‘İlla duvara toslayıp göreceğim’

Güncelleme Tarihi:

‘İlla duvara toslayıp göreceğim’
Oluşturulma Tarihi: Kasım 05, 2022 07:00

Genç yaşında başladığı oyunculuk mesleğinde yaptığı her işle adından bahsettirdi. Şimdi de sanatın birçok dalında karşımıza çıkıyor. Bu sene hem tiyatro sahnesinde, hem ekranda hem de yapımcı olarak beyazperdede... Hazar Ergüçlü ile buluştuk, “20’ler fark etmeden geçti. Birden kendimi sonunda buldum. Çok şaşkınım. Bir neşe geldi; onu anlayamıyorum ama hoşuma gidiyor.”

Haberin Devamı

Bağımsız filmlerde, komedide,  gişesi yüksek işlerde, ekranda hep parlıyor. Kariyeri dışında da durum farksız, yüzü adeta ışık saçıyor. Sabah sette başka bir kadın, akşam tiyatro sahnesinde başka bir kadını canlandırsa da Hazar Ergüçlü o rollerden çıktığında hep enerjik ve hep çok dolu. Kâh duygusal, kâh komik... Onunla geçmişten bugüne, aşktan işe, başlıyoruz muhabbete...

Geçen sene konuştuğumuzda “Tiyatro yapıp biraz dinleneceğim” demiştin ama öyle olmadı anlaşılan... Diziler, yapımcılık, tiyatro... Nasıl gidiyor hayat?

Aslında dinlendim. Tam bir yıl hiçbir şey yapmadım. Yani sadece oyun vardı. Hayatımda kendime yaptığım en büyük iyiliktir bu oyunda oynamak sanırım. Kendimle kalmak, alarmla uyanmamak, istediğim zaman istediğim kadar yemek, sevdiklerimle bol bol vakit geçirmek, istediğim anda tatile gidebilmek, yani spontane yaşamak ve çok sevdiğim oyunumu oynamak çok güzeldi. Çok iyi dinlenip yeniden başladım çalışmaya. Şimdi hem dizi, hem tiyatro var ama o kadar mutluyum ki! Çok tatlı bir tempodayım; çoook hoşuma gidiyor şu an içinde olduğum her şey.

Haberin Devamı

* Tiyatro, ekran, sinema... Farklı karakterler, farklı disiplinler... Arada devrelerin yandığı olmuyor mu hiç?

Yandığı oldu, ara verdim o dönem. Kulağa pek inandırıcı gelmediğini biliyorum ama bu meslek gerçekten bir süre sonra düzenli yapılamaz hale geliyor. Yani aralar vermek gerekiyor. Kameranın önünde olmak hem dünyanın en güzel hem de en zor şeyi. Başka türlü bir yorgunluğu var.

* Her karakteri çok inandırıcı canlandırıyorsun. Gündüz sette doktor, gece tiyatro sahnesinde asi bir kız kardeşsin. Karakterler arası geçişler seni zorluyor mu?

Oyunculuk senin kendinden bağımsız, başka bir ruh haline girip de çıkamadığın bir süreç değil. Tam tersine bütün benliğinle, sana dair, sana ait her şeyi kullanarak ve son derece kendinde olarak yaptığın bir meslek. O yüzden zor olmuyor. İşimin en eğlenceli kısmı bu. Sabah bambaşka bir durumu oynamaya, anlamaya çalışıyorum; akşam tiyatroda bambaşka.

* Çalışmadığın, işin olmadığı bir gün... Neler yaparsın? Nasıl dinlenir, kafanı boşaltır ve kendini beslersin?

Haberin Devamı

Çalışmadığım dönemlerde gezmeye, tatil yapmaya, kitap okumaya çalışırım. Ama bir işte çalışıyorsam ve boş günüm varsa koltukta yatıyorum. Kımıldamak istemiyorum. Telefona cevap vermek bile büyüyor gözümde.

