Ruhunu çarçur ettiğimiz bir şehir

Güncelleme Tarihi:

Ruhunu çarçur ettiğimiz bir şehir
Oluşturulma Tarihi: Kasım 23, 2019 08:00

J. Hakan Dedeoğlu, Forward dergisinin ardından 2004’ten beri Bant Mag.’i hazırlıyor. TSU! adı altında ürettiği müziklerle de tanınıyor. Dört plak çıkardıktan sonra farklı bir alana yöneldi, yazarlık serüvenini 2007’de illüstratör Sadi Güran’la beraber hazırladığı ‘Bir Rumeli Kâbusu’ isimli grafik romanla başlattı. Bugün bu serüveni ‘Bunu Biz İstedik İstanbul’la sürdürüyor. Dedeoğlu’nun son kitabında İstanbul’u 75 saat süren bir kar fırtınası esir alıyor ve Zeytinburnu’nu uzaylılar teşrif ediyor. Dedeoğlu’yla kitaptan yola çıkarak İstanbul’u konuştuk.

Haberin Devamı

Kariyerinizde çeşitli alanlarda eserler mevcut. 2017’de ilk grafik romanınızı, 2019’da da ilk romanınızı yayımladınız. Yazmanın tadını almış gibisiniz...
- Teşekkür ederim. Her şeyin ilki gibi ilk romanım da büyük bir heyecanla geliyor bana. Sayfalarca ve aylarca yazdığım bir şeyin basıldığını görmek biraz da yazarlık ehliyeti almışım hissi veriyor. Ehliyeti yeni almış olsam da tepe tepe kullanmak niyetindeyim. Tabii bu süreçte Özgür Mumcu, Nazlı Berivan Ak, Egemen İpek gibi yazar ve editörlerin de desteği çok yardımcı oldu. Sonrasında da Sinem Sal ve Kutlukhan Perker’in kitaba inanması ve sevmesiyle Kara Karga Yayınları ailesine katıldım. 15 yıldır çocuğumuz gibi büyüttüğümüz Bant Mag.’in yanına bu romanı ekleyebilmek de ayrı bir keyif.
Bu şehirde böylesi bir kitap için malzemeden bol ne var?
İstanbul, güzelliğinin yanı sıra bütün kritik anlarda hatırlattığı üzere kaotik de bir şehir. Bu kitapta 75 saat aralıksız kar yağan bir İstanbul’da yaşananlarla karşı karşıyayız. Bu atmosferi yaratırken zorlandınız mı?
- Kitapta eşi görülmemiş bir kar fırtınasının yanı sıra İstanbul’un başına gelen başka kurmaca felaketler de var. Zaten kitabın çıkış noktası buydu. İstanbul’a türlü, belki de Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz tatta felaketler yaşatmak ve kafamdaki şehri bunlarla sınamak vardı aklımda. İçine yerleştireceğim karakterlerin olası felaketlere karşı neler yaşayabileceklerini ve verebilecekleri tepkileri yazmak istedim. Ama tüm kurmaca karakter ve olaylara rağmen içinde yaşadığımız dönemin sert ve acıklı gerçekleriyle sıkı bağları da var romanın. Konu bulmaktaysa zorlandım diyemem. Sadece tarihinde değil, gündelik hayatın her anında ve köşesinde türlü trajedi ve olay barındıran bu şehirde böylesi bir kitap için malzemeden bol ne var?

