yana sokak müziğinin tarihini anlattığı, müzisyenlerin hikâyelerini aktardığı ‘Sokağın Sesleri’ kitabıyla karşımızda...

Yeni kitabıyla sokağa vefa borcunu ödemeyi amaçlayan santuri Sedat Anar, “Sokakta çalmak, kimi zaman tiksinerek baktığımız insanların bile bir hikâyesi olduğunu gösterdi, onlarla dost olmayı öğretti bana. Çoğu konserde, salon dolunca dinleyicileri sahneye alıyorum. Sokağı sahneye taşıdığımı hissettiriyor, inanılmaz mutlu oluyorum” diyor. Anar’la kitabını konuştuk.

‘Sokakta yıkıla yıkıla geldik bugünlere’
Sedat Anar enstrümanı santurla...

Haberin Devamı

Bu kitabın çıkış hikâyesini anlatabilir misiniz?

Türkiye’de sokak müziği birkaç yüksek lisans tezi dışında doğru düzgün çalışılmamış. Ben Osmanlı’dan günümüze kadar inceledim. Sokağa gerçekten emek verdiğini bildiğim dostlarımla söyleşiler yaptım. Bu kitabı en çok, sokak müziğini araştıranlara, sokağın içinden gelmiş bir müzisyenin anlattıkları kaynak olsun diye hazırladım.

Osmanlı’da sokak müziği geleneği var mı?

Cumhuriyet öncesi dönemde Avrupalı gezginlerin seyahatnamelerinden okuduğumuz, ‘çöğür’ (kısa saplı bir tür saz) çalan Çingeneler, âşıklar ve abdallar var.

Sokak müzisyenlerinin bugün ‘gerçek’ müzisyen olarak görülmediğini söylüyorsunuz...

Türkiye’de kültür kurumları ya gerçekten kültür-sanattan hiç anlamıyor ya da egolarıyla sürekli bir küçümseme içindeler. Ortası yok. Bir taraf cahil, diğer taraf kibirle boğulmuş. Mesela, iyi bir konser salonunda sahne için monitör isteyince salon müdürünün “Sanki sokakta monitör vardı” dediğini duymuştum. Bu tarz şeyleri çok fazla deneyimlediğim için Önsöz’e de yazdım.

Uzun süre sokakta çaldıktan sonra sahnelere geçtiniz. Kitapta seyirciyle aynı düzlemde bulunamamak ya da sahne kıyafeti gibi konulardan bahsediyorsunuz. Bu geçiş sizi zorladı mı?

Haberin Devamı

Tabii, zorladı. Muhteşem takım elbiselerle sahneye çıkan, konserden sonra arka kapıdan kaçan müzisyenlerden olmadım hiç, olmayacağım da... Bu, sokağın öğrettiği bir şeydir. Kıyafet meselesi zaten midemi bulandırıyor. Nikâhımda bile tişört giydim, insanların dış görünüşleriyle ilgilenmiyorum. Sokakta çalmak, kimi zaman tiksinerek baktığımız insanların bile bir hikâyesi olduğunu gösterdi, onlarla dost olmayı öğretti bana. Yani zarfla ilgilenmedim, mazrufa baktım hep. Şimdi de çoğu konserde, salon dolunca dinleyicileri sahneye alıyorum. Sokağı sahneye taşıdığımı hissettiriyor, inanılmaz mutlu oluyorum.

‘DİLENCİ GİBİ BAKIYORLAR’

Müzisyenler sahne için ‘Oraya çıkmak bir başka’ derler.  Sokağın enerjisi de ‘bir başka’ mı?

Haberin Devamı

Sokakta santur çalarken bazen sadece insanların ayakkabılarını görüyordum. İnsanları az çok ayakkabılarından bile tanırım. Sokak bana bunu öğretti. Öyle bir sahneydi ki içinden çöp arabası bile geçiyordu. Sokak demek hikâye demektir aslında. Gelip tebrik edenler, içindeki güzel hisleri bakışlarıyla anlatanlar, para uçunca ne yapacağını bilemeyenler, parayı avuçlayıp kaçanlar, zabıta kovalamacaları, yer kapma savaşları, bozuk paraları bütünletme maceraları, Kızılay’daki Piedra Kafe’de çay molaları...