* Ocak ayında 30 yaşına giriyorsun. 20’ler nasıl geçti?

Fark etmeden geçti. Birden kendimi sonunda buldum. Çok şaşkınım. Bir neşe geldi; onu anlayamıyorum ama hoşuma gidiyor (gülüyor).

* Bir röportajında “Hızla değiştiğim yaşlardayım” demişsin. Peki, geçen yıllar sana ne kattı?

Bunu kısaca anlatamam herhalde ama problem sandığım şeylerin aslında problem olmadığını öğrendim mesela. Bu sadece bir tanesi. 

* Yaşadıkların ve hayatın sana verdiği en önemli ders ne oldu?

İnsan yalnızdır.

Haberin Devamı

* ‘Gölgeler ve Suretler’ setindeki, 16 yaşındaki Hazar’la karşılaşsan ona ne öğütlerdin?

Bir şey demezdim.

* Neden?

Ne dediğimi anlamazdı, kafası karışırdı bence. İnsan kendisi yaşamadan, başkalarının nasihatiyle doğru yolu bulamıyor sanırım. En azından ben öyleyim. Tanıdığım insanlar da... Daha hiç laf dinleyenini görmedim. İlla duvara toslayıp göreceğim.

* Kariyerinde Derviş Zaim’den Nuri Bilge Ceylan’a inanılmaz bir yelpaze var. Çok ballı mısın? Yoksa doğru seçimler ya da çalışkanlık mı senin sırrın?

Çok çalışmak, birçok yerde bulunmak oyuncu olarak avantaj sayılabilir.  İnsanların seni ve farklı neler yapabileceğini görmeleri çok önemli.

* Bu genç yaşına çok sinema ve dizi sığdırdın. Hiç zamanı, hayatı kaçırdığını düşündüğün oluyor mu?

Haberin Devamı

Tabii ki oluyor! Ve yanılmıyorum, kaçırıyorum da! Ama çok sevdiğim bir şeyi yaparak.

‘İlla duvara toslayıp göreceğim’

Oyuncu her zaman en fazlasını ister

* Altın Portakal’da ilk gösterimini yapan ‘Bomboş’ isimli filmde hem oyuncu hem yapımcısın. Yapımcılık işine neden ve nasıl girdin?

Birtakım maddi kaygılardan dolayıfilmler tektipleşmeye, yeni insanlar, fikirler daha zor finansör bulmaya başladı.  Benim elimden ne gelir diye düşündüm. İlk olarak yönetmen arkadaşım Emre Erdoğdu’nun ‘Beni Sevenler Listesi’ filmiyle girdim yapımcılığa. ‘Kar’ filminde birlikte çalışmıştık. Sonrasında da bu iş ilgimi çekmeye başladı.

* Film Onur Ünlü imzası taşıyor. Yapım şirketinde daha çok kendi yapmak istediğiniz işlere mi yer vereceksiniz?

Haberin Devamı

Şimdilik Onur’un 1-2 senaryosu üzerinden ilerliyoruz. Ama kafama yatan bir proje denk gelirse elbette onu da sıraya koyabiliriz.

* Onur’un yönettiği bir işte birlikte çalışmak nasıldı?

Rahattı. Zaten daha önce de çalıştık. Onur da ben de ne istediğimizi biliyorduk. Zorlayıcı bir durum yaşanmadı.

‘İlla duvara toslayıp göreceğim’

Hazar Ergüçlü önceki gün katıldığı davette siyah transparan bir elbiseyle objektiflerin karşısına geçti. Ergüçlü, yönetmen sevgilisi Onur Ünlü’nün kıyafetlerine karışmadığını belirterek “O beni yüreklendiriyor. Sürekli transparan kıyafetler giymemi istiyor” dedi. (Sayit DURMAZ)

* ‘Bomboş’ hak ettiğinden fazlasını isteyen bir adamın hikâyesi. Sen  hak ettiğinden fazlasını istedin mi?