Ruhunu çarçur ettiğimiz bir şehir

Foto:Aylin GÜNGÖR
Sabırlı olmayı, çeşitliliği kucaklamayı unutmamalıyız
Yılın önemli kısmını kar altında geçiren şehirlerimiz varken İstanbul’un 75 saat aralıksız kar yağışıyla yaşayacağı kaosa hiçbir İstanbullunun şaşırmayacağına eminiz. İstanbul’un bu savunmasızlığını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Bunu yerlerde sürünen şehircilik anlayışıyla değerlendirebiliriz hiç uzatmadan. Düzensizliğin ve kaosun kendi içinde yarattığı bir güzellik olabilir, tamam, ama... Hiç kandırmayalım kendimizi, İstanbul, gözünün yaşına bakmadan delik deşik ettiğimiz, ruhunu çarçur ettiğimiz bir şehir.
Kitapta İstanbul’a gelen uzaylıların buradaki yaşama adapte olmalarının hikâyesini okurken insan ister istemez göçmenlik mevzuuyla da paralellik hissediyor. Son yıllarda İstanbul’un ‘eskisi gibi olmama’ haline yönelik eleştiriler var. Önceden iç göç nedeniyle İstanbul’un kimliğinin değiştiğine yönelik serzeniş varken şimdi dış göç bu tonu sertleştirdi. Şehrin bu haline yönelik fikrinizi merak ediyorum...
- Bir yere göç eden insanların yanlarında getirdikleri güzelliklerin, zenginliklerin oradaki topluma yayılması, nüfuz etmesi zaman ister. Sabırlı olmayı, kültürel çeşitliliği kucaklamayı unutmamamız gerekiyor ama bu zor geliyor insanlara. Anlık, gündelik tepkilerin kurbanı oluyoruz. Bu noktada neredeyse ‘sıfır’ düzeyindeki entegrasyon çalışmalarının eksikliğiyle beraber İstanbul’un sınıfta kaldığı bir mevzu göçmenlik. Kitabın bahsettiğin bölümünde göçmenlik vurgusu olduğu kadar azınlık vurgusu da var aslında. 5-6 Eylül olaylarının mesulü fikirlerin, dürtülerin hâlâ kol gezmesinden doğan korku da var.
Birlikte yazmaya
ve çizmeye
devam edeceğiz
Sadi Güran’la ‘suç ortaklığınızdan’ da bahsedelim... Grafik romanınızı beraber yapmıştınız, burada da yine Sadi Güran’ın illüstrasyonları mevcut. Bu ortaklığın geçmişi ve geleceğine dair ne anlatmak istersiniz?
- Sadi ve ben, Aylin Güngör’ün başı çektiği Bant Mag. ailesinin üyeleriyiz her şeyden önce. 15 yıldır dergiyi yapıyoruz ve hayatımız bunun etrafında dönüyor. Sergiler, konserler ve paneller de düzenliyoruz. Sürekli farklı projelere dalıyoruz ve üretim, hayatımızın her anında var. Dolayısıyla Sadi Güran’la ortak bir şeyler üretmek ya da birbirimizin ürettiği işlere katkı sağlamak doğalımız. Geçmişte olduğu gibi ilerde de birlikte yazmaya ve çizmeye devam edeceğiz.
Ruhunu çarçur ettiğimiz bir şehir

Kitaptaki karakterlerden kayıp eşyaları bulma gücüne sahip yalnızlar yalnızı Aybüke Hanım.
KİTAPTAN...
İstanbul tepetaklak. Saat kadranları bir atana kadar koca şehrin kaderi değişti. Önce iki haftadır Londra’ya öykünmüş kara bulutlar, yaklaşan haşmete usulca yol verdi. Gri sabah ışıkla tarumar edildi. Dağılan karanlığın büyüsüne kapılan milyonlar yüzlerini Güneş’e döndü. Plaza ahalisi ekranların başından kalkıp karartmalı camlara yöneldi. Esnaf ve müşteriler dükkânlardan sokağa çıktı. Adımlar yavaşladı, yayalar oldukları yerlere mıhlandı. Seyrüseferdeki arabalar yavaşladı. İnsanların suratlarına belli belirsiz gülümseme yayıldı. Ani bir iyimserlik İstanbulluların gönlüne çimdik attı.
Ruhunu çarçur ettiğimiz bir şehir

Haberin Devamı

 
   




Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!