Kitapta laterna ustaları gibi kaybolan değerleri de hatırlatıyorsunuz. Başka kaybolan sokak müziği değerleri var mı?

Olmaz mı... Macuncular, sütçüler, laternacılar, sokak kuklacıları, bozacılar, abdallar, âşıklar... Eskiden satıcılar, maniler ve şarkılar okuyarak mahalleleri dolaşırlarmış. Onlar da sokağın sesleriydi. Ahmet Hamdi Tanpınar, ‘Beş Şehir’ kitabının İstanbul bölümünde bunları anlatır.

Haberin Devamı

Sokakta müzik yapmanın iyi ve kötü yanları neler?

Sokak insanın ruhuna şekil verir. Hayat denen şeyin çırılçıplak gerçeğini sokakta deneyimlersiniz. Binbir çeşit insanla muhatap olarak insan tanımayı öğrenirsiniz. Sokak müzisyenleri her zaman belediyeden yani zabıtalardan çekmiştir. Herhangi bir siyasi partiye bağlı değil, bu durum her dönemde aynı. Sokak müzisyenlerine dilenci gibi bakıyorlar. Bu yüzden Kabahatler Kanunu’ndan ceza yiyoruz.

Sokakta müzik yapmak için artık birtakım izinler almak gerekiyor. Bu durum sokak müziğinin özgür ruhunu nasıl etkiliyor?

İstanbul’da metro ve vapurlarda artık sokak sanatçılarına kart ve izin veriliyor. Umarım sokaklara da gelir bu. Bizon Murat söyleşisinde “Sokak benim seyrimin çilesiydi” demişti. Gerçekten öyle. Bir yanda sizi severek dinleyenlerin size cebindeki bozukluklarla yardımcı olması, bir yandan da zabıtaların sizi kovması, dayak yemek, polislerin dilenci gözüyle size ceza kesmesi... Ne olursa olsun, çilesi seyrine değerdi. Bir Melami (bir sufi topluluk üyesi) “İnsan yıkılmadan yapılmaz” diyor. Boşuna dememiş... Biz de sokakta yıkıla yıkıla geldik bugünlere...

Haberin Devamı

Şu an Türkiye’deki sokak müziği ne durumda?

Türkiye’de sokak müziği 2000-2015 yılları arasında muhteşem dönemini yaşadı. Birbirinden güzel müzisyenler vardı, birçoğuyla kitap için konuştuk. Takip ettiğim kadarıyla artık sokak müziği tamamen para odaklı, işin felsefesi kimsenin umurunda değil. Biz sokakta müzik yaptığımız zaman bazen neredeyse hiç para toplayamazdık ama çalarken inanılmaz mutlu olurduk. Yaptığımız müzik şifa olurdu bize.

‘Sokakta yıkıla yıkıla geldik bugünlere’

Anar’ın ‘Sokağın Sesleri’ kitabı İletişim Yayınları’ndan çıktı.

‘HOPARLÖRLE YAPILINCA O SOKAK MÜZİĞİ DEĞİL, KONSERİ OLUYOR’

Sokakta en çok hangi şarkılar ilgi görüyor, var mıdır sokağın ‘hit’leri?

Herkesin bildiği eserler daha çok ilgi görürdü. Biz, uzun bir süre Âşık Veysel türküleri söyledik. İnsanlar eşlik edince çok mutlu olurduk.

Sokaktan gelen müzikler insanların çok hoşuna gidiyor ama bazen semt sakinleri rahatsızlıklarını dile getiriyor. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Tam da bu nedenle, hoparlör ve ses sistemiyle sokakta müzik yapılmasına karşıyım. O sokak müziği değil, sokak konseri oluyor. Çünkü sokağın gürültülü de olsa bir akustiği var. Sokak müzisyeni de gücü yettiği kadar sesini akustik duyurmalı, sokağın akustiğini bozmamalı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!