Bir oyuncu her zaman en fazlasını ister. Hak edip etmediğin de ne kadar çalıştığına bağlıdır.

* Sen kendi adına hak ettiğini düşündüğün şeylere ulaştın mı?

Bence emeğimin karşılığını aldım ve alıyorum. Öldüğümde içim rahat olacak. Çünkü çok çalıştım.

Net bir şekilde ezilen bendim

* ‘Timsah Ateşi’ oyunu tam gaz devam ediyor. Sahnede ikinci sezonunuz. Bu senin ilk tiyatro deneyimindi. Sahneye alıştın mı?

Evet, alıştım. Çolpan İlhan&Sadri Alışık Tiyatrosu ve Piu Entertainment işbirliğiyle sahnelediğimiz oyunumuz kapalı gişe oynamaya devam ediyor. Hatta biraz fazla alışmış bile olabilirim, çıkınca inmek istemiyorum sahneden. Ama bir tiyatro oyunu sadece sahnede olmaktan ibaret değil. Teksti ilk okuduğun andan seyircinin karşısına çıktığın ana kadar tamamı bütünlüklü bir deneyim.
Ve bu deneyimin her anından çok zevk aldım.

* ‘Timsah Ateşi’nin derdi ve eleştirisi ne?

Politikmiş gibi yapıp psikolojik taraftan vuruyor oyun. Elbette politik bir eleştirisi var. Fakat karakterler öyle bir noktaya geliyor ki, insanın sosyal durumundan tamamen bağımsız olan, dünyadaki o yapayalnız, çaresiz halini görmeye başlıyorsun. O yanıyla acıklı bile diyebiliriz. Fakat bunu belirli bir humor duygusuyla yaptığı için karanlık bir komedi çıkıyor ortaya.

* Oyun ezen-ezilen ilişkisinin aile içindeki bir yansımasını gösteriyor aslında. Sen hayatta ezen mi ezilen miydin?

Net bir şekilde ezilendim.

* Oyunda konuyu çekirdek bir aile üzerinden görüyoruz. Sence sevgisiz evlerde yaşamanın bize, topluma etkileri neler?

Kendine güvenmeyen, onayı, güveni hep dışarıda arayan, öfke dolu insanlar olmamız. Ebeveynleriyle ilişkilerinde yeterince beslenemeyen insanlar gelecekte de sağlıklı bireyler olamıyor, sağlıklı ilişkiler kuramıyor.

* Bu aynı zamanda bir kadın hikâyesi. Sen de işlerinde bu konulara sık sık değiniyorsun. Sence kadın meselesiyle ilgili  yapılan işler, oyunlar, filmler bir şeylerin çözümü, ilacı olabilir mi?

Bunun çözümü eğitim. Bizim bu tür işlerin içinde yer almamız, böyle işlerin yapılması da bunun çok önemli bir parçası. Önemli ölçüde katkı sağlıyordur umarım.

* Erkek oyuncularla eşit ücret talebi hakkında bir açıklamanı okudum. Sen bunu elde eden oyunculardan mısın? Bu ayrım hakkında ne düşünüyorsun?

Bir kere hâlâ böyle bir ayırım olabildiğine inanamıyorum. Ama maalesef var. Ben kendi hakkımı almak için bütün şartlarımı zorluyorum. Ama bütün oyuncuların, özelde de kadın oyuncuların haklarını eşit olarak alabilmeleri için topluca hareket etmek şart. Fakat sektörün yaptığı en iyi şey de özellikle oyuncuları birbirlerine göre konumlandırarak değer farkı yaratmak. Bu bir paradoks. Ama dediğim gibi örgütlü mücadeleyle üstesinden gelinebilir.

‘İlla duvara toslayıp göreceğim’

Onur benim bir parçam gibi

* Hadi biraz da eğlenceli konulara gelelim. Onur Ünlü’yle beş senedir birliktesiniz. İlişkiniz nasıl gidiyor?

Çok iyi gidiyor. Keyfimiz yerinde çok şükür.

* Peki, aşk nasıl? Geçen yıllar aşkını, aşka ve ona bakışını nasıl etkiliyor?

Hiç yıllar geçmiş gibi hissetmiyorum. Hâlâ nasıl hiç sıkılmadan bu kadar uzun konuşabildiğimize şaşırıyorum bazen. Benim bir parçam gibi Onur.

* Hayat birlikte nasıl geçiyor?

Zaman zaman çok eğlenceli, bazen de çok zor. Ama asla sıkıcı değil.

* Birlikte geçirdiğiniz vakitlerin ne kadarında başrolde sanat var?

Sürekli çalıştığımız için illaki konu yaptığımız işlere geliyor. Ama bambaşka taraflarını konuşuyoruz genelde. Yaptığımız işin zorluklarından, hatta iş yapmanın zorluklarından sanatla ilgili kısımlara pek gelemiyoruz.

Aşkta kriterim âşık olmak

* Yeni işin ‘Hayat Bugün’ başladı. Seni orada nasıl bir karakterde görüyoruz?

‘New Amsterdam’ sevdiğim bir diziydi ve Helen Sharpe sevdiğim bir karakterdi. Öncelikle bu yüzden kabul ettim bu uyarlamayı. Sonra ekibin çoğunu tanıyordum, hepsi çok sevdiğim insanlardı, daha önceden arkadaştık. Bu işi yapma fırsatını kaçıramazdım.

* Bir doktoru canlandırıyorsun. Nasıl bir ön çalışma yaptın? Hastanede vakit geçirdin mi, ameliyatlara girdin mi?

Evet, geçirdim. Doç. Dr. Ozan Balakan’a bana yardımcı olduğu için ne kadar teşekkür etsem az. Bir gün boyunca tamamen onu izledim, sıradan bir gününe tanık olmama izin verdi sağ olsun. O günden beri de ben aynı ben değilim.

* Neler yaşadın?

Onkoloji bölümünde birçok hasta gördüm. Aslında maalesef yabancısı olduğum bir ortam değildi. Kanser artık çok yaygın, hepimizin sevdikleriyle böyle acı tecrübeleri oluyor maalesef. Ama bir doktorun bakış açısına hiç bu kadar net tanık olmamıştım. Ameliyata girmedim, muayenelere girdim, hastaların hikâyelerini gördüm, zor bir gündü. Doktorların hakkını ne yapsak ödeyemeyiz.

* İşinizin adından yola çıkarak sorarsam; sen ‘hayat bugün’ diye yaşamayı becerenlerden misin yoksa hayat koşturmasında anı yaşadığımızı unutanlardan mı?

İki durumu da sık hissediyorum.

* Dijitalde bir işin var. Orada ilk kez komedi denedin. Nasıldı komedi yapmak?

İnanılmaz eğlenceli ama çok zor bir şey!

* Neydi zor olan?

Zamanlamayı tutturmak gerçekten zor. Çok eğleniyorum bir yandan da çünkü öğrenecek çok şey var. Bunu yapmaya, öğrenmeye çalışmak, deneme alanı bulmuş olmak çok mutlu ediyor beni. Bir de Kubilay’la (Aka) oynamak gerçekten inanılmaz eğlenceli.

* Seni genelde art house işlerde ya da dramda izledik. Bu hüzünlü görünen kadının komik bir yanı da var mı peki?

Komik biri miyim bilemiyorum ama sürekli, ama sürekli komik, daha doğrusu tuhaf durumların içine düşen biriyim.

* Dizideki gibi aşk bazen yanı başımızda oluyor ama onu görmüyoruz. Senin hiç yanı başındaki  aşkı görmediğin oldu mu?

Olmadı ama etrafta bunu yaşayan arkadaşlarım oluyor. Demek ki var böyle bir şey.

* Senin kriterlerin nelerdir aşkta?

Âşık olmak.